• Sonuç bulunamadı

2.5. ÇENTA YETÎMAN

2.5.4. Eserde İşlenen Konular

Kitabın akide bölümünü oluşturan ilk bölümde iman esasları üzerinde duran Mele Nurullah, okuyanın zihninde yer tutacak basit cümlelerle Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kıyamet gününe ve kadere iman konularını kısa kısa ele almıştır. İlk önce Allah’a imanı tarif eden Mele Nurullah, Allah’ın sıfatları ve ru’yettullah (Allah’ı görülüp görülemeyeceği) konusunu teferruata girmeden bir kaç cümleyle anlatır. Bu konu, kitabın ilk cümlelerinde şu ifadelerle anlatılır:

“Yeʻnî bawer bikey bê şubhe ku Xweda heye û yek e, bê şerîk û bê heval e. Ḥemî tiştan ji tune’iyê çêkiriye û çêdike jî. Ḥemî tiştan dizanê, dibine û seh dike û dikarê bike. Herçî tiştê ku mexluqat jî diken, bi qudreta wî ye. Ew nebî, kes nikarê

37

tiştek bike. Ew, me û ḥemî tiştan dibînê. Em nikarin ḥeta roja qiyametê wî bibînin/

Yani, Allah’ın varlığına ve birliğine şüphesiz inanmak gerekir. Eşi ve benzeri yoktur. Her şeyi yoktan var etmiştir ve hâlâ var etmeye devam etmektedir. Her şeyi bilir, görür, duyar ve yapabilir. Mahlûkatın [yaratılmışların] yaptığı her şey O’nun kudretiyledir. O olmazsa hiç kimse hiç bir şey yapamaz. O, bizi ve her şeyi görür, biz kıyamet gününe kadar O’nu göremeyiz.” (Godîşkî, 2001:3).

Meleklerin varlığına şüphesiz inanmayı öğütleyen Mele Nurullah, onların çokluğundan, Allah’ın emrini yerine getirdiklerinden, emrinden çıkmadıklarından ve onların bizi gördüğünden bizim ise onları göremeyeceğmizden bahseder. Dört mukaddes kitabı, bunların Allah tarfından gönderildiğini, Kur’an dışındaki kitapların hükmünün iptal olduğunu; ancak Kur’an’ın hükmünün kıyamete kadar devam edeceğini ve diğer kitaplarla amel edenlerin kâfir olduğunu anlatır. Allah tarafından gönderilen ve mektuplar şeklinde olan suhufların da olduğunu söyleyen Mele Nurullah, diğer Kürtçe akide kitaplarının aksine, kendilerine suhuf gönderilen peygamberlerin ismini yazmaz. Peygamberlerin sayısının 124.000 olduğunu, bunların insanlara ve cinlere doğru yolu göstermek için Allah tarafından gönderildiğini, ilk peygamberin Âdem (a.s), son peygamberin ise Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğunu ve ondan sonra peygamber gönderilmeyeceğini, diğer peygamberlerin getirdikleri şeriatların hükümlerinin kalmadığını ve Hz. Muhammed’in şeriatının da kıyamete kadar devam edeceğini aktarmaktadır.

Kıyamet gününe iman için de bütün mahlûkatın öleceğini sonra hepsinin hesap için tekrar diriltileceğini, salih amel sahibi müslümanların cennete gireceğini, ehl-i imandan işledikleri günahlar sebebiyle cehenneme girenlerin daha sonra oradan çıkacaklarını, kâfirlerin ise cehennemde ebedi kalacaklarını yazan Mele Nurullah, Akaid âlimleri tarafından Uluhiyyet başlığı (Geçit, 2013: 210) altında ele alınan kader konusunu da kısaca şöyle anlatmıştır:

“Yeʻnî bawer bike bê şubhe, ku tiştê bûne û yê ku hêj dibin , çi xeyr, çi şer; çi mezin, çi piçûk; çi ‘adî, çi xerîb ḥemî bi qedera Xwedê ne. Kes nikarê bi qaydekê başqe bike. Lewra di ezelê da wisan bûye, wisan jî dimînê/ Yani, iyi, kötü; büyük,

küçük; doğal, doğaüstü; vukû bulan ve bulacak her şeyin Allah’ın kaderiyle olduğuna şüphesiz inanmak gerekir. Ezelde takdir edildiği için hiç kimse buna müdahale edemez.” (Godîşkî, 2001: 5).

2.5.4.2. Fıkhî Konular

İslam’ın temel esasları olan kelime-i şehadet, namaz, oruç, zekât ve hac konularının kısa ve öz bir kaç cümle ile anlatıldığı ikinci bölüm ile kitabın sonuna kadar devam eden son bölüm adeta iç içe geçmiş, neredeyse bir bölüm halini almıştır.

38

Her konuyu başlıklandıran müellif, başlıkları genelde soru şeklinde sorar ve konunun anlatımında o soruya cevap verir. Mesela: Namazı anlattığı bölümü “Nimêj Çi ye?” şeklinde, abdesti tarif ettiği bölümü de “Destmêj girtin çane?” şeklinde başlıklandırmıştır. Diğer Kürtçe akide kitaplarının çoğunda olduğu gibi (Geçit, 2013: 208 ) Mele Nurullah da “Tu bizan!/Bil ki!” hitabıyla konuları anlatmaya başlamıştır.12

İkinci bölümde, kelime-i şehadeti açıkladıktan sonra namaz, oruç, zekât ve hac konularını kısa bilgilerle tanıtan Mele Nurullah son bölümde klasik fıkıh kitaplarını örnek alacak şekilde “taharet” yani temizlik bölümünü, ardından abdest, gusül, teyemmüm, mest ve kadınların özel hallerini (hayız ve nifas) anlatır. 2001 yılında Çenta

Yetîman’ı yeniden düzenleyen Mele Nurullah, ilk nüshada yer vermediği “İstinca”

konusunu son nüshada kitaba eklemiştir.Bütün fıkıh kitaplarında ele alınan bu konunun yeni nüshaya eklenmesi, ilk nüshada unutulduğunu göstermektedir.

Kitapta, temizlik konusunun ve su kısımlarının ele alındığı “Ṭahir Kirin û Necaset Şûştin/Necaseti Yıkamak ve Durulamak” bölümünde sular, fıkıh kitaparının aksine dört değil üç kısım olarak anlatılmıştır. Şafii fıkıh kitapları, suyun kısımlarını “mutlak su, musta’mel su, necis su ve müşemmes su” şeklinde dört kısım olarak aktarmaktadır (el-Ğazzî, 2007: 13). Kitapta anlatılmayan “müşemmes su” yani güneşte ısınan su; muhtemeldir ki köylere dahi şebeke sularının gitmesiyle taşıma suyun halk tarafından kullanımının terk edildiği, böyle bir kullanımın bitmesiyle anlatılmasında bir yarar olmayacağı düşüncesiyle kitaba alınmamıştır. Temizlik bölümünün ardından müellif namaz konusunu ele almıştır. Namaz bölümünde farz namazları, kılınışları, vakitleri ve sünnetleriyle anlatan Mele Nurullah, cenaze, cuma, cemaat, sefer (yolcu) ve bayram namazlarını ayrı başlıklar halinde anlatmıştır. Kitabın ilk nushasında bayram namazı dışında sünnet namazlara müstakil başlık açmayan müellif, yeni nushanın son sayfasına “Ṣelatu’t-Tesbîḥ ku dibêjin Nimêja Dirêj çi ye û çankî ye?” başlığıyla tesbih

12 Müellifi kesin olarak bilinmeyen ancak Mewlana Şêx Xalidê Zulcanaheyn’e veya Mele Xalid adında

bir Kürt âlime isnat edilen ʻEqida Îmanê adlı eser “Tu Bizan! Ruknê Îslamê pênc in.” cümlesiyle, Şeyh Fethullahê Werqanisî’nin (öl. 1899) ʻEqîda Îmanê adlı eseri de “Tu Bizan! Ruknê Îslamê pênc in.”

cümlesiyle (Godîşkî, 1984: 22), Xelîfe Yusuf (2008: 5)’un Tuhfetu’s-Sibyan adlı eseri “Tu Bizan! Erkanê Îslamê pênc in” cümlesiyle, M. Husnî Hezîn Geçer (2007: 13)’in Rîsaleyên ʻEqîde û Exlaq û Edeb adlı eseri “Tu bizan! ‘İlmê kelamê ‘ilmekî behs dike ji salix û karên Xwedê...” cümleleriyle, Seyyid Abdullah Nehrî (2013: 3)’nin Xulasetu’l-ʻEqaid’i “Bizane! Ruknê Îslamê pênc in” cümlesiyle, Seyyid Taha-i Nehrî’nin ʻEqîde-î Kurdiyye adlı eseri “Ey birader-i dînî bizan!” cümlesiyle (Geçit, 2013: 208), M. Burhan Hedbî (2011: 21)’nin ʻEqîde û Fiqha Zelal adlı eseri de “Tu bizan e ku ruknên îmanê şeş in” cümlesiyle başlar.

39

namazını da kitaba eklemiştir. Özdemir (2014), babasının bu konunun kitaba eklenmesine, kendisine sıkça soru sorulduğu için karar verdiğini söylemektedir.

Kitapta, zekâtın anlatıdığı “Zekat çi ye û di çi da ye?/Zekât nedir ve hangi mallardan verilir?” bölümünde ele alınan devenin zekâtı kısmında, müellifin Şafii fıkıh kitaplarında geçtiği şekilde; ancak sıralamayı atlayarak verdiği için bir hata yaptığı görülmektedir. Eserin ilk nüshasında yapılmayan bu hatanın, son nüshada yapılmış olması konunun müellifin gözünden kaçtığı anlamına gelmektedir. Fıkıh kitaplarında devenin zekâta tabii olması için sayılarının verildiği sıralama şu şekildedir: 5-10-15-20- 25-36-46-61-76-91-121. Son nüshada 15 olan kısım 11 olarak yazılmış ve 46 devenin zakatı kısmı ise yazılmamıştır. Müellif ilk nüshada bu bölümü şöyle ele almıştır:

“Deve, ḥeta nebe pênc, zekat tê da tune. Di pencan da pezekê wekê peza zekatê dide. Di dehan da du pez, di yanzdan da sê pez, di bîstan da çar pez, di bîst û pêncan da golikekê deveyê mê yek sale dide. Ku bû sih û şeş, yekê dû sale mê dide. Ku bû şêṣt û yek, yekê çar sale mê dide. Ku bû ḥetftê û [46] şeş dû ḥebê dû sale mê dide. Ku bû nehwêt û yek, dû ḥebê sê sale mê dide. Ku bû ṣed û bîst û yek, çar ḥebê dû sale mê dide. /Devenin sayısı, beş tane olmayana kadar zekâtı yoktur.

Beşte, koyunun zekâtı gibi [ya bir yaşındaki bir koyun veya iki yaşındaki bir keçi] zekât verilir. 10’da iki koyun, 11’te üç koyun, 20’de dört koyun zekât olarak verilir. Deve sayısı 25 olunca, bir yaşındaki bir erkek deve, 36 olunca iki yaşındaki bir dişi deve, 46 olunca üç yaşındaki bir dişi deve zelat olarak verilir. Sayı 61’e ulaşınca dört yaşındaki bir dişi deve, 76 olunca iki yaşındaki iki dişi deve, 91 olunca üç yaşındaki iki dişi deve, 121 olunca iki yaşındaki dört dişi deve zekât olarak verilir”(Godîşkî, 1987: 70).

Kitabın geri kalan bölümlerinde de oruç, itikâf ve hac konuları işlenmiştir. Kitabın son kısmı olan hac bölümünün sonunda da diğer akide/ilmihal kitaplarında pek rastlanmayan Medine ziyareti ve âdâbı anlatılmıştır.

2.5.5. Eserde Ele Alınan Mezhepler

Benzer Belgeler