• Sonuç bulunamadı

3. TABERÎ TARİHİNDEKİ TÜRKLERLE İLGİLİ RİVAYETLERİN

3.3. Emevîler Dönemi

Taberî’de Emevîler döneminde Türklerle ilgili çok geniş rivayetlere rastlamak mümkündür. Ayrıca aynı konuyla alakalı farklı rivayetleri içerdiği için araştırmacılara açılım sağlamaktadır. Rivayetlerde Türklerle ilgili ayrıntı denebilecek çeşitte bilgilere rastlamak mümkündür. Türklerle mücadelenin hat safhaya çıktığı yıllarda bir savaş veya bir olay sayfalarca anlatılmıştır. Bu da araştırmacıların bilgi talebini fazlasıyla tatmin etmektedir.

Hz. Hasan’ın Muâviye lehine hilafetten çekilmesi üzerine İslâm tarihînde Emevîler dönemi (41-132/661-750) diye adlandırılan dönem başlamıştır. İç mücadeleler sebebiyle kimi fethedilen yerler elden çıkmıştı. Bunun için Muâviye bilinçli hareket ederek daha önce bu yörelerde görev yapmış kimseleri atadı; böylelikle elden çıkan yerlerin yöreyi tanıyan komutanlar tarafından tekrar elde edilmesi sağlacaktı. Kısa bir süre içinde bu sağlandı ve tekrar fetih hareketlerine başlandı. Horasan bölgesinin uzak olması ve Irak’tan Horasan’daki orduları sevk ve idare etmenin güçleşmesi sebebiyle Merv’de Horasan valiliği oluşturuldu. Böylece Türk yurtları üzerine yapılan seferler düzenlilik kazanacaktı. Bundan sonra Mâverâünnehir’de dengeler Emevîlerden yana değişti. Mâverâünnehir’in Buhâra gibi büyük kentleri haraca bağlandı. Hatta Ziyâd b. Ebîh Irak bölgesindeki isyanları kullanmak amacıyla Buhâra’dan iki bin okçu getirtmiş ve Basra’ya yerleştirmiştir. Ziyâd b. Ebîh’den sonra yerine geçen oğlu da babasının fetih siyasetini devam ettirmiştir. Fakat

Muâviye’nin yerine geçen oğlu Yezîd’in ansızın ölmesiyle yerine Muâviye b. Yezîd geçmiştir. Kısa bir süre başta kalarak hilafeti şûrâya devretmesi üzerine ülkede karışıklıklar çıkmıştır.

Mervan b. Hakem yeniden dağılan birliği oluşturmaya çalıştıysa da bunu başaramamıştır. Yerine geçen Abdülmelik hem güçlü rakibi Abdullah b. Zübeyr’i devre dışı bırakmayı başarmış hem de Abdullah b. Zübeyr’e bağlı Horasan valisi Abdullah b. Hâzim’i öldürtmüştür. Böylelikle ülkede birlik tekrar sağlanmıştır. Her nekadar Abdullah b. Hâzim’in oğlu isyan etse ve isyanı bastırılmada zorlanılsa da bir müddet sonra bu sorun çözülmüştür. Abdülmelik’in vefatıyla yerine oğlu Velîd geçmiştir. Velîd dönemi her alanda Emevîlerin en parlak dönemidir. İşte bu zamana kadarki dönemi Türk-Arap ilişkileri açısından ele alacak olursak bu dönemi mücadele safhası olarak adlandırabiliriz. Çünkü bu döneme kadar elde edilen topraklar bir iç karışıklık sebebiyle veya güçsüz bir valinin oraya atanmasıyla kolayca elden çıkmıştır. Fethedilen hiçbir yer kalıcı olmamıştır. Fakat Velîd döneminde dönemin Irak valisi Haccac tarafından Horasan’a atanan Kuteybe b. Müslim’le beraber Türk yurtlarında hâkimiyet dönemi başlamıştır. İşte bu dönemde Beykent, Buhâra, Talekan, Semerkand gibi Mâverâünnehir bölgesinin büyük şehirleri fethedilmiştir. Böylece müslümanlar İpek yolunun önemli kavşak noktalarından belki de en önemlilerine sahip oldular. Kuteybe b. Müslim diğer valiler gibi geçici hakimiyet hayalleri değil Mâverâünnehir’de kalıcı olarak kalmak istiyordu. Ayrıca fethettiği yerlere İslâm’ın sadece askerî anlanda değil gönüllere de hakim olmasını istiyordu. Bu yüzden o bu bölgelere mescitler inşa ettirdi. Fethedilen şehirlere müslüman Araplar yerleştirerek halkın İslâm’ı öğrenmesini sağladı. Ne var ki Kuteybe’nin bu çabaları çok fazla karşılık bulmadı. Çünkü Emevî politikası gereği yeni müslüman olanlardan cizye ve harac alınmaya devam ediyordu. Bu da özelde Emevîleri genelde ise tüm müslümanları sevimsiz kılıyordu. Emevîler dönemi boyunca Mâverâünnehir bölgesinde İslâmlaşmanın ferdi boyuttan toplumsal boyuta geçememesinin en önemli sebeplerinden birisi budur.

Velîd b. Abdülmelik’in vefat etmesiyle yerine geçen Süleyman b. Abdülmelik Irak valisini hiç sevmiyordu. Bu yüzden başa geçer geçmez Haccac’ı görevden aldı. Destekçisi Haccac’ın görevden alınmasıyla sıranın kendine de geldiğini düşünen Kuteybe isyan etti. Fakat isyanı bir netice vermiyerek kısa zaman içinde öldürüldü.

Kuteybe’nin yerine atanan valiler Kuteybe kadar kudretli olamadılar. Kuteybe’nin elde etmiş olduğu başarılar geri kaybedilmişti. Bu nedenle tarihçilerin birçoğu Süleyman b. Abdülmelik’in Kuteybe’yi görevden almasını bir hata olarak değerlendirirler. Süleyman b.

Abdülmelik’ten sonra başa geçen Halife Ömer b. Abdülazîz karakteri gereği Emevî politikalarından hoşuna gitmeyenleri kaldırdı. Müslüman olanlardan cizye ve harac alınmayacağını ilan etti. Ömer b. Abdülazîz İslâm’ın ülkeler fethetmekle değil gönüller fethetmekle yayılacağını düşündüğü için halifeliği döneminde bu yapısından da taviz vermedi. İslâm’ı tebliğ etmeleri için görevliler tayin etti. Ne var ki Ömer b. Abdülazîz’in bu özgürlükçü tavrı daha sonra Emevîler’in sonunu getirecek olan Abbâsî muhalefetinin oluşturulmasına da imkan tanıdı. Ömer b. Abdülazîz’in vefatından sonra başa geçen Yezîd b. Abdülmelik döneminde Horasan’a atanan valiler her ne kadar mücadele verseler de pek bir sonuç alamamışlardır. Bunda en önemli etken Türgiş Hakanlığının güçlenerek Mâverâünnehire karşı düzenli bir şekilde saldırıya geçmeleridir. Türgiş Hakanlığının parçalanması sonucu müslümanlar rahat bir nefes almıştır.

Hişâm b. Abdülmelik dönemi Emevî devletinin yeniden derlenip toparlandığı bir devredir. Hişâm Horasan’da bulunan muharip sınıf arasında cereyan eden kabile kavgalarına hiç mahal vermeyecek şekilde görevlendirmeler yapmıştır. Kabileler arası ayrımı gözeten valileri hemen görevden alarak yerine bir diğerini atamıştır. Ama Hişâm’ın bölgeye Nasr b. Seyyâr’ı atayıncaya kadar kaybedilen üstünlük geri sağlanamamıştır. Nasr b. Seyyâr genç yaştan beri bu bölgelerde savaşan ve bu bölgeyi çok iyi tanıyan bir komutandı. Ayrıca Nasr b . Seyyâr bazı haksız uygulamaları kaldırması onu Türkler tarafından sevilen bir vali yaptı. Fakat ne varki Emevîlerin halka karşı bu gülen yüzü Horasan merkezli içten içe büyüyen Abbasî ihtilalini durdurmayı başaramadı.

Bölgede uygulanan ırkçı politikalar İslâm’ın evrenselliğine gölge düşürmüş ve bölge insanının İslâm dinini Arapların dini olarak algılamasına sebep olmuştur. Bu da bölgenin İslâmlaşmasının gecikmesine sebep olmuştur.384

Mâverâünnehir’de siyasî birliğin olmaması Emevîlere yaramış ve İslâm orduları bu bölgelere başarılı seferler düzenlemişlerdir. Her ne kadar Türgiş Hakanlığı en parlak devrini yaşasa da Mâverâünnehir’deki hâkimiyeti kendi lehlerine çevirememişlerdir. Ayrıca Emevîler döneminde fethedilen ve birer İslâm şehri olan bu şehirler bu gün de birer İslâm merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Emevîler döneminde Hazarlarla ilişkiler savaştan öteye gitmemiştir. Çünkü Bizans İslâm ordularının kendi üzerine gelmesini engellemek ve yeni bir cephe açmak için Hazarlarla anlaşarak İslâm ordularına karşı durmuştur. Hazarlarla İslâm ordularına çok iyi

384 Fikret Karapınar, Ebû Bekr el-Gülâbâdî’nin Maâni’l-Ahbâr Adlı Eserinin İlk 80 Varağının Tahkîk ve

bir mukavemet göstermişlerdir. Tâberî’de Emevîler dönemiyle alakalı olarak Hazarlar ilgili şu üç valinin ismini görmekteyiz ve Hazarlarla ilgili rivâyetler bu üç komutan etrafında dönmektedir. Bunlar Mesleme b. Abdülmelik, Cerrah b. Abdullah, Mervan b. Muhammed’dir. Hazarlarla ilişkilerin hız kazanması sadece şu halifeler dönemlerinde daha çok dikkat çekmektedir. Velîd b. Abdülmelik, Ömer b. Abdülazîz, Yezîd b. Abdülmelik ve Hişâm b. Abdülmelik dönemleri Hazarlarla yoğun bir ilişki görülmektedir.

Taberî’deki rivayetleri incelerken karşımıza çıkan en büyük sorun bazı şehir ve kişi isimlerinde görülen farklılıklardır. Bunlardan hangisinin esas alınması konusu bazı zorluklara sebep olmuştur. Fakat Taberî’de bulunan bu tip farklılıklar Taberî’nin içine düştüğü tezatı değil ona ulaşan rivayetteki farklılıkları göstermektedir. Farklı söylenişlere tabi isimlere baktığımız zaman genel itibariyle Türkçe yahut Farsça olduğunu görürüz. Farklılıklarda bu yabancı kelimelerin Arapça’daki telaffuzundan ve ravilerin deyiş farkından kaynaklandığı kanaatindeyiz.

3.4. Taberî Tarihindeki Türklerle İlgili Rivâyetlerin Belâzüri’nin