• Sonuç bulunamadı

1.2. EKONOMĐK KRĐZLER

1.2.5 Finansal Kriz Modelleri

Dünya ekonomisinde yaşanan finansal krizlerin 1990’lı yılların öncesinde ve sonrasında birbirlerinden farklı niteliklere sahip olmaları finansal krizlerin açıklanması için farklı modellerin geliştirilmesini gerekli kılmıştır. Bu farklı yaklaşımların arkasında

20

yatan neden her yeni krizin öncekilerine göre faklı çıkış dinamiklerine sahip olmaları ve farklı koşullarda gerçekleşmeleridir.

Finansal krizler her ne kadar birbirleriyle birçok noktada birleşseler de oluşum- gelişim-sonuç süreçleri açısından birbirlerine benzer süreçler oluşturmamaktadır (Yücel ve Kalyoncu, 2010: 58). Krizler ortaya çıktıkça, yeni olgular gündeme geldikçe, yeni tip modellerle krizler açıklanmaya çalışılmakta, fakat en son üretilen model dahi bir sonraki krizi açıklamakta yetersiz kalabilmektedir (Oktar ve Dalyancı, 2010: 5).

Eichengreen, vd. (1997), literatürde ilk kez birinci nesil-ikinci nesil şeklinde bir terminolojiye gitmiş ve her yaşanan kriz sonrasında mevcut modellerin yetersiz kalarak yeni açıklama yöntemlerine ihtiyaç duyulacağını belirtmiştir. Tanımlanan bu iki model ve bu modellerin dışında Asya krizi, bankacılık/para krizi ilişkilerini ve yayılma etkisini vurgulayan modellerde geliştirilmiştir.

Krizlerin bazı temel noktalarına vurgu yapan modeller: Birinci Nesil ya da diğer adıyla Kanonik Kriz Modelleri, Đkinci Nesil (kendini doğrulayan/besleyen) Kriz Modelleri ve Üçüncü Nesil (yayılma/bulaşma etkisi) Kriz Modelleri olarak üç grupta incelenmektedir. 1980 ve 1990’lı yıllarda yaşanan krizleri açıklamak üzere üç temel kriz modeli geliştirilmiştir. Yaşanan bu krizlerin nedenlerini temel makro ekonomik göstergelerde meydana gelen bozulmalara bağlayan birinci nesil kriz modelleri; 1994 Meksika krizinden hareketle Avrupa Para Krizini açıklamaya çalışan ve krizin nedenlerini temel makro ekonomik göstergelerde meydana gelen bozulmalardan ziyade, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumda oluşan beklentiler ile fiili politika sonuçları arasındaki etkileşimin, kendi kendine gerçekleştirilen beklentiler vasıtasıyla krizlere yol açabileceğini vurgulayan ikinci nesil kriz modelleri takip etmiştir. Son olarak da, Asya krizi çerçevesinde para ve bankacılık krizleri arasında ilişki kurmaya çalışan ve ikiz krizler olarak da adlandırılan üçüncü nesil kriz modelleri geliştirilmiştir.

1.2.5.1 Birinci Nesil Kriz Modelleri

Birinci nesil kriz modelleri 1970’li ve 1980’li yıllarda Meksika ve Latin Amerika ülkelerinde yaşanmış krizleri açıklama amacıyla geliştirilmiştir(Ural, 2003: 14).

Krugman (1979) ile başlayan ve Flood ve Garber (1984) ile geliştirilen bu modeller (Spekülatif Atak Modelleri) krizi ateşleyen temel makro ekonomik faktörlerin

21

önemini vurgulamakta ve para krizlerini sürdürülemez politikalar ile yapısal dengesizliklerin kaçınılmaz sonucu olarak görmektedir. Kanonik modeller olarak da adlandırılan bu modellerde finansal krizlerin ekonomi politikalarındaki temel dengesizlikler (bütçe açıklarının para basılarak finanse edilmesi gibi) ve döviz kurunu sabit tutma arasındaki tutarsızlıktan kaynaklandığı öne sürülmektedir.

Mali açıkların büyük ölçekli parasal finansmana dayandığına, bu durumun da bir rezerv erozyonu ortaya çıkaracağı ve sonunda bir para çöküşü ile sonuçlanacağına vurgu yapılan bu modellerde, makroekonomik verilerin kötüleşmesi, krizlerin temel nedeni olarak gösterilmektedir (Yücel ve Kalyoncu, 2010: 56).

Şekil 1.2Mali Açıklar ve Finansal Kriz Đlişkisi Kaynak: Şimşek, 2008

Birinci nesil krizler hükümetlerin politika seçiminde sabit döviz kurundan vazgeçmediklerini ve ödemeler dengesi bilançolarını dikkate almadan monetizasyona gittiklerini kabul etmektedir (Özsoylu, vd., 2010: 20).

22

Sürdürülemeyecek maliye politikaları üzerine kurulmuş olan bu modeller, güçlü ekonomik temelleri olan ülkelerde ödemeler bilânçosu krizlerinin ortaya çıkmasını ve yayılma etkilerini yeterince açıklayamamıştır (Altıntaş ve Öz, 2007: 21). 1990’ların ilk yarısında Avrupa Para Sistemi’nin Döviz Kuru Mekanizması (ERM) çevresindeki para krizlerini açıklamakta yetersiz kalmış, bunun üzerine ikinci nesil kriz modelleri geliştirilmiştir (Türel, 2010: 32).

1.2.5.2 Đkinci Nesil Kriz Modelleri

Obstfeld (1996) tarafından ortaya konulan ikinci nesil kriz modelleri, 1992 yılında ortaya çıkan Avrupa Para Krizi’ni betimleyen bir modeldir. Birinci nesil modellerden farklı olarak ikinci nesil modellerde bütçe açıkları para basarak karşılanmamaktadır. Bu nedenle, sabit kuru sürdürmek için rezervlerin azalması gerekmemektedir. Avrupa Para Krizi, ekonomik büyüklüklerin normal seviyede olduğu zamanda bile olumsuz beklentilerin yol açtığı yeni bir kriz türüdür (Kansu, 2004: 117)

Đkinci nesil kriz, modellerinde ulusal paraya karşı spekülatif hareketin başlaması için hükümetin fiilen para basmaya başlamasına gerek yoktur; ekonomideki karar birimlerinin bankalar sisteminin krize girebileceği ve zora düşen bankaların hükümet tarafından (kısmen de olsa para basılarak) kurtarılacağı beklentisine sahip bulunmaları yeterlidir. Böyle bir algılayış, “kendini doğrulayan bekleyiş” anlamına gelmektedir (Türel, 2010: 32).

Đkinci nesil modellerine göre izlenen makroekonomik politikalar döviz kuru politikası ile tutarlı olsa dahi, piyasa beklentilerinde meydana gelen bir değişme hükümetlerin tercihlerini değiştirebilir ve ekonomi bu şekilde kendiliğinden oluşan (kendi kendini besleyen) bir krize girebilir (Doğanlar, vd., 2007: 261). Bu politika uygulamalarının sonuçlarına ilişkin beklentiler politika kararlarını etkilemekte ve krizler yapısal göstergelerde olumsuz beklenti olmasa dahi ortaya çıkabilmektedir (Özsoylu, vd., 2010: 20-21).

Sonuç olarak ikinci nesil modellerinin küresel finansal piyasaların yapısına daha uyumlu olduğu, fakat analizin temel tanışını oluşturan güven kaybı ve beklentilerdeki kaymanın nedenleri konusunda yetersiz kaldığı belirtilmektedir.

23 1.2.5.3 Üçüncü Nesil Kriz Modelleri

1997’de Tayland’dan başlayarak Doğu Asya’daki, pek çok ülkeyi etkisi altına alan Asya Krizi, birinci ve ikinci nesil kriz modellerinin ileri sürüldüğü argümanları geçersiz kılan gelişmelere yol açmıştır (Şişman, 2006: 18). Birinci nesil ve ikinci nesil kriz modelleriyle açıklanamayan Asya Krizi, ne bütçe açıklarının finansman yönteminin sabit kur sisteminin tutarsızlığından ne de makroekonomik büyüklüklerin kriz yaratacak düzeyde olmasından kaynaklanmaktadır (Kansu, 2004: 113).

Öncülüğünü Krugman’ın yaptığı üçüncü nesil kriz modellerinde finansal kesim ve özel sektör işletmelerinin ilişkileri ile zayıflıklarının spekülatif hareketliliği tetiklemesine vurgu yapılmakta ve bu kapsamda para politikasının rolüne özel olarak dikkat çekilmektedir (Doğanlar, vd., 2007: 266). Bu modeller varsayımlarında finansal krizlerin ‘Ahlaki Risk’ ten kaynaklandığına ilişkin yaygın bir görüş benimsemektedir (Öztük ve Çelebioğlu, 2006: 320).

Üçüncü nesil kriz modelleri finansal piyasalardaki eksiklikleri temel etken olarak görmektedir. Bu modeller temel olarak iki bozulmadan birine dayanmaktadır. Bunlar, devlet garantisinin varlığı şeklindeki ‘kötü politikalar’ ya da asimetrik bilgi veya sözleşmelerin yerine getirilmesindeki aksaklıklar olarak ifade edilebilir (Yücel ve Kalyoncu, 2010: 57).