• Sonuç bulunamadı

2.5. ÇENTA YETÎMAN

2.5.3. Eserde Dil ve Üslup

Yaşadığı toplumu iyi tahlil eden Mele Nurullah (Özdemir, 2014), bilgileri aktarırken halkın, özellikle çocukların sosyal, kültürel ve eğitim düzeylerine dikkat ederek, sanatsal yoğunluklu edebî bir dil kullanmadan, yalın bir anlatım tarzı ile

10 Bu karşılaştırma, şark medreselerinde öğrenciye okutulan ilk arapça fıkıh kitabı olan İbn Kasım el-

Ğazzî (öl. 918/1512)’nin medreselerde “İbnu Kasım” veya “Ğayetu’l-İhtisar” olarak meşhur olan eseriyle yapılmıştır.

34

konuları anlatmaya özen göstermiştir. Edebi bir dil kullanmamasını belirtmekten maksat, kitabı tenkid etmek değil, bilakis Mele Nurullah ve onun gibi âlimlerin toplumu eğitmek maksadıyla onlar gibi konuşup anlatmaya özen gösterdiklerine vurgu yapmaktır. Mele Nurullah da diğer Kürtçe akide/ilmihal yazarlarının çoğu gibi bu risaleyi kaleme alırken edebî estetikten ziyade muradın hâsıl olup olmadığına önem vermiştir.

Diğer Kürtçe akide kitaplarının çoğu gibi “Tu bizan!/Bil ki!” hitabıyla başlayan yazar, konuları her ne kadar çocukların anlayacağı düzeyde, basit bir anlatım tarzıyla anlatsa da kendini “medrese jargonu”nu kullanmaktan alıkoyamamıştır. Medrese jargonunu kullanması, kitabın aynı zamanda medreseye gönderilecek veya yeni başlayan çocukların bunu bir ders kitabı olarak okuyacak olmasından ileri gelmektedir. Çünkü medreseye yeni başlayan çocukların bu dile ve bu anlatım tarzına aşina olmaları gerekmektedir. Ama bu dilin medreselerin bulunduğu yörelerde halkın çok rahat anladığı, günlük hayatta kullandığı bir dil olduğunu da unutmamak gerekir. Zira o yörelerde halk, medrese ile haşir neşirdir ve medresenin bir parçası olmuştur. Çiçek (2009: 47) bu akaid/ilmihal kitaplarının halk tarafından da okunduğu hususunu “Hatta sadece medresede okutulmuyordu, ilmihal bilgilerini öğrenmek isteyen kadın erkek birçok kimse onu okur ve ezberlerdi.” ifadeleriye dile getirmektedir. Bunun yanı sıra okuma-yazma bilmeyen ancak medreselerde sadece derslere kulak kabartarak birçok bilgi öğrenen ve halk arasında cahilden farklı ve daha itibarlı bir kesim olan “âhil” insanlar yetişmiştir. Doğan da bu durumu şu ifadelerle anlatmaktadır:

“Medreselerin, her ne kadar kendi binalarında dersler yapılmaya özen ve hassasiyet gösterilmişse de, bazen camilerde de dersler yapılmış ve bu dersleri halktan meraklı olanlar izleyebilmişlerdir. Öyle ki cemaat müderrisin etrafında halka olur, anlatılanları dinler ve münazaraları da seyrederdi. Zira bu derslerin düzenli izleyicileri bulunmakta idi ve genel olarak ikindi namazı sonrasında yapılması uygun görülmüştür” (Doğan, 2012: 663).

Çenta Yetîman, müellifin kitabın ilk sayfasında da belirttiği gibi “ ّیلامشلا یدرکلا/el-

Kurdiyyî’ş-Şimaliyye (Kuzey Kürtçe)” yani Behdînan adıyla bilinen Hakkâri bölgesinin kullandığı Kurmanci lehçesiyle yazılmıştır.11 Bugün bu bölgede halk tarafından hala

11 Kürtçe’nin en yaygın lehçesi olan Kuzey Kürtçe yani Kurmanci hakkında Mûrad Ciwan şu geniş bilgiyi

vermektedir:

“Kuzey Kürt lehçesi, en geniş yayılma alanına sahip olan bir lehçedir. Kürdistan'daki yayılma alanı, doğudan bir hat çizilmeye başlanırsa, Urmiye Gölü'nün batı kıyısından başlayarak güneydoğuya doğru iner, Şino şehrinin kuzeyinden, Keleşin

35

kullanılan bu lehçe, Kürt bölgelerinde medrese ehlinin yazmış olduğu neredeyse bütün Kürtçe kitaplarda tercih edilen dil olmuştur. Bu lehçe için, klasik Kürtçe eserlerin yazı dilidir, denilebilir.

Kürtçenin bu lehçesinin en belirgin özelliklerinden olan ve bugün artık pek fazla kullanılmayan, Türkçedeki “-ler -lar” çoğul eki yerine kullanılan “di” eki kitapta pek

çok yerde kullanılmaktadır. Mesela: “İslamın Şartları” anlamındaki “Erkanê di İslamê”

başlığında, “İmanın Şartları” anlamındaki “Erkanê di Îmanê” başlığında ve kitabın metin bölümünün muhtelif yerlerinde bu ekin sıkça kullanıldığı görülmektedir. Yine kitapta bu lehçenin bariz özelliklerinden biri olan “-(b)it” yardımcı fiilinin kullanılmasına da sıkça rastlanılmaktadır. Mesela; “Necaset bi avê tahir dibit”, “Sunnet e ku bi ezmanê xwe jî niyetê bêjit” cümlelerinde ve kitabın birçok yerinde bu kullanımın örnekleri mevcuttur. Bu özelliklerin yanı sıra kitabın bazı yerlerinde, Mele Nurullah’ın yaşadığı bölge olan ve ‘Serhed’ olarak bilinen Muş-Bitlis yöresinin dil karakteristikleri de kendini göstermektedir. Kitapta “Çawan e?” yerine “Çan e?” gibi veya “jê re” yerine “jê ra” kullanımı gibi Serhed lehçesinin özelliklerini de görmek mümkündür.

Kitapta, Kürtçedeki erillik-dişilik konusuna, doğal olarak cinsiyet eki alan kelimeler dışında, pek fazla dikkat edilmediği müşahade edilmektedir. Ancak yeni yazılan Kürtçe eserlerde, gramer açısından dikkat edilen kelimelerin erillik-dişilliği medrese geleneğine sahip yazarların yazdığı eserlerde, sadece günlük kullanımda yaygın olan şekliyle görülmektedir. Bu konuya kitaptan şu örnekleri gösterebiliriz: Namaz kelimesi Kürtçede dişil olarak kullanılmaktadır. Kitapta da bu kelime “Nimêja

vadisinden İran-Irak sınırını geçer, Helgurd'e varıncaya dek uzar. Oradan Rewandiz nehrinin kuzey kıyıları boyunca ta Zêyî Badînan (Büyük Zap)'a varıncaya dek gider. Buradan da Dicle nehrine dökülünceye dek Zap'ı takip eder. Urmiye Gölü'nden kuzeye doğru Kotur ve Xoyu içine alarak Araş nehrine kadar uzar, Kars, Erzurum, Muş, Bitlis'i içine alır. Güneydoğu Toroslar'ın kimi zaman doğu yamaçlarını, kimi zaman da eteklerini boylu boyunca takip eder. Siirt il sınırlarını, Kozluk, Silvan, Kulp, Lice, Bismil kazalarını, Diyarbakır vilayet sınırlarını, Ergani'yi, Deşta Gewran ve Karacadağ yöresini içine alacak biçimde Siverek'in doğu, güney ve güneydoğu bölgesini, Hilvan kazasını, Gerger hariç Adıyaman’ı, Malatya'yı Maraş'ın kuzey, doğu ve güney yörelerini içererek Gavur Dağı'nın doruklarına kadar uzanır. Hatay'ın Kırıkhan ve Haleb'in Afrin ilçelerini içine alır. Oradan Dicle nehrinin Zap suyunu aldığı noktaya dek Kürtlerin yaşadıkları topraklarda Kuzey Kürtçesi (Kurmanci) konuşulur. Tunceli'nin Pertek ve Mazgirt kazalarında, Elazığ'ın Maden, Sivrice ve Palo dışındaki kazalarında, Bingöl'ün Karlıova kazasında ve Sivas'ın Kürtçe konuşulan yörelerinin çoğunluğunda da bu lehçe konuşulur. Bu lehçe ayrıca Lübnan, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan Kazakistan ve diğer Orta Asya cumhuriyetlerindeki Kürt nüfus tarafından, Horasan ve Konya Kürtleri ile Ankara Kürtlerinin bir bölümünce konuşulur” (Ciwan, 1992: 26).

36

nîvro” da olduğu gibi “-a” dişil ekini doğal kullanım olarak almıştır. Ancak işaret sıfatı, namazı gösterdiği zaman “Ewê nimêjê” şeklinde dişil sıfat kullanılması gerekirken “Ewî nimêjê” şeklinde eril sıfat kullanılmıştır.

2.5.3.1. Dil ve Üslubun Pedagojik Yönü

Kürt çocuklarının dini eğitimi için kaleme alınan ve medreselerde verilecek eğitimin ön hazırlığı mahiyetinde olan Çenta Yetîman’ın çocukların seviyesine uygun ve onların anadiliyle yazılması, bunu ders kitabı olarak okuyacak çocukların ilgisini çekmeye yöneliktir. Müellif de bu çekiciliği daha cazip hale getirmek ve verilen bilginin daha iyi kavranmasını sağlamak amacıyla konuları kısa tutmuştur. Kitabın Kürtçe olması ve kullanılan dilin tercih edilmesi, çocukların kitabı daha rahat anlamasını ve daha bir şevkle okumasını sağlamaktadır.

Öğretici ve açıklayıcı bir anlatım biçimi kullanan müellif yalın, açık ve akıcı bir üslupla konuları anlatmıştır. Kitabın, Arapça harflerle yazılması, bir ön eğitim mahiyetinde, çocuğun medrese kültürüne aşina olmasını, pikolojik olarak medreseye hazırlanmasını ve daha çabuk adapte olmasını sağlamaktadır.

Eserin, konular işlenirken çocuğun, ‘Tu Bizan!/Bil ki!’ gibi hitaplar ve ‘Xwe baş hira ken…/Kendinizi iyi eğitin…’ gibi konunun önemine dikkat çeken ifadelerle uyarılması, hem çocuğun dini düşüncesini geliştirmek sûretiyle sağlam bir inanç kazanmasını sağlamak hem de ileride alınacak eğitimin önemini telkin etmek gibi pedagojik bir amaç üstlendiği de görülmektedir.

2.5.4. Eserde İşlenen Konular

Benzer Belgeler