• Sonuç bulunamadı

Kanal Cephesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türklerin, İngilizler tarafından ele geçirilmiş olan Süveyş Kanalı’na düzenledikleri taarruz sonucunda açılmış olan cephedir.

Kanal Harekâtı için Suriye’de bulunan IV. Türk Ordusu görevlendirilmiş ve Ordu Komutanlığı’na da Bahriye Nazırı Cemal Paşa getirilmiştir. IV. Ordunun görevi hem Suriye bölgesini savunmak hem de Süveyş Kanalı’nı geçmek olarak belirlenmiştir289. Bu dönemde IV. Ordu’nun merkezi Şam’da idi. Sina, Kuzey ve Güney Suriye ile Hicaz Cepheleri bu ordunun mücadele ettiği sahalar idi. Sina Cephesi Komutanı Alman Albay von Kresse idi.

IV. Ordunun XX. ve XXII. Kolorduları bu bölgede görev yapmakta idi. Sina Cephesi Gazze-Birüssebi hattı idi. IV. Ordu’nun görev yaptığı sahalardan biri olan Kuzey Suriye de ise XII.

Kolordu görev yapmakta olup Kolordunun mıntıkası güneye doğru Lazkiye’nin kuzeyine kadar uzanmakta idi. Güney Suriye’de ise Der’a’da XLVIII. Tümen bulunmakta idi. Tümen, Der’a’daki Havran Mıntıkası Komutanlığı emrine verilmiş idi. Yine IV. Ordu’nun görev sahasına giren Hicaz Cephesi ise Katrane’nin güneyinden Zatülhaç İstasyonu’na kadar uzanan sahayı kapsamakta idi. Burada I. Kuvve-i Mürettebe Komutanlığı görevyapmakta olup komuta merkezi Maan idi290. Hicaz Cephesinde, Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in önderliğinde ayaklanan Arap kabilelerinin saldırılarının önlenemez hale gelmesi nedeni ile Şam’daki IV. Ordu’dan takviye birlikler buraya gönderilmiştir. Böylece IV. Ordu Komutanlığı emrinde “Hicaz Kuvve-i Seferiye Komutanlığı” kurulmuştur. Bölgede bulunan

288 Muhiddin, a.g.m., s. 328-339.

289 İsmet Görgülü, a.g.e., s.131.

290M.Neşet, a.g.e., s. 8,9.

diğer birlikler bu komutanlığa bağlanmış ve komutanlığına da 30 Haziran 1916’da XII.

Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa getirilmiştir291.

Süveyş Kanalı’na taarruz görevi ise VIII. Kolordu’ya verilmiştir. VIII. Kolordu; 10 piyade taburu, 3 makineli tüfek bölüğü, 4 seri adi sahra bataryası, 1 seri 15’lik obüs bataryası ve bir hecinli alayını bünyesinde toplamıştır292.

Süveyş Kanalı Harekâtı bir geçiş harekâtı olduğu için istihkâm birliklerine daha fazla ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle kanal geçişinde kullanılmak üzere VIII. Kolordu’nun dört bölüklük bir istihkâm taburu ve bir köprücü katarı bu harekât için görevlendirilmiştir. III.

Kolordu’nun istihkâm taburundan gönderilen ve VIII. Taburun V. bölüğü ismini alan istihkâm bölüğü ise 4 Ekim 1914 tarihine kadar hazırlıklarını Tekirdağ’da tamamlamıştır.

Daha sonra bu bölüğe bir de köprücü katarı eklenmiştir. Süveyş Kanalı Harekâtında kullanılacak olan köprücü takımlarının toplamı beşe ulaşmıştır. Bu köprücü takımları sehpa ve ayakları da dahil olmak üzere toplam olarak 200 m. Uzunluğunda ve normal tipte köprü yapabilme gücüne sahipti. Bu köprüden geçirilebilecek olan yük miktarı ise 4, 5 ton olarak hesaplanmıştır. Bu harekâta katılan birlikler Kanal geçişi için gerekli eğitimleri ve tatbikatları yeteri kadar yapamamışlardır. Hem mevcut zamanın boşa harcanması hem de malzeme yetersizliği çok önemli bir sefer için hazırlanması gereken birliklerin eğitilememesine yol açmıştır293.

İngiliz ve Hint birliklerinin Süveyş Kanalı’ndaki durumu ise Albay Muzaffer’in

“Büyük Harpte Mısır Seferi Çerçevesinde Birinci Kanal Akını”294 isimli çalışmasında ele alınmıştır. Buna göre; Kanalın, Kantara’dan Acıgöl’e kadar uzanan kısmında İngiliz ve Hintlilerden oluşan 1200 kişilik bir kuvvet bulunmaktadır. Kanalın doğusunda ve batısında birer mevzi yer almaktadır. Kantara civarında büyük bir çadırlı ordugâh vardır. İngilizlerin asıl mevzileri ise Kanalın batısındadır. Bunun yanı sıra Timsahgölü’nde bir harp gemisi beklemektedir. Yazar gündüzleri Kanalın doğusunda düşmanın keşif kollarının dolaştığını belirtmiştir. Ayrıca Kanalın batısındaki siperlerin İngilizler tarafından tutulmuş olduğu, harp gemileri ve kruvazörlerin de bölgede bulunduğu ifade edilmiştir. Albay Muzaffer, Kanal Cephesinde İngilizlerin almış olduğu savunma tedbirleri nedeni ile, Türk tarafında geçişin nasıl yapılacağı konusunda bir takım soru işaretlerinin oluştuğunu belirtmiştir. Baskın ya da zorla geçme yollarından ikisinin de tehlikeli olduğunu belirten yazar, Türk tarafının gemi

291 İsmet Görgülü, a.g.e., s.185.

292 Muzaffer,a.g.e., s. 9.

293 M. Celaleddin Sorguncu, a.g.m., s. 979,981.

294 Muzaffer,a.g.e., s. 11,12.

ateşi altında kalması tehlikesi ve İngilizlerin demir yolu ile yardım alabilme ihtimali nedeni ile harekâtın baskın şeklinde yapılmasına karar verildiğini söylemektedir.

Süveyş Kanalı Harekâtının nasıl gerçekleştirildiğini, bu harekâta bizzat katılmış olan Kurmay Yarbay M. Celaleddin Sorguncu’nun “1915 Senesi Başındaki Süveyş Kanalı Geçit Harekâtı ve İstihkâm Birliklerinin Kullanılması Hakkında Bir Tetkik”295 isimli çalışmasından takip etmek mümkündür. Yazar, Kanal kenarına yaklaşma ve geçişin 3 Şubat 1915 günü gece yarısında yapılmasının planlandığını söylemektedir. Bu amaçla saat 2000 civarında hazırlık mevziinden kanala doğru hareket edilmiştir. Kanala yaklaşma ve geçiş işinin gece yarısında yapılmasının planlandığı fakat İstihkâm taburu komutanının kum fırtınasına yakalanarak yolunu kaybetmesi sonucu yaklaşık iki saatlik bir gecikmenin meydana geldiği anlaşılmaktadır. Yazıda, Kanala ilerlemenin pek kolay olmadığı, düzensizliğin ve belirsizliğin olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca İngilizlerin bölgeyi projektörler ile aydınlatmaları sırasında saklanma zorunluluğu da Kanala ilerleyişin düşe kalka ve yorucu olmasına sebep olmuştur. Kanala 500 m. bir mesafe kaldığında İngilizlerin uyandığı belirtilmektedir. Çünkü Kanalın karşı tarafındaki köpek havlamalarına, Türk tarafında taşıma işlerinde kullanılan eşeklerin karşılık vermesi ve Türkçe bilmeyen Arapların bütün uyarılara rağmen birbirleriyle yüksek sesle konuşmaları ve çeşitli nidalarda bulunmaları harekâtı açığa çıkarmıştır. Bu durum harekâtın giderek baskın özelliğini de yitirmesine neden olmuştur.

Bununla birlikte İngilizlerin Türk birliklerine bu aşamada ateş açmadıkları anlaşılmaktadır.

Fakat yazarın, kanala çok fazla yaklaşılmış olmasına rağmen, kanal hakkında açık hiçbir bilgiye sahip olunmadığını söylemesi, Türk tarafının harekâta ne derecede hazır olduğunu ortaya koymaktadır. Bir süre sonra sahile gelinmiş ve tombazlar çok sessiz bir biçimde, uygun yerlerden suya indirilmiştir. Fakat bu sırada tombazlardan birinin çıkarmış olduğu gürültü İngiliz ateşinin de başlangıcı olmuştur. İngilizlerin ateş açtığı sırada içinde bulunulan durum ise yazar tarafından şu şekilde anlatılmıştır: “Dolu olan iki tombaz karşı sahile doğru gitmektedir. Üçüncüsü ise yeni hareket etmiştir. karşı sahilden yoğun makineli tüfek ateşi açıldığı ve karşıya giden iki tombazın karanlıkta gözden kaybolduğu belirtilmiştir. Yeni hareket eden üçüncü tombazın ise içindekilerle birlikte battığı anlaşılmaktadır.” Yazar, askerlerin bir kısmının yüzerek kıyıya çıkabildiğini belirtmekle birlikte çok fazla ölü ve yaralı olduğunu ifade etmiştir. Diğer istihkâm ve piyade askerleri ise bulundukları yerde ateşe başlamışlardır. Gün ağardığında hücum kolları dışında kalan askerlerin, İngiliz topçu ve makineli tüfek ateşi altında, açıkta ve toplu halde kaldıkları ortaya çıkmıştır. Yazar bu

295 M. Celaleddin Sorguncu, a.g.m., s. 984-986.

askerlerin bir kısmının, kanalın şevine kadar ilerleyip yamanmaya, bir kısmının ise etrafta bulunan korunaklı yerlere ulaşmaya can attıklarını söylemektedir. Yazarın ifadelerinden anlaşıldığına göre; silahlar yük hayvanlarının sırtında ve bezlere sarılı durumdadır. İngiliz ateşinin ani bir şekilde başlamasının bezlerle sarılı silahların çözülmesi işini zorlaştırdığı ve vakit kaybına yol açtığı anlaşılmaktadır. Türk topçu ateşinin başlaması ile birlikte bir miktar rahatlama sağlanabilmiştir.

Kanal harekâtının aceleye getirilmesi, yetersiz malzeme ve vasıta ile yola çıkılması, birliklerin eğitimsiz ve düzensiz olması vb. aksaklıklardan dolayı başarısızlığa uğradığı görülmektedir. Kurmay Yarbay M. Celaleddin Sorguncu’nun Süveyş Kanal Harekâtı’nın başarıya ulaşamaması konusunda söylediği şu sözler konuyu özetler niteliktedir: “O günkü ahval ve şerait içerisinde ve o vasıtalarla topu iki tümen tutan ve bu kuvvetlerle Kanal kenarında uzun zaman tutunmaya ve muharebe vermeye gene imkân vardı. En müsait istikamette menzil teşkilatını tesis ederek, ikmal işini kuvvetlendirmek ve geçide tahsis edilen kıtaatın tamamen toplanmasını temin etmek için de harekâtı bir ay geciktirmek mümkün ve bundan dolayı hakikatte olduğu gibi bir felaket doğması ihtimali yoktu.”296