• Sonuç bulunamadı

2.5 Geleneksel Anadolu Motiflerinden Yararlanan Çağdaş Türk

2.5.7 Ergin İNAN (Hayatı, Eserleri ve Sanat Anlayışı)

Türk özgün baskı sanatçısı ve ressamımız Ergin İnan (1943, Malatya), gerek resimlerinde, gerek oymabaskılarında insan temasını, varoluşçu öğelerden hareketle geliştirdiği kendine özgü fantastik anlatımla işlemiştir.1964-68 arasında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (DTGSYO) Resim Bölümü’nde öğrenim görmüştür. Sanatçı genellikle yüzleri üst üste bindirerek işlediği Psiko-Portre (1981), Portre (1981) ve İnsan (1984) gibi yapıtlarında; elleri ve ayak izlerini temel aldığı resimlerinde ve tarihsel kent dokusunu figürle birleştiren Berlin (1987) gibi dizilerinde, kompozisyonu böcekler, kabuklular, sürüngenler, kelebekler, yaprak, tüy, gözyaşı damlası vb. tanımlı ya da tanımsız nesnelerle ve yazıyla bütünleştirmiştir. İnan, resim ve baskı çalışmalarını eşzamanlı olarak sürdürmekte; renkli oyma baskılarının (gravür) yanı sıra taş baskı üzerine de çalışmaktadır. Ergin İnan resimlerini ayrıcalıklı kılan da bu bilgelik olmalıdır.

İnan resimlerinin evrenin gizinin görsel yansımaları olmasının sırrı bilgelikte gizlidir.

Bir sanatçı olarak İnan kendi gerçekliğini yansıtan resimsel biçemini yaratma evresinde sanatın tarihinin derinliklerinin izlerinde öznel gezintiler yapar. En çarpıcı oluşumunu Siyah Kalem sergisinin hazırlanması deneyiminde yaşar. El yazmalarıyla kurduğu ilk bağlar bu resimlere dokunduğu öğrencilik yıllarında ortaya çıkar. İstanbul'da başlayan Uluslararası Salzburg Güzel Sanatlar Yaz Akademisi'nde (Salzburg International Summer Academy of Fine Arts) anlam kazanan ve Berlin'de varsıllaşan sanat anlayışını özgün değerlerini edindiği bilgelikle biçimlendirir.

Sanatçı yetisinin biçimlenişinde farklı kaynakların taşıdığı anlamın bilincindedir. Bellek oluşumuna 15. yüzyıl İtalya'sından başlar. İlk durak Leonardo da Vinci (15 Nisan 1452-2 Mayıs 1519) dir. Hümanizmanın özüne inmenin yolu da bu yüzyıldan geçerek İnan'ın benliğine işler. İnsan ve insanca değerler üzerine geliştirdiği süzgün dünya görüşü bu aşamada filizlenir. Beden ve bedeni anlamlı kılan ruh ilişkisi Vinci'nin yumuşak ama çarpıcı figüratif anlatımından yücelerek 600 yılı aşkın bir süredir resim sanatının özünü yaratıp çağdaş ve Avant-garde / Öncü sanatçılara kadar yayılırken İnan'ın sanatına da ışık tutacaktır. İnan da bütün dünya sanatçıları gibi arayacaktır. 15. yüzyılda bedenden yola çıkarak evrenin gizini çözümleyen Leonardo da Vinci'nin ters yazılmış, okunması da bilgeliğe açık olan satırlarının kaligrafik değerleri de bu gizin

sırlarını gizemli bir bilgelik ve erdemle açıklayacaktır. Ergin İnan yazı-resim-felsefe arasında kurulan bu sırlı ilişkinin peşine düşecek, üzerinde yoğunlaşacak ve resimsel tasarımın bir parçası olan yazı İnan resimlerinin vazgeçilmez değerleri arasına katılacaktır.

Bu başlangıç İnan'ın sanat tarihi okumalarını bedenin ve evrenin gizini farklı yorumlarla irdeleyen ve değişen yüzyılların farklılaşan değerlerine göre yeniden ve yeniden yorumlayan figüratif anlatımlarını oluşturacaktır. İnan sanatçı kimliğin kendi atölyesinin kapıları arkasına kapanarak düşünce ve yetilerini sanatla buluşturmadan önce evrensel donanımlarla varsıllamasının ayrıcalıklı öneminin bilincindedir. Dünya sanatçısı olmanın yolunun da geniş bir dünya görüşüne ve derin araştırmalardan süzülerek, arınarak elde edilen birikimlere bağlı olduğunun farkındadır. Özgün olmanın yalın değil çok katmanlık anlamını taşıdığını İnan'ın resimlerinde bulmanın gizemi de işte bu açılamalarda saklıdır.

Figüratif resmin içinde geçen İnan anlatımları 20. yüzyılın öncü ressamlarının aralarında da gezinir. İnan bu araştırıların beslediği sanatçı kimliğini sürdürürken 20. yüzyılın sanatçılarına ulaştığında İrlanda asıllı İngiliz ressam Francis Bacon'ı (28 Ekim 1909-28 April 1992) fark eder ve çözümler. Francis Bacon'ı fark etmek bu yüzyılın sanatçıları arasında en temel problematik olarak durur ve gerçekliğini korur. Bacon yüzyılın dikkatle izlenen, gözlemlenen ve anlaşılmaya çalışılan birkaç sanatçısından birisidir. Evrenin gizini bedenin sırlarla dolu içselliğinde arayan Bacon resimleri figüratif yalınlıkları, yalnızlıkları, acıları ve bu acıları yaratan dramatik yaşamsallıklarının ruhlarını parçalayan ıstıraplarını sızılı, sancılı ama karşı çıkışlarla dolu gerilimlerle yansıtmaktadır. Mekânsızlığın mekân kavramına yeni boyutlar kazandırdığı Bacon resimlerinin yarattığı yeni düşünce yapısının çözümlenmesi de kuşkusuz evrenin gizeminin sırlarına erişebilecek farklı dünya görüşleriyle farklı boyutlarda anlaşılır. Yüzyılın sanatçıları bu gizemin kaynaklarını Bacon resimlerinde sorgularlar. İnan'ın sorgusu bu noktada bedenin çözümlenmesi üzerine kurulu özgün söylemlerini varsıllaştırmasıdır. Bu aşamada, Kafka'dan da söz etmek gerekir. Franz Kafka 'The Metamorphosis' adlı yapıtında bir sabah yatağında endişe içinde uyandığında gördüğü korkunç, ürkütücü rüyanın etkisindedir. Bir dönüşüm geçirmiştir ve yaşamına bir böcek olarak devam edecektir. Dönüşümü sorgulayan ve yaşamı altüst eden serüven böyle başlar ve gerilimi düşünceyi tetikleyerek, alt üst ederek sürüp gider. Duygusal etkiler ve yeni gerçekliklerle yüz yüze gelinen, daha doğru bir yorumla

yüzleşme başlamış olur. İnan bu gelişimi çözümlediğinde resimlerinin tasarımlarında böcekler ve dönüşümler yepyeni ve özgün değerlere ulaşır.

Beden-dönüşüm-kaligrafinin etkin değerlerinin kesiştiği bu resimsel tasarımlar İnan'ın düşünsel yapısının derinliklerini örer.

Bu örgünün büklümleri arasında giren incelemelerin sonuçları bu kadarda da sınırlı değildir. İnan'ın yüzyıl içinde geçirdiği düşünsel gezinti İspanya'ya kadar ulaşır. Barselona'da doğan ünlü İspanyol Katalan ressam Antoni Tâpies'ye (13 Eylül 1923) rastlar. Burada kullanılan rastlar sözcüğü, bu yüzyılın sanatçıları için de geçerli olan ortak bir değer anlamını taşır. Tâpies'nin beden içsellik üzerine geliştirdiği düzenlemeler yenilikler peşinde koşan tüm sanatçıları için durak noktaları arasında yer almaktadır. Algılamak ve anlamak arasında uzanan ve çok farklı değerlerle elde edilen çözümlemeler, sanatçıların dünyayı algılamaları ve anlamalarına koşut değerlerle Tâpies resimlerine yönlendirir.

İnan'ın evrenin gizini yapısallaştıran resimsel düşüncesi bu noktaya dokunarak Mevlana'nın mistik düşünce alanıyla bütünleşir. Derinlikleri bedenin içselliğini yansıtan tinsel değerlerle buluşan ve insan olmanın, insanca erdemler taşımanın anlamıyla bütünleşen nitelikleri hedefler. İnan resimleriyle sanat tarihine Mevlana'dan Kafka'ya uzanan okuma programlarının bellek katmanlarını kazandırır.

Evriminin gizini çözümleme, İnan resimlerinin temel analizi olarak bu varsıl kazanımların bireysel yetisi ve gücünün bileşkesinde ortaya çıkar. Ergin İnan'ı geleceğe taşıyan bu değerler onun özgün sanat anlayışının yaratım evrelerinin gizeminde saklıdır. İnan’ın, derin düşünce yapısı ve hümanist değerlerle yüceltilmiş felsefesiyle ürettiği resimler onun resim sanatımızın ulusal sınırlarını aşan sayılı sanatçıları arasında yer almasını gerçekleştirir. (Giray,2003)