• Sonuç bulunamadı

Fiilî Sünnet’in Teklîfî Hükümlere Delâleti

IV. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

1.5. ŞEVKÂNÎ’NİN YAŞADIĞI YÜZYILDA SİYASİ, TOPLUMSAL, DİNİ

2.2.5. Hz Peygamber’in Fiillerinden Çıkarılabilecek Hükümler

2.2.5.1. Fiilî Sünnet’in Teklîfî Hükümlere Delâleti

Teklîfî hükümler, cumhura göre vâcib (farz), mendûb, haram, mekruh ve mübâh olmak üzere beştir. Hanefîlere göre de farz, vâcib, mendûb, haram, tahrimen mekruh, tenzihen mekruh ve mübah olarak yedi kısımdır. Fiili Sünnet’in teklîfî hükümlere delâletini işlerken cumhurun tasnifini esas alacağız. Onlar da şunlardır:

554 Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 1, s. 478. 555 Arûsî, Ef‘âlü’r-Rasûl, s.75

556 Şer’î hüküm usûl âlimlerine (cumhura) göre, Şâri’in (hüküm koyucu) mükelleflerin fiillerine taleb, tahyîr

veya vazı olarak teelluk eden hitabıdır. Fukâhaya göre de, vücûb, hürmet ve ibâha gibi Şârii’n hitabının fiilde gerektirdiği eser (hukukî sonuç)’dir.(Bkz. Hallâf, İlmu usûli’l-fıkıh, s. 116).

557 Teklîfî hüküm, şâriin (hüküm koyucu), mükellef (yükümlü) ten bir fiili yapmasını veya yapmamasını

istemesi yahut onu yapıp yapmamada serbest bırakmasıdır. (Hallâf, İlmu usûli’l-fıkıh, s. 117;İslâm hukuk ilminin esasları (Usûlü’l-fıkh), (çev. Dönmez), s. 227-230).

558 Usûlcülara göre vaz’î hüküm, Şâri’in (hüküm koyucu), bir şeyi başka bir şey için sebeb, şart veya mâni’

kılmasıdır. (Hallâf, İlmu usûli’l-fıkıh, s. 118;İslâm hukuk ilminin esasları (Usûlü’l-fıkh), (çev. Dönmez), s. 228).

93

2.2.5.1.1. Vücûb

Vâcib (farz) ise Şâri‘ Teâlâ’nın yapılmasını kesin ve bağlayıcı bir tarzda istediği fiillerdir. Talebin bu tarzda olması, talep sigasının kendisinden anlaşılabilceği gibi, fiilin terkedilmesi durumunda ağır cezanın mükellefe terettüp etmesinden de anlaşılabilir. Vâcibin hükmü de yerine getirilmesi gereklidir; yerine getiren kimse sevabı, özürsüz olarak terk eden ağır cezayı hak etmiş olur. İnkâr edenin de kâfir olduğuna hükmedilir.559

Hz. Peygamber’in işlediği fiillerin bazılarından vücûb hükmü istinbât edilir yani çıkarılır. Onlar da şunlardır:

1. Hz. Peygamber’in fiili, onun ve ümmetin hakkında bir şeyin vücûbluğuna delâlet eden bir ayetin beyanı (açıklaması) olması.560 Mesela: Hz. Peygamber’in farz

namazların rekâtları ve hacc ile ilgili fiili bu kabildendir.561

2. Fiilin, vâcib olan bir şeye delâlet eden bir ayete uyma (imtisâl) olması.562

3. Fiil mücerred (herhangi bir şeyin beyanı olmaması) olup, Hz. Peygamber’in o fiili vâcib olarak işlediğine delâlet eden bir delilin bulunması.563

4. Fiil, vâcibliği sabit olmuş bir ibadetin edası olması.564

5. Fiilin, dinde vücûb emaresi olan bir şeyle vuku bulması.565

559 Hallâf, İlmu usûli’l-fıkıh, s. 122, 123; İslâm hukuk ilminin esasları (Usûlü’l-fıkh), (çev. Dönmez), s.

236, 237; Sa‘dî Ebû Habîb, el-Kâmûsu’l-fıkhî luğaten ve’s-tilâhen, “Vâcip”, Dâru’s-sıdîk li’l-ulum ve Dâru nûru’s-sabâh, Lübnan 2011, s. 461; Erdoğan, Fıkıh ve hukuk terimleri sözlüğü, “Vâcib”, s. 593).

560 Cassâs, el-Fusûl, c. 3, s. 231;Şe‘lân, Usûlu fıkhi’l-İmâmi Malik, s. 896; Razî, Mahsûl, c. 1, s. 423,

424;Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 1, s. 335.

561 Cassâs, el-Fusûl, c. 3, s. 231; Şe‘lân, Usûlu fıkhi’l-İmâmi Malik, s. 897.

562 Şe‘lân, Usûlu Fıkhi’l-İmâmi Malik, s. 891; Razî, Mahsûl, c. 1, s. 423, 424; Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c.

1, s. 375.

563 Razî, Mahsûl, c. 1, s. 424; Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 1, s. 335. 564 Razî, Mahsûl, c. 1, s. 424.

94

6. Fiilin, vâcib olmuş bir şartın cezası yani karşılığı olması. Nezr (adak) etme ile vâcib olmuş fiil gibi.566

7. Vâcib olmasa yapılması câiz olmayacak fiil. Örneğin, ay tutulmasından dolayı kılınan namazda –bir rekâtta- iki rükûun yapılması gibi.567

2.2.5.1.2. Nedb

Nedb, şâriin bir fiilin yapılmasını kesin ve bağlayıcı olmayacak bir tarzda istemesidir.568 Bunun sonucu olan mendûb, fâili (yapan) övülen, târiki (terk eden) yerilmeyen, yapılması üstün ve övgüye değer olmakla birlikte terki hakkında yasak bulunmayan ve dinde devamlı olarak takip edilmiş bir yol olmayan fiildir.569 Bunlar da

şunlardır.

1. Nedbe delâlet eden bir şeyi beyan için yaptığı fiiller.570

2. Nedbe delâlet eden bir şeye imtisâl (uymak) için yaptığı fiil.571

3. Mücerred bir fiil olup, başka bir delilin mendûb olduğuna delâlet etmesi.572

4. Mücerred bir fiil olup, Hz. Peygamber’e nisbetle hükmü bilinmeyip fakat kurbet kasdı taşıyan ve cibillî olmayan bir fiil olması.573

5. Mendûb olan bir ibadeti eda etmek için olan fiil.574

566 Razî, Mahsûl, c. 1, s. 424 567 Razî, Mahsûl, c. 1, s. 424.

568 Hallâf, İlmu usûli’l-fıkıh, s. 122; İslâm hukuk ilminin esasları (Usûlü’l-fıkh), (çev. Dönmez), s. 236. 569 Şevkânî, İrşâdu’l-fuhûl, s. 61; Hallâf, Bilmen, Kamus, c. 1, s. 33; Erdoğan, Fıkıh ve hukuk terimleri

sözlüğü, “Mendûb”, s. 360.

570 Cassâs, el-Fusûl, c. 3, s. 231; Şe‘lân, Usûlu fıkhi’l-İmâmi Malik, s. 896; Razî, Mahsûl, c. 1, s. 423;

Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 1, s. 379.

571 Şe‘lân, Usûlu fıkhi’l-İmâmi Malik, s. 891; Razî, Mahsûl, c. 1, s. 423; Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 1, s.

379.

572 Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 379

573 Razî, Mahsûl, c. 1, s. 423; Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 379 574 Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 379

95

6. Hz. Peygamber’in kendisine devam edip, nesh etmeksizin terk ettiği fiil. Çünkü devam etmesi, o fiilin ibadet (tâ‘et) olduğuna, nesh etmeden terk etmesi vâcib olmadığına delâlet eder.575

2.2.5.1.3. İbâha

İbâha, şâriin bir fiilin yapılması ile yapılmamasını mükellefin tercihine bırakmasıdır. Bunun sonucu olan mubâh ise Şâriin, mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı, yapılıp yapılmaması eşit (müsâvi) olan fiildir.576Şu durumlarda, Hz.

Peygamber’in fiilinden mübâhlık hükmü istinbât edilir:

1. Hz. Peygamber’in ihtiyârî ve yaratılış gereği yaptığı fiil.577

2. Dünyayla ilgili ve normal olan başka bir ifâde ile sıradan olan fiil.578 3. İbâhaya delâlet eden bir âyeti açıklamak için yaptığı fiil.579

4. İbâhaya delâlet eden bir âyete imtisâl (uyum) için yaptığı fiil.580 5. Bir karinenin delâletiyle mübâh olarak yaptığını bildiğimiz fiil.581

6. Hükmünü bilmediğimiz ve kurbet (ibâdet) kasdı taşımayan fiil.582

7. Hz. Peygamber’in mübâh olduğunu açıkça söylediği fiil. 583

575 Razî, Mahsûl, c. 1, s. 424.

576 Hallâf, İlmu usûli’l-fıkıh, s. 122, 134; Bilmen, Kamus, c. 1, s. 33; İslâm hukuk ilminin esasları

(Usûlü’l-fıkh), (çev. Dönmez), s. 236, 253.

577 Debbûsî, Tekvîmu’l-edille, s. 247;Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 382. 578 Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 382.

579 Şe‘lân, Usûlu fıkhi’l-İmâmi Malik, s. 896; Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 382. 580 Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 382.

581 Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 2, s. 382.

582 Cassâs, el-Fusûl fi’l-usûl, c. 3, s. 226; Debbûsî, Tekvîmu’l-edille, s. 247; Aşkar, Ef‘âlü’r-Rasûl, c. 1,

s. 382.

96

2.2.5.1.4. Kerâhe

Kerâhe, şâriin bir fiilin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayacak bir tarzda istemesidir. Bunun sonucu olan mekruh ise şâriin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan bir şekilde istediği fiildir. Başka bir ifadeyle, terki övülen ve yapılması ise zemmedilen, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan davranıştır.584

Teklîfî hükümlerden biri olan kerâhete, Hz. Peygamber’in fiilleri delâlet etmez.585

Çünkü Hz. Peygamber fiili işleyerek mekruh olduğunu göstermez. Bu durumda yapacağı şey sözlü olarak uyarma olabilir.

2.2.5.1.5. Tahrîm

Tahrîm, Şâriin bir fiilin yapılmamasını kesin ve bağlayıcı şekilde istemesidir. Bunun sonucu olan haram ise Şâriin, yapılmamasını kesin ve bağlayıcı bir tarzda istediği ve yasakladığı fiildir.586 Kerâhette olduğu gibi, fiil tahrîme yani yapılanın haram olduğuna

delâlet etmez.587 Zira Hz. Peygamber dinen haram olan bir şeyi yapmaz, yasak olduğunu

bildirir.