• Sonuç bulunamadı

FAZLULLAH’IN HAYATININ ĐLK DÖNEMLERĐ

3. HURÛFÎLĐK TASAVVURU VE TARĐHSEL SÜRECĐ

1.2. FAZLULLAH’IN HAYATININ ĐLK DÖNEMLERĐ

Fazlullah hakkında, devrine en yakın tarih kitaplarıyla onları kaynak olarak kullanan sonraki eserlerin verdikleri bilgiler, bizzat Fazlullah ile çağdaş olup ona tabi olanların verdikleri bilgilere mutabık değildir.

Fazlullah ile ilgili bilgi veren en eski eser Makrizî’nin (ö. 845/1442) Dürru’l- ‘Ukûd fi Terâcimi’l-A’yâni’l-Müfîde isimli kitabıdır. Sehâvî (ö. 902/1497), Makrizî’nin verdiği bilgileri ed-Dav’u’l-Lâmi’ isimli eserinde tekrar etmek ve onun Esterâbâd ahalisinden olduğunu söyleyerek şöyle yazmaktadır:

“Fazlullah Ebu’l-Fazl el-Esterâbâdî el-Acemî: Đsmi Abdurrahman’dır. Fakat es-Seyyid Fazlullah Helal-horî (helal yiyen) olarak tanınır. Bu ismin ona verilmesinin sebebi, onun hiç haram lokma yememesindendir. O derece dikkatli idi ki, bütün hayatı boyunca hiç kimsenin yemeğinden tatmamış ve hiç kimseden bir şey kabul etmemiştir. Đranlıların giydiği takkeden diker ve onu satarak geçinirdi. Đlim sahibi olup, edib ve şair bir kişi idi. Fikirleri nedeniyle Geylan halkı, ulemâ ve fukuhâ arasında tepki çekmeye başladı. Sonunda Semerkand’da bir toplantıda katline hüküm verildi ve onu Tebriz’e bağlı Alanca’da 804 hicride öldürdüler. Kendisinin her yerde sayısız takipçileri vardır. Bunların belirgin özelliği, başlarına taktıkları beyaz keçe (nemed) ve beyaz keçeden yapılmış elbiseler giymeleridir. Bunlar Allah’ın sıfatlarını inkâr eder, haramı mübah sayar ve dinin emirlerini terk ederler. Bu görüşleriyle Çağatay ve Đranlılardan bir kısım halkı ifsad ettiler. Bu fesat, Herat ve civarında artınca Timurleng’in oğlu Muinu’d-Din Şahruh, onları kendi şehirlerinden çıkarttı. Bunun sebebi Şahruh’u Cuma namazında iki Hurûfî’nin yaralaması ve onun uzun zaman hasta yatmasıdır. Bu iki saldırgan daha sonra feci şekilde cezalandırılmışlardır.”22

Aynı müellif başka bir yerde onu “Tebrizî” olarak isimlendirmekte ve şunu söylemektedir: “Bid’at ehli zahidlerden Fazlullah b. Ebî Muhammed et-Tebrizî ...”23

22

Sehavî, Şemsüddin Ebu'l-Hayr Muhammed b. Abdirrahman, ed-Davü'l-Lâmi’ li-Ehli'l-Karni't-Tasi’, Beyrut, trs., c. VI, s. 173-174.

23

Bu durum Sehâvî’nin, Fazlullah Esterâbâdî hakkındaki bilgi kaynaklarının çeşitli ve farklı olduğunu göstermektedir. Ona, Tebrizî olarak nisbet verdiği yeri yazarken muhtemelen Đbn Hacer Askalanî’nin eserinden faydalanmış olmalıdır. O, el-Enba’u’l-Gumr fi Ebnai’l-‘Umr isimli kitabında da şöyle yazıyor: “Fazlullah b. Ebî Muhammed Tebrizî bid’at yolunda giden zahidlerden biri idi…”24

Sonraki kaynaklar Fazlullah’ı kâh Esterâbâdî, kâh Tebrizî olarak isimlendirmekte, hatta aslının Meşhedli olduğunu bile yazmaktadırlar. Katib Çelebi onun “Esterâbâd” ahalisinden olduğunu söylemektedir.25

Hâlbuki Fazlullah'ın Nevmnâme'sinden nakilde bulunan Abdülbâki Gölpınarlı, kendisinin Esterâbâdlı olduğunu açıkça bildirdiğini ve asıl adının da Şehabeddin olduğunu kaydetmektedir.26 Yazma bir nüshada Fazlullah’ın soyu, Đmam Musa

Kazım’a kadar geri götürülmekte ve kendisinin Cafer b. Musa Kazım’ın oğullarından olduğu kabul edilerek şöyle bir şecere verilmektedir:

“Fazlullah b. Seyyid Bahauddin Hasan b. Seyyid Muhammed el-Yemanî b. Seyyid Hüseyin b. Seyyid Muhammed b. Seyyid Hâşim b. Seyyid Hasan b. Seyyid Ali b. Seyyid Hâşim b. Seyyid Muhammed b. Seyyid Cafer b. Đmam Musa Kazım b. Cafer b. Muhammed Bâkır b. Zeyne’l-Âbidin b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib.”27

Bazı araştırmacılar, dedesi Muhammed el-Yemanî'nin nisbesinden hareketle, Yemen'in III./IX. yüzyılın sonlarından itibaren Bâtınîlik’in önemli merkezlerinden biri olduğuna ve dolayısıyla ailenin Bâtınîlik'le ilgisi olabileceğini düşünmüşlerdir. Ancak babasının, tarih boyunca Sünni olma niteliğini koruyan ve bunun için "Dar’ül- mü'minîn" diye anılan Esterâbâd'da kâdılkudatlık görevinde bulunması bu ihtimali mümkün kılmamaktadır.28

24

el-Askalanî, Ebü'l-Fazl Şehabeddin Ahmed Đbn Hacer, el-Enbâu’l-Gumr fi Ebnâi’l-Umr, (thk. Dr. Hasan Habeşî), Kahire 1998, c. II, s. 219.

25

Katip Çelebi, Keşf’el-Zunun, thk. Şerefettin Yaltkaya, Rıfat Bilge, Đstanbul 1971, c. II, s. 1132.

26

Gölpınarlı, Abdülbâkî, Hurufîlik Metinleri Kataloğu, Ankara 1973, Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 4

27

Gölpınarlı, “Fadl Allah Hurufî”, EI2

, c. II, s. 733.

28

Fazlullah’ın gençliği ve fikri hayatı hakkında en iyi bilgileri, isimleri aynı olan fakat iki ayrı kişi tarafından kaleme alınan Hâbnâme isimli eserlerden öğreniyoruz. Bunlardan birincisi halen Vatikan Kütüphanesi Farsça Yazmalar No:17’de kayıtlı olup, Nasrullah b. Hasan Ali b. Mecdu’d-Din Hasan Nâfecî’ye aittir. Nasrullah gençliğini mütalaa ile geçirmiş, meşhurlardan Attar’ın Mantık’ut-Tayr ve Muhammed Gazzâli'nin Kimya-ı Saadet’ini okumuş ve kopya etmiştir. Sonra tahsilini ilerletebilmek için Đsfahan’a gitmiş ve Arapça öğrendikten sonra Suhreverdî'nin Avarif’ul-Maarif'ini ve Gazzâli'nin risalelerini ve diğer tasavvufî eserleri okumuştur. Yirmi yaşında iken Fazlullah ile karşılaşan Nasrullah ona intisap etti. Uzun müddet Fazlullah’ın yanında kalan ve günlerini onunla geçiren Nasrullah böylelikle onun zahidâne yaşayışını ve yakınlarını bizzat tetkik etmek imkânına sahip oldu ve sonra Fazlullah'ın dervişleri arasına katıldı.29 Nasrullah, Fazlullah’ın hayatını bizzat onun ağzından dinlemiştir. Bu yakınlık dolayısıyla Nasrullah bilhassa Fazlullah’ın helâl lokma yemesine ve rüyalarına büyük ehemmiyet vermiş ve bu hususlara büyük bir alaka göstermiştir.30

Đkinci Hâbnâme ise Seyyid Đshak Esterâbâdî (d. 771/1369-ö. ?) tarafından yazılmış ve Türkiye kütüphanelerinde nüshası31 bulunan bir eserdir. Bu eser, Ferişteoğlu Abdülmecid b. Đzzeddin et-Tirevî tarafından Terceme-i Hâbnâme32 ismiyle Türkçe’ye çevrilmiş ve sonuna bazı eklemeler yapılmıştır. Biz, Fazlullah’ın hayatını yazarken tercümenin, aslıyla olan birebir mutabakatı ve sonuna yapılan eklemelerden dolayı Ferişteoğlunun Terceme-i Hâbnâme’sini esas aldık. Bu eser Fazlullah’ın hayatını adım adım takip etmekte ve onun çeşitli zamanlarda yaptığı rüya tabirlerinden bahsetmektedir. Kitap aslında çeşitli kişilerden alınan rivayetlerin toplanmasıyla meydana gelmiştir. Rivayet eden kişiler çoğunlukla Fazlullah’ın ilk takipçileridir. En önemli râvi Şeyh Ebu’l-Hasan Đsfahanî ismiyle zikredilen daha sonra üzerinde duracağımız Ali el-'Âlâ’dır. Bu kitaptan, Fazlullah’ın evlenmesini, hangi şehirlerde bulunduğunu, yaptığı yolculukları, karşılaştığı kişileri, kurduğu

29

Alparslan, Ali, Câvidân-nâme’nin Nesîmî’ye Tesiri (basılmamış doçentlik tezi), 1967, s. 16.

30

Alparslan, Câvidân-nâme’nin Nesîmî’ye Tesiri, s. 17.

31

Đstanbul Millet Kütüphanesi, Ali Emirî Farsça Yazmalar Bölümü, no: 1042.

32

Đstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar Bölümü No: 9685 (mecmua içinde); Konya Mevlana Müzesi Türkçe Yazmaları, No: 2916; Đstanbul Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Türkçe Yazmaları, No: 207; Đstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Türkçe Yazmaları, No: 1821/2.

tekkede yaşanılan hayatı, yaptığı rüya yorumlarını öğrendiğimiz gibi kurduğu Hurûfîlik hareketinin hangi evrelerden geçtiğini de görmekteyiz.

1.3. FAZLULLAH’IN TASAVVUFA YÖNELMESĐ VE HURÛFÎ