• Sonuç bulunamadı

Evliyâ ve Tasavvuf Büyüklerinin Görüşlerine Değer Vermesi

2. KÜBREVİYYE TARÎKATI

1.2. ŞAHSİYETİ

1.2.10 Evliyâ ve Tasavvuf Büyüklerinin Görüşlerine Değer Vermesi

İslâm dünyasının büyük âriflerinden biri olan Mîr Seyyid Ali Hemedânî, veli ve tasavvuf büyüklerinin görüşlerine çok değer verir ve eserlerinde onlara yer verirdi. Müellifimiz hem irfânî ve tasavvufî mefhumların açıklamalarında, hem de

251 Kadîre, “es-Seyyid Ali Hemedânî ve Hidemâtuhu’l-‘İlmiyye ve’l-Fikriyye”, s. 146; Ebû Mehâmid

Hacı Muhyiddin el-Keşmîrî, Tarîh’u Keşmîr el-Ma’rûf bi Tehaifu’l-Ebrâr, Hindistan 1322, II, 12.

252 Keşmîrî, 1322, II, 18.

253 Kadîre, “es-Seyyid Ali Hemedânî ve Hidemâtuhu’l-‘İlmiyye ve’l-Fikriyye”, s. 145-146. 254 Kadîre, “es-Seyyid Ali Hemedânî ve Hidemâtuhu’l-‘İlmiyye ve’l-Fikriyye”, s.145-146.

81

yöneticide aranan şartların açıklanması gibi konularda evliyâ ve tasavvuf büyüklerinin düşüncelerine başvurmaktadır. Müellifimizin Zahîretü’l-Mülûk, Risâle-i

Fütüvvetiyye, Mesnevi Heft Vâdî, Muradât-ı Divân-ı Hâfız, Hallu’l-Füsûs, Meşâribü’l-Ezvak vb. eserlerinde bu duruma sık sık rastlamak mümkündür.255

Örneğin Mîr Seyyid Ali Hemedânî, Berh-i Veli hazretlerinin bir kıssasına şu şekilde yer vermektedir:

“Rivâyete göre Hz. Musa zamanında beş yıl süren bir kıtlık olur, yeryüzüne bir tek damla yağmur düşmez, insanlar helâk olur, Hz. Mûsâ defalarca yağmur duâsına çıktığı halde yağmur yağmaz. Ben-i İsrâil’in şikâyeti üzerine Hz. Mûsâ (as) münâcatta bulunarak “Ya Rabbi kulların duâlarının kabul olmamasının hikmeti

nedir?” diye sorunca Hak Teâlâ şöyle buyurdu “Boğazlarına kadar günaha girmiş, dilleriyle, gıybet, yalan söylemeyi adet edinen, mideleri haramla doldurulmuş bir kavmin duâsını nasıl kabul edeyim? Ancak salih bir kulum var, eğer o duâ ederse kabul ederim” deyince Hz. Musa, “Ya Rabbi o salih kulun adı nedir, vasıfları nelerdir” diye sorar. Rabbü’l-Âlemin, “Onun adı Berh, siyah postlu, saçı sakalı dağınık, üstü başı pejmürde bir kulumuzdur” buyurdu. Hz Musa bir gün sahrada

gezerken bu salih kulu gördü ve tanıdı. Onun yanına giderek, “Ey Allah’ın kulu

adınız nedir?” diye sorunca o da, “Berh” diye cevap verdi. Hz. Musa (as), “Ben de seni arıyordum” dedi. Berh, “Buyrun Ey Kelîmullah benden ne diliyorsun?” deyince

Hz. Musa (as); “Senden duâ istiyoruz, duâ et ki insanlar bu sıkıntıdan kurtulsun.” Bunun üzerine Berh, “Ya Musa sen yüzünü çevir de ben Rabbimle baş başa kalayım,

duâ edeyim.” dedi ve ellerini semâya açarak şöyle duâ etmeye başladı: “Ya Rabbi! Kullarından yağmuru esirgemen hazînelerinizde rahmetin azlığından mı, yağmurun emrinizi dinlememesinden mi yoksa bulutların fermanınızı dinlememesinden mi ya da fırsat kaçmadan kulları cezalandırma endişesinden mi kaynaklanmaktadır? Bu kutsiyet vesilesiyle muvazzaflarını göreve çağırma zamanı geldi çattı!” diye duâ

edince derhal bulutlar toplandı yağmur yağdı, bir gün içinde otlar dizi geçti. Bu durumdan hayrette kalan Hz. Mûsâ’ya Hz. Cibrîl gelerek, “Ya Mûsâ! Rabbin sana

selâm ediyor, bu kulumuzun durumundan hayret mi ettin, bu güzel bir kulumuzdur

255 Hatem Âsâzâde, “Evliyâullah u Nümayândigân i Tasavvuf der Âsâr-i Mîr Seyyid Ali Hemedânî”,

Düfasılnâme-i Pejüheşhây-i Ferheng-i Zebâni Edebî Asyâ-i Merkezî, Yıl 16, sayı 44, Bahar

82

ama onun bir kusuru vardır” dedi. Hz. Musa, “Ya Rabbi bu kulun kusuru nedir?”

diye sordu. Allah (cc) şöyle buyurdu: “Bu kulumuz seher rüzgârına çok düşkündür.

Onunla teskin olmaktadır. Ama bizim gerçek sevgililerimiz ancak bizimle teskin olabilirler, bizim dışımızdaki hiçbir şey onları teskin edemez.”256

Mîr Seyyid Ali Hemedânî, fikirlerini beyan ve tespitte, tasavvuf büyüklerinin görüşlerinden büyük ölçüde istifâde etmektedir. Fütüvvet risâlesinde fütüvvetin tanımını yaparken birçok tasavvuf büyüğünün görüşlerini bir araya getirmektedir. Birkaç örnek verelim:

Hemedânî’nin belirttiğine göre Hasan Basrî (ra) fütüvveti “Rabbin için nefsine düşman kesilmendir” şeklinde târif eder. Hâris Muhâsibî ise fütüvveti, “Herkes hakkında insaflı olurken kendin için bunu hiç kimseden beklememendir” şeklinde târif eder. Fudayl b. İyâz da fütüvveti şu şekilde tanımlar; “fütüvvet, insanlar arasında mümin-kâfir, dost-düşman ayırımı yapmadan onlara hizmet etmendir.”257

Müellifimiz, bunlardan başka yedi kişinin tanımlarını da vermektedir. Bunlar Ebü’l-Kāsım Cüneyd-i Bağdadi, Şeyh Sehl bin Abdullah Tüsterî, Beyâzid-i Bistâmî, Şeyh Yahya bin Mu‘âz Râzî, Ebü Hafs Haddâd, Ebû Ali Dekkâk ve Şeyh Ebü’l-Hasan Nûrî’dir. Müellifimiz, tasavvuf büyüklerinin görüşlerini vererek, oluşturduğu altyapı üzerinde kendi görüşünü de ekledikten sonra meseleyi hitama erdirmektedir.258

Hemedânî, Şakik-i Belhî hakkında şu rivâyeti aktarmaktadır: Rivâyet edildiğine göre Harun Reşid bir gün Şakik-i Belhi’ye bize nasihat et dedi. Şakik- Belhi şöyle dedi: “Ey Emirü’l-Müminîn! Hak Teâlâ yarattığı cehennemden halkını

koruman için sana üç şey vermiştir. Bunlar, mal, kılıç ve kamçıdır. Malla fakîrlerin ihtiyaçlarını gidererek onları şüpheli şeylerden müstağni etmelisin. Zâlimleri kılıcınla zulümden vazgeçirerek caydırıcı olmalısın. Kamçını da fasıklara karşı

256 Âsâzâde, “Evliyâullah u Nümayândigân i Tasavvuf der Âsâr-i Mîr Seyyid Ali Hemedânî”, s. 58-

59.

257 Hemedânî, Zahîretu’l-Mülûk, s.16.

258 Âsâzâde, “Evliyâullah u Nümayândigân i Tasavvuf der Âsâr-i Mîr Seyyid Ali Hemedânî”, s. 58-

83

kullanarak fısk ve fücûru engellemelisin. Şâyet bunları yapma hususunda başarılı olursan hem kendin hem tebean kurtulur. Bu hususta başarılı olmazsan kendin ve arkasından tebean azabı boylar.259

Hemedânî, Hallâc-ı Mansûr hakkında şu rivâyete yer vermektedir: Rivâyet edildi ki Hallâc-ı Mansûr’a, “Tasavvuf nedir” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir; “Tasavvuf nefsinle uğraşmandır, eğer sen onunla meşgul olmazsan, o seni meşgul

eder.”260

Bu misâllerden anlaşılıyor ki Mîr Seyyid Ali Hemedânî önceki âlim, ârif ve velîlerin müşâhedelerinden gâyet çok istifâde etmektedir.261

Hemedânî Şeyh Üveysi’l-Karânî’yi şu şekilde anmaktadır: “Rivâyet edildi ki Efendimiz (sav) Makâm-ı Mahmûd’un kemâletiyle mübarek simasını Yemen cihetine çevirerek, cübbesini kin bilmeyen sinesinden uzaklaştırıp şöyle buyurdu: “Yemen tarafından Rahman’ın nefesini bulmaktayım.”262 Bundan muradı Hoca

Üveysî idi. Hoca Üveysi (ks) Yemen’de deve çobanlığını yapmaktaydı. Deve çobanlığından kazandıklarıyla saliha olan annesine bakardı. Bir gün Hz. Mustafa’yı (sav) ziyâret için annesinden müsaade istedi. Annesi, “olur” dedi, “ancak evde Hz.

Mustafa (sav) bulunmazsa hemen geri gel” diye de ekledi. Hoca Üveys, Hz. Mustafa

(sav)’i ziyâret etmek için gitti, ancak onu evde bulamayınca derhal geri döndü. Hz. Mustafa (sav) eve geldiğinde Hane-i saâdetlerinin daha önce görülmeyen bir nurla dolduğunu gördü ve şöyle dedi: “Evimize gelen oldu mu?” “Evet” dediler. “Yemenli

Üveyis adında bir deve çobanı geldi, sizi evde bulamayınca selam ve tahiyyatlarını sunarak geri döndü.” Bunun üzerine Hz. Mustafa (sav) şöyle buyurdu: “Evet, bu hanemizi nurlandıran Üveys’in nurudur.” Mübarek cübbesini Üveys’e vermek üzere

Hz. Ömer Faruk’a teslim edip şu vasiyeti yaptı : “Ümmetimiz için duâ etsin, Hak

Teâlâ’dan mağfiret dilesin” dedi. Hz. Ömer Faruk (ra) bu vasiyeti yerine getirdi. Hz

259 Âsâzâde, “Evliyâullah u Nümayândigân i Tasavvuf der Âsâr-i Mîr Seyyid Ali Hemedânî”, s. 61-

62.

260 Âsâzâde, “Evliyâullah u Nümayândigân i Tasavvuf der Âsâr-i Mîr Seyyid Ali Hemedânî”, s. 61-

62.

261 Âsâzâde, “Evliyâullah u Nümayândigân i Tasavvuf der Âsâr-i Mîr Seyyid Ali Hemedânî”, s. 63-

65.

262 Atar, Tezkîretu’l-Evliyâ, I, 15; Gazâli, I, 109, İbnü’l-Arabî, el-Fütûhatu’l-Mekkiyye, I, 267,

84

Ömer (ra) ile selamlaşmadan sonra Hoca Üveys (ks) şöyle dedi: “Ve Aleykümü’s-

Selâm Ey Ömer! Muhakkak rûhum rûhunu bildi.” Cübbey-i şerîfi alıp bir köşeye

çekildi. Yüce Mevlâ’ya secdeye kapanarak ağladı ve şöyle dedi: “Ey Rabbim şu

mübarek cübbe hürmetine Hz. Muhammed (sav)’in ümmetini rahmetinle affet.”

Duâsını çok uzatınca Hz. Ömer (ra) yanına geldi. Ona, “Ya Ömer acele ettiniz.

Hâlbuki Rasulullah (sav) bu işler için sabr-ı cemil tavsiye etmektedir. “Hani sana bir emir zahir olunca sabret, sonra yine sabret, sonra yine sabret” Hz. Mustafa (sav)’in vasiyetini yerine getirdin. Şimdi deve çobanlığından kazandığım şu dirhemleri al ve dön ki ben de aceleyle Efendimiz (sav)’in vasiyetini yerine getireyim.263

Rivâyet edildi ki kıyamet gününde Cenab-ı Allah, Üveysi’l-Karânî sûretinde yetmiş bin melek yaratacak, böylece kıyamete kadar Hoca Üveys, Hz. Mustafa (sav)’e mestur kalacaktır. Bu fakîr (Cafer Bedahşî) Hazret-i Siyâdetlerine (Emîr-i Kebîr Mîr Seyyid Ali Hemedânî), “Bunun gizli kalışının hikmeti nedir” diye sordum. O da şöyle cevap verdi: “Hadret-i Ağyâr-ı Ahadi olan Ahmed’in gayretinden dolayıdır. Çünkü O Hırzıyemâni’de şöyle niyazda bulunmuştur: “Beni tercih et ve

kimseyi bana tercih etme.” 264

Evliyâ ve tasavvuf büyüklerine oldukça değer veren Hemedânî, Şeyh Mahmûd Mezdakânî’yi şu şekilde anmaktadır: Halktan daha çok Hak’la meşgul olan Şeyh Mahmûd Mezdakânî’inin hizmetindeyken, hankâhın kedisi bir gün kendi payına düşen yemeği yedikten sonra dervîşin payını da yemişti. Bunun üzerine dervîşler kedinin bu hasletini kötülediler. Bunun üzerine o kedi yavrusunu ağzına aldı. Şeyh’in ayakları yanında hüdhüdî bir edayla durarak, “Kendi hakkımı yedikten sonra fazla bir şey yemişsem bu yavrular için yedim” dedi. Oradakılerin tamamını bir feryat tuttu.265

263 Cafer el-Bedahşî, Hülâsetu’l-Menâkıb, s. 65-67. 264 Cafer Bedahşî, Hülâsetu’l-Menâkıb, I, 65-67. 265 Cafer Bedahşî, Hülâsetu’l-Menâkıb, s. 55-56.

85

Benzer Belgeler