• Sonuç bulunamadı

Engelliliğe Dayalı Ayrımcılık

Engellilik, bedensel, zihinsel, psikolojik fonksiyonlardaki hasarlar nedeniyle meydana gelen kayıpların yarattığı sosyal dezavantajlardır. Sosyal dezavantajların yol açtığı sosyal eĢitsizlikler, engellileri toplumun marjinal gruplarından biri haline getirmiĢtir. ILO‟ nun 1958 tarihli 111 Sayılı Ayrımcılık SözleĢmesi‟ne göre engelli kiĢi; Uzun bir süre boyunca ya da tekrar Ģekilde fiziksel, zihinsel, psikiyatrik yada duygusal rahatsızlığı olan ve bu rahatsızlık nedeniyle diğer çalıĢanlardan daha dezavantajlı bir konumda kabul edilen kiĢidir. Bu tanımlama daha önce tedavi görmüĢ alkolikler, kanser hastaları gibi bir süre engelli olarak kabul edilmiĢ kiĢiler ile ciddi yanıklar ya da yüz yaralanmaları gibi durumları temel yaĢam aktivitelerine engel olmamakla birlikte engelliymiĢ gibi davranılan kiĢileri de kapsamaktadır.

Sosyal model çerçevesinde engellilik, ayrımcılığın ve sosyal dıĢlanmanın bir biçimi olarak görülmektedir. Sosyal dıĢlanma1

kavramı, fizikî, ruhî ve sosyal bir engellilik hâlidir. Sosyal açıdan dıĢlanmıĢ fertler/gruplar ise; eĢitsizliğe maruz kalmıĢ, her türlü rizikoya karĢı korunmasız/savunmasız ve zayıf kiĢiler olarak tanımlanmaktadır. Bu bakımdan, toplumdaki belirli bir nüfus kitlesinin üretken sahalardan dıĢlanması manasına gelen sosyal dıĢlanma, bireysel hataların değil; yapısal süreçlerin sonucu olarak belirmektedir. Sosyal dıĢlanmadan en çok zarar gören kesimlerin basında ise; engelliler gelmektedir. Engelliler, dıĢlanmaya maruz kalarak, temel gereksinimlerini karĢılayamamaları ile baĢlayan ve giderek toplumla olan bağlarının zayıflayarak kopmasına neden olan dinamik bir süreçle karĢılaĢmaktadırlar. Engelliler, toplumda yaĢayan “en büyük dezavantajlı kesim” olarak nitelendirilmekte ve sürekli olarak sosyal hayatın tüm alanlarında bariyerlerle karĢılaĢmaktadırlar. Söz konusu bariyerler/handikaplar, bireyleri fizikî ve benzeri eksikliklerinden kaynaklanan engellerden daha fazla kısıtlamaktadır.

1 Sosyal dıĢlanma kavramı, ilk olarak 1960‟lı yıllarda Fransa‟da dile getirilmiĢtir. Esasen 1950‟li ve 1960‟lı yıllarda yaĢanan iktisadî geliĢme dönemlerinde sosyal dıĢlanma kavramının yaygın bir biçimde varlığı söz konusu olmazken, 1970‟li yıllarda iktisadî kriz ve gerileme ile birlikte, tüm dünya ülkelerinin dikkatini çeken bir kavram hâline gelmeye baĢlamıĢtır. Sosyal dıĢlanma teriminin ilk olarak Fransa‟da dillendirilmesinin en önemli gerekçelerinden biri olarak, Fransa‟nın gerek sosyalizmi gerekse liberalizasyon temelli bireyciliği kabul etmeyip, toplumsal entegrasyon kaynaklı bir sosyal–refah devleti anlayıĢını benimsemesi gösterilebilir.

Engellilere yönelik “dıĢlama” fiiliyatının/hissiyatının önlenmesinde en etkili unsur, kendilerini iĢ yaĢamına sokmak, üretken kılmak olmalıdır. Hâlbuki engellilerin istihdamında çok boyutlu güçlükler yaĢandığı bilinmektedir. Bu bağlamda, engellinin çalıĢmaya karĢı tutum ve davranıĢlarının, ailelerin engelli bireylerin çalıĢmaları konusundaki tutumunun, iĢveren tutumlarının, eğitim ve rehabilitasyon çalıĢmalarının, ulusal ve uluslar arası yasal düzenlemelerin önem göz ardı edilmemelidir.

BM Genel Kurulunun 9 Aralık 1975 tarihli ve 3447 (XXX) sayılı kararıyla ilan edilmiĢ olan Özürlü KiĢilerin Haklarına Dair Bildiri‟nin tanımlar bölümünde yer alan, “engelliğe dayalı ayrımcılık” siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya baĢka herhangi bir alandaki tüm insan hak ve temel özgürlüklerinin diğerleri ile eĢit bir Ģekilde kullanılması veya bunlardan yararlanılması imkanını ortadan kaldıran veya bunu engelleyen her türlü ayrımın, dıĢlamanın veya kısıtlamanın engelliğe dayalı olarak yapılmasıdır. Engelliğe dayalı ayrımcılık, makul uyumlaĢtırmanın yapılmaması dahil her türlü ayrımcılığı kapsamaktadır. Bildirinin 5. maddesi eĢitlik ve ayrımcılık yasağı baĢlığını taĢımakta ve taraf devlerin, engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığı yasaklayacağını ve engellilerin herhangi bir nedene dayalı ayrımcılığa karĢı eĢit ve etkili Ģekilde korunmasını güvence altına alacağını belirtmektedir.

Engellilerin toplumsal hayata katılma yollarından biri, istihdam edilerek çalıĢma hayatında yer almalarının sağlanmasıdır. Ancak, engelliler yasal zorunluluklarla (Özürlü Kota Sistemi)1

, çalıĢma hayatına dahil olabilmektedirler. Bunun temel nedeni ise gerçek yada algılanan bir engelden etkilenerek, bir çalıĢan hakkında karar verme süreci olarak tanımlanan engele bağlı ayrımcılıktır. Karar verme sürecinde iĢverenlerin, engelli insanların özelliklerinden çok engellerine odaklandıkları söylenmektedir. Engellilerin yeterli vasıflara sahip olmadıkları, üretken olmadıkları, iĢyerine uyum gösteremeyecekleri gerçek olmayan inançlar, engellilerin istihdamını zorlaĢtırmaktadır. Engellilerin istihdam edilmelerinde, bazen yeterli vasıflara sahip

1

Ġstihdam alanında iĢverenlerin belirli oranda veya sayıda özürlü çalıĢtırmanın mecburî kılınması (Özürlü Kota Sistemi), özürlülerin iĢ hayatına girmelerini kolaylaĢtıran ve daha rahat iĢ bulabilmelerini sağlayan yöntemdir. Bugün özürlü kota sisteminin, uygulanması açısından mecburî olduğu söyleniyorsa da, aslında bir çok ülkenin iĢverenleri, özellikle az sayıda iĢçi çalıĢtıran iĢverenler bundan muaf tutulmuĢtur. Diğer yandan, kota sistemi kapsamındaki iĢverenler de, özürlü çalıĢtırma yerine çalıĢtırmadıkları her bir özürlü için bir bedel (kanunî para cezası) de ödeyebilirler. Bu Ģekilde, kota sistemini uygulamak istemeyen iĢverenler, kota uygulamasını meĢru yollardan ihlal edebilmektedir. Ancak, kotanın ihlalinde öngörülen bedeli ödeme yükümlülüğünden kurtulamamaktadırlar. (Seyyar, 2000:1).

olmamalarının yanı sıra, toplumda, iĢverenlerde, iĢyerlerinin engelli olmayan çalıĢanlarında bulunan önyargılar etkili olmaktadır. Bu önyargılar engellilere karĢı ayrımcı davranıĢların oluĢmasına neden olmaktadır.

Engelliler, iĢgücü piyasasına giriĢte ve eğitim olanaklarından yararlanmada önemli sorunlarla karĢılaĢmaktadırlar. Bu olanaklardan yeterince faydalanamayan engelliler yoksulluğa itilmektedir. Yoksulluk, özürlülüğün neden ve sonucundaki etkendir. Yoksulluğun oluĢturduğu engeller özürlü insanları ayrımcılık içinde tutulmalarına, olumsuz davranıĢ ve uygulamaların güçlenmesine de neden olmaktadır. Özellikle çalıĢma yaĢamında özürlülere yönelik ayrımcılık yapılmaktadır. Engellilere, iĢ yaĢamlarında diğer çalıĢanlara verilen imkânların adil ve eĢit verilmesi ve kullandırılması engellilerin kendilerini üretken hissetmeleri, bağımlılık oranının düĢürülmesi yoluyla bu yoksulluğun azalmasına katkıda bulunacaktır.

Özürlüler konusundaki bilgi ve veri eksikliğini gidermek amacıyla BaĢbakanlık Devlet Ġstatistik Enstitüsü BaĢkanlığı ve BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı iĢbirliği ile “2002 Türkiye Özürlüler AraĢtırması” 2002 yılı Aralık ayında gerçekleĢtirilmiĢtir (http://www.ozida.gov.tr/arastirma/oztemelgosterge.htm). Bu araĢtırma sonucuna göre Özürlülerin iĢgücüne katılmaları ile ilgili verilere bakıldığında yaklaĢık %78‟nin iĢgücüne dahil olmadığı görülmektedir. ĠĢgücüne dahil olan yaklaĢık %22‟lik oranın ise yalnız yaklaĢık % 20‟si istihdam edilmektedir (Tablo 3). Süreğen hastalığı olanların % 23‟ü iĢgücüne katılmakta yaklaĢık % 20‟si istihdam edilmektedir. Bu grupta iĢgücüne dahil olmayanların oranı ise yaklaĢık % 77‟dir (Tablo 4). Bu durum özürlünün üretim dıĢı ve tamamen baĢkalarına bağımlı olduğunun bir göstergesidir. Özürlülerin istihdam sorununun çözülmesi hem kendilerinin hem de ailelerinin üretim yaĢamına katılmasının yanı sıra, bağımsız yaĢama ve yaĢam kalitelerinin artmasını sağlayacak tek yoldur. Bu sorun ve çözümü çok boyutludur ve devlete çok önemli görevler yüklemektedir. Devlet tüm vatandaĢlarının yaĢamlarını idame ettirecek miktarda gelir sağlayabilecekleri iĢ alanları yaratmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük özürlüler için de geçerlidir ve ek olarak özürlüler için istihdam alanında fırsat eĢitliği yaratma görevi kaçınılmazdır.

Tablo 3: Ortopedik, görme, iĢitme, dil ve konuĢma ve zihinsel özürlü nüfus % İşgücüne katılma oranı İşsizlik oranı İşgücüne dahil

olmayan nüfus oranı

Türkiye 21.71 15.46 78.29

Kent 25.61 17.43 74.39

Kır 17.76 12.58 82.24

Erkek 32.22 14.57 67.78

Kadın 6.71 21.54 93.29

Tablo 4: Süreğen hastalığa sahip olan nüfus %

İşgücüne katılma oranı İşsizlik oranı İşgücüne dahil olmayan nüfus oranı

Türkiye 22.87 10.77 77.13

Kent 23.08 12.72 76.92

Kır 22.48 7.08 77.52

Erkek 46.58 10.28 53.42

Kadın 7.21 12.84 92.79

http://www.ozida.gov.tr/arastirma/oztemelgosterge.htm, eriĢim tarihi:22.05.2010.

2005 tarihinde kabul edilen 5378 sayılı “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanunu” ile ülkemizde özürlülerin toplumdan marjinalleĢmesini, dıĢlanmasını engellemeye yönelik olarak,

“Devlet, insan onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı temelinde, özürlülerin ve özürlülüğün her tür istismarına karşı sosyal politikalar geliştirir. Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır”(madde 4) demektedir. Yasa, özürlülerin toplumun ayrılmaz bir parçası

olduğunu bu nedenle ayrı tutulamayacağını, ayrımcılık yapılamayacağını beyan etmektedir. Yasa aynı zamanda tüm özürlüleri sosyal güvenlik haklarından yararlandırmayı, kamusal ulaĢtırma araçlarına ve binalara eriĢimi kolaylaĢtırmayı mümkün hale getirmeyi hedeflemektedir. Yasa, ayrımcı olmamayı, uygun sosyal güvenceyi, sosyal hizmetleri ve özürlülerin ihtiyaçlarına yanıt verecek mevcut ve gerçekleĢtirilebilir düzenlemeleri kapsamaktadır(bkz:92).

Ülkemizde özürlülere yönelik yasal düzenlemeler sadece bununla sınırlı değildir. ĠĢK. madde 30 ilk metninde belli ölçülere göre “sakat (özürlü) ve “sabıkalı (eski hükümlü) ile “terör mağduru” sayılan kimselerin iĢe zorla alınması hususunda iĢverenlere yüküm getirmiĢti (ĠĢK.30). SözleĢme yapma zorunluluğu öngören bu hükme göre; (ister özel isterse kamu kesiminde olsun) 50 veya daha fazla iĢçi çalıĢtıran iĢverenler, çalıĢtıkları toplam iĢçi sayısının %6‟sını aĢmayacak Ģekilde özürlü, terör mağduru ve eski

hükümlü çalıĢtırmak zorundaydılar. Özürlülere toplam kontenjanın yarısından az kontenjan ayrılamazdı (Akyiğit, 2008:126). Fakat daha sonra, 2008 yılında 5763 sy. Kanununla yapılan değiĢiklikle “ĠĢverenler, elli veya daha fazla iĢçi çalıĢtırdıkları özel sektör iĢyerlerinde yüzde üç özürlü, kamu iĢyerlerinde ise yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü iĢçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun iĢlerde çalıĢtırmakla yükümlüdürler (ĠĢK.30). ĠĢverenler çalıĢtıracakları bu tür kimseleri kural olarak ĠġKUR‟dan sağlar fakat belli Ģartlarla kendiside temin edebilir. O iĢyerinin iĢçisi olarak çalıĢırken sakatlanarak iĢten ayrılanlara öncelik verilir (ĠĢK.30/4,8). Özürlü/terör mağduru ve sabıkalıların iĢe alınma ve çalıĢma koĢulları “Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru Ġstihdamı Hakkında Yönetmelik” adıyla çıkarılan bir yönetmelikte düzenlenmekteydi ancak Özürlü, Eski Hükümlü ve Terör Mağduru Ġstihdamı Hakkında Yönetmelik 25/5/2009 tarih - 27210 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan Yurt Ġçinde ĠĢe YerleĢtirme Hizmetleri Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılarak, özürlü ve eski hükümlü çalıĢtırma zorunluluğuyla ilgili düzenlemeler bu yönetmelikle yapılmıĢtır.

Yeni düzenlemeye göre iĢverenler, elli veya daha fazla iĢçi çalıĢtırdıkları özel sektör iĢyerlerinde yüzde üç özürlü, kamu iĢyerlerinde ise yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü iĢçiyi, tarım ve orman iĢlerinin yapıldığı iĢyerlerinde ise 51 veya daha fazla iĢçi çalıĢtırdıkları özel sektör iĢyerlerinde yüzde üç özürlü, kamu iĢyerlerinde ise yüzde dört özürlü ile yüzde iki eski hükümlü iĢçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun iĢlerde çalıĢtırmakla yükümlüdürler. Yeni düzenlemeye göre; ĠġKUR aracılığı olmadan özürlü istihdam eden özel sektör iĢvereni, özürlünün iĢe baĢlama tarihinden itibaren bu durumu en geç onbeĢ iĢ günü içinde Kuruma bildirmesi ve tescil ettirmesi zorunludur. Kurum tarafından tescili yapılmayan iĢçi özürlü statüsünde değerlendirilmez. ĠĢyerinin iĢçisi iken özürlü duruma düĢenlere öncelik tanınır. (www.isvesosyalguvenlik.com, EriĢim Tarihi:22.06.10).

Alınan tüm önlemlere rağmen özürlü kontenjanlarını kapatmayan iĢyerleri hakkında 4857 sayılı ĠĢ Kanunu‟nun 101 inci maddesi uyarınca, Türkiye ĠĢ Kurumu Ġl müdürü tarafından idari para cezası uygulanır, uygulanan cezaya rağmen kontenjan açığını kapatmayan iĢverene kontenjan açığını kapatıncaya kadar idari para cezası

uygulanmaya devam edilir. 2010 yılı için iĢverene çalıĢtırmadığı her özürlü ve çalıĢtırmadığı her ay için 1.552 TL idari para cezası uygulanmaktadır.

Yeni düzenlemeyle uygulanan teĢviklere baktığımızda, özel sektör iĢverenlerince çalıĢtırılan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu‟na tabi özürlü sigortalılar ile 5378 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen korumalı iĢyerlerinde çalıĢtırılan özürlü sigortalıların, prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait iĢveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası özürlü çalıĢtıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıĢtıran iĢverenlerin bu Ģekilde çalıĢtırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait iĢveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece karĢılanır1

.

Ülkemizde varolan yasal düzenlerin uygulamadaki etkinliğini, özürlü istihdam çalıĢmalarının yeterliliğini ölçmeye yönelik pek çok araĢtırma mevcuttur. Erdiken önderliğinde yapılan “Yüksekokul Mezunu ĠĢitme Engelli Gençlerin ĠĢ Durumu: Anket ve Eylem AraĢtırması” bunlardan sadece bir tanesidir. Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu2

mezunlarının istihdamı ve iĢ durumu ve iĢe giremeyen bir iĢitme engelli mezunun iĢ bulma giriĢimleri ve sonuçlarını betimlemeyi amaçlayan bu çalıĢma ile yapılan eylem araĢtırması iĢ bulma gerçekleĢemediği için devam etmektedir. Bu çalıĢmanın örnekleri Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu‟ndan mezun iĢitme engelli bireylerin tümüdür. Bu çalıĢma ile 148 iĢitme engelli gence (% 73)‟üne ulaĢılmıĢtır. 148 iĢitme engelli gencin 114‟ü iĢe girmiĢ (%77) çalıĢmakta, 34‟ü ise iĢe girememiĢ (%23), çalıĢmamaktadır. 114 iĢitme engelli gencin: 16‟sı kadrolu (%14), 97‟si (%85) sözleĢmeli, 1‟i (%1) özel iĢ yerine çalıĢmakta olduğu

1 ĠĢveren hissesine ait primlerin Hazinece karĢılanabilmesi için iĢverenlerin çalıĢtırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karĢılanmayan iĢveren hissesine ait tutarın ödenmiĢ olması Ģarttır. Bu fıkraya göre iĢveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazinece Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, iĢverenden tahsil edilir. (www.isvesosyalguvenlik.com, EriĢim Tarihi:22.06.10).

2

Türkiye‟de iĢitme engelli öğrencilere yüksek öğretim sunan tek kurum Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokuludur. . Engelliler Entegre Yüksekokulu, özel eğitime muhtaç engellilere engel türlerine uyan meslek programlarında eğitim vermek, onların topluma üretken bireyler olarak katılmalarını sağlamak amacıyla kurulmuĢtur. Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu, 1993-1994 eğitim-öğretim yılında faaliyete geçmiĢtir. Günümüz itibariyle mezun öğrenci sayısı 262‟dir.

belirlenmiĢtir. Yüksekokulda meslek eğitimi almıĢ olan 114 iĢitme engelli gencin 80‟i (%70) vasıflı, 34‟ü (%30) vasıfsız iĢlerde istihdam edilmiĢlerdir. Tüm eylemlerin değerlendirilmesi yapıldığında yüksek okulundan mezun iĢitme engelli bireyin iĢe girmesi için yapılan tüm giriĢimler baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır. BaĢarısızlığın olası sebeplerine bakıldığında iĢverenlerin iĢitme engelli bireyler hakkında ön yargılı olmaları, iĢverenlerin daha önceki iĢitme engelli bireylerle olan olumsuz yaĢantıları, iĢverenlerin, iĢitme engelli bireylere iĢ vermedeki kararsızlıkları, otomasyon, iĢverenlerin, iĢitme engelli bireyin yüksekokul düzeyi eğitimini görmemezlikten gelmesi ve vasıfsız iĢler önermeleri öğrencinin fiziksel ve kiĢilik özellikleri, öğrencinin iĢ tecrübesizliği olarak maddeleĢtirmek mümkündür (Erdiken, 2007:20). Genel olarak bu araĢtırmanın verilerine baktığımızda yüksekokul mezunu olan iĢitme engelli bireylerin istihdam edilmelerinde karĢılaĢtıkları en önemli sorunlar iĢverenin önyargılı davranması ve eğitim düzeylerini görmemezlikten gelip vasıfsız iĢlere yönlendirmeleridir. ĠĢ yaĢamlarında karĢılaĢtıkları bu önyargılar engellilere karĢı ayrımcı davranıĢların oluĢmasına neden olmaktadır.

T.C. BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı‟nın yürüttüğü “Türkiye'de Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılıkla Mücadele Projesi”1

ile ilgili faaliyetlere baktığımızda proje

117 Ekim 2007 tarihinde Avrupa Topluluğu ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinin PROGRESS Programına Katılımı Hakkında Mutabakat Zaptı imzalanmış ve 5880 sayılı “Avrupa Topluluğu ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Topluluk İstihdam ve Sosyal Dayanışma Programına Katılımı Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” 14.04.2009 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. ÇalıĢma ve

Sosyal Güvenlik Bakanlığı AB Koordinasyon Dairesi BaĢkanlığı PROGRESS programı kapsamındaki çalışmaların yürütülmesi ve koordinasyonundan sorumlu kılınmıştır. Bu kapsamda, PROGRESS’in her bir faaliyet alanı için ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı AB Koordinasyon Dairesi BaĢkanlığından birer irtibat kişisi belirlenmiştir. Bu irtibat kişileri programla ilgili ülke çapında bilgilendirme, yönlendirme ve izleme faaliyetlerini yürütmektedirler. PROGRESS Programının “Ayrımcılıkla Mücadele” alt başlığı kapsamında Avrupa Komisyonunca VP/ 2009/004 sayı ile “Ayrımcılıkla mücadele ve eşitliğin teşvik edilmesinde iyi uygulama örneklerinin belirlenmesini amaçlayan ulusal düzeydeki faaliyetlerin desteklenmesi” başlıklı bir teklif çağrısına çıkılmıştır. Bu çerçevede; anılan teklife çağrıya Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan “Türkiye’de Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılıkla Mücadele” projesi ile başvuruda bulunulmuş ve Proje kabul edilmiştir (http://www.ozida.gov.tr/, EriĢim Tarihi:02.06.2010).

kapsamında gerçekleĢtirilecek iki ana faaliyet bulunmaktadır. Bunlardan ilki özürlülüğe dayalı ayrımcılığın ölçülmesidir. Özürlü kiĢilerin ayrımcılık ve ayrımcılık yaĢanan alanlara iliĢkin algılarının, ayrımcılıkla ilgili mevzuat, baĢvuru ve destek mekanizmaları hakkındaki bilgi düzeylerinin, ayrımcılık deneyimlerinin, bireysel düzeyde kullandıkları ayrımcılıkla mücadele yöntemlerinin belirlenmesine yönelik yapılan alan araĢtırmasını Ģu günlerde yüklenici kurum olan TODAĠE tarafından Türkiye genelinde gerçekleĢtirilmektedir. AraĢtırma 2010 Ağustos ayı sonu itibariyle tamamlanarak kitaplaĢtırılacaktır. Bu araĢtırmanın anket sorularına baktığımızda özürlü bireylerin sorun ve beklentilerini öğrenmeye yönelik bir çalıĢma olduğunu görmekteyiz. “ĠĢveren, Özürlü birey ayrımcılığa uğradığını düĢündüğü bu durumu aĢağıdakilerden hangileri ile en iyi tanımlar?”, “Özürlü birey ayrımcılığa uğradığını düĢündüğü bu durum sonrasında ne yaptı?” Ankette yer alan iki soru direk ayrımcılık kavramını içermekte ve özürlü bireyin bu durum karĢısındaki tutumunu ölçmeye yöneliktir. Ankette yer alan Ģıklarda da özürlü bireyin ayrımcı davranıĢa maruz kaldığını ifade eder niteliktedir. Örneğin; “Özrü nedeniyle kendisine iĢ verilmeyeceğini düĢünüyor”, “Özründen dolayı yaĢadığı kötü iĢ deneyimi”, “personel ve diğer çalıĢanların olumsuz tutumu” v.b.

Türkiye'de Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılıkla Mücadele Projesi‟nin ikinci faaliyeti ise ilgili tüm kamu kurumları ve sosyal tarafların katılımı ile Özürlülüğe Dayalı Ayrımcılıkla Mücadele Sempozyumu düzenlemektir.