• Sonuç bulunamadı

Emek Faktörünün İstihdam Açısından Etkinliği

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ SORUNUNUN BİR BİLEŞENİ OLARAK KADIN EMEĞİNİN ETKİNLİK SORUNU

2.1 Emek Faktörünün Etkinlik Sorunu ve Belirleyicileri

2.1.3 Emek Faktörünün İstihdam Açısından Etkinliği

Emek faktörünün eksik istihdamı, bir ekonomide sahip olunan üretim faktörlerinin tam istihdam amacının gerçekleştirilememesi doğrultusunda milli gelir açığının en önemli nedeni olmakta, ayrıca emek gücünün etkinliği açısından önemli olan verimlilik sorunu da bir diğer belirleyici olmaktadır. Potansiyel ile gerçekleşen milli gelir düzeyi arasında ortaya çıkan boşluk ise kişi başına düşen geliri etkilemektedir. Ayrıca eksik istihdamın sonucu olarak kamu harcamaları artarak makroekonomik bazı olumsuz sonuçlara da neden olmaktadır. Emek faktörünün eksik istihdamı sorunu ise emek arzı ve emek talebi tarafından belirlenmekle birlikte özellikle emek talebinin etkisinin bu sorunun ortaya çıkmasında çoğu zaman daha fazla etkili olduğu bilinmektedir.

Emek talebi, verimlilik veya daha doğru bir ifadeyle marjinal üretimin bir fonksiyonudur. Kâr maksimizasyonu ilkesine göre faaliyette bulunan işletme, marjinal maliyetin marjinal gelire eşit olduğu üretim düzeyinde karını maksimize etmektedir. Yani işletme, marjinal maliyetler, marjinal gelire eşit oluncaya kadar üretimi arttırır. İşletme istihdam etmek istediği emek miktarını, emeğin marjinal ürününe eşit olan reel ücret düzeyine göre belirleyecektir. Diğer yandan emek talebi değişimi açısından kısa dönem ve uzun dönem arasında farklılık da ortaya çıkmaktadır. Uzun dönemde emek talebi ücretlerdeki düşüşe karşı daha duyarlı olmaktadır. Bunun nedeni uzun dönemde talep eğrisinin esnekliği kısa döneme göre daha fazla olduğu için ücretlerdeki bir azalma daha fazla emek talebine yol açmaktadır.

Neoklasik yaklaşıma göre reel ücretlerin azalması ve sermayenin göreli maliyetlerinin artması durumunda emek talebinin yükselmesi gerekmektedir. Ayrıca

karşılaştırmalı üstünlüğün emek yoğun sektörlerde olduğu düşünülen gelişmekte olan ülkelerde, ekonominin dışa açılması ile emek talebinin ve üretimin emek yoğunluğunun artması beklenmektedir.

Geleneksel yaklaşımda bu durum “Heckscher-Ohlin” Kuramı ile açıklanmaktadır.

“Heckscher-Ohlin” Teorisine göre, dış ticarette liberalleşme ile birlikte emek yoğun sektörlerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip gelişmekte olan ülkelerde istihdamın artması gerekmektedir. 1980’lerde uygulanan genel olarak dünya ekonomilerinde ihracata dayalı büyüme stratejisi kapsamında var olan sanayi kapasitesi, reel ücretlerde azalma, büyük miktarlarda ihracat teşvikleri ve devalüasyonlar sayesinde uluslararası pazara yöneltilmiştir.

Dış ticaretin serbestleşmesi sonucunda işverenler artan rekabetin yarattığı baskıyı ücretleri düşürerek dengelemiştir (Aydın, 2009: 165).

Bunun sonucunda yeni sanayileşmekte olan ülkelerden yapılan ucuz işgücüne dayalı malların ticareti, gelişmiş ülkelerde vasıfsız işçilerin ortaya çıkmasına yol açarken, bu ticaret türü AB ülkelerinde işsizliğe, ABD’de ise gelir eşitsizliğine yol açmaktadır. ABD’de ücretlerin esnek olması ve işgücünün mobilitesi bu sonuca yol açmaktadır (Fedstein, 1999’dan aktaran İzgi 2010: 159).

Gelişmekte olan ülkeler emek zenginidir. Bu yüzden, serbest ticaretin daha yüksek ücretlere yol açması beklenir. Ancak, bu ülkeler içerisinde en az vasıflı iş gücünün en yoksul kaldığı görülmüştür. En az vasıflı iş gücü ticarete konu olan malların üretiminde en yoğun kullanılan faktördür. Örneğin, ilköğretim mezunu işçilerin ücretleri, ticaretin serbestleşmesiyle yükselirken, okur-yazar olmayan işçilerin ücretleri ise düşmektedir (Winters, 2000: 6).

Gelişmekte olan ülkelerde, uluslararası ticaret ve yoksulluk arasındaki bağ emek piyasası aracılığıyla olur. Eğer bir ülkenin uluslararası ticarete açılması daha çok emek yoğun mallar ihraç etmesine yol açıyorsa, bu ülkedeki yerli üretim sermaye ve vasıflı emek yoğun mal üretimini azaltır, bu malların üretimini ithalatla ikame eder. Eğer yoksul insanlar emek piyasasının büyük bir bölümünü oluşturuyorsa, ülkenin ticarete açılmasıyla artan talep yoksulluğun azalmasına yol açar. Fakat bu etkinin ne kadar büyük olduğu emek piyasasının nasıl çalıştığına bağlı olmaktadır (Winters, 2000: 26).

Diğer yandan mikroekonomik çalışmaların çoğunda teknoloji ile istihdam arasında pozitif bir ilişki bulunmasına rağmen sektörel düzeyde bunu genelleştirmek doğru değildir.

Burada özellikle ürün yeniliği ve süreç yeniliği arasındaki ayrım farklı sonuçlar ortaya koyabilmektedir. Örneğin emek-dostu büyüyen sektörlerde yeni bir ürün istihdam için olumlu olurken, özellikle manufaktür sektörlerinde emek-tasarrufu biçimindeki bir süreç yeniliği ise olumsuz olabilmektedir (Vivarelli, 2007: 14). Burada teknoloji ile emek arasındaki ikame ve tamamlayıcı etkiler ürün yeniliği ve süreç yeniliğine göre değişmektedir (Tablo 2.3).

Tablo 2.3 : Ürün ve Süreç Yeniliğinin İstihdam Üzerindeki Etkileri İkame Etkisi (Yerinden Çıkarma

girdi gerektirir. Yeni ürün toplam talebi artırır.

Süreç

Kaynak: Harrison et al 2008’dan aktaran Dachs and Peters, 2011: 3

Üretim sürecinde ortaya çıkan bir yenilik veya yeni ürünün geliştirilmesi emek ile teknoloji arasında ikame etkisine neden olarak istihdamı olumsuz etkilerken, toplam talebi artırıcı etkileri nedeniyle ise istihdamı olumlu etkilemektedir. Bu ilişki düzeyi kadın emeği için düşünülürse,ikame etkisinin olumsuz etkileri esnek çalışma yöntemleri ile birlikte azaltılabilme olanaklarına sahip olurken, talep artışının ise cinsiyete bağlı gelir açığının azalması sonucu daha etkili olması beklenir.

Ürün yenilikleri daha çok talebi etkilerken, süreç yenilikleri maliyet yapısını ve böylece arzı etkilemektedir. Ürün yeniliği, talep fonksiyonunun kaymasına yol açarak denge üretim miktarını arttırır. Bu nedenle, sektör düzeyinde ürün yeniliği işgücü talebini arttırabilmektedir.

Ekonomi düzeyindeki etkisi bütün sektörler arasındaki etkileşime ve ekonominin yenilikten önce tam istihdam düzeyinde olup olmadığına bağlıdır. Süreç yeniliklerinin istihdam etkilerini ise, üç farklı düzeyde incelemek mümkündür. Bunlar; işletme, sektör ve ekonomi düzeyidir. İşletme düzeyinde, süreç yeniliği girdilerden tasarruf ettiği için, birim

üretim maliyetini düşürür. Süreç yeniliğinin ilk etkisi işgücünden tasarruf edilmesi olacaktır.

İşgücü talebindeki düşme, teknolojik değişmenin hızı ve yönü, girdiler arasındaki ikame esnekliği gibi çeşitli etkenlere bağlıdır (Kelleci, 2003: 26). Sonuç olarak emek faktörünün istihdam açısından etkin kullanılması teknolojik gelişmeler, dış ticaretin açıklık düzeyi, emeğin beşeri sermaye yapısı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişmektedir.