• Sonuç bulunamadı

2. Kuramsal Çerçeve

2.3 Etik Türler

2.3.1 Normatif etik ve türler

2.3.1.3 Erdem etiğ

Erdem etiği, bireyde bulunan fazileti veya iyi karakter özelliklerini ahlakiliğin kaynağı olarak alır. Bireylerin erdemli ve dürüst nitelikleri üzerine yoğunlaşır. Aristoteles ve Sokrates’e kadar kökleri uzanmaktadır (Ekici, 2013). Erdem etiği Sokrates ve Platon’un öğretilerinden de yola çıkarak esas olarak Aristoteles tarafından geliştirilmiş ve 20. yüzyılda yararcılık ve Kant ödev etiğine alternatif olarak yeniden canlandırılmış ve öne çıkmıştır. Erdem kavramı ve karakter kavramı önemlidir. Etiğin nasıl yaşamak

gerek sorusunu ne tür bir kişi olmak gerektiği ile değiştirmiş, erdemli kişinin ahlaken iyi biri olduğunu öne sürmüştür (Cevizci, 2015; Özturan, 2015). Erdem ahlakçılarına göre ahlak öznesinin karakter yapısını esas alan bu yaklaşım Kantçı, sonuççu, sosyal-kontratçı yaklaşımlar gibi ahlakı tek ilkeye indirgeyenlerinkinden daha geniş ve zengin bir ahlak anlayışı sunmaktadır. Erdem ahlakında öne çıkarılan hedef, ideal ilke veya kural yerine ‘erdemli insan’ olmaktır. Daha geniş bir ifadeyle erdemleri birer huy olarak içselleştirmiş, tercih ve eylemlerinde ahlaken doğru olanı seçebilecek kabiliyette bir kişi olmaktır (Özturan, 2015 s. 113).

Teleolojik etik iyi ve faydalı sonuçların önemine, deontolojik etik ödev, yükümlülükler ve evrensel ahlak yasası gibi kavramlara vurgu yaparken erdem etiği ahlaki hayatın belirleyici unsuru olarak failin karakterine ve erdeme vurgu yapar. Erdem etiği temelde iyi hayatla ve insanın nasıl bir insan olması gerektiği ile ilgilenir ve karakter kavramını kullanır. Önemli olan iyi, ya da erdemli, karakterli bir insan olmaktır. Bir erdem bireyin sahip olduğu ya da olmayı isteyeceği bir huy, alışkanlık, nitelik, ya da kişinin karakter özelliğidir. Bu yaklaşıma göre, kişinin ahlaki hayatını belirlemede kurallar ve sonuçlar değil, inançlar, duyarlılık ve deneyim önemlidir. Eylemlerin neticesinde kişiye ya da topluma bir yarar ya da zarar gelmesi önemli değildir, önemli olan kişinin erdemli davranışlar sergilemesidir. Bu anlayışa göre eylemler kişinin içsel ahlakının bir yansımasıdır ve bu içsel ahlakı şekillendiren de erdemlerdir. Kökü klasik etikte olan erdem etiğinin eleştirel etikte de temsilcileri olduğu söylenebilir. Klasik etikte Sokrates, Platon ve Aristoteles bu etiğin temellerini oluştururken MacIntyre’ın çağdaş erdem etiği de eleştirel etikte erdem etiğini temsil etmektedir denilebilir (Arslan vd., 2007; Cevizci, 2015, 2014a, 2013; Frankena, 2007). Yine Frankena (2007, s.137)’ye göre özgür irade ve belirlenimcilik (determinizm) sorununun etiğe girişi de bu anlayış yoluyla olmuştur. Yani bir kişinin erdemli bir birey olması, sorumluluğunu alarak ahlaki faaliyetlerde bulunması gibi hususlar bir anlamda iradenin özgürlüğü ve belirlenimcilik (ör. Descartes, Spinoza) gibi sorunların etiğe girişine neden olmuştur.

Batı felsefesine karakteri ve felsefi diyalogları ile damga vurmuş olan Sokrates (M.Ö. 469-399) arkasında yazılı hiçbirşey bırakmamıştır. Günümüze ulaşan fikirleri öğrencileri ya da izleyicileri tarafından kaydedilenlerdir (Moseley, 2008). Etik alanında erdemli bir hayat üzerine yükselecek eudaimonist bir etik anlayışının savunuculuğunu yapmıştır (Cevizci, 2015 s.395). Sokrates’e göre insanın temel amacı erdeme ulaşmaktır ve erdem de bilgelikle mümkündür (Yüksel, 2010). Ona göre insan bilerek yanlış yapamaz, doğru olanı bilen insan doğru olanı yapacaktır (Moseley, 2008).

Platon (M.Ö. 427-347)’ye göre iyi bir yaşam sürmek iyilik ve erdemin ayrıntılı bilgisine dayanır (Yüksel, 2010). Ona göre kimse isteyerek kötülük etmez. Bunun farklı sebepleri vardır. Bunlar yetiştiriliş ya da eğitim olabilir. Fakat insan tüm gücüyle kötülüğün zıddı olan erdeme varmaya çalışmalıdır (Bourke, 2008; Özturan, 2015). Platon’a göre erdem bir nevi ruhun sağlığı, güzelliği ve sağlam olma durumudur. Kötülük ise ruhun hastalığı, çirkinliği ve zayıflığıdır. Ona göre doğru olan iyi ve akıllı olandır ve eğri de kötü, akılsız ve bilgisizdir. Bilgeliğin yanında adalet de çok önemli bir erdemdir (Platon, 2015).

İnsan bilgisini tasnif etmesiyle ünlü bir filozof olan Aristoteles (MÖ 384-322) etiğin karakter ve erdem üzerine yoğunlaşması gerektiğini belirtir ve iyi ve insana yaraşır bir hayatın nasıl olması gerektiğine vurgu yapar (Cevizci, 2015). Aristoteles’e göre, ahlak öncelikle kişinin kendisi ile alakalıdır ve bireyin kendisinde yerleştirmesi gereken alışkanlıklar bütünü yani huylardır ve Aristoteles’e göre bu huylar bireyin ailesi ve toplumla olan ilişkilerini de etkilemektedir. Ona göre erdemler nihai olarak tamamen doğal ya da alışkanlık biçiminde kişide var olamaz. Zira doğal halin tersine bir alışkanlık da oluşturulamaz. Bununla beraber kişi erdemleri tabii olarak alır ve alışkanlık yoluyla tamamlar. Örneğin çocuk doğduğunda doğal erdemlere (cesaret, adalet vb.) sahip olabilir fakat Aristoteles’e göre akıl olmadan asıl erdeme ulaşılamaz (Özturan, 2015). Aritoteles’in etiğe bakışı klasik sonuççu/faydacı/hazcı teleolojik bakış açısından biraz daha farklı bir konumdadır. Erdemli davranış insanın özüne uygun olduğu için yanında bir haz da getirecektir fakat haz burada amaç değildir (Folscheid, 2015). Ona göre insanlar bir eylemin ürününü ya da sonucunu, yasalara ya da bir görev duygusuna uygunluğunu ya da ödül olarak vaadedilen hazları arzu etmezler. Ona göre içkin eylem kendisi bir sonuçtur. Aristoteles’in eudaimoniası kişinin yerine getirmek için heveslendiği şey; devamlı ve kusursuz bir eylem; ve iyi bir varlıklar ve dostlar bağlamında bu eylemi somutlaştıran bir ömrün tamamıdır. Aristo görevin (deon) önemini göz ardı etmese de etiği deontolojik de değildir. Onun etik teorisinin temel taşı erdemlerdir. (Bourke, 2008). Erdem etiğinden bahsederken son olarak Alasdair MacIntyre (1929-) unutulmamalıdır. Erdem etiğinin (yeniden) kurucusu sayılır ve Aristotelesçi bir erdem etiğini savunmuştur (Cevizci, 2015).

Özet olarak erdem etiğine göre bir eylemin etik olma durumunu, eylemi yapan kişinin karakteri ve erdemliliği belirler. Bir kişinin yaptıkları, onun iç ahlâkının bir yansımasıdır. Ahlâklı kişi iki eylem arasında seçim yapmak zorunda kalırsa bunu aklını kullanarak, rasyonel bir biçimde yapan kişidir. Bir kişiyi ahlaki olarak değerlendirirken

en çok dikkat edilmesi gereken şey kişinin iyi niyetli ve sağduyulu olmasıdır. Bir kişide bulunması gereken en önemli niteliklerden birisi o kişinin adil olmasıdır. Erdemli eylem değerini sonuçlardan ya da ödev olmasından değil, o eylemin altında yatan erdemli güdülerden, saiklerden alır. Kişi iyi davranışı dış baskılar sonucu yapmışsa erdemli sayılmaz, o davranışı içinden gelerek gerçekleştirmesi gereklidir.