• Sonuç bulunamadı

Etik Ġlkelerin Denetimi

1.3. HABER, ÖZGÜRLÜK VE ETĠK

1.3.3. Etik Ġlkelerin Denetimi

Medya yapılanmaları için oluĢturulan etik kurallar ülkeden ülkeye değiĢiklik gösterse de özdenetim için genelde benzer kurumlar oluĢturulmaktadır. Basın Konseyi ve Ombudsmanlık bunlardan en önemli ikisidir.

A. Türkiye’de Bir Özdenetim Modeli: Basın Konseyi

Basın konseyi, basının kendi kendini denetimi konusunda dünyada örneklerine sık rastlanır bir kuruluĢ olarak dikkat çekmektedir. Basın konseyleri meslek çalıĢanlarını ve kurumları doğrudan mesleğin içinden denetlenmesini sağlamaktadır. Dünyada basın konseyinin ilk örneği 1967 yılında Ġsveç‟te görülmüĢtür. Sonraki yıllar içerisinde Avrupa ve Asya‟da benzer örneklere rastlanmakla birlikte Türkiye‟de ise basın konseyi oluĢturmak amacıyla 1960 ve 1986 yıllarında ciddi çalıĢmalar yapılmıĢtır. Basın konseyleri ağırlıklı olarak meslek içi kimselerden oluĢmaktadır ancak bu kiĢilerin dıĢında üniversitelerden ve bazı farklı meslek kuruluĢlarından da kimi temsilciler konseyde yer almaktadır. Konseyin temel amacı basın kuruluĢlarını temel basın ilkeleri bağlamında denetlemektir. Konsey, halktan gelen Ģikâyetleri ve bir takım temel yayın politikalarındaki yanlıĢları

kendi iç dinamikleri aracılığıyla değerlendirmektedir. Konseyin kınama dıĢında yaptırım gücü bulunmamaktadır. Basın konseyleri belirli yasalarla göre değil, gönüllü bir eğilim sonucunda oluĢturulmaktadır. Bu nedenle basın konseylerinde iktidar etkisi söz konusu değildir. Ancak bu durum da tartıĢmalara yol açmaktadır (Yılmaz, 2007: 261, 262).

Türkiye‟nin ilk basın konseyi yapılanması 27 Mayıs darbesinin ardından ĢekillenmiĢ, gazetecilik örgütlenmeleri aracılığıyla oluĢturulan komisyon 24 Temmuz 1960 tarihinde Basın Ahlak Yasası ve Basın ġeref Divanı SözleĢmesi‟ni imzalamıĢtır. O dönemde oluĢturulan ahlak yasası 10 maddeden oluĢmakta ve gazeteciliğin temel etik kodlarını içermektedir. Ancak Basın Ahlak Yasası, 1967 yılında ġeref Divanı‟nın ortadan kaldırılmasıyla birlikte iĢlevini yitirmiĢtir. Bu dönemden sonra yeniden etik kodların oluĢturulması için çabalar ortaya koyulsa da 1987 yılına kadar net bir sonuca ulaĢılamamıĢtır. Dönemin bazı tanınmıĢ gazetecilerinden oluĢan bir çalıĢma grubu5

yeniden Basın Meslek Ġlkeleri ve Basın Konseyi sözleĢmesinin oluĢturulması için harekete geçmiĢtir. Basın Konseyi 6 ġubat 1988‟de kuruldu ve göreve baĢladı. 16 maddeden oluĢan Basın Meslek Ġlkeleri ise Ģu maddelerden oluĢmaktadır:

A. Yayınlarda hiç kimse, ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve inançları nedeniyle kınanamaz, aĢağılanamaz.

B. DüĢünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı, genel ahlak anlayıĢını, din duygularını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamaz.

C. Bir kamu müessesesi olan gazetecilik mesleği ahlaka aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.

D. KiĢileri ve kuruluĢları, eleĢtiri sınırlarının ötesinde küçük düĢüren, aĢağılayan veya iftira niteliği taĢıyan ifadelere yer verilemez.

5

ÇalıĢma grubu, dönemin Hürriyet Gazetesi BaĢyazarı Oktay EkĢi baĢta olmak üzere; Hasan Cemal, Güneri Civaoğlu, Yalçın Doğan, Teoman Erel, Orhan Erinç, Yurdakul Fincancı, Güngör Mengi ve Rauf Tamer‟den oluĢmaktadır.

E. KiĢilerin özel yaĢamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dıĢında, yayın konusu olamaz.

F. SoruĢturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler

soruĢturulmaksızın veya doğruluğuna emin olunmaksızın

yayınlanamaz.

G. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler kamu yararı ciddi bir biçimde gerektirmediği sürece yayınlanamaz.

H. Bir basın organının dağıtım süreci tamamlanmadan o basın organının özel çabalarla gerçekleĢtirdiği ürün, bir baĢka basın organı tarafından kendi ürünüymüĢ gibi kamuoyuna sunulamaz. Ajanslardan alınan özel ürünlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterilir.

Ġ. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirtilmedikçe hiç kimse “suçlu” ilan edilemez.

J. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inandırıcı makul sebepler bulunmadıkça kimseye atfedilemez.

K. Gazeteci kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın kamuoyunu kiĢisel, siyasi, ekonomik vb. nedenlerle yanıltmayı amaçladığı haller bunun dıĢındadır.

L. Gazeteci mesleğin saygınlığına gölge düĢürebilecek yöntem ve tutumla haber araĢtırmaktan sakınır.

M. ġiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçınılır.

N. Ġlan ve reklâm niteliğindeki yayınların bu nitelikleri tereddüde yer bırakmayacak Ģekilde belirtilir.

O. Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.

P. Basın organları, yanlıĢ yayınlardan kaynaklanan cevap ve tekzip haklarına saygı duyarlar (Altun, 1995: 129, 130).

B. Ombudsmanlık (Okur Temsilciliği)

Türkçeye okur temsilciliği olarak çevrilen bu kurum, okurla gazete arasındaki bağı kuvvetlendirmek, aralarında bir bağ, köprü oluĢturmak ve iletiĢimi sağlamak amacıyla kurulmuĢtur. Okur temsilciliğinin kurumsal olarak Türkiye‟ye giriĢinden önce halkın sesini, sorunlarını duyurmak amacıyla gönderdiği mektup ve benzeri iletiler gazetelerde yer almaktaydı. Özellikle büyük kentlerde yaĢayanları etkisi altına alan altyapı sorunları ile ekonomik ve kültürel bir takım sorunların gazeteler aracılığıyla kamuoyuna taĢınması cumhuriyetin hemen öncesinde ortaya çıkmıĢtır. Okur temsilciliğinin kurumsal olarak yapılandığı dönem ise 1980 darbesi sonrasında oluĢan yeni ekonomik ve siyasi döneme denk gelmektedir. Okur temsilciliğinin ilk örnekleri Hürriyet gazetesinde görülmüĢtür. Bu kurumun tam anlamıyla kurumsal yapıya dönüĢtüğü tarih ise 1999‟dur. Milliyet gazetesinden Yavuz Baydar ve 3 yıl sonra Hürriyet gazetesinde okur temsilcisi olarak yazılarına baĢlayan Doğan SatmıĢ ilk örneklerdir. Sonraki yıllardan bugüne birçok gazete okur temsilciliği kurumuna önem vermiĢ ve bu yapıya gazetelerinde yer vermiĢtir. Sabah gazetesinde Yavuz Baydar, Hürriyet Gazetesinde Temuçin Tüzecan, Yeni ġafak‟ta Yusuf Ziya Cömert, Vatan gazetesinde Okay Gönensin, Milliyet gazetesinde Derya Sazak, Zaman gazetesinde Hasan Sutay ve Cumhuriyet‟te Fikret Dağlıoğlu bu görevi yerine getirmektedir (Yılmaz, 2007: 271, 272).

Okur temsilcisinin gazetede üstlendiği görev çalıĢtığı kuruma göre bazı farklılıklar göstermekle birlikte genel olarak haber toplantılarına gözlemci olarak katılır, eleĢtirilerini gazete yönetimine veya ilgili gazete çalıĢanlarına iletir, her hafta düzenli olarak okur temsilcisi köĢesinde okuyucu eleĢtirilerini yanıtlar veya haber içeriklerine iliĢkin bazı sorunlara dikkati çeker. Gazetelerde önemli bir iĢleve sahip olan okur temsilcileri, üstlendikleri bu kritik görevin gerektiği gibi üstesinden gelebilmek için belirli bir birikime, deneyime ve saygınlığa sahip olmalıdır. Ġyi bir okur temsilcisi Ģu özellikleri taĢımalıdır:

A. Gazetecilik süreçlerini iyi bilmelidir. Bunun için de deneyimli bir muhabir veya editör olmalıdır. Gazetecilerin iĢlerini nasıl yaptığını, haberi takip ederken ve yazarken neler düĢündüğünü anlayabilmelidir.

B. Gazetenin hizmet verdiği okuyucu kitlesinin demografik, tarihi ve coğrafi özelliklerini kavrayabilmelidir.

C. Ġnsanlarla gerçekten samimiyetle ilgilenebilmeli, savunma durumuna geçmeden onları dinleyebilmelidir.

D. BaĢarılı bir okur temsilcisi güçlü bir karaktere sahip olmalıdır ve her okur temsilcisinin baĢına gelen yalnızlıkla baĢ edebilmek için psikolojik baskılara dayanıklı olmalıdır (Atabek, 2006: 6).

Okur temsilciliğine karĢı olanların tezi masraflı ve bürokrasiye neden olması Ģeklindedir. Bu görüĢü savunanlar okur temsilcisini okur ile editörün arasında bir engel olarak görmektedir. Yapıyı olumlayanlar ise okur temsilcisinin editöre giden yolu açtığını ifade etmektedir (Meens, 2010, 149).