• Sonuç bulunamadı

a) Hükümetlerin amaçları (Nihai politik birliğe olan benzer bakış ve ekonomik birliğin nihai yapısı)

b) Birliğin gücü 3) Süreç Koşulları

a) Karar alma yapısı (Süreç boyunca karşılaşılan sorunların çözümünde ortak karar mekanizmasının gelişmişliği)

b) Eylem oranındaki değişim (Bölge içindeki etkileşim oranında genel bir artış sağlanması)

c) Hükümetlerin adaptasyonu (Ulusal düzeydeki karar alıcıların iç yapılarını bölgesel sisteme uygun bir şekilde yeniden düzenlemesi)

Haas’ın entegrasyon sürecinde üzerinde durduğu bir diğer kavram “sadakattir”.

Haas politik toplumu, “özel gruplar ve bireylerin belirli bir zaman ve mekanda merkezi politik kurumlara diğer siyasi otoritelerden daha fazla sadakat gösterdiği durum”

32 Schmitter, Three Neo-functional Hypotheses about International Integration, a.g.e., ss. 164-165

33 Yapıcı, a.g.m, 144

34 Ernst Haas & Philippe Schmitter, Economics and Differential Patterns of Political Integration:

Projections About Unity in Latin America, International Organization, Vol.18, No.4, 1964

35 Haas ve Schmitter’dan alıntı yapan Chadwick F. Alger, Analytical Approaches: Functionalism and Integration, International Social Science Journal, Vol.29, No.1, 1972, s.80

13

olarak tanımlamıştır.36 Haas için toplulukların sadakatinin ulus devlet öğelerinden foksiyonel kurumlara yönelmesi ve tercihlerinin bu kurumlara göre şekillenmesi entegrasyon sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Beklenti ve tercihlerdeki bu yönelim entegrasyona duyulan güveni ve sadakati arttırarak entegrasyonun hükümetin öncelikli politikası haline gelmesine neden olacaktır.

Haas’ın küresel barışın sağlanması için işbirliği ve karşılıklı bağımlılık fikirleri çerçevesinde geliştirdiği neo-fonksiyonalist teori ortaya konduğu ilk yıllarda büyük bir ilgi görmüş olmasına rağmen özellikle Avrupa Birliğine giden süreçte yaşanan durağanlıklar ve uzun bir dönem geçmesine rağmen Haas’ın öngördüğü otomatik siyasallaşmanın gerçekleşmemesi teoriye duyulan güvende büyük bir sarsıntı oluşturmuştur. Tüm bu sebeplerden dolayı Haas teorisini ilerleyen dönemlerde “modası geçmiş” olarak nitelendirmiştir.

3.2. LEON N. LİNDBERG

Neo-fonksiyonalist teoriye önemli katkılar yapmış bir diğer isim Leon Lindberg’dir. Lindberg deentegrasyonu bir süreç olarak ele almış, ancak politik entegrasyona temkinli yaklaşmıştır. Lindberg’e göre entegrasyon süreci “ortaya mutlak bir siyasi entegrasyon hedefi koymadan, sürece katılan devletlerin iç ve dış işlerinde birbirinden bağımsız yürütme tercihlerine bırakarak, ortak karar almaları, karar alma süreçlerini gönüllü olarak ortak organlara devretmeleri ve siyasi aktörlerin beklenti ve yönelimlerini yeni bir merkeze kaydırmalarına ikna olmalarısüreci” olarak tanımlamıştır. 37 Lindberg, bu tanımlamadan yola çıkarak entegrasyon sürecinde aktörlerin gönüllüğüne vurgu yaparak bunun sağlanması için siyasi elitlerin sosyalleşmesinin önemi üzerinde durmuştur. Bürokratların entegrasyon sürecine dahil olarak sürece katılımlarının artması, üye ülkelerin birbirleri ile ilişkilerinin artmasına teşvik edecektir. Elitlerin bu sosyalleşme sürecini Lindberg “engrenage” kavramı ile

36 Haas’dan alıntı yapan Yapıcı, a.g.m, s.146

37 Leon Lindberg’den alıntı yapan Elif Toprak, Neofonksiyonalizmden Yapısalcılığa Entegrasyon

Kavramları Işığında Türkiye-Avrupa Birliği Uyumu, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 7, No:1, 2007, s.73

14

tanımlamıştır. Bu süreç aynı zamanda elitlerin entegrasyona olan güvenini arttırarak, beklenti ve sadakatlerinin yeni merkeze yönelmesini sağlayabilecektir.38

Lindberg politik elitlerin sosyalleşmesi ve devletin entegrasyona yönelik önyargısının ortadan kalkması için kolektif karar verme sisteminin önemi üzerine yoğunlaşmıştır. Lindberg’e göre politik entegrasyon gerçekleşmese bile ortak karar alma mekanizmasının oluşması entegrasyonunun sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesini sağlayacaktır. Entegrasyonu bir süreç olarak değerlendirdiğimizde politik entegrasyon bu süreçte bir çıktıdır. Ancak entegrasyonda sürecin tam olarak kendisi daha önemlidir ki bu sürecin işleyebilmesi ve meşruiyetinin sağlanması kolektif karar verme mekanizması ile gerçekleşecektir. Entegrasyon sürecinde elde edinilen kazançlar ve geleceğe ilişkin olumlu beklentiler kolektif karar vermenin meşruiyetini arttırmaktadır.

Buna göre entegrasyon sürecinin olumlu ilerleyebilmesi için teknik alandaki işbirliğinin politik alanda kurumsallaşmış bir karar verme mekanizması geliştirmesini gerektirecektir.39

Leon Lindberg, elit sosyalleşmesi ve kolektif karar verme mekanizması tam anlamıyla gerçekleşse bile entegrasyonda her zaman spill-over etkisi görüleceğine yönelik teze karşı çıkmaktadır. Scheingold ile birlikte yayınladığı çalışmasında Lindberg, artan bütünleşmenin uyum hızını yavaşlatabileceğini belirtmiştir. Spill-back kavramı ile tanımladığı bu varsayıma göre artan bütünleşme devletlerarasında sorun oluşturan konularında sayısını arttırarak sürecin ilerleyişini olumsuz etkileyebileceği gibi daha önce işbirliği yapılan ve sorunsuz ilerleyen alanlarda da bir ayrışma yaşanmasına sebep olabilir. 40 Böylece Haas’ın savunduğunun aksine işbirliğinde yaşanan artışın entegrasyon sürecinde iki yönlü bir etki oluşturabileceğini ortaya koymuştur.

38 Niemann ve Schmitter, a.g.e , s. 50

39 Sancaktar, a.g.e, s.134

40 Toprak, a.g.m, s.74

15 3.3. JOSEPH NYE

Yumuşak güç ve karşılıklı bağımlılık alanlarındaki çalışmaları ile ön plana çıkan Amerikalı teorisyen Joseph Nye 1971’de yayınladığı “Peace in Parts: Integration and Conflict in Regional Organization” eseri ile neo-fonksiyonalist teoriye de önemli katkılarda bulunmuştur. Nye, kendinden önceki neo-fonksiyonalist teorisyenlerin aksine çalışmalarını Avrupa merkezli değil özellikle Latin Amerika ve Afrika’da ki entegrasyon deneyimlerini temel alarak hazırlamıştır. Böylece teorinin Avrupa dışında da başarılı olup olmadığını ve eksikliklerini daha iyi analiz etme yoluna gitmiştir.

Çalışmalarında öncelikle Haas’ın ortaya koyduğu otomatik siyasallaşma kavramının bağımlı bir değişken olarak Avrupa merkezli bir düşünce ürünü olduğunu ve genellenemeyeceğini savunmuştur. Bunun yerine ekonomik birliğin sağlanmasına yönelik politikalarda kolektif karar vermenin önemini vurgulamıştır. İkinci olarak Nye da entegrasyon sürecinde teknokratların ve elitlerin önemine vurgu yapmıştır.

Entegrasyonalist teknokratların ve benzer amaçları olan çeşitli çıkar gruplarının ekonomik bir organizasyon kurulması için hükümetleri ikna edeceğini ve sürecin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesinde bütünleştirici bir rol oynayacağını savunmaktadır.

Nye entegrasyon süreci üzerine yaptığı çalışmalar ile “süreç mekanizması” ve

“bütünleşme potansiyeli” kavramlarını ortaya koyarak dünyanın herhangi bir bölgesinde deneyimlenen entegrasyon girişiminin analizlerinde kullanılabilecek ampirik bir çerçeve oluşturmuştur.41

Nye’a göre entegrasyon süreci yedi bölüme (süreç mekanizması) dayanmaktadır:42