• Sonuç bulunamadı

FĠNANSAL KRĠZLERĠ AÇIKLAMAYA YÖNELĠK GELENEKSEL TEORĠLER

FĠNANSAL KRĠZLERĠ AÇIKLAYAN MODELLER VE FĠNANSAL KRĠZLERĠN ÖNCEDEN TAHMĠN EDĠLMESĠ

I. FĠNANSAL KRĠZLERĠ AÇIKLAMAYA YÖNELĠK GELENEKSEL TEORĠLER

1970‟lerin baĢından itibaren yaĢanan finansal krizleri açıklamaya yönelik baĢlıca yaklaĢım ve teoriler; aĢırı borç birikimi, bankacılıkta yaĢanan panik, belirsizlik teorisi, kredi tayınlaması (sınırlandırılması) teorisi, asimetrik bilgi teorisi olarak sayılabilir.

A) AġIRI BORÇ BĠRĠKĠMĠ

Fisher, Kinleberger, Minsky gibi ekonomistlerin belirttiği üzere,gerek firmaların gerekse ülkelerin hızlı büyüme dönemlerinde aĢırı bir borç birikimi oluĢmaktadır. Bu borç birikimi finansal krizin meydana gelmesinde önemli rol oynamaktadır.82

Finansal krizlerin parasal büyüklükler üzerindeki etkisi nedeniyle önemli olduğunu söyleyen parasalcı yaklaĢıma kanıt olarak bu yaklaĢım, finansal krizleri daha önce yaĢanan aĢırı geniĢlemenin zorunlu bir sonucu olan konjoktürün tepedeki dönüm noktasının temel unsurlarından birisi olarak görmektedir. 83 Fisher‟e göre konjonktürdeki aĢağıya dönüĢ, iki temel faktör ile açıklanabilir: AĢırı- borçluluk ve deflasyon. Konjonktürde daha önce ortaya çıkan yukarı doğru çıkıĢa, ekonominin kilit sektörlerinde kârlı yatırım fırsatlarına yol açan bir dıĢsal olay neden olmaktadır. Bu dıĢsal Ģok üretim ve fiyat artıĢlarına yol açarak anılan sektörlerde yeni yatırımları teĢvik eder. Kârlarla birlikte artan fiyatlar, daha fazla yatırımı teĢvik

82

AKDĠġ, a.g.e.,s.92. 83

Koray DUMAN, “Finansal Kriz ve Bankacılık Sektörünün Yeniden Yapılandırılması”(Akdeniz Ġ.Ġ.B.F Dergisi, Sayı:4, 2002),s.134.

ettiği gibi, sermaye kazançları için spekülasyonu da teĢvik eder. Esas itibariyle banka kredisi ile karĢılanan ve bütünüyle borçla finanse edilen bu süreç, mevduatı ve para arzını artırarak fiyatları yükseltir. Fiyatların artıĢı nominal borçtaki artıĢı telafi edip, mevcut borcun reel değerini düĢürür ve daha fazla borçlanmayı teĢvik eder. Bu süreç genel bir aĢırı borçluluk durumuna yani ödeyebilirliği yitirme yeteneğinin gereksiz arttığı borçluluk durumuna kadar sürer.84

Kindleberger ise tarihten bazı örnekler vererek Fischer‟i izlemektedir. Kindleberger yukarıya doğru giden trendde bankaların yeterli risk karĢılığı ayırmamasının ve varlık piyasalarında yatırımcılar arasında yüksek derecede bir spekülatif faaliyete yol açan canlılığın önemine değinmektedir. Paranın değerlenmesi ve deflasyon, veya paranın değer yitirmesi ve enflasyon, iflaslar, bankaların kapanması ve para arzındaki değiĢmeler ile birbirine bağlanabilir.85

B ) BANKACILIKTA YAġANAN PANĠK

Friedman, Schwartz, Cagan gibi monetaristler tarafından ileri sürülen bu teoriye göre yüksek enflasyon bankacılık sektöründe paniğe yol açmaktadır. Bu durumda , uygulanan sıkı para politikasının ekonomi üzerindeki etkisi azalmaktadır.86

Friedman ve Schwartz ile onları izleyen Cagan finansal krizleri bankacılık panikleri ile açıklamaktadır. Friedman ve Schwartz ABD‟nin parasal tarihine iliĢkin önemli çalıĢmalarında ABD‟de parasal istikrarın sağlanmasında bankacılık paniklerinin rolüne özel bir önem vermiĢlerdir. Onlara göre bankacılık panikleri, para arzı üzerindeki etkileri ve buna bağlı olarak da ekonomik faaliyeti etkilemeleri nedeniyle önemlidir87. Bankacılık panikleri, para arzındaki daralmanın en önemli kaynaklarından birisi olduğu için, genel ekonomik faaliyette daralmaya yol açmaktadır ve bu daralmanın sonucunda ortaya çıkan likidite sıkıĢması beraberinde krizleri ortaya çıkarmaktadır.

84

Stanley FISCHER, “Indexing and Inflation”, (NBER Workink Paper No: 670 May 1981), http://papers.nber.org/papers/w0670.pdf (27.07.2005)

85

DUMAN, a.g.e.,s.134. 86

Murad KAYACAN,Oral ERDOĞAN,Efser UYTUN,Levent ÖZEN, “Güneydoğu Asya Krizi Türkiye

Ekonomisi ve ĠMKB’ye Etkileri”, (ĠMKB AraĢtırma Müdürlüğü. 21.04.1998),s.2.

87

C ) BELĠRSĠZLĠK TEORĠSĠ

Geleceğe iliĢkin beklentilerin açıklanmadığı durumlarda karar verme üzerine yoğunlaĢan belirsizlik teorisi Knight, Keynes, Schumpeter ve daha sonra Meltzer, Guttentag, Herring tarafından tartıĢılmıĢtır. Teori gelecekteki getirilerin, olasılık dağılımları ile modellenemediği koĢullarda karar almanın önemini vurgulamaktadır. Bu ekonomistler, finansal krizlerin tatmin edici bir Ģekilde açıklanmasında belirsizliği tek faktör olarak ele almamakla birlikte, zorunlu bir unsur olarak görmektedir.88

D ) KREDĠ TAYINLAMASI (SINIRLANDIRILMASI) TEORĠSĠ

Bu teoride, kredi tayınlamasının sıkı kurallara bağlı olduğu bir dönemin ardından, bu kısıtlamaların hızlı bir Ģekilde kaldırılmasına bağlı olarak kredi talebindeki ani ve hızlı artıĢlar fnansal krizlerin sebebi olarak görülmektedir. 89

Bankaların beklediği getiri, verilen ödünçlerin geri dönme olasılığına bağlı olmaktadır. Yani bankalar geri alabileceği kredileri vermeyi tercih etmektedir. Ancak bankalar bazı durumlarda verdikleri kredileri tahsil edememe durumu ile de karĢı karĢıya kalabilir. Çünkü bankaların kredi verdiği kiĢileri denetlemesi zordur ve bunu yapabilmek için kredi tayınlamasına gidilmektedir. Eğer faiz oranları yükseldiğinde kredi talep edenler, istedikleri projeyi seçebilseler, baĢarısız olma olasılığı yüksek olan projeleri seçeceklerdir (çünkü riskli projeler baĢarı durumunda yüksek getiri sağlayacaklardır). Eğer proje baĢarıya ulaĢırsa, borçlanan kimsenin getirisi kredinin maliyetinin üzerinde kalan tüm kısmı olurken, bankanın getirisi, gerçek getirinin faiz ödemesini hangi dereceye kadar aĢtığına bakılmaksızın, ana para ve faiz olacaktır90. Diğer yandan eğer proje baĢarısız olursa; banka müĢteri teminatı düĢüldükten sonraki tüm kaybı üstlenirken, borçlu eğer bir teminat gösterdiyse onu kaybedecektir. Bu nedenle, kredi kullanan kimsenin beklenen getirisi projenin riskinin artan bir fonksiyonu iken; bankanın beklenen getirisi bu riskin azalan bir fonksiyonudur.

Yüksek faiz, bu faiz oranlarını geri ödemek için daha riskli projeler gerektirdiği için, bankaların tercih edeceği risk düzeyi daha düĢük güvenli

88

KAYACAN ve diğerleri, a.g.e.,s2. 89

AKDĠġ,a.g.e.,s.92. 90

müĢterileri caydıracaktır. Bu tersine seçim etkisi, teĢvik etkisiyle daha da güçlenecek ve sonuç olarak bankalar yükselen kredi talebine karĢılık faiz oranlarını yükseltmeyeceklerdir. Böylece, faiz oranları yükseldikçe, belli bir gruba kredi vermekten dolayı bankanın beklenen getirisi sınırlandırılmıĢ maksimuma sahip değer olacaktır. Bu durumda, banka, kredilere olan fazla talebe faiz oranlarını yükselterek değil de, borçlanmak isteyenleri seleksiyona uğratarak cevap verecektir. Böylece faiz oranları kıt kredi kaynaklarını en verimli Ģekilde karlılığa göre tahsis eden bir mekanizma değil de, kıt kredi kaynaklarını borçlananların kredibilitesine göre seleksiyona uğratan bir mekanizma Ģeklinde iĢleyecektir. Bu analize dayanarak, Stiglitz ve Weis, bazı kredi talep eden grupların yatırımlarının beklenen verimliliği kredi alan gruplardan daha yüksek olmasına rağmen kredi piyasasının dıĢına itilebileceklerini öngörmüĢlerdir91.

E ) ASĠMETRĠK BĠLGĠ PROBLEMĠ TEORĠSĠ

Mishkin, finansal sistemin iĢlevini tam anlamıyla yerine getirememesinin nedeni olarak asimetrik bilgiyi görmektedir. Kredi alacak kiĢi veya kurum mali durumu hakkında kredi verecek kurumun bildiğinden daha fazla bilgiye sahiptir. Bu nedenle kredi veren kurumlar asimetrik bilgi problemini çözebilmek için teminat isterler. Bu sayede asimetrik bilgiden doğabilecek kayıplarını en aza indirebileceklerdir. Ancak finansal istikrarsızlığın olduğu dönemlerde teminat olarak alınan varlığında, değerinde düĢmeler olabileceği gerçeğiyle yine bir kayıp söz konusu olacaktır. Bu nedenle finansal sistemde kredi veren kurumlar ve alan kurumlar arasında ortaya çıkan bu asimetrik bilgi problemi finansal sistemi istikrarsızlığa götürebilecektir. Finansal piyasa asimetrik bilginin ortaya çıkmasından dolayı etkin olarak çalıĢamayacak ve bir kriz olasılığını artırabilecektir.92

George Akerlof, otomobil piyasalarında asimetrik bilgi nedeniyle ortaya çıkan limon probleminin finansal piyasalar için de geçerli olabileceğini öne sürdüğü

91

Joseph STIGLITS,Veiss ANDREW, “Credit Rationing in Markets with Imperfect Information” (American Economic Rewiew Vol. No:71, No:3, June 1981) ,s 394.

http://links.jstor.org/sici?sici=0002-8282%28198106%2971%3A3%3C393%3ACRIMWI%3E2.0.CO% 3B2-0 (01.08.2005).

92

Frederic S.MISKIN, “ Financial Policies And The Prevention Of Financial Crises In Emerging

makalesinde, bu piyasaların etkin çalıĢabilmesi için kamu müdahalesinin gerekli olduğunu savunmuĢtur. Burada limon, Amerikan argosunda ikinci el piyasadan satın alınan otomobil anlamında kullanılmaktadır. Bu piyasada otomobil alıcıları alacakları otomobilin durumunu tam olarak bilmemekte, fakat satıcılar arabalarının iyi durumda mı yoksa, sorunlu mu olduğunu bilmektedir. Yani taraflar arasında asimetrik bilgi hüküm sürmektedir. Bu tür bir piyasanın iĢleyiĢinin finansal piyasalarda da olabileceğini ileri süren Akerlof sağlık sigortası piyasasında 65 yaĢın üzerindekilerin çok zor poliçe satın alması, yüksek de olsa neden piyasayı dengeye getirecek bir fiyatın oluĢmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Akerlof‟un deyimi ile, 65 yaĢ üstü müĢterilerin limon olma ihtimalinin yüksekliği nedeniyle arz talep dengesi hiçbir fiyatta oluĢmaz. 93

Finansal piyasalarda asimetrik bilgi, bazı borçluların almıĢ olduğu ödünçleri geri ödememe olasılığına bağlı olarak kredi tayınlamasına da neden olmaktadır. Örneğin, riskli bir yatırım projesini finanse etmek isteyen bir borçlu, faiz oranları yükselince borcunu geri ödemek istemeyecektir. Eğer borç veren kiĢi, oldukça yüksek bir risk içeren bu yatırım projesini finanse etmek isteyen borçlu hakkında fazla bilgiye sahip değilse, vermiĢ olduğu ödünç miktarını azaltacaktır. Bu da arz edilen kredinin üzerinde bir kredi talebi yaratarak, faiz oranlarını daha da artıracaktır.94