• Sonuç bulunamadı

Fikir Ayrılıklarının Giderek Belirginleşmesi

MBK faaliyetlerine baĢladıktan sonra anlaĢmazlıklar da iyiden iyiye ortaya çıkmaya baĢlar. Ġlk olarak, komite içerisindeki muhafazakârlar ile radikaller arasındaki görüĢ ayrılıkları göze çarpar. Gürsel gibi üst rütbeli komutanların amacı, ordunun siyasi rolünü en aza indirmek ve bir an önce seçimleri yaparak iktidarı seçilecek olan sivil hükümete devretmektir. Alt rütbeli subayların çoğunluğu ise, yapılması gerektiğine inandıkları toplumsal, ekonomik ve siyasal reformları baĢlatmak isterler (Hale, 1996:

110). Bu reformların yapılabilmesi için uzun sürelerin gerektiği ve bu hususun ihtilal bildirisinde belirtilen en kısa zamanda seçimlerin yapılacağı vaadiyle çeliĢeceği ise muhakkaktır.

Feroz Ahmad, ihtilalcilerin o dönem içerisinde bulundukları görüĢ ayrılıklarıyla ilgili olarak Ģunları söyler:

İhtilale katılanların kendileri de, hareketlerinin nereye varacağını bilmiyordu. Hazırlık döneminde, sırf bölünmeye yol açabileceği için tartışmalar kasten belirsiz bırakılmıştı.

İhtilalciler arasında birçok farklı grup vardı: bir grup DP‟lileri devirip iktidarı İnönü‟ye teslim etmek istiyordu; diğer bir grup rüşvetçi politikacıları elemeye, seçimleri yapmaya ve iktidarı tekrar politikacılara bırakmaya çalışıyordu ve başka bir grup da parlamenter demokrasiyi yeniden kurmadan önce yapısal reformları gerçekleştirebilmek için Silahlı Kuvvetlerin iktidarı elinde tutmasını istiyordu. Üst rütbeli subayları kapsayan ikinci grup en etkili olandı ve radyo konuşması onların görüşünü ifade ediyordu (Ahmad, 2010: 208).

Aslında komite üyelerinin tamamı reformlar yapılması gerektiği hususunda hemfikirdirler. Ancak bir grup komite üyesi bunun siyasi partiler aracılığıyla yapılmasının doğru olacağını belirtirken, TürkeĢ önderliğindeki diğer bir grup ise, siyasi partilere güvenmez (Örtülü, 1966: 10). Ülkenin kalkınması için bir sıçrama yapması gerektiğine inanan TürkeĢ ve arkadaĢları; bu iĢin ancak MBK gibi her Ģeye hakim olan

87 bir hükümet ile bir süre daha iĢ baĢında kalmak suretiyle gerçekleĢebileceğine inanırlar (Elevli, 1967: 381).

MBK‟nın içerisine düĢtüğü bu anlaĢmazlıkta, ihtilalden önce bu konular üzerinde tartıĢılmamasının etkisi olduğu kadar ihtilalin baĢına sonradan getirilen Cemal Gürsel‟in ihtilalci subayları tanımamasının da etkisi vardır. Gürsel, komitedeki genç ve daha radikal görüĢlere sahip olan alt rütbeli subaylarla ihtilal öncesinde herhangi bir temasta bulunmaz. Dolayısıyla bu subayları tanımaz. Komite ve Devlet BaĢkanı olan Gürsel‟in komite üyelerinin bir kısmını henüz Ģahsen bile tanımadığı bu durumda, onların devlet yönetimi konusundaki fikirlerini bilmesi ve komite içerisinde oluĢabilecek ayrılıklara engel olabilmesi oldukça zordur.

Gürsel, komite üyesi subayları iyi tanımadığı gibi komiteye iyi bir liderlik de yapamaz.

(…) Evvela Komite‟nin lideri yoktu; Gürsel hiçbir zaman bir ihtilal lideri olamadı ve olamazdı. Bu bir yaratılış ve yetişme meselesidir. (…) Ismarlama lider olmaz, seçimle lider tayin edilmez. İhtilâl lideri anadan doğma liderdir; buhranlar; olaylar içinden çıkar; etrafına karakteri, bilgisi ve cesareti, siyasi fikirleriyle kendisini daha ilk safhalarda kabul ettirir. Gürsel bütün bu vasıflardan yoksundu.

Omzunda kalabalık yıldızlar, gönlünde iyi niyetler taşıyordu; zaten bu nedenlerle bir sabah evinden alınıp, devletin ve ihtilâlin başına oturtulmuştu. (...) (Erkanlı, 1973:

142,143).

BaĢlangıçtan sağlam temellerle kurulmadığı açıkça belli olan komitenin pek uzun ömürlü olmayacağı o zamanlardan belli olur.

MBK içerisinde, iktidarın bir an önce sivillere devredilmesi gerektiğini düĢünen subaylardan bazıları Ġnönü ile gizli görüĢmelerde bulunmaya baĢlar. Bu görüĢmelerde komite içerisinde olup bitmekte olan bütün olayları Ġnönü‟ye tek tek aktarılır. Ġnönü, bu subaylardan aldığı bilgiler sayesinde komite içerisindeki fikir ayrılıklarından haberdar olur. Özellikle, bir takım köklü reformlar yapılmadan yönetimi sivillere devretmeme isteğinde olan bir grubun varlığı Ġnönü‟yü kaygılandırır. Bu kaygısıyla ilgili olarak basına üstü kapalı bir biçimde açıklamalarda dahi bulunur (Örtülü, 1966: 16-21;

Milliyet, 2.6.1960, 5).

TürkeĢ ise yönetimi sivillere devretmek için yapılacak olan seçimlerde CHP‟nin kesin olarak seçimi kazanacağını düĢünür ve böyle bir durumun ihtilalin felsefesi ile çeliĢeceğini belirtir. Çünkü kendisine göre ihtilal, CHP iktidara gelsin diye değil, memlekette bugüne kadar siyasiler tarafından oy kaygısıyla yapılmamıĢ olan reformlar

88 gerçekleĢtirilsin diye yapılmıĢtır. Eğer ki yönetimi hemen sivillere bırakacak olurlarsa bu reformların yapılmayacağından emindir.

Gün geçtikçe Ġnönü, komitedeki bazı isimleri iyiden iyiye etkisi altına almaya baĢlar. Fikret Kuytak, Ahmet Yıldız, Ekrem Acuner, Rafet Aksoyoğlu ve ġükran Özkaya Ġnönü‟nün etkisi altına giren isimlerdendir. Bir süre sonra bu isimler, komite içerisinde CHP‟nin sözcüsü gibi davranmaya baĢlarlar (Örtülü, 1966: 12,13). Herhangi bir seçime gidilmeksizin iktidarın direkt olarak CHP‟ye devredilmesi hususunu bile dile getirmeye baĢlarlar (Altuğ, 1991: 37).

Komite içerisindeki bazı arkadaĢlarının siyasi partiler ile temasta olduklarından Ģüphelenen bazı komite üyesi subaylar, MBK üyelerinin siyasi partiler ile iliĢki içerisine girmesinin yasaklanmasını teklif ederler. Bunun üzerine MBK, komitenin tarafsızlığına gölge düĢüreceği gerekçesiyle, aldığı bir kararla MBK üyelerinin siyasiler ile temasta bulunmasını yasaklar. Ancak MBK‟nın bu yönde kararına rağmen bu isimler gizli bir Ģekilde CHP ile iliĢki içerisinde olmaya ve komitede konuĢulan hususları Ġnönü‟ye bildirmeye devam ederler.

O sıralar, komitedeki en etkili isim hiç kuĢkusuz Alparslan TürkeĢ‟tir. TürkeĢ ihtilal bildirisini kendisi okuyarak zaten kamuoyunda sivrilmeye baĢlamıĢtır. Daha sonra da BaĢbakanlık MüsteĢarlığı‟na yerleĢerek, etkisini iyice arttırır. Bir anlamda BaĢbakan gibi görev yapar (Erkanlı, 1973: 304). TürkeĢ, bu siyasi gücünün yanı sıra ordudaki genç subaylar üzerinde de etkin bir nüfusa sahiptir. Bu durum komite içerisinde, TürkeĢ önderliğindeki grubun CHP yanlısı gruba nazaran daha etkin olmasına neden olur.

Komitede yalnızca bu iki grup bulunmaz. Reformların nasıl gerçekleĢtirilmesi gerektiği hususunda orta noktada kalarak bu iki gruba dahil olmaktan uzak duran komite üyeleri de vardır. Onlar da kendi içerisinde iki farklı gruba ayrılırlar. Komite iyice parçalanır. Dört farklı grup bulunur. Bunlar: Alparslan TürkeĢ‟in önderliğini yaptığı 14‟ler grubu, CHP yanlısı olan 11‟ler grubu, bu iki grup arasında kalan 7‟ler grubu ve bütün bu grupların üstünde tarafsız ve uzlaĢtırmacı bir politika izlemeyi tercih eden, komitedeki generallerin oluĢturduğu 5‟ler grubu (Örtülü, 1966: 26,27).

14‟ler grubu Alparslan TürkeĢ, Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Fazıl Akkoyunlu, Ahmet Er, Dündar TaĢer, Numan Esin, Mustafa Kaplan, Ġrfan Solmazer, ġefik Soyuyüce, Muzaffer Karan ve Münir Köseoğlu; 11‟ler grubu

89 Ahmet Yıldız, Haydar Tunçkanat, ġükran Özkaya, Selahattin Özgür, Emanullah Çelebi, Sezai Okan, Fikret Kuytak, Vehbi Ersü, Mucip Ataklı, Rafet Aksoyoğlu ve Ekrem Acuner; 7‟ler grubu Sami Küçük, Suphi Gürsoytrak, Kamil Karavelioğlu, Suphi Karaman, Muzaffer Yurdakuler, Kadri Kaplan ve Mehmet ÖzgüneĢ; 5‟ler grubu da Cemal Gürsel, Cemal Madanoğlu, Fahri Özdilek, Sıtkı Ulay ve Osman Köksal‟dan oluĢur. 14‟ler grubunun lideri Alparslan TürkeĢ, 11‟ler grubunun lideri Ahmet Yıldız, 7‟ler grubunun lideri Sami Küçük ve 5‟ler grubunun lideri Cemal Gürsel‟dir (Örtülü, 1966: 26,27).

27 Mayıs günü, ülkede ihtilal yaparak yönetime el koyan komite üyesi ihtilalcilerin hepsinin orduda güçlü tabanları vardır. MBK içerisinde bu Ģekilde ayrılık içerisine düĢen komite üyesi subayların ordudaki tabanları da kendilerini aynı ayrılık içerisinde bulurlar.

MBK ve ordu içerisinde iĢler bu Ģekilde ilerlerken ülkede de durum pek iç açıcı değildir. Komite, kendi üyelerine ve orduya hâkim olamadığı gibi ülkeye de pek hâkim sayılamaz. 27 Mayıs‟tan sonra MBK üyesi Orhan Erkanlı ve Orhan Kabibay‟ın yaĢadıkları Ģu olay komitenin ülkede idareye hâkim olamadığının göstergelerinden biridir:

27 Mayıs‟tan iki ay sonra, Orhan Kabibay ile beraber, Milli Birlik Amblemi bastırmak için Darphane‟ye gittik. Darphane, Gülhane Parkı‟yla, Topkapı Sarayı arasında ağaçlar altında, uzaktan bakanların bir köşk sanacakları bir bina imiş. Biz ilk defa görüyorduk. Bizi bir Havacı Kurmay Binbaşı karşıladı ve kendisini, Darphane Müdürü olarak takdim etti. Hayretler içinde kaldık; gerçi 27 Mayıs‟tan sonra bazı önemli sivil mevkilere subayları getirmiştik, fakat Darphane hiç aklımıza gelmemişti ve kimseyi de bu göreve vermemiştik. Hangi subayın nerede olduğunu bilhassa benim bilmem lazımdı, yazışmalar benden geçiyordu.

Kurmay Binbaşı‟ya buraya ne zaman geldiğini ve kimin tarafından gönderildiğini sorduk. Binbaşı‟nın hikâyesi bir ihtilal döneminin karışıklığını gösteren tipik bir misaldi. Binbaşı anlattı: „Benim esas birliğim Merzifon Hava Üssü‟ndedir, filo kumandanıyım. 27 Mayıs olduğu zaman İstanbul‟da izinli bulunuyordum. Her subay gibi, o gün ben de Harbiye‟ye Ordu Karargâhı‟na gittim. Subaylar kuyruk halinde dizilmişler, bazı odalara girip çıkıyorlardı. Durumu sordum, bu subaylara vilayet, emniyet, belediye vs. emrinde sivil görevler veriliyordu. Ben de sıram gelince içeri girdim. Bir albay: „Seni nereye verelim?‟ deyince aklıma Darphane geldi, bir akrabam burada çalıştığı için Darphane‟yi biliyordum.

Albay ismimi önündeki deftere yazdı ve: „Gidin işe başlayın‟ dedi. O günden beri buradayım, kıtama durumu bildirdim, maaşım oradan geliyor.‟ Esas müdür nerede diye sorduğumuzda, yanındaki masada büzülmüş oturan bir zatı gösterdi: Bu beydir, bana yardım ediyor (Erkanlı, 1973: 62).

90 ġüphesiz ki ülke yönetimi komite üyelerinin tahmin ettiğinden çok daha zor ve karmaĢıktır. Hele ki fikir ayrılıklarını gidererek bir bütün olmayı baĢarabilmek hiç de kolay bir iĢ değildir.