• Sonuç bulunamadı

C. Hüsün ve Kubhun Fiillere Hüküm İsnad Etmesi 81

II. EMRİN HASEN ÖZELLİĞİNİ HAİZ OLMASI 83

Fiillerde hüsün ve kubuh vasıflarının sabit olması, bu vasıfların akılla idrak edilmesi ve bu vasıflara dayanarak fiillere aklen hüküm verilip verilemeyeceği gibi meseleler, şer'î bildirim olmadan aklın bir fiil üzerinde hüküm koyma yetkisi bağlamında tartışılmıştır. Araştırmamızın konusu olan emirler, haklarında şer'î bildirim olan fiillerdir. Bu sebeple asıl meselemiz aklen fiillere hüküm isnad edilmesi değildir. Hüsün-kubuh tartışmalarının emir bahsini ilgilendiren kısmı, şer'î bildirim gelmeden önce de emirlerde hüsün ve kubuh vasıflarının mevcut olup olmadığı meselesidir.

Mu'tezile mezhebinin, fiilleri hüsün ve kubuh vasıflarının idrak edilebilmesine göre taksim ettiği daha önce zikredildi. Aklın zorunlu olarak idrak ettiği fiillerin hüsün ve kubuh                                                                                                                

324 Seyyid Bey, Medhal, c. II, s. 230-235. 325 Sadruşşerîa, et-Tavzih, c. I, s. 406.

vasıfları şer'î bildirim olmadan bilinebilir. Allah'ın varlığı ve birliğine iman, adalet, iyilik, yardımseverlik gibi fiillerin hasen olduğu; inkar, zulüm, haksız yere adam öldürme gibi fiillerin kabih olduğu aklen bilinebilmektedir. Aklın kesb ve nazar yoluyla hasen veya kabih olduğunu idrak ettiği fiiller ise bir yanıyla şer'î, bir yanıyla aklî sayılmaktadır. Bu tür fiillerin hasen veya kabih olduğu nazar ve istidlal yoluyla genel olarak bilinse de ayrıntılarda şer'î bildirime ihtiyaç duyulabilir. Bir kısım fiiller ise şer'î bildirim olmadan bilinemeyecek türden fiillerdir. Namaz ibadetinin şekli, vakitleri ve çeşitleri, birtakım hukukî işlemler ve akidlerin hasen veya kabih olduğu şer'î bildirim vasıtasıyla bilinebilir. Kâdî Abdülcebbâr emir bahsini şer'iyyat başlığıyla ele almıştır. Ona göre emir, fiillere ilave olan hüsün vasfını ortaya çıkarırken; nehiy de fiillerdeki kubuh vasfını açığa çıkarmaktadır. Kâdî Abdülcebbâr şer'î bildirim gelmeden önce de emredilen fiillerin hasen özelliğini haiz olduğunu, ancak aklın bunu bilmeye kâdir olmadığını ifade etmektedir. Fiillerde aklen sabit olan hüsün ve kubuh vasıflarını ortaya çıkaran din, bu açıdan akla aykırı olmamaktadır. Dinin akla aykırı hüküm vermediğini de bu bağlamda dile getirmiştir. Kâdî Abdülcebbâr'a göre Allah Teâlâ mükellefleri imtihan etmek ve neticede onlara sevap kazandırmak amacıyla emretmektedir. Emirlerin sevap ve övgüyü hak ettiren özelliğinde olması emirlerin hüsün ve kubuh vasıflarını haiz olmasıyla alâkalıdır .326

Ebu'l-Hüseyin el-Basrî de bilgiyi sadece akılla bilinenler, sadece şer' vasıtasıyla bilinenler ve hem akıl hem de şer' vasıtasıyla bilinenler şeklinde üçe ayırmıştır.327 Basrî'ye göre ilave bir özellikten dolayı fiiller hasen olarak vasıflanmaktadır. Bu özellik fiillerin övgüyü ve sevabı hak ettirmesidir. Emirler emri uygulayan kişiye övgü ve sevap kazandırdığı için hasendir. Ancak Basrî emirlerin hasen olması için bazı şartlar zikretmektedir.328 Bu şartlar emir, me'mûrun bih, me'mûr ve âmire ait olmak üzere taksim edilmiştir.

Emrin hasen olarak vasıflanması için me'mûrun bihin iki şart taşıması gerekir. Me'mûrun bih birbirine zıt iki şeyi emretmek gibi gerçekleşmesi imkansız bir durum olmamalıdır. Diğer şart                                                                                                                

326 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-usûli’l-hamse, c. I, s.114,124; Basrî, c. I, el-Mu’temed, s. 363-371; Kâdî Abdülcebbâr, el-Muhît, s. 239- 241.

327 Basrî, el-Mu’temed, c. I, s. 270. 328 Basrî, el-Mu’temed, c. I, s. 177.

da emredilen fiilin fayda sağlama veya zararı ortadan kaldırma gibi ilave bir vasfının olmasıdır.329

Emrin hasen olarak vasıflanması için me'mûrun taşıması gereken şartlar ise kudret ve ilimdir. Me'mûrun gücü /kudreti, fiili ortaya çıkaracak her şeyi vaktinde yapabilme yetkinliğidir. İlim özelliği ise me'mûrun, fiili yapabilmesi için ona dair sahip olması gereken bilgidir.330

Emrin hasen özelliğini haiz olması için emrin fiile uygun bir şekilde ve fiilden önce varid olması gerekmektedir. Emir ve fiil aynı zamanda varid olamaz. Çünkü emrin varid olmasından sonra mükellefin emrin gereğinin ne olduğunu tesbit edecek kadar bir vakte ihtiyacı vardır. Emrin gereği tesbit edilmeden emre ittiba etmek abes bir durum olduğu için emrin fiilden önce gelmesi gerekir. Emrin diğer bir şartı da mefsedete sebep olacak şekilde varid olmamasıdır.331

Emrin hasen olması için âmirin taşıması gereken şartlar âmirin gaybı bilip bilmemesi özelliğine göre değişmektedir. Âmir, gaybı bilen Allah Teâlâ olabilir ya da gaybı bilmeyen insanlar olabilir. Allah Teâlâ'nın emir vermedeki amacı mükellefe sevap kazandırarak ona mükafat vermektir. Bu amaca binaen mükellefin emri yerine getirerek sevap kazanacağını Allah Teâlâ'nın bilmesi gerekmektedir. Mükellefin emri yerine getirerek sevaba hak kazanacağını bilemeyen insanların ise, emrettiği şeyin iyi olduğuna ve mükellefin emredileni yapacağına dair bir zannı olmalıdır.332

Eş'arî ekolünün önemli temsilcilerinden Bâkıllânî de fiilleri sem'î bir bildirim olmadan akılla bilinenler, sadece sem'î olarak bilinenler ve hem akılla hem de sem'î olarak bilinenler şeklinde üçe ayırmaktadır. Alemin hudûsu, Allah'ın birliği ve Hz. Peygamber’in nübüvveti gibi meselelerin akılla idrak edilebileceğini ifade eder. Akılla idrak edilemeyip ancak sem'î bildirim yoluyla bilinenler ise mükellefin hasen, kabih, helal, haram, vacip fiilleridir. Mükelleflerin fiilleri                                                                                                                

329 Basrî, el-Mu’temed, c. I, s. 177. 330 Basrî, el-Mu’temed, c. I, s. 177, 178.   331 Basrî, el-Mu’temed, c. I, s. 178, 179. 332 Basrî, el-Mu’temed, c. I, s. 178,179.

şer'î hükümlerdir ve teklife konu olan fiiller sadece bu kısımdır.333 Hem akılla hem de sem'î olarak bilinenler ise rü'yetullahı bilmek, günahkarların bağışlanacağını bilmek gibi meselelerdir.334 Bâkıllânî aklın idrak edebileceği bilgilerin var olduğunu; ancak fiillere dair hükümler veremediğini bu tasnifle de ifade etmiş olmaktadır. Bâkıllânî emrin hasen vasfında olması, fayda sağlaması ve sevabı hak ettirmesi gibi özellikleri haiz olmasını batıl olarak kabul eder.335 Ona göre Allah’ın emrettiği fiiller hasen, yasakladıkları ise kabihtir. Hasen ve kabih vasıfları fiilin kendinde olan vasıflar olmayıp, Allah'ın hükmetmesi sebebiyle mevcut olan vasıflardır.336

Hanefî usûl alimi Serahsî'ye göre mutlak emir, emredilen fiilin şer'an hasen olduğunu ifade etmektedir. Ona göre akıl, bir fiili vacip kılamayacağı için mutlak emrin hasen vasfı aklen sabit olmaz. Kabih şer'an fiili yapmamanın vacip olması, hasen de şer'an fiili yapmanın vacip olmasıdır. Hüsün ve kubuh vasıfları emredilen fiilin kendisinden dolayı sabit olmaz, bu vasıfları sabit kılan şer'î bildirimdir.337 Hanefî usûlcüler emredilen ve nehyedilen fiili hasen ve kabih olmaları açısından lizatihi ve ligayrihi şeklinde tasnif etmişlerdir. Hasen fiiller hasen li ma'nâ fî nefsihi (kendindeki manadan dolayı hasen) ve hasen li ma'nâ gayrihi (kendisi dışında bir manadan dolayı hasen) şeklinde ikiye ayrılmaktadır.338