• Sonuç bulunamadı

EHLIBEYT’IN YÖNTEMINDE ISTISNAÎ DURUM

Belgede Türkiye Caferileri Sitesi (sayfa 192-198)

Hz. Peygamber’in Ehlibeyti, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, zulüm ve mahrumiyet içerisinde bir hayat sürdüler; gö-revlerini zor şartlar altında takiyye yaparak yerine getirdiler.

Ancak Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (a.s) dönemlerinde kısa süreli de olsa istisnai bir durum yaşandı.

Özgürce ve takiyye başvurmak zorunda kalmadan kendileri-ni ifade etme imkânı buldular.

Hz. Ali (a.s)

Müminlerin Emîri Hz. Ali (a.s) Hz. Peygamber’in yetiştirdiği en kâmil örnektir.

Hz. Ali, çocukluğunda Hz. Peygamber’in yanına gelmiş, onun eğitiminden geçmiş, vefatına dek de bir gölge gibi Peygamber Efendimizi takip etmiştir; mumun ışığı etrafında dönen bir kelebek gibi Efendimiz’in yanından ayrılmamıştır. Nitekim Hz. Peygamber, son nefesini Hz. Ali’nin kucağında vermiştir.

Hz. Ali evrensel bir şahsiyetti. Hz. Ali hakkında konuşulduğu kadar tarihte başka hiçbir insan hakkında konuşulmamıştır.

Şiî ve Sünnî âlim ve yazarlar, bunun yanı sıra gayrimüslim araştırmacılar Hz. Ali hakkında sayısı binleri aşan kitap ve makale kaleme almışlardır.

192 Temel Dinî Bilgiler / c. 2

Dost ve düşmanın bugüne değin Hz. Ali hakkında yaptığı araştırmalar ve tartışmalarda, hiç kimse onun imanının zayıf olduğunu gösterecek veya onu cesaret, iffet, marifet, adalet gibi güzel ahlâka ait sıfatlar açısından eleştirecek herhangi bir hususa rastlamamıştır. Çünkü Hz. Ali fazilet ve kemal dışın-da bir şey bilmiyor, kemal ve fazilet dışındışın-da bir şeyi de kendi-sinde barındırmıyordu.

Hz. Ali, tarihin de tanıklık ettiği üzere, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların liderliğini üstlenmiş yö-neticiler arasında Peygamber Efendimiz’in yaşam tarzını benimsemiş ve kendisine düstur edinmiş tek yöneticidir. O, Hz. Peygamber’in uygulamaları dışına asla çıkmamış, İslâm ahkâmını, en ufak bir müdahalede ve tasarrufta bulunmadan tıpkı Hz. Peygamber’in uyguladığı biçimde uygulamıştır.

İkinci Halife’nin ölümünden sonra onun isteğiyle yeni halife-yi seçmek için toplanan altı kişilik şurada Hz. Ali ve Osman’ın hilafeti konusu enine boyuna tartışıldıktan sonra hilafet “bi-rinci ve ikinci halifenin uygulamalarını örnek almak” şartıyla kendisine teklif edildiğinde Hz. Ali “Ben bir adım dahi ilmi-min dışına çıkmam.” demişti. Bunun üzerine hilafet aynı şart ileri sürülerek Osman’a teklif edildi ve o bu şartı kabul ederek halife oldu. Gerçi halife olduktan sonra kendine özgü bir uy-gulama başlattı…

Hz. Ali, hak yolda canını feda etti, fedakârlıklar yaptı; öyle ki sahabe arasında rakipsizdi. İslâm uğruna kendi canından vazgeçen Hz. Ali olmasaydı kâfirler ve müşrikler hicret gece-sinde veya daha sonra meydana gelen Bedir, Uhud, Hendek, Hayber ve Huneyn savaşlarından birinde nübüvvet nurunu söndürür, hak sancağını alaşağı ederlerdi; bu, inkâr edilemez bir gerçektir.

Hz. Ali, toplum içine çıktığı ilk günden itibaren sadece tek bir yaşam sürdü. Hz. Peygamber’in hayatında ve vefatından

sonra, hatta azametli hilafet döneminde bir fakir gibi yaşadı;

yeme, içme, giyinme ve barınma açısından en düşkün insanla arasında herhangi bir ayrıcalık yoktu. Şöyle buyurur:

“Bir toplumu yöneten yönetici, toplumun yoksul ve muh-taçlarına teselli kaynağı olacak bir yaşam sürmelidir; on-ların içindeki özlemi ve iç burukluğunu alevlendirmeme-lidir.”

Hz. Ali geçinmek için çalışıyordu. Çiftçiliğe ilgisi vardı, ağaç diker, kuyu kazardı. Ancak bu işlerden elde ettiğini veya sa-vaşlardan payına düşen yüklü ganimeti fakirlere dağıtır, ba-yındır hale getirdiği arazileri vakfeder ya da satıp parasını muhtaçlara verirdi. Hilafeti zamanında bir yıllık vakıf gelir-lerinin kendisine getirilince gelirin fakirler için harcanması-nı emretti. O yılki vakıf gelirinin toplamı yirmi dört bin altın dinardı.

Hz. Ali katıldığı bütün savaşlarda karşısına çıkan bütün düş-man savaşçılarını yenilgiye uğrattı. “Bütün Araplar karşımda du-rup benimle savaşacak olsa ne kaçarım ne de korkarım!” buyururdu.

Kahramanlık destanlarını anlatan kitaplarda bir eşine rastla-yamayacağımız kadar yiğit bir insan olan Hz. Ali bir o kadar da müşfik, merhametli, iyiliksever ve cömertti. Savaşlarda dınları, çocukları ve güçsüzleri öldürmez veya esir almaz, ka-çanların da peşine düşmezdi. Sıffin Savaşı’nda Muâviye’nin askerleri öne geçip Fırat’ı muhasara altına aldılar ve Ali Efen-dimizin askerlerinin suya ulaşmasını engellediler. Hz. Ali kanlı bir savaş sonunda Fırat kıyısına ulaştığında düşman as-kerlerinin suyu kullanmalarına izin verilmesini emretti.

Halife iken kapıcısı yoktu, isteyen herkes kendisiyle görüşe-bilirdi. Korumasız tek başına yürür, çarşıda, sokakta gezinir, insanlara takvalı olmayı salık verir, onları birbirlerine kötü-lük etmekten ı alıkoyardı. Şefkatle ve alçakgönüllükötü-lükle

çare-194 Temel Dinî Bilgiler / c. 2

sizlere ve kimsesiz kadınlara yardım eder, sahipsiz yetimleri kendi evinde barındırır, ihtiyaçlarını bizzat karşılar ve eğitim-leriyle ilgilenirdi.

Hz. Ali ilme çok değer verirdi. İlmin yayılmasını önemser, şöyle buyurdu: “Cahillik gibi bir dert yoktur.” Kanlı Cemel Sa-vaşı’nda askerlerini sıraya koyarken yanına biri geldi ve ona tevhidin anlamını sordu. Orada bulunanlar adamı azarlayıp sorusunun yersiz olduğunu söylediler. Hz. Ali, soru soranı kalabalığın içinden çıkararak, “Biz bu hakikatleri ihya etmek için savaşıyoruz.” buyurdu ve adamı yanına alıp bir yandan asker-leri sıraya koyarken bir yandan da sorusunu cevapladı.

Hz. Ali’nin ilahî tahammül gücünü gösteren benzeri bir olay Sıffin Savaşı’nda da yaşanmıştır. İki ordu iki taşkın deniz mi-sali karşılaştıklarında, Ali Efendimiz bir askerinden içmek için su istedi. Asker ahşap tasını çıkarıp suyla doldurdu ve Efendimize sundu. Hz. Ali ağzına yaklaştırdığında tasın çat-lak olduğunu gördü ve “Böyle bir tastan su içmek mekruh-tur” buyurdu. Asker, ok yağmuru ve kılıç darbeleri altında böyle bir ayrıntıya dikkat edilemeyeceğini söyleyince Hz. Ali özetle şöyle buyurdu: “Biz, bu gibi kuralları uygulamak için sa-vaşıyoruz. Kuralların büyüğü küçüğü olmaz.” Sonra avuçlarını birleştirip askerden tastaki suyu avucuna dökmesini istedi ve suyu öyle içti.

Hz. Ali, Hz. Peygamber’den (s.a.a) sonra ilmî hakikatleri felsefî bir düşünce tarzıyla, yani özgür çıkarımlarla dile getiren, ilmî terimler vazeden tek insandır. O, Kur’ân-ı Kerim’i hatalı oku-malardan ve tahriften korumak için Arapça dilbilgisi kuralları-nı (nahv ilmini) geliştirmiş ve sistemli bir hale getirmiştir.

Hz. Ali’nin konuşmalarında, mektuplarda ve diğer beyanla-rında karşılaştığımız ilmî hakikatler, ilahî marifet, ahlakî, sos-yal ve siyasî meseleler, hatta matematik bilgisi insanı hayrete düşürmektedir.

Sıddıka-i Kübra Hz. Fâtıma (s.a)

Hz. Fatıma, Peygamber Efendimizin göz nuru ve tek kızıydı.

Sahip olduğu marifet, iman, takva, güzel ahlak sayesinde Hz.

Peygamber’in mübarek kalbini sevgisiyle doldurmuştu.

Hz. Fatıma, marifeti, zühdü ve ibadetleri sayesinde babasın-dan “Dünya Kadınlarının Efendisi” (Seyyidetü Nisai’l-Âle-min) lakabını almıştı. Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:

“Fatıma’nın rızası benim rızam, benim rızam da Allah’ın rı-zasıdır. Fatıma’nın öfkesi benim öfkem, benim öfkem de Al-lah’ın öfkesidir.”

Hz. Fatıma, bisetin altıncı yılında dünyaya geldi. Annesi ilk Müslüman kadın Hz. Hatice’dir. Hicretin ikinci yılında Mü-minlerin Emîri Hz. Ali ile evlendi. Hz. Peygamber’in vefatın-dan üç buçuk ay sonra vefat etti.

Hayatı boyunca Allah rızasını kendi rızasına tercih etti. Evin-de çocuklarının eğitimiyle meşgul oldu. Ev işlerini hizmet-çisiyle paylaşıyordu: Bir gün ev işleriyle kendisi ilgileniyor, ertesi gün hizmetçisine devrediyor, Müslüman kadınların sorunları ilgileniyor, sorularını cevaplıyordu. Geri kalan za-manında ibadetle meşgul oluyordu. Kendine ait mallardan, özellikle Fedek’ten (Hayber yakınlarındaki birkaç köyden oluşan arazi) elde ettiği gelirden ihtiyacını karşılayacak kada-rını alıyor, gerisini Allah yolunda harcıyordu. Kimi zaman ye-mekten kendi payına düşeni fakirlere verir, kendisi aç kalırdı.

Mescid-i Nebi’de sahabeye hitaben yaptığı konuşma, Birinci Halife’yle Fedek’e el konulması hakkında yaptığı konuşmada ileri sürdüğü deliller ve kendisinden nakledilen diğer rivayet-ler, Hz. Fatıma’nın yüce makamının, yiğitliğinin ve doğrulu-ğunun göstergesidir.

196 Temel Dinî Bilgiler / c. 2

Hz. Fatıma, Peygamber Efendimizin biricik kızı, Müminlerin Emîri Hz. Ali’nin değerli eşi ve Hidayet İmamları’ndan on birinin kıymetli annesidir. Hz. Peygamber’in soyu Hz. Fatı-ma’dan devam etmiştir.

Hz. Fatıma, Kur’ân-ı Kerim’in açık nassıyla ismet sıfatına sa-hiptir, masumdur.

Yedinci Dersin Soruları

1- Halife Ömer’in ölümünden sonra halife seçmek için topla-nan altı kişilik şura ile ilgili olayı anlatınız.

2- Hz. Ali’nin hayat tarzı hakkında bilgi veriniz.

3- Hz. Ali’nin yönetim şekliyle ilgili bilgi veriniz.

4- Hz. Ali’nin dinî kurallara verdiği önemle ilgili bir rivayet anlatınız.

5- Hz. Fatıma kaç yılında doğmuştur?

Sekizinci Ders

�MAM HASAN VE �MAM

Belgede Türkiye Caferileri Sitesi (sayfa 192-198)