• Sonuç bulunamadı

ĠĢârî Ve Nazarî Tasavvufî Tefsir

2.2. TEFSĠR EKOLLERĠ VE TASAVVUFÎ TEFSĠRĠN TEFSĠR

2.2.3. Tasavvufî Tefsir

2.2.3.3. ĠĢârî Ve Nazarî Tasavvufî Tefsir

Ayrıca tasavvuf, nazarî ve amelî olmak üzere asılda ikiye ayrılır. Dolayısıyla her iki kısmın görüĢlerine uygun olarak iki tür sûfî tefsir yöntemi geliĢmiĢtir. Birine “Nazarî Tasavvufî Tefsir” diğerine de “ĠĢârî-Tasavvufî Tefsir” ismi verilmektedir. Bu iki gruptan da özetle söz etmek istiyoruz. Tasavvufî tefsir sahasında en önemli Ģahsiyetlerden biri Ġbn Arabi‟dir. Onunla beraber tasavvufî tefsir, tamamen Vahdet-i Vücûd 253

nazariyesinin etkisine girmiĢ, ifrat derecesinde te‟viller yapılmaya baĢlanmıĢtır. Ġbn Arabî, geniĢ ufkuyla tasavvufta ve tasavvufî tefsirde bir çığır açmıĢtır. Bundan böyle basit anlamda iĢârî ve zühdî manalar yerine gayet girift ve karmaĢık felsefî tefsirler ve Vahdet-i Vücûd istikametinde nazarî te‟viller dönemi baĢlamıĢtır.254

Ayrıca öte taraftan da bazılarınca “Sünnî Tasavvuf” Ģeklinde ifade edilen ve daha çok dinin tatbikine ehemmiyet veren tasavvuf ehlince de tefsirler yapılmıĢtır. Fakat bu iki tefsir arasında bazı ayırıcı özellikler meydana gelmiĢ ve farklar belirmiĢtir. Yukarıda da geçtiği gibi “Nazarî Tasavvufî Tefsir” ve “ĠĢârî Tasavvufî Tefsir” adı verilen bu iki anlayıĢ ve izah yöntemi arasında Ģu farklılıklar görülmektedir:

1. Nazarî tasavvufî tefsirde, müfessirin zihnindeki felsefî veya ilmî bilgiye mütabık âyet aranır, bulunamayınca en yakın âyet bu düĢünce ve bilgiye uygun bir

251 Ġlhan , Bâtınî‟ler Mad.,DĠA, c.5, s.190

252Bâtınîlerinn tefsir anlayıĢları hakkında geniĢ bilgi için bkz. ez-Zehebî, et-Tefsir ve‟l-Mufessirûn,

c.2, s.225-253

253 Kitabın “Tevhidle” ilgili bölümüne bakınız.

254Sabri Mütevelli, Menhecu Ehli‟s-Sünne fi-Tefsiri‟l-Kur‟ani‟l-Kerim, Dâru‟s-Sakafeti‟n-NeĢr,

67

Ģekilde te‟vil edilir. ĠĢârî tasavvufî tefsirdeyse, müfessir riyâzet, zühd ve Kur‟ân tilavetiyle uzun zaman iĢtigal eder. Sonuç itibariyle âyetin iĢaret ettiği mukaddes manalar kalbinde inkiĢâf eder.

2. Nazarî tasavvufî tefsirde, müfessirin vardığı mana nihaî ve kesin manadır. BaĢka bir mana vermek mümkün değildir. ĠĢârî tasavvufî tefsirde ise, müfessirin kalbine inkiĢaf eden mana, âyetin taĢıdığı müteaddid manalardan biridir. Bir baĢka Ģahsın veya bir diğer mertebede aynı kiĢinin kalbine farklı manalar inkiĢaf edebilir.

3. Nazarî tasavvufî tefsirde, hasıl olan mananın, âyetin zâhiriyle her hangi bir alakası aranmadığı gibi, Ġslâm‟ın genel kaidelerinden herhangi bir Ģahidin olması da aranmaz. ĠĢârî tasavvufî tefsirde ise zâhirle irtibat kurulabilen ve Ġslâm‟ın genel ilkeleriyle tutarsızlık içermeyen manalar verilir.255

Bu arada Ģunu belirtelim ki, hem iĢârî hem de nazarî tasavvufî tefsirde ibarenin zâhir manası kabul edilir ve bunu reddeden Bâtınî‟lerden bu noktada ayrılır.

Diğer tarftan bir takım âlimler nazarî tasavvufî tefsire daha geniĢ, daha yüksek ve girift; iĢarî tasavvufî tefsire de sade ve basit, ilk etap ve yüzeysel olduğu yönüyle baktıklarını, bazılarının ise birincisini merdud ve mezmum, diğerini ise makbul addettiklerini belirtmeliyiz.256 Ġkincilere göre tasavvufî bir tefsirin kabul edilebilmesi için Ģu Ģartları taĢıması gerekmektedir:

1- Verilen mananın, Kur‟ândaki lafzın zâhirî manasına muhalif olmaması, 2- Diğer bir yerde bu mananın doğru olduğunu onaylayan Ģer„î bir delilin bulunması,

3- Verilen bu manaya karĢı, Ģer„î ya da aklî bir maninin (engelin) bulunmaması,

255 Mahmut Beysûnî Fevre, NeĢetu‟t-Tefsir ve Menâhicuhu, Matbaatu‟l-Emâne, Mısır, h.1406,

s.393

68

4- Verilen bâtınî mananın tek mana olduğunun savunulmaması.257

Daha önceden de söylediğimiz gibi, yapılan bu tefsirler Ģahsî içtihad ve kıyas türünden sayıldığı için, yukarıda belirtilen Ģartları taĢısa da Ģer„î açıdan bağlayıcı değillerdir.

Konumuz olan es-Sa„lebî‟nin el-KeĢf ve‟l Beyân‟ında tesbit ettiğimiz iĢârî manalar bütünüyle, yukarıda sayılan Ģartlara uygun yani iĢârî tasavvufî tefsir türüne birer örnek teĢkil ederler bu arada es-Sa„lebî dikkatli olan her okuyucunun anlayacağı bir üslupla konuyu takdim eder. Bu özelliğiyle o, diğer iĢârî tefsir yapan müfessirleri takib eder. Ayrıca bu özelliğiyle tasavvufu sevdirdiği gibi Ġslâm‟a olan uygunluğunu da gözler önüne sermiĢ oluyor kanaatindeyiz.

69

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SÛFÎ-ĠġÂRÎ TEFSĠRDE ES-SA„LEBÎ‟NĠN KONUMU VE

EL-KEġF VE‟L-BEYÂN‟DA ĠġÂRÎ TEFSĠR ÖRNEKLERĠ

3.1. SÛFÎ-ĠġÂRÎ TEFSĠRDE ES-SA„LEBÎ‟NĠN KONUMU

es-Sa„lebî‟nin tavasavvuf ve sûfilerle alakası vardır. Bu alaka yönlerinin en belirgin ve bariz tarafı ise es-Sa„lebî‟nin kendilerinden ilim öğrendiği hocalarından bazılarının sûfî ekole mensup olmalarıdır. Bu hocalarından en önde geleni ise

zamanındaki sûfilerin Ģeyhi, büyüğü ve tabakat sahibi olan Ebû Abdurrahman es-Sülemîdir.

es-Sa„lebî, tefsirinde büyük sûfî âlimlerden nakillerde bulunmuĢtur. Bunlardan bazıları : Fudayl Ġbn Ġyâz (h.ö.187), Hâris el-Muhâsibî (h.ö.243), Cüneyd-i Bağdadî (h.ö.298), Sırrî Sakatî (h.ö.251), eĢ-ġiblî (h.ö.334), Ebû Yezid el- Bistâmî (h.ö.231 veya 261), Ebû Turâb en-NahĢebî (h.ö.245) ve diğerleridir. Ancak bu durum es-Sa„lebî‟nin sûfî ekolü benimsediği ve bu ekole bağlı olduğu anlamına gelmez. el-KeĢf ve‟l-Beyân‟ı incelediğimizde bunu açık olarak müĢahede ederiz. Ancak es-Sa„lebî‟nin öğüt ve zühdle ilgili yerlerde sûfîlerin sözlerine ünsiyet ettiğini gözlemleriz. Bu durumu O‟nun vâiz olmasına hamledebiliriz.

Yüce Allah‟ın (c.c.) Ģu âyetinde yaptığı gibi : “Bu, o kitaptır ki kendisinde

hiçbir Ģüphe yoktur. Muttakiler için hidâyettir.” 258 Takvanın manası ve

müttakinin hakikatı hakkında âlimlerin görüĢlerini belirtmiĢtir. Bu görüĢler içerisinde bu konuda ilk sûfî âlimlerin görüĢlerini de zikretmiĢtir.259

258 Bakara, 2/2

70

es-Sa„lebî‟nin el-KeĢf ve‟l-Beyân tefsirini üzerine kurduğu esaslardan biri de iĢârî tefsirdir. Kitabın mukaddimesinde kitabını on dört esas üzerine kurduğunu ifade etmiĢtir. Bunlar arasında hikem ve iĢârâtı da saymıĢtır.

es-Sa„lebî tefsirinin kaynakları arasında hocası Ebû Abdurrahman es-Sülemî‟nin “Hakâikü‟t-Tefsir” adlı tefsirini de saymıĢtır. “Hakâikü‟t-Tefsir” en

meĢhûr iĢârî tefsirlerden kabul edilir. es-Sa„lebî bu tefsiri hocasına arz yöntemiyle okuduğunu ve O‟nun tasvibini aldığını ifade etmiĢtir.

es-Sa„lebî sadece “Hakâikü‟t-Tefsir” le yetinmemiĢtir. Diğer iĢârî tefsirlerden de nakillerde bulunmuĢtur. Sehl et-Tüsteri‟nin (h.ö.283) “Tefsiru‟l-Kur‟âni‟l-Azîm”i, KuĢeyrî‟nin (h.ö.465) “Letâifu‟l-ĠĢârât”ı ve Ebû Bekr el-Vâsıtî‟nin (h.ö.320) Vâsıtî Tefsir‟i. Bu tefsirlerden iktibaslar yapar. Hangi kitaptan alıntı yaptığını ismiyle belirtmez. Ayrıca, es-Sa„lebî bazı tasavvufî yorumları aktarırken söyleyenini belirtmeden mübhem olarak “kiyle” ve“ Kâle ehlu‟l-iĢâreh, kâle ba‟du ehli‟l-iĢâreh” ifadelerini kullanır.

es-Sa„lebî sûfîlerden nakillerde bulunmasına, bazı hocalarının mutasavvıf olmasına ve kitabının iĢârî tefsirden bir yekûn içermesine rağmen bu nakillerde titiz ve dikkatli davranarak tefsirini sûfi nazarî ve bâtınî tefsirlerden korumuĢtur. O, hocası es-Sülemî‟nin yaptığı hatalar sebebiyle âlimlerin tenkidine maruz kaldığı husularda hocasını takip etmemiĢtir. Aynı Ģekilde es-Sa„lebî tefsirini arap dilinin maksatlarına muhalif iĢârî ve sembolik te‟villerden korumuĢtur.260

es-Sa„lebî, el-KeĢf ve‟l-Beyân‟da iĢârî tefsirin güzel örneklerini takdim etmiĢtir. Bundan hareketle es-Sa„lebî‟nin tasavvufa ünsiyet ettiği, tasavvuf ehli ve eserleriyle yakından ilgilendiği neticesine ulaĢabiliriz. Tasavvufu, asrının diğer kültür verilerini aktardığı gibi tefsirinde aktarmıĢtır. Naklettiği bilgileri tenkit etmeden ve kabullenerek sunmayı tercih etmiĢtir.

71

Benzer Belgeler