• Sonuç bulunamadı

Erkek Başlıkları

Belgede Hadim mezar taşları (sayfa 139-143)

3. DEĞERLENDİRME

3.2. Mezar Taşı Tipleri

3.2.1. Erkek Başlıkları

Osmanlı’nın son döneminde devlet içerisinde Başkâtiplik görevine kadar yükselen İzzet Kumbaracılar “Serpuşlar” adlı eserinde sarayın ve halkın kullandığı başlıkların tasnifini yapmaktadır. Fakat başlıklara verilen isimlerin eski Türkçeyle belirtilmesi karışıklığa sebep olmuştur. Bunun yanı sıra karışıklığa neden olan bir diğer sebebin kitap incelediğinde başlıkların çok çeşitli olduğu, isimlerinde belirgin ve sürekli ayırımlar olmadığı, birbirine benzeyen iki başlıktan birine sarık diğerine kavuk denilmesindendir (Çal, 1999: 207).

3.2.1.1. Sarıklı Başlıklar

Erkeklere ait mezar taşlarının başlıklarından meslek ve tarikat bilgisine ulaşılabilmektedir. İncelediğimiz erkek başlıkları içerisinde Hâdimî Hazretlerinin baş ve ayak taşı günümüz anlayışıyla yapıldığı için tasnif dışı bırakılmıştır (Fotoğraf No:14-15). Onun haricindeki erkek başlıklarında şekil esas alınmış olup oval ve yuvarlak şekilli olarak tasnif edilmiştir.

3.2.1.1.1. Oval Şekilli Başlıklar

Oval şekilli erkek başlıklarının incelendiği bu grupta üç örnek çapraz dilimlidir. Sarığın etrafını saran, sağdan ve soldan gelen iri dilimler ortada birbirini keserek çapraz bir kompozisyon oluşturmuştur. Hâdimî Hazretlerinin babası Karahacı Mustafa Efendi’ye ait olan başlığın sağ kısmı tahrip olmuş ve genel şekli bozulmuştur. Fakat ortadaki dilimlerin izinden çapraz dilimli olduğu bellidir (Fotoğraf No: 16). Günümüze kitabe kısmı kırık olarak ulaşabilen ve Hâdimî Hazretlerinin Abdülhalim adlı oğluna ait başlığın hem önünde hem de arkasında çapraz birer iri dilim mevcuttur (Fotoğraf No: 18). Hâdimî Hazretlerinin “Sarı Müftü” lakaplı oğlu Abdullah’a ait mezar taşının başlığında ise birbirini kesen iki iri dilim bulunmaktadır (Fotoğraf No: 19-20).

ve dilimlendiği iki örnek mevcuttur. Bunlardan birinin kitabesi aşırı tahrip olduğu için okunamamıştır (Fotoğraf No: 21). Diğerinin kitabesi ise sağlam vaziyette olup müderrislik görevinde bulunmuş olan Şehit Ahmet Şakir’e aittir (Fotoğraf No: 22).

Parça başlık şeklinde incelediğimiz örnekte ise çok fazla kırık olması sebebiyle diğerlerine benzerliği konusunda bir genellemeye gidilememiştir (Fotoğraf No: 25).

İncelediğimiz erkek başlıkları içerisinde en yaygını sarık-kavuk karışımı olan başlıklardır. Bu örneklerde dıştaki sarık dilimsiz olup içteki kavuk kısmı hafif çıkıntı yapmıştır (Fotoğraf No: 24, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 33).

Diğer başlıklara nazaran daha oval bir şekle sahip olan ve içteki kumaşın çıkıntı yapmadığı tek başlık, Hâdimî Hazretlerinin torunu Müftü Mehmet’e aittir (Fotoğraf No: 34).

Erkek başlıkları içerisinde yine benzerine rastlayamadığımız tek örnek, Müftü Numan’ın oğlu Abdullah’a aittir. Başlık hem ön hem de arka cephede “V” şeklinde dilimlenmiştir (Fotoğraf No: 35).

Günümüze parça başlık halinde ulaşan ve kitabesi hakkında bilgi sahibi olamadığımız erkek başlığı kaş kemer şeklinde dilimlenmiştir. Sarık sarma şekliyle diğer erkek başlıklarından ayrılmaktadır (Fotoğraf No: 39).

3.2.1.1.2. Yuvarlak Şekilli Başlıklar

Oval şekilli başlıklara oranla bu grupta tespit edilen örnek sayısı azdır. Şekil olarak yuvarlak olup çapraz dilimli bir süslemeye sahip olan Hacı Emin Efendi’ye ait olan başlık buna örnektir (Fotoğraf No: 40).

Başlığın etrafını saran, sağdan sola doğru gelen kumaş kıvrımlarını sol üst köşeden sağ alt köşeye kesen tek bir dilimin bulunduğu örnek, parça olarak incelediğimiz bir başlığa aittir (Fotoğraf No: 41).

Bunun aksi yöndeki bir uygulamayı Hacı Abdullah Efendi’nin baş taşında görmekteyiz. Sol üst köşeden sağ alt köşeye uzanan dilimleri ortada kesen iri bir dilim bulunmaktadır (Fotoğraf No: 42).

Bu başlık türü Anadolu’da çok yaygın bir şekilde mezar taşlarını süslemiştir (Kara ve Danışık, 2005: 181, 183, 313, 343, 345; Muşmal ve Çetinaslan, 2013: 467; Çetinaslan vd., 2014: 186; Çal, 2015: 134).

3.2.1.2. Kavuklu Başlıklar

“Kavuk yüzü çuhadan olan, içinde bez astarı bulunan, çuha ve astar arasına pamuk konulup çeşitli geometrik şekiller oluşturacak şekilde dikilip üzerine ince bezlerden sarık sarılan başlıklara verilen bir isimdir” (Sipahi vd., 2010: 233). Celal Esat Arseven de aynı tanımı yapmakla birlikte kavuğun genellikle iç başlık yerine kullanıldığını, aynı başlığın çoğu zaman sarık olarak isimlendirilmesinin bir karışıklık doğurduğundan bahseder (Çal, 2015: 131). Çeşitli sarma şekillerine ve kumaşın rengine göre genel olarak bir sınıflandırma yapılabilir fakat mezar taşlarında bu sınıflandırma daha kısıtlı olabilmektedir. “Bu taşlarda, kavukların içine giyilen başlıkların çeşitli renklerinin belirtilmemesi, bir tipoloji çıkarma girişimini, yani bunların hangi sosyal gruplara ait olduğunu belirleme işini zorlaştırmaktadır” (Laqueur, 2007: 139).

3.2.1.2.1. Kâtibi Kavuk

“İstanbul mezarlıklarında en sık rastlanan başlıklardandır” (Sipahi vd., 2010: 233). Bu tip kavuklar düşey dikişli başlığa sarılırken kavuğun üzerine sarılan sarık yanlara doğru fazla yayılmaz (Laqueur, 2007: 150).

İncelediğimiz örnekler içerisinde sadece bir mezar taşı bu başlığa sahiptir (Fotoğraf No: 44). Oldukça yıpranmış ve bir hayli kırıkları bulunan baş taşında herhangi bir tarihe rastlayamasak da bu kavuk Osmanlı döneminde âlimler tarafından gündelik hayatta giyilmekteydi (Kumbaracılar, 1977: 21). İstanbul’da orta dereceli memur ve esnaf mezar taşlarında (Laqueur, 2007: 152), “Anadolu’da imam, kâtip, hafız mezar taşlarında görülür. Bu başlık türü 18. yüzyıl ile 19. yüzyılın ilk yarısında kullanılmıştır” (Çal, 2015: 313).

Kâtibi kavuklar “İstanbul İşi” diye de bilinir. Malzeme olarak diğerlerinden farklı olması, Hâdimî sülalesinden olmaması ve muhasebeci başlığıyla tasvir edilmesi dolayısıyla Hadim medresesinin mali işlerinden sorumlu olduğu bilgisini kuvvetlendirmektedir. Tüm bu bilgilerden hareketle de mezar taşının sipariş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Benzerlerinden örnekler verecek olursak Hadim’in de içinde bulunduğu Konya merkez ve ilçeleri başta olmak üzere İstanbul, Sinop, Mersin, Bolu, Ankara ve Aydın’da görülmektedir ( Kara ve Danışık, 2005: 43, 47;

Çetinaslan vd., 2014: 180, 182; Yıldırım, 2013: 323).

3.2.1.3. Fesli Başlıklar

“Osmanlı döneminin önemli bir bölümünde Müslüman erkeklerin başlığı kavuktu. Ancak II. Mahmud 1829 yılında yaptığı kıyafet devrimi ile fes halk için de zorunlu olmuştur” (Sipahi vd., 2010: 237). Böyle bir zorunluluk halk arasındaki farklılıkları kaldıran bir işlev taşıyordu. Bu nedenle fesli mezar taşlarının biçim ve içerik özelliklerine göre yapılacak bir sınıflamanın yolu daha baştan kapatılmış olmaktadır (Laqueur, 2007: 156). “1829 yılında yürürlüğe konan kanun ile çeşitli devlet kurumlarının başlığı olan fes, bunun hemen akabinde mezar taşlarında da kendine yer bulmaya başlamıştır” (Sipahi vd., 2010: 234-235).

3.2.1.3.1. Aziziye Fesi

“Sultan Abdülaziz’in (H. 1278-M. 1886, H. 1293-M. 1876) giymiş olduğu festir. Bu çeşit fese Aziziye fesi denir” (Kumbaracılar, 1977: 27). “Fesin alt çapı üst çapından büyüktür. Üstten alta doğru eğim azdır. Askerler ve memurlar giymektedir” (Sipahi vd., 2010: 236). İncelediğimiz örnekler içerisinde bir tanesi bu şekilde fesli bir başlığa sahiptir (Fotoğraf No: 45-46). Kâmil adının geçtiği ve tarih düşülmeyen baş taşında meslek bilgisine değinilmemiştir. Bundan dolayı net bir şey söylemek zordur. Fakat babası Hadim Kadı yardımcılığı görevinde bulunmuş olan Muhammet (Mehmet) Rıfat Efendidir. Mezarlığın ortasında mezar kümesi şeklinde yükselmiştir. İbradılı olan bu aileye ait mezar taşlarının yanında isimsiz olarak bulunan başka bir mezar taşında 1289 tarihi göze çarpmaktadır. Bu bilgiden hareketle bu fes başlı mezar taşı tarihsel olarak Abdülaziz dönemine uygunluk göstermektedir.

Döneme getirilen yenilik, doğal olarak o dönem içerisinde yapılan mezar taşlarında da kendini göstermiştir ve Anadolu’da da birçok benzeri bulunmaktadır (Kara ve Danışık, 2005: 339, 341: Çetinaslan vd., 2014: 185; Çal, 2015: 137: Çal, 1999: 212).

3.2.1.4. Taç Şeklindeki Başlıklar

Maddi iktidarın ve dünyevi saltanatın sembolü olarak sultanlar veya önde gelen devlet yetkililerinin kendilerine ait özel taçları (tâc-ı devlet) bulunurken, bunun paralelinde ruhanî otoriterinin ve bâtıni hilafetin sahibi olan sûfiler de tâc-ı şerîf ile çeyizlenmişlerdir. “Arapça’da te, elif ve cim harflerinden oluşan “tac” kelimesinde “te” harfi tamam olmaya, “elif” istikamete, “cim” cemale işaret eder ki bunlar edebi oluşturan en temel ahlakî öğelerdir” (Ceyhan, 2011: 119-120). Sembolik ifadelerin yanı sıra “Taç” dediğimiz tarikat başlıkları kumaşın rengi, sarım tekniği ve terk yani dilim sayısına göre farklılıklar gösterebilmektedir. Tarikatlarda dilim sayısına göre çeşitli isimler alır fakat mezar taşında bunun ayırımını yapmak güç olabilmektedir.

3.2.1.4.1. Nakşibendî Tacı

“Tepesi dört dilimli ve her dilimi birçok renkli ipek işlemeli yeşil sarığı bulunan kavuk Nakşibendî tarikatına mahsustur” (Kumbaracılar, 1977: 31). Tanımı bu şekilde yapılsa da Kadirî taçlarıyla büyük benzerlik taşımaktadır (Atasoy, 2016: 132). Nitekim her iki tarikatın “taç” tanımı aynıdır; fakat süsleme olarak Kadirîlerde bedâhe, Nakşîlerde elif, kandil ve selvi’nin işlendiği söylenmektedir (Yahya Âgah b.Sâlih el-İstanbulî, 2002: 63). Lakin bu tanım da taçların ayrımını yapmaya yetmemektedir.

İncelediğimiz örneklerin içerisinde sadece bir mezar taşı bu şekilde bir başlığa sahiptir (Fotoğraf No: 47). Gövde kısmı kırılmış olan erkek başlığında taç dilimleri belirtilmemiş olup dışa sarılan kumaş kıvrımları da verilmemiştir. Şekil itibariyle her iki tarikatın başlığını andırmaktadır fakat Hâdimî Hazretlerinin Nakşî Şeyhi olduğu göz önünde bulundurulursa tacın bu tarikata ait bir başlık olduğunu söylemek daha doğrudur.

Belgede Hadim mezar taşları (sayfa 139-143)

Benzer Belgeler