• Sonuç bulunamadı

3.2. EL-KEġF VE‟L-BEYÂN‟DA ĠġÂRÎ TEFSĠR ÖRNEKLERĠ

3.2.1. Fâtiha Sûresi

“Hamd, Âlemlerin Rabbi olan, Rahman, Rahim, din gününün sahibi Allah‟a mahsustur.”262

Abdullah Ġbn Mübârek263: “Âyeteki “Rahmân, Rahim‟i” izah sadedinde “Rahmân: “Kendisinden istendiğinde verendir. Rahim: “Kendisinden istenmediğinde gazab edendir,” demiĢtir.264

Verrâk265: “Rahmân : “GeniĢlik, bolluk, ihsanlar ve lütuflardır ki mahlukata hediye olarak verilip bağıĢlanmıĢtır. Rahim: “Nimetler ve rızıklardır ki kullara ikram edilip gönderilmiĢtir.”266 Bu âyetleri ayrıca Ģöyle izah etmiĢtir: “Rahmân: “Allah (c.c.) kendisini inkar edene, nankörlük edip Ģirk koĢana karĢı bu ismi ve sıfatıyla muamelede bulunur.

261 Sûfilerin tanıtımını içeren bilgiler, Hilyetu‟l-Evliyâ ve Tabakatu‟l-Asfiyâ, Tabakatu‟s-Sûfiyye,

Ġslam Âlimleri Ansiklopedisi, Ġslam Tarihi Ansiklopedisi ve Evliyâlar Ansiklopedisi adlı eserlerden istifadeyle kısaca aktarılmıĢtır.

262 Bakara, 2/2,3,4

263Etbâu‟t-Tâbiîn‟in büyüklerindendir. Tam adı, Abdullah Ġbn Mübârek Ġbn Vâzıh el-Hanzalî

et-Temimî‟dir. Künyesi de Ebû Abdurrahman‟dır. Emevî halifesi HiĢam Ġbn Abdülmelik döneminde (h.118)‟de Merv‟de doğmuĢtur. Türk asıllıdır. Hadiste, fıkıhta âlimdir. Mücâhit ve zâhittir. Ġslâm düĢmanlarına karĢı cihat etmiĢtir. Dünyaya ve dünyalığa önem vermezdi. (h.181)‟de bir sefer dönüĢünde, Bağdat yakınlarında vefat etmiĢtir.

264es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.100 265

Bu zat aslen Tirmizli‟dir. Adı, Muhammed Ġbn Ömer‟dir. Künyesi, Ebû Bekir, lakabı da el-Verrâk‟tır. Edebte eĢsiz ve benzersiz bir zattır. “Müeddibu‟l-Evliyâ” (Velîlerin terbiye edicisi)

lakabıyla meĢhûr olmuĢtur. Yine Tirmiz‟de (h.280)‟de vefat etmiĢ ve oraya defnedilmiĢtir.

72

Rahim: “Allah‟ın tek olduğunu ifade edip O‟na iman edene, Ģükredene, bir ve tek olduğunu kabul edene karĢı da bu isim ve sıfatıyla muamele eder.”267

Muhammed Ġbn Ali el-Mezidî (ö.?): “Rahman: “Allah‟ın ateĢten kurtarmasıdır ki bunun beyânı Allah (c.c.) Ģu âyetindedir: “…Siz, ateĢten bir

çukurunun kenarında bulunuyordunuz sizi ondan kurtardı…” 268

Rahim: “Allah‟ın Cennet‟e dahil etmesidir ki bunu Ģu âyet beyân eder: “Emin olarak

selâmetle oraya girin.”269

Muhasibî 270 : “Rahman: “Allah‟ın canlara yani bedenlere ve ruhlara rahmetiyle, Rahim: “Kalplere ve gönüllere rahmetiyledir.”271

Sırri Sakatî272

: “Rahman: “Üzüntü ve kederin kaldırılmasıdır. Rahim: “ Günahların affedilmesidir”273

Mutahhir Ġbn Varrak (ö.?) : “Rahman: “Ne kadar büyük olsa da günahların bağıĢlanmasıdır. Rahim: “Ne kadar az bile olsa tâat ve ibadetlerin kabul edilmesidir.”274

Yahya Ġbn Muâz 275 : “Rahman: “Kulların dünyadaki maslahatlarının gözetilmesidir. Rahim : “ Ġbadullahın ahiret hayatındaki maslahatlarıdır.”276

267

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.101

268Âl-i Ġmrân, 3/103

269 Hicr, 15/46, es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.100

270Evliyânın büyüklerindendir. Adı, Haris Ġbn Esed el-Muhasibî‟dir. Künyesi, Ebû Abdullah‟tır.

Basra‟da doğmuĢtur. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Nefsini çok hesaba çektiğinden dolayı, Muhasibi lakabıyla meĢhûr olmuĢtur. Aslen Bağdat‟lıdır. Zamanında Bağdat‟ın en büyük âlimlerindendi. Ġmam-ı ġafiî ile (ra.) aynı dönemde yaĢamıĢtır. ġafiî mezhebindendir. Ġlimde kendisini yetiĢtirmiĢ ve tasavvufta yükselmiĢtir. Ġnsanları irĢat için azimle çalıĢmıĢtır. (h.243)‟te Bağdad‟ta vefat etmiĢtir.

271

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.100

272 Büyük ve meĢhûr evliyâlardandır. Adı, Sırrî Ġbn Muglis es-Sekatî‟dir. Künyesi, Ebû‟l-Hasen‟dir.

Bağdat‟ta doğmuĢtur. Ma„rûf-i Kerhî hazretlerinden feyz almıĢtır. Cüneyd-i Bağdadî‟nin dayısı ve hocasıdır. YaĢadığı asırda tasavvufta, vera„ ve takvada emsalsiz idi. Haris el- Muhasibî‟nin ve BiĢr-i Hafî‟nin akranıdır. (h.251)‟de Ramazan ayında Bağdat‟ta vefat etmiĢtir.

273es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.101 274es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.101

275 Büyük evliyâdandır. Rey‟de doğmuĢtur. Adı, Yahyâ Ġbn Muâz Ġbn Ca„fer er-Razî‟dir. Künyesi,

Ebû Zekeriyyâ‟dır. Lakabı, Vâiz‟dir. Ġnsanlara nasîhat ederek saâdet ve selâmet yolunu anlatır, zühd ve takvada, vera„da, hikmette, ilâhi emirlere ve Sünnet‟e ittibada zamanının tekiydi. (h.258)‟de NiĢabur‟da vefat etmiĢtir.

73

“Bizi dosdoğru yola hidâyet et.”277

Verrâk : “Arzu ve isteklerin kendisiyle sapmayacağı bir yola.”278

Muhammed Ġbn Ali en-Nehdi (ö.?) : “ Korku ve ümit yoluna.”279

Ebu Osman280: “Ubudiyyet yoluna.”281

et-Tüsteri282: “Sünnet ve cemaat yoluna. Çünkü bidat, müstakim (dosdoğru yol) olamaz.283

“Gadap olunanların ve sapmıĢ bulunanların değil.”284

et-Tüsteri : “Gadap olunanların” yani bidat ehlinin yoluna değil. “SapmıĢ

bulunanların değil” Sünnetten sapanların yoluna değil.285

“Amin (Allahım kabul et)”286

et-Tüsteri : “Buna senden baĢkasının gücü yetmez.”287

Muhammed Ġbn Ali en-Nehdi : “ Bizi ümit eden kaybetmez.”288

277

Fâtiha, 1/6

278es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.121 279es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.121

280Tasavvuf ehlinin meĢhûrlarındandır. Adı, Ebû Osman Saîd Ġbn Ġsmail Hayri‟dir. Künyesi, Ebû

Osman‟dır. Rey‟lidir. NiĢabur‟a yerleĢmiĢtir. Asrının önder ve rehberiydi. Fıkıhta ve tasavvufta derin ilim sahibi kâmil bir âlim idi. KonuĢmaları ölçülü ve tesirliydi. Dönemindeki tasavvuf büyükleri: “Seçkin üç kiĢi vardır. Dördüncüsü yoktur. NiĢabur‟da Ebû Osman, Bağdat‟ta Cüneyd-i Bağdadî ve ġam‟da Ebû Abdullah Cellâ” demiĢler. Horasan‟da tasavvuf onun irĢadıyla intiĢar etmiĢtir. NiĢaburlular, tasavvuf lisanıyla kendilerine sohbet etmesi için ona bir kürsü hazırlamıĢlardır. (h.298) „de vefat etmiĢtir.

281es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.121

282Tasavvuf yolunun imamlarından ve evliyânın büyüklerindendir. Adı, Sehl Ġbn Abdullah‟tır.

Künyesi ise Ebû Muhammed‟dir. Nisbesi, et-Tüsterî‟dir. (h.201)‟de Tüster‟de doğmuĢtur. Dayısı Muhammed Ġbn Süvar‟ın irĢadıyla yetiĢmiĢtir. Hacda bulunduğu sırada Zünnûn-i Mısrî ile görüĢmüĢ ve O‟na talebe olmuĢtur. (h.283)‟de Basra‟da vefat etmiĢtir.

283es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.121 284 Fâtiha, 1/7

285

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.124

286 Fâtiha‟nın sonunda söylenmesi sünnettir. Fâtihadan bir âyet değildir. 287es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.125

74

Ebû Bekir Verrâk : “Amin, dua için bir kuvvet ve rahmetin inmesi için talepte bulunmaktır.”289

3.2.2. Bakara Sûresi “Elif, lâm, mîm”290

Ehl-i iĢaret bu âyetin manası hakkında Ģöyle demiĢlerdir: “Elif” (ene) Ben, “Lâm”(lî) Benim için, “Mîm”(minnî) Benden.

“Bu, o kitaptır ki kendisinde hiç Ģüphe yoktur. Muttakiler için hidâyettir.”291

Hasan-ı Basrî292 : “Müttaki: “Gördüğü her bir kimse için, bu benden daha hayırlıdır diyen kimsedir.”293

Ömer Ġbn Abdulaziz294: “Takva: “Gündüz namazıyla gece namazını birbirine

katmak değildir. Gerçek takva, Allah‟ın haram kıldıklarını terketmek ve Allah‟ın (c.c.) farz kıldıklarını eda etmektir. Bundan sonra verilen rızık ise hayır üzerine hayırdır.”295

Talk Ġbn Habib‟e (ö.?) bize takvayı kısaca anlat dediler. Cevaben dedi ki: “Takva: “Allah‟tan (c.c.) bir nur üzere bulunup, Allah‟ın sevabını ümit ederek iĢlenen ve Allah‟ın yapılmasını istediği bir ameldir. Yine bunula beraber takva,

289es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.125 290

Bakara, 2/1

291 Bakara, 2/2

292 Tâbiîn‟in en büyüklerindendir. Ġlk âbid ve zâhitlerdendir. Adı, el-Hasan Ġbn Ebi‟l-Hasan Yesâr

el-Basrî‟dir. (h.21)‟de Medine‟de doğmuĢtur. Bu esnada Hazreti Ömer halifeydi. (h.110)‟da 88 yaĢında bir Cuma günü Basra‟da vefat etmiĢtir.

293es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.142

294Emevî halifelerinden sekizincisi olan Mervan‟ın torunudur. (h.60)‟ta Medine‟de doğmuĢtur. Enes

Ġbn Malik, Abdullah Ġbn Ca„fer Tayyar ve Saîd Ġbn Müseyyib ve diğer ilim ehlinden dersler almıĢtır. (h.99)‟da amcası oğlu Süleyman vefat edince O halife oldu. Çok âdil olduğundan kendisine ikinci Ömer denilmiĢtir. (h.101)‟de kırkbir yaĢında iken, kölesi tarafından zehirlenerek Ģehit edilmiĢtir.

75

Allah‟tan bir nur üzere bulunarak Allah‟ın azabından korkup, Allah‟a karĢı masiyetin terkedilmesidir.”296

Ebûbekir Ġbn Abdullah297: “KiĢi hırstan ve öfkeden sakınmadıkça muttaki olamaz.”298

ġehr Ġbn HavĢeb299

: “Müttaki: “Sakıncalı olabilir endiĢesiyle emin olmadığı Ģeyleri terkeden kimsedir.”300

Fudayl Ġbn Ġyaz301

: “Takva: “Kendisi için istediğini insanlar için de istemektir.”302

Süfyan-ı Sevri303

ve Cüneyd-i Bağdadi304: “Müttaki: “Kendisi için istediğini insanlar için de isteyen kimse değildir. Müttaki ancak, insanlar için kendisine istediğinden daha fazlasını isteyen kimsedir.”305

296

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

297Tâbiîn‟in önde gelen büyüklerindendir. Adı, Alkame Ġbn Abdullah el-Müzenî‟dir. Künyesi, Ebû

Hâtem‟dir. Abdullah el-Müzenî hazretleri, dünyaya düĢkün olmayan ve dünyadan çokça sakınan takvalı ve vera„ sahibi bir zat idi. Ġbreti ve hikmetli sözleri vardır. (h.108)‟de vefat etmiĢtir.

298

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

299 Tâbiîn‟dendir. Adı, ġehr Ġbn HavĢeb el-EĢ„arî‟dir, Künyesi, Ebû Saîd‟dir. ġamlı‟dır. (h.20)‟de

doğmuĢtur. Irak‟a yerleĢmiĢ ve Beytu‟l-mal emirliği yaptımıĢtır. Fıkıh ve kıraatte ilim sahibidir. Ayrıca Muhaddis‟tir. Rivayet ettiği hadîslerin büyük çoğunluğu Hasen derecesindedir. ġehr Ġbn HavĢeb (ra.) dünyaya bağlı ve düĢkün olmayan ve çokça ibadet eden büyük bir âlimdir. (h.100)‟de vefat etmiĢtir.

300es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

301Evliyânın büyüklerindendir. Künyesi, Ebû Ali‟dir. Semerkand‟da Ebiverd kasabasına bağlı Ferdin

köyünde (h.107)‟te doğmuĢtur. Baverd‟de büyümüĢtür. Daha önceleri eĢkiya iken samimi tevbesiyle evliyâlık makamına yükselmiĢtir. Tevbesi çok ibret vericidir. Ġlim tahsilini ikamet ettiği Kûfe‟de sürdürmüĢtür. Abbasî halifesi Harun er-ReĢîd‟e nasihatler etmiĢtir. Sırrî Sekatî ve BiĢr-î Hafî‟nin mürĢididir. Hicâbu‟l-aktâr adlı kitabın sahibidir. Dili farsçadır. Hayatının sonuna doğru Mekke‟ye yerleĢmiĢ ve (h.187)‟de orada vefat etmiĢtir.

302es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

303Büyük âlimlerindendir. Etbâu‟t-Tâbiîn‟dendir. Adı, Süfyan Ġbn Saîd Ġbn Mesrûk el-Kûfî‟dir.

Künyesi ise, Ebû Muhammed veya Ebû Abdullah‟tır. (h.95)‟te Kûfe‟de doğmuĢtur. Hadîs ve fıkıh ilminde yüksek bir dereceye sahip bir müctehidtir. Mezhebi zamanla unutulmuĢtur.. Cüneyd-i Bağdadî, Hamdûn Kassar bunun mezhebine mensup idiler. Hadiste, fıkıhta, tefsir ve tasavvufta çok ileriydi. Câmiu‟l-Kebîr, Câmiü‟s-Sagîr ve Ferâiz adlı kitapları vardır. (h.161)‟de Basra‟da vefat etmiĢtir.

304

Büyük evliyâdandır. Tasavvuf ehlinin en çok tanınanı ve bilinenidir. Adı, Cüneyd Ġbn Muhammed‟dir. Künyesi, Ebû‟l-Kâsım‟dır. (h.207)‟de Nihavend‟de doğmuĢtur.. Bağdat‟ta ikamet etmiĢtir. (h.298)‟de vefat etmiĢtir.

76

Sırri Sakatî : Bir gün bir arkadaĢı kendisine selam verdi. O da selamına mukabelede bulundu. ArkadaĢı sert tabiatlı, somurtkan ve asık suratlı biriydi. Kendisini güler yüzle karĢılamadı.

Bunun üzerine O‟na Ģöyle dedi: “Bana ulaĢtı ki müslüman bir kimse din kardeĢine selam verip kardeĢi de selamına karĢılık verdiğinde aralarında yüz rahmet paylaĢtırılır. Doksan‟ı biri için, On‟u da diğeri içindir. Ġsterim ki doksanı din kardeĢim için olsun.306

Hakim-î Tirmizi307: “Müttaki o kimsedir ki, O‟nun hasmı yoktur. Herkes tarafından sevilir.”308

Sırrî Sakatî : “Müttaki: “Kendi nefsine buğzeden kimsedir.”309

ġiblî310

: “Müttaki: “Allah‟tan baĢkasını aramayandır.”311

Süfyan-ı Sevri : “Müttaki: “Dünyadan ve dünyanın en azından da sakınan kimsedir.”312

Muhammed Ġbn Yûsuf el-Mukrî 313

: “Takva: “Seni Allah‟tan (c.c.) uzaklaĢtıran her Ģeyden uzaklaĢmaktır.”314

306

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

307Devrinin en meĢhûr evliyâsından, sûfiyye-i âliyyenin büyüklerinden, marifet ehlinin en ileri

gelenlerinden, ilmiyle âmil âlimlerdendir. Adı, Muhammed Ġbn Ali Ġbn Hasen Ġbn BiĢr ez-Zâhid‟dir. Künyesi, Ebû Abdullah‟tır. Tirmiz‟de doğmuĢtur. Doğum tarihi tam olarak

bilinmemektedir. Horasan sûfilerinin büyüklerinden olan Hakîm-i Tirmizî, Tirmiz‟de uzun zaman ikamet etmiĢtir. Tirmiz, Buhârâ‟nın güneyinde, Ceyhun nehrinin kıyısında bir kasabadır. Hakîm-i Tirmizî bazı konuĢmalarından ötürü, bu konuĢmaların ince manalarını anlamayanlar tarafından Tirmiz‟den çıkarılmıĢtır. Belh Ģehrine gitmiĢtir. Belh‟in ahalisi, onu büyük hürmet ve muhabbetle karĢılamıĢtır. Uzun süre Belh Ģehrinde ikamet ettikten sonra NiĢabur‟a gelmiĢtir. (h.320)‟de Ģehid edilmiĢtir.

308es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143 309es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143 310

Evliyânın büyüklerindendir. Adı, Ca„fer Ġbn Yûnus‟tur. Künyesi, Ebû Bekir‟dir. (h.247)‟de Samarra‟da doğmuĢtur. Bağdat‟a gelerek, buraya yerleĢmiĢtir. Cüneyd-i Bağdadî‟nin talebesidir. Malikî mezhebinin fıkıh âlimidir. Ġmam Malik‟in Muvatta‟sını ezberlemiĢtir. Asrının yeganesi olan Ebû Bekr-i ġiblî (h.334)‟te vefat etmiĢtir.

311es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143 312

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

313 Etbâu‟t-Tâbiî‟nin râvi ve âlimlerindendir. Künyesi, Ebû Abdullah‟tır. ez-Zâhid, el-Âbid

lakablarıyla bilinir ve tanınırdı. Aslen Ġsfehan‟lıdır. Ġlim tahsili için uzun müddet Mekke‟de ikamet etti. Ayrıca Basra‟da ve farklı yerlerde kaldı. Tanındığı yerlerde uzun zaman kalamazdı. Geceleri

77

Kasım Ġbn Kasım (ö.?): “Takva: “ġeriat âdâbını muhâfaza etmektir.”315

Ebû Zeyd316: “Takva: “Bütün Ģüpheli Ģeylerden sakınmak ve kaçınmaktır.” Ayrıca Ģöyle demiĢtir: “Müttaki: “KonuĢtuğunda Allah için konuĢan, sustuğunda Allah için susan, hatırladığında (zikrettiğinde) Allah‟ı hatırlayan kimsedir.”317

Fudayl Ġbn Ġyaz : “Bir kimse, arkadaĢının kendisinden emin olduğu gibi düĢmanı da kendisinden emin olduğunda müttakilerden olur.”318

et-Tüsteri : “Müttaki: “Güç ve kuvvetinden teberrî eden kimsedir.” Ayrıca yine takvaya dair Ģöyle demiĢtir: “Allah‟ın seni nehyettiği Ģeyleri iĢlerken görmemesi ve emrettiği hususları iĢlediğinde seni bunun ecrinden mahrum ve yoksun bırakmamasıdır.”319

Yine takva hakkında Ģöyle denilmiĢtir: “Takva: “Hz.Peygamber‟e (s.a.v.) iktida etmektir.”320

Takva hakkında ayrıca Ģöyle denilmiĢtir: “Takva: “Kalbinle gafletten, nefsinle Ģehvetlerden, boğazınla lezzetlerden, azalarınla günahlardan korunmandır. Buna muvaffak olduğun zaman göklerin ve yerin mülküne sahip olana ulaĢman ümit edilir.”321

Ebû Kasım322: “ Takva: “ Güzel ahlaktır.”323

uyumaz, sürekli ibadet ederdi. Ġnsanlardan hiç birĢey istemezdi. Ġhtiyacını sadece Allah‟tan (c.c.) isterdi. (h.188)‟de vefat etmiĢtir.

314es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143 315

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

316 ġafiî mezhebine mensup fıkıh âlimlerinin en büyüklerindendir. Adı, Muhammed Ġbn Ahmed Ġbn

Abdullah Ġbn Muhammed el-Mervezî el-FâĢânî‟dir. Künyesi, Ebû Zeyd‟dir. (h.301)‟de Merv‟in köylerinden biri olan FâĢân‟da doğmuĢtur. Menhiyattan ve Ģüpheli Ģeylerden çokça sakınırdı. Dünya‟yı sevmez ve ona gönül bağlamazdı. Gençliği yokluk ve fakirlikle geçmiĢtir. KıĢ‟ın soğuk günlerini paltosuz geçirmiĢtir. Bu kadar zorluğa ve sıkıntıya rağmen, kendisni ilim öğrenmeye vakfetmiĢtir. Irak‟a, ġam‟a ve Mekke‟ye gitmiĢtir.(h.371)‟de Merv‟de vefat etmiĢtir.

317

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

318

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.143

319es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144 320es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144 321es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144

322Büyük velîlerden olup; fıkıhta, tefsirde, hadîste, kelamda ve tasavvufta, hen zâhirî ve hem de bâtınî

ilimlerde büyük bir âlimdir. Adı, Abdülkerim Ġbn Havazin Ġbn Abdülmelik Ġbn Talha Ġbn Muhammed en-NiĢaburî‟dir. Künyesi, Ebû Kâsım olup, KuĢeyrî ismiyle meĢhur olmuĢtur. KuĢeyrî (h.376) senesinde Horasan‟ın Üstuvâ kasbasında doğmuĢtur. KuĢeyrî Ġbn Ka„b Sagsa‟nın

78

Sûfilerden bazıları Ģöyle demiĢlerdir: “Bir kimsenin takvasına üç Ģey delalet eder: “Elde edip kazanamadığı hususlarda güzel tevekkülü, elde edip kazandığı hususlarda güzel rızası ve elinden kaçırdığı Ģeylerdeki sabrı.”324

Yine takva hakkında Ģöyle denilmiĢtir: “Müttaki: “Heva ve hevesine uymaktan sakınan ve korunan kimsedir.”325

Meymun Ġbn Mihran326: “KiĢi nefsini aç gözlülükten ve zulümden Ģiddetli bir hesaba çekmedikçe müttaki olamaz.”327

Ebû Turab en-NahĢebî328 : “Takvanın önünde zorluklar, güçlükler ve engeller vardır. Bunları aĢamayan kimse takvaya ulaĢamaz.”

Bu engeller Ģunlardır: “Nimete karĢılık sıkıntıyı, lüzumsuz ve faydasız konuĢmaya karĢılık faydalı sözleri, Ģöhrete karĢılık tevazu ve alçak gönüllülüğü, rahatlığa karĢılık çalıĢma ve çabalamayı, hayata karĢılık ölümü tercih etmektir.”329

“Bunlar Allah‟ı ve mü‟minleri aldatmaya çalıĢırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.”330

ĠĢaret ehli âyetin manasına dair Ģöyle demiĢlerdir: “Nifak ehli olanlar ancak bâtını bilmeyenleri aldatırlar. Bâtını bilenlere gelince, kim bâtın ehlini aldatmaya kalkıĢırsa bu durumda ancak kendisini aldatmıĢ olur.”331

“Ġman edip salih ameller iĢleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan Cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her

soyundandır. Ailesi Arab asıllıdır. Horasan‟da ikamet etmiĢtir. Annesi de Sülemî ailesine mensuptur. (h.465) yılında NiĢabur‟da vefat etmiĢtir.

323es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144 324es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144 325

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144

326Meymun Ġbn Mihran el-Cezerî, Tâbiîn‟in büyüklerindendir. Künyesi, Ebû Eyyûb‟dur. (h.37)‟de

doğmuĢtur. Hadîs ilminde sikâdır. Fıkıh ilminde büyük bir âlimdir. Kûfe‟de ilim tahsil etmiĢtir. (h.116)‟da Cezîre‟de vefat etmiĢtir.

327

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144

328Horasan evliyalârının büyüklerindendir. Adı, Asker Ġbn Hüseyin NahĢebî‟dir. Adıyla unutulup

künyesiyle tanınmıĢtır. Hâtem-i Esâm ve Ebû Hâtim-i Attar el-Basrî ile sohbet etmiĢtir. ġafiî mezhebi âlimlerindendir. Ahmed Ġbn Hanbel‟den de ilim almıĢtır. (h.245)‟te Basra‟da vefat etmiĢtir.

329es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.144 330 Bakara, 2/9

79

rızık veriliĢinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiĢtir. Onlar için orada tertemiz eĢler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”332

et-Tüsteri : “Salih amelleri iĢleyenler Sünnet‟e bağlı kalanlardır. Çünkü bidatçının ameli salih olmaz.”333

Tertemiz eĢler hakkında, “Kötü ahlaktan temizlenmiĢ olanlardır.” denilmiĢtir.334

“Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabb‟inden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb‟ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. ġüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağıĢlayandır.”335

Hz. Âdem‟in (a.s.) tövbesiyle ilgili olarak Ģöyle denilmiĢtir: “Hz. Adem‟in (a.s.) tövbesinin kabülünü üç Ģey sağlamıĢtır. Korku, ümit ve gözyaĢı.”336

ġehr Ġbn HavĢeb : “Hz. Adem (a.s.) Dünya‟ya indirildiğinde yüce Allah‟tan (c.c.) haya ettiği için üç yüz sene baĢını kaldırmadan beklemiĢtir.”337

“Ey Ġsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.”338

ĠĢaret ehli âyetin manasına dair Ģöyle demiĢlerdir: “Mihnet yurdum olan dünyada bana karĢı kulluk vazifelerinizi tatbik edeceğinize dair sözünüzü yerine getiriniz ki ben de nimet yurdum olan Cennet‟te mükafat olarak kurbetim ve rü‟yetimle sözümü yerine getireyim.”339

332

Bakara, 2/25

333es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.170 334es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.171 335 Bakara, 2/37

336

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.185

337es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.185 338 Bakara.2/40

80

“Sonra bunun ardından Ģükredesiniz diye sizi affetmiĢtik.”340

Hasan-ı Basri: “Nimete Ģükür, nimetin zikredilmesidir. Yüce Allah (c.c.)

“Rabbinin nimetlerine gelince onu anlat da anlat.” buyurmuĢtur.”341

Fudayl Ġbn Ġyaz : “Her nimetin Ģükrü, bu nimetlere nail olduktan sonra Allah‟a (c.c.) isyan edilmemesidir.”342

Verrâk: “ġükrün hakikati, nimeti vereni tanımaktır. Nefsin için nimette bir payının olduğunu bilmemendir. Bunun aksine, nimeti Allah‟tan (c.c.) bilmendir. Allah (c.c.) Ģöyle buyurmuĢtur: “Size eriĢen her nimet Allah‟tandır.”343 Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Musa (a.s.) ya Rabbi! Âdem (a.s.) O‟na verdiğin nimetlerin Ģükrünü nasıl eda edebildi. O‟nu elinle (kudretinle) yarattın, meleklerini O‟na secde ettirdin ve O‟nu Cennet‟ine yerleĢtirdin. Allah (c.c.) O‟na vahyetti. Âdem (a.s.), bütün bunların benden ve benim katımdan olduğunu bildi. ĠĢte bu, Ģükrün kendisidir.”344

Cüneyd-i Bağdadi: “ġükrün hakikati, kulun Ģükürden aciz olduğunu bilmesidir.”345

Sûfilerden bazıları Ģöyle demiĢlerdir: “ġükür, elbette ki nimetin görülmesi değildir. Bilakis nimeti verenin (Mün„im‟in) görülmesidir.”346

Ebû Osman Said Ġbn Ġsmail Hayrî: “ Doğru Ģükür, dilinle nimeti verenden baĢkasını medih ve sena etmemendir.347

es-Sülemî 348 : “ġükür, nimete minnetarlık ve Ģükran bilinci altındaki tevazudur.”349

340 Bakara, 2/52

341es-Sa„lebî, el-KeĢf vel-Beyân, c.1, s.195 342

es-Sa„lebî, el-KeĢf vel-Beyân, c.1, s.195

343

Nahl, 16/53

344es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân, c.1, s.195

Benzer Belgeler