• Sonuç bulunamadı

Enflasyon türleri genel olarak “fiyat artış hızlarına” ve “nedenlerine” göre ayrılmaktadır. Fiyat artış hızlarına göre enflasyon türleri, bazı iktisatçılar tarafından üç, bazıları için dört ayrı türde değerlendirilmektedir. Bunlar, sürünen ve ılımlı diye de ifade edilen düşük enflasyon, diğerleri ise yüksek, dörtnala ve hiper enflasyondur. Bu enflasyon türlerinin hangi yüzdelik dilimine denk geldiği konusunda fikir birliği bulunmamakla birlikte bunlar, son derece farklı oranlarla da tanımlanmaktadır. Nedenlerine göre enflasyon türleri ise talep itişli diye ifade edilen talep kaynaklı enflasyon, maliyet itişli diye ifade edilen maliyet (arz) kaynaklı enflasyondur. Ayrıca, enflasyon hesaplamaları yapılırken dikkate alınan çekirdek ve manşet enflasyon da diğer enflasyon türleridir.

Dünya piyasalarında rağbet gören bazı tarım ve enerji ürünlerinin fiyatları, arz ve talep koşullarının etkisiyle sıklıkla değişmektedir. Baz alınan sepetteki bu ürünlerin dışarıda bırakılarak yapılan enflasyon hesaplamaları iktisatçılar ve karar verici ekonomik birimler için bazı durumlarda daha sağlıklı olabilir. Bunun için fiyat endeksini oluşturan sepetten gıda ürünleri ve enerji grubunun dışarıda bırakılmasıyla hesaplanan enflasyona, çekirdek enflasyon denir. Tersi olarak bu grubun dışarıda bırakılmadan hesaplanmasıyla ortaya çıkan enflasyon ise manşet enflasyonu olarak tanımlanmaktadır (Ünsal, 2017).

1.3.1. Nedenlerine Göre Enflasyon Türleri

Enflasyon, uzun vadede para miktarının potansiyel GSYH’den daha hızlı artmasıyla ortaya çıkan parasal bir olgudur. Ancak kısa vadede reel GSYH ile fiyat seviyesinin etkileşime girerek enflasyonun ortaya çıkmasına iki farklı kaynak neden olmaktadır. Bunlar: talep kaynaklı enflasyon ile maliyet (arz) kaynaklı enflasyondur (Parkin, 2010). Talep kaynaklı enflasyon, toplam talebin üretim potansiyelinden daha hızlı artmasına bağlı olarak fiyatların genel seviyesinin yükselmesidir. Muhtemelen en iyi bilinen enflasyon türüdür. Toplam harcamaların baskısı ile ortaya çıkmaktadır. Bu enflasyon türünde ekonomi tam kapasite ile çalışmaktadır. İşletmeler yüksek talebi karşılamak için mevcut üretim olanaklarını genişletmeyi ve üretim hacmini artırmayı kârlı bulmalarına rağmen, kısa dönemde bunu gerçekleştiremezler. Sonuç olarak artan talebe karşılık üretimin sabit kalması fiyat artışlarını tetiklemektedir (Tucker, 2013). Talep kaynaklı enflasyonun

etmek için para basma yolunu tercih etmeleridir. Para miktarının artması, toplam talebin de artmasına ve fiyatların yükselmesine neden olmaktadır. 1922 ve 1923 yıllarında, Alman hükümetinin harcama-larını finanse etmek için para basması ve 1990’larda Rusya’nın yine bütçe açıklarına karşılık yüksek miktarlarda ruble çıkarması sonucu fiyat artışları bir çeşit talep kaynaklı enflasyon örneklerindendir (Samuelson ve Nordhaus, 2010).

Klasik iktisatçılar fiyat artışlarını açıklamak için genelde talep kaynaklı enflasyon teorisinden istifade etmektedirler. Ancak 1973 petrol krizi, “arz şoku” olarak da adlandırılan maliyet kaynaklı enflasyonu ortaya çıkarmıştır. Maliyet kaynaklı yaşanan fiyat artışları, ekonomik bir yavaşlamaya ve enflasyon içinde durgunluk diye tanımlanan “stagflasyon” sendromuna neden olmuştur. 1973, 1978, 1999 ve 2000’li yıllarda yaşanan petrol kıtlığının dünya piyasalarında petrol fiyatlarını keskin bir şekilde artırması, maliyet kaynaklı enflasyon örneklerindendir (Samuelson ve Nordhaus, 2010). Ayrıca, üretim maliyetlerinin yükselmesinden dolayı meydana gelen fiyat artışlarının yaşandığı bu enflasyon türünde de iki ana maliyet kaynağı vardır. Bunlar, ücretlerdeki ve hammadde fiyatlarındaki artışlardır. Firmalar, ortaya çıkan bu maliyetler sonucunda üretimlerini kısmakta veya sonlandırmaktadırlar. Toplam arzın azalması sonucu ekonomide reel GSYH düşmekte ve fiyatlar genel seviyesi yükselmektedir (Parkin, 2010).

1.3.2. Fiyat Artış Hızlarına Göre Enflasyon Türleri

Hastalıklar gibi enflasyon da farklı şiddet derecelerine sahiptir. Bunlar, düşük, dörtnala ve hiper enflasyon olarak üç kategoride değerlendirilmektedir. Düşük enflasyon, fiyatlardaki tek haneli artışlardır. Fiyatlar sabit ve istikrarlı ise paraya güven vardır. Yapılan sözleşmelerde tüm taraflar isteklidirler. Çünkü satılan ve satın alınan ürünlerde nispi fiyatların artmayacağından emindirler. Dörtnala enflasyon, fiyatlardaki çift veya üç haneli artışlardır. Savaşlardan muzdarip, zayıf nitelikli hükümetlere sahip ülkelerde yaygın olarak görülmektedir. 1970 ve 1980’lerde, Arjantin, Brezilya ve Şili gibi Latin ülkelerde ortalama %50-700 arasında enflasyon oranlarına rastlanmıştır. Bu enflasyon seviyeleri de ciddi iktisadi sorunlara yol açmıştır. Para çok hızlı değer kaybettiğinden insanlar günlük ihtiyaçları için az miktarda tutmayı tercih etmektedirler. Ticari sözleşmeler, herhangi bir fiyat endeksine veya güvenli bir yabancı para birimine göre düzenlenmektedir. Finansal piyasalarda yabancı sermaye yurtdışına kaçmakta ve insanlar mevduat birikimi yerine ev almayı tercih etmektedirler. Hiper enflasyon ise fiyat artışlarının yüzde binleri, milyonları hatta trilyonları bulduğu bir enflasyon türüdür. Ekonomiler dörtnala enflasyonda hayatta kalabiliyorken hiper enflasyonda kanser gibi ölümcül bir hastalığa yakalanmaktadır. Fiyatların karmaşık ve üretimin düzensiz olduğu bir dönemdir. Bu dönemlerde miktar olarak para aşırı derecede fazla, ürünler ise çok azdır. Paranın dışında her şey biriktirilmeye ve “kötü para” diye belirtilen kağıt para piyasadan kovulmaya çalışılmaktadır. Bunun

sonucunda ise kısmi takas sistemi yaşanmaya başlanmaktadır (Samuelson ve Nordhaus, 2010).

Fiyat artışlarına göre enflasyon türleri ile alakalı diğer bir açıklama ise Fox (2015) tarafından yapılmıştır. Düşük enflasyon, sürünen veya ılımlı enflasyon olarak da adlandırılmaktadır. Aşırı enflasyon, düşük enflasyonun tersidir. Aşırı enflasyondaki fiyat artışları %1000 veya daha fazla oranlara karşılık gelir. Hiper enflasyonun yaşandığı ekonomide merkez bankası tarafından basılan para arzı, reel ekonomik büyümenin çok fazla üzerinde gerçekleşmektedir. Bu yöntemin amacı, genellikle savaş tazminatına veya başka nedenlere dayalı hükümet borçlarının ödenmesidir. Ancak bu yöntem beraberinde ekonomik bozulmaya, üretimin durmasına ve depresyona neden olmaktadır. Aşırı enflasyon ile hiper enflasyon arasında ise dörtnala enflasyon yaşanmaktadır. Bu enflasyon türündeki fiyat artışları ise %100 civarındadır (Fox, 2015). Ekonomistler, kısmen mütevazı bir ekonomik sorun olabilecek düşük enflasyon ile bazı koşullarda yıkıcı etki oluşturabilecek yüksek enflasyon arasında ayrım yapmaktadırlar. Düşük enflasyon sabit oranlı ve istikrarlı olmak koşuluyla, oldukça uyum sağlayabilecek bir yapıya sahiptir. ABD’de 1991 ve 2008 yılları arasında enflasyon oranlarının en düşük %1,6 ile en yüksek %4,1 olduğu dönem bunun bir örneğidir. Çok yüksek seviyelerde görülen enflasyonlar genellikle kısa sürmektedir. Bir dönem Arjantin, Rusya ve Zimbabwe’de %100 ve %1000’leri bulan enflasyon oranları gibi. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da, 1944-1945 yılları arası

Macaristan’da aşırı yüksek seviyelerde görülen enflasyon ise hiper enflasyonun en ünlü örnekleridir (Baumol ve Blinder, 2012).