• Sonuç bulunamadı

2. KÜBREVİYYE TARÎKATI

1.2. ŞAHSİYETİ

1.2.8. Evlât Terbiyesi

Mîr Seyyid Ali Hemedânî büyük bir âlim, ârif, şair ve mutasavvıf olarak ictimâi hayâta yön verenlerdendir. Toplum içinde onlardan biri olarak yaşadığından, sosyal hayatın aksayan yönlerini tahlil etme imkânına sahiptir. Mutlu bir toplumun yolunun aileden geçtiğini bildiği için eşler arasındaki uyuma, çocukların ahlak ve mütedeyyin büyümelerine büyük itina göstermiştir.

Asırlar önceden aile hakkında Hemedânî’nin yazdıkları her geçen gün değer kazanmaktadır.234 Şüphe yok ki Hemedânî’nin bu alanda yazdıklarına, bu gün her

zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Hemedânî’nin Zahîretü’l-Mülûk adlı eserininin dördüncü bölümü bu konuya ayrılmıştır.235 Anne ve babalar, çocuklarına

karşı sevgi ve şefkatlerinden dolayı, onları küçükken helak olmasınlar diye ateşten ve sudan sakınırlar. Gerçek şefkat ise, onları âhiret ateşinden kurtarmak için korumaktır. Bu da onları kötü ahlaktan muhafaza ederek, güzel ahlaklı olarak yetiştirmek, kötü işlere yaklaştırmamakla olur. Dünya ziynetine aldanarak, bol bol yeme içmelerine engel olmaktır. Bebekken, haram yiyen ve namaz kılmayan kadınlardan süt emzirtmemektir. Çünkü bebekken haram lokma yedirilir ve süt içirilirse, o haramın

233 Riyâz, Ahvâl u Âsâr u Eş’âr-i Mir Seyyid Ali Hemedânî Ba Şeş Risâle-i Ez vî, s. 222.

234 Yâr Ali Sadıkov, “Nazar-ı Mir Seyyid Ali Hemedânî Der Barei Hukuk-i Valideyn u Ferzendân”,

Rûdegî: Fasılnâmey-i Edeb-i Ferheng Ayzen-i Ferheng-i Cumhur-i İslâm-i İran Der Tacikistan, Yıl 12, S. 32, Sonbahar 1390, s. 54-55.

76

pisliği çocuğun kalbini karartır ve bulandırır. Delikanlık döneminde, hep şer ve günah işlere karşı ilgi duymasına vesile olur.236

Çocuk buluğ çağına girinceye kadar, hal ve hareketleri takip edilmeli ve kötü olan şeylerden muhafaza edilmelidir. Çocuğun saâdetinin ilk alameti, buluğ çağına girdiği zaman hayâlı olmasıdır. Eğer hayâlı ise, bunu ganîmet bilip terbiyesine gayret gösterilmelidir. 237

Kötü sıfatlardan çocukta görülecek ilk sıfat hırs ve yemeği çok yemektir. Yemek yemenin edepleri öğretilerek, çok yemek gözüne kötü gösterilmelidir. Yiyecek biriktirmekten alıkonulmalı, cömert olması tavsiye edilmelidir. Çok yemek yediği müddetçe, bu sıfatı terk edinceye kadar karşısına alıp, bunun kötülükleri anlatılmalıdır. İpekli ve çeşit çeşit giysiler giymekten alıkonulmalıdır. Çocuklar bu cins giysiler giymiş olan çocuklardan uzak tutulmalıdır. Çocukların ahlâkının bozulması genellikle bu tür özentilerden olur. İnsanı helak edici sıfatlar olan alan, koğuculuk, kıskançlık, kendini beğenme, büyüklenme, hırs, cimrilik, mekr ve gadr çocuğun tabiatına umumiyetle bu şekilde yerleşir 238

Çocuk, okuma-yazma çağına geldiğinde, kendisine Kur’ân’ı öğretmesi için bir öğretmen tutulmalıdır. Bu kişi salih ve muttaki birisi olup, mahreç ilmîni de iyi bilmelidir. Kur’ân’ı öğrettikten sonra, salih insanların sevgisi gönüllerine nakşedilene kadar, hadîs-i şerîfler, tarihi hadîseler, kıssalar, meşâyih ve salihlerin hikâyeleriyle meşgul edilmelidir. Gönüllerinde fesat tohumu bitirmemesi için, içinde aşktan, zülüften, sevgiliden bahseden gazelleri okumaktan alıkonulmalıdır.239

Öğretim günlerinde çocuğa, aklının eksilmemesi, tabiatının mutedil olması ve zekâsının gerilememesi için, her gün bir saat oynamasına izin verilmelidir. Sövmesine, lanet etmesine, fazla konuşmasına, tükürmesine ve çok gülmesine engel olunmalıdır. Âlimler ve büyükler yanında nasıl hareket etmek, nasıl yürümek gerektiği ve onlara hizmet etmenin gereği öğretilmelidir. Yedi yaşına geldiklerinde

236 Hatem Asayif, Ali Hemedânî u Makam-ı O Der Ferhengi Şark, Duşanbe 2006, s. 92; Sadıkov,

1390, s. 53-54.

237 Hemedânî, Zahîretu’l-Mülûk, 2003, s. 138. 238 Hemedânî, Zahîretu’l-Mülûk, s. 139. 239 Hemedânî, Zahîretu’l-Mülûk, s. 139.

77

namaz kılıp kılmadıkları takip edilmeli; şerîat hukukundan gerekli miktarda öğretilmelidir. Çocuk buluğ çağına geldiğinde, ona şöyle nasihat edilmelidir: “Her derdin bir devası olduğu gibi açlık derdinin devası da yemektir. Beden zayıflıktan hareket edemez hale gelmesin, Cenab-ı Hakk’ın taatinden geri kalmasın diye, bu devâ gerekli görülmüştür. Bunu sağlamak için devâdan almalısın. Netîcede de Allah- u Teâlâ’nın mârifet ve muhabbetini kazanırsın. İbâdeti saâdetin tohumunu bu vesileyle dünya tarlasına ekmeye kadir olursun. Bu dünya kıyamet sahrasının başında kurulmuş bir durak yeri ve bir evdir. Kıymeti, aslı ve devamlılığı yoktur. Bu evin bütün nimet ve devleti fenâ selinin önünde yok olacaktır. Bir kimsenin eceli ne zaman takdir ve tâyin edilmişse, ona erişir. Akıllı olan bir saatlik rahat nimet ve devlete mağrûr olmayıp fânî dünyanın varlığını âhireti için tohum eyleyendir.”240

İşte çocuk daha küçükken bu şekilde eğitilirse, buluğ çağına eriştiğinde bunun eserlerinin bereketi batınında zuhûr eder. Salih insanlardan başkasıyla ünsiyet kurmaz. Şer ve fesâd ehlinin sohbetlerinden nefret eder. Şâyet bunların tersi bir eğitim ile yetişirse, buluğ çağına geldiğinde hakkın kelâmını kabul etmeye yanaşmaz. Vaaz ve nasihat gönlüne tesir etmez. Bütün işlerini günah ve isyana teksif edip ebedî azaba düçar olur. Onun günah ve vebaline annesi ve babası da ortak olur.241

Nakledildiğine göre Sehl b. Abdullah et-Tüsteri (k.s) şöyle demiştir: Üç yaşında idim. Muhammed b. Sevvâr benim dayımdı. Geceleri kalktığında onu ibâdet eder halde görürdüm. Bir gün bana; “Ey Sehl! Seni yaratan Rabbini zikret” dedi. Ben de; “Nasıl zikredeyim?” diye sordum. O da; “Gece uykudan her uyandığında dilini

hareket ettirmeden “Allah benimledir ve beni görür” diye söyle” dedi. Birkaç gece

onun dediği şekilde yaptım. Kendisine durumu söyledim. Bana; “Bundan sonra her

gece yedi defa söyle” dedi. Bir müddet sonra on beş kere söylememi istedi. Birkaç

gün sonra gönlümde bir halâvet belirdi. Halkla sohbet etmek, onlarla beraber olmaktan nefret etmeye başladım. Yalnızlığa çekileceğim uygun bir yer arar oldum. Bu arada beni okula gönderdiler. Okulda çocuklarla bir araya gelmemden dolayı o güzel duyguları kaybederim diye endişelenerek babama; “Öğretmenime söyle. Bana

240 Hemedânî, Zahîretu’l-Mülûk, s. 140. 241 Hemedânî, Zahîretu’l-Mülûk, s. 140.

78

günde bir saat ayırarak öğreteceklerini öğretsin daha sonra serbest bıraksın” dedim.

Bu minval üzere günde bir saat öğretmenden ders alıyor. Daha sonra evde kendim için hazırladığım halvet yerine çekilerek Allah’ın zikriyle meşgul oluyordum. Altı yaşına geldiğimde Kur’ân’ı ezberledim ve oruç tutmaya başladım. On üç yaşına geldiğimde bir güçlük hâsıl oldu. Anne babamdan beni Basra’ya göndermelerini rica ettim. Bütün ulemâya sordumsa da şifa olacak bir cevap bulamadım. Sonra Abadan’a gittim Hamza b. Abdullah el-Ebedânî’ye sordum. Verdiği cevap beni tatmin etti. Bir müddet onun sohbetinde kaldım. Kalp aynamı onun sözleriyle cilalayıp kendisinden tarîkat edeplerini öğrendim. Sonunda memleketime tekrar döndüm. Her yıl bir dirhemlik arpa alıp un ederek gelecek yıla kadar azık yapardım. Bu şekilde yirmi yıl geçirdim.242

Bu hikâyenin anlatılma sebebi şudur: Çocuk bir aynadır. Karşısına her ne konulursa aynada o şeyin aksi zuhûr eder. Şâyet bir ârif ve kâmil kişinin sohbetinde terbiye edilirse zamanın velilerinden bir veli olması ümit edilir. Fasık, cahil ve şerlilerin sohbetine devam ederse şeytanın mürîdi olur. “Kişi dostunun dini üzeredir” sözü bunu ifâde etmek için söylenmiştir.243

Benzer Belgeler