• Sonuç bulunamadı

Osmanlı’da yönetilenler askeri ve reaya olarak ikiye ayrılıyordu. İki grup arasındaki temel fark, askerilerin vergiden muaf tutulmasıydı. Askeri sınıfı ise yetişme tarzları açısından

ehl-i şer ve ehl-i örf olarak iki farklı gruba ayrılıyordu. Ehl-i şer, Müslüman gelenekleriyle

yetişip medrese eğitimi aldıktan sonra kaza, eğitim ve din alanlarında görevlendirilen ulema sınıfıdır. Ehl-i örf ise devşirme (kul) kökenli olup, Enderun ve Acemi Oğlanları Mektebi’nde eğitim görüp, sipahilikten, sadrazamlığa kadar yükselebilen yönetici sınıfından kimseler için kullanılan bir tabirdi.113 Beylerbeyi, sancakbeyi, yeniçeri, sipahi, muhassıl, vb. askeriler,

zaman zaman haksız yere reayadan vergi alabiliyor, görevini kötüye kullanabiliyordu. Osmanlı’nın teşkilat yapısında dönüm noktası olan 1590’lardan sonra bu kişiler artmış ve durdurulması daha zorlaşmıştır. İncelenen belgeler de de askeri sınıfın reayaya maddi manevi zarar verdiği görülmüştür.

Yusuf, İshaklı Ahmed ve Şeyh Bekir adındaki eşkıyalar, kendilerine bağlı kimseler ile

serçeşme unvanıyla gelip Silifke’yi kuşattı, reayaya saldırdı ve mallarını yağmaladı. Reaya bu

durumu divan-ı hümayuna şikâyet etti ve İçil sancağı mutasarrıfı Seyyid Ahmed Paşa bu eşkıyaların üzerine tayin edildi. İçil mutasarrıfı Silifke’ye vardığı zaman bu eşkıyalarla birlik oldu. Kendilerine karşı çıkan otuz kişiyi öldürttü. Kendisinin ve kendisine tabi olanların hüsn-

i halini yani padişahın emrine ve şeri hukuka uygun davrandıklarını, kendilerine tabi

olmayanların ise su-i halini yani bu işleri yapanların kendine tabi olmayanların yaptığını divan- ı hümayuna haber verdi. Her kazadan otuz kırk kadar, zorla ve para vermeyerek yiyecek içecek ve on beş yirmi kese akçe topladı. Silifke kadısına gönderilen hükümde konuyu araştırmak üzere divandan kapıcıbaşı gönderildiği, Yusuf, Şeyh Bekir, İshaklı Ahmed ve mutasarrıf Seyyid Ahmed’in kapıcıbaşına teslim edilerek İstanbul’a getirilmesi, Silifke kadısının da ifade vermek üzere yine bu kişilerle birlikte İstanbul’a gelmesi istenmiştir.114

Türgiş Mukataası’nın zabiti Kürt Osman, Karaağaç-ı Güzelhisar kazasına gelerek reayasına “Sizi Sultan Murad Vakfı’nın reayası olarak kaydettim.” diyerek haksız yere ve zorla dokuz buçuk kese akçelerini aldı. Ayrıca yetmiş seksen atlı ile köy köy gezerek karşılıksız reayadan yiyecek içecek aldı. Kimilerini hapsetti ve kimilerine şiddet uyguladı. Mahalli kadı tarafından hak sahiplerinin haklarının tahsili ve Kürt Osman’ın yargılanması için birkaç defa mahkemeye davet edildi. Fakat kendisi mahkemeye çıkmak yerine Receb, Karaca, Şermet, Kethüdaoğlu ve Ramazan adlı eşkıya reisleri ve kendilerine tabi olanlar ve Yörük eşkıyalarıyla

113 Mehmet İpşirli, “Ehl-i örf”, DİA, C. 10, İstanbul 1994, s. 519. 114 Hüküm, 1885. (Fî eva’ili Za sene 112./9-18 Nisan 1701).

27

toplamda üç yüz kadar eşkıya ile Yarar köyüne saldırdı. Dodurga köyünde, Hamid Sancağı mutasarrıfının kethüdasına ve Karaağaç-ı Güzelhisar kadısına saldırdı ve adamlarından üç kişiyi katlettiler. Birçoğu yaralandı. Yedi at, üç eşek ve beş yüz kuruşlarını yağmaladılar. Hamid sancağı mutasarrıfı ve Karaağaç-ı Güzelhisar kazasının iş erleri vs. askerleri, bu kalabalığı dağıtmakla görevlendirildi. Belgede geçmemekle beraber kuvvetle muhtemel adı geçen eşkıyalardan bir kısmı öldürüldü, diğerleri ise kalebend veya sürgün gibi cezalara çarptırıldı.115

Eğriboz’un Gülistan ve Fenar nahiyelerinde martolos başı olan Erkli ve Şarlı Tahir beraberindeki eşkıyalar ile on reayayı yakalayıp zincirleyerek dağa çıkardı ve hepsini burada öldürdü. Hatta kimi reayanın ailesini hapsederek tecavüz ettiler. Kimilerinin de mallarını yağma edip öldürdüler. Eğriboz muhafızı bu kişileri yakalamakla görevlendirildi.116

Gazze sancakbeyi Hasan ve oğlu Ali, Gazze ve Remle’de reayaya sürekli olarak zulüm ediyordu. Reayanın malını haksız yere almış ve iki kişiyi öldürmüşlerdi. Şam valisine gönderilen hükümde bu iki kişinin öldüm cezasına çarptırılması ve kesik başlarının İstanbul’a gönderilmesi istenmişti.117 Şam valisine gönderilen ikinci hükümde bu kişilerin

öldürülmesinden sonra hak sahiplerine, çaldıkları mal ve paranın iade edilmesi istenmişti.118

Kıbrıs’ta Mehmed kethüda, Ali ve yeniçeri ağası Mehmed, Hacı Hasan, Kara Mehmed, Çolak Hüseyin, Mahmud, Derviş ve Kara Yusuf adındaki yeniçeriler, ulufelerini bahane ederek isyan çıkardılar. Toplanan güruh ulufelerini aldıktan sonra da dağılmadı, Kıbrıs beylerbeyinin evini kuşattılar. Lefkoşa kadısını ve şehrin bazı ileri gelen kişilerini zorla toplanma yerleri olan Yenihan’a götürdüler. Bundan başka çarşı ve pazarda silah ile gezip halka korku saldılar. Kıbrıs beylerbeyi bu kargaşadan Magosa Kalesi’ne sığındı ve buradan payitahta arz gönderdi. Divandan beylerbeyine gönderilen hükümde, Kıbrıs beylerbeyi bu isyanı bastırmakla görevlendirildi bir de divandan kapıcıbaşı tayin edildi. Hükümde, adı geçen kişilerin yakalanarak İstanbul’a gönderilmeleri ve suçsuz olanların haksız yere cezalandırılmamaları istenmişti. Diğer isyancılar için ise kendilerine bu isyanı bırakmaları için uyarıda bulunulduğu zaman bu yanlıştan geri dönmezler ise Kıbrıs’ın zeamet ve timar sahipleriyle, Magosa, Tuzla, Girne Bafa (?) kalelerinde olan askerin yarısı muhafazada bırakılarak diğer yarısı görevlendirilecekti.119 Magosa, Girne, Tuzla ve Bafa (?) Kalesi neferlerinin ağalarına

115 Hüküm, 2358. (Fî eva’ili R sene 113/6-15 Ağustos 1701). 116 Hüküm, 2102.

117 Hüküm, 2022. (Fî eva’ili M sene 113/8-17 Haziran 1701). 118 Hüküm, 2026. (Fî eva’ili M sene 113./8-17 Haziran 1701). 119 Hüküm, 1928. (Fi evâꜥil Ca sene 112-14-23 Ekim 1700).

28

gönderilen hükümde yukarıdaki durum anlatılarak, isyancıların akıllanmadığı takdirde, askerlerinin yarısını muhafaza için bırakarak diğer yarısıyla, isyanı bastırmak için Kıbrıs beylerbeyine katılması istenmişti. Ayrıca hükümde Kıbrıs beylerbeyinin kapı halkı, timar ve zeamet sahipleri ile adı geçen kalelerde iki bin askerin mevcut olduğu söylenir.120

Hısn-ı Mansur sancağında yaşayan göçebe Türkmen aşiretleri reayası mahalli kadıya gelerek Selimiye ve Deyr-i Rahbe sancakları mutasarrıfı Hamid el-Abbas’tan şikâyetçi oldu. Üzerlerine düşen vergilerini kanuna uygun bir şekilde öderlerken, Hamid el-Abbas reayanın bütün parasını haksız yere almıştı. Kadı yoluyla bu şikâyet divan-ı hümayuna ulaştı. Merkezden gönderilen hükümde kimseden haksız yere bir şey alınmayıp, bu kötülüklerin bertaraf edilmesi istendi. Emre uymayan Hamid el-Abbas; reayadan at, deve, kılıç ve on altı kese nakit para topladı. Rakka valisine gönderilen hükümde konunun araştırılması ve divan-ı hümayuna gerçek bilgilerin haber verilmesi istendi.121 Halep valisi, Rakka valisi ve Halep kadısının ortak arz ve mahzarlarına göre Hamid el-Abbas, levent eşkıyasıyla bir olup bir senedir Hama köylerinde yaşayan reayasına zulüm ediyordu ve mahsullerini haksız yere alıyordu. Bunun dışında Hama ve Humus sancaklarında yaşayan Türkmenlerin evlerini basmış mal ve erzaklarını yağma etmişti. Ayrıca Şerez nahiyesini tamamen harap etmiş ve reayasını dağıtmış, kadınları, çocukları, yaşlıları mağaraya kapatmıştı. Hamid el-Abbas’ın azl hatta siyaset olunması gerekirken Halep valisi, Rakka valisi ve Halep kadısının ricaları sayesinde cezası affedilmiş ve eskisi gibi sancakları kendisine tevcih edilmişti. Halep kadısına gönderilen hükümde Hamid el- Abbas’a kefil oldukları için, Hamid el-Abbas’ın yine uygunsuz davranışı tezahür ederse sadece kendisini değil, ona kefil olanları da azl ve cezalandırılacağı tembihlenmişti. Bu hükmün bir sureti de Rakka valisine gönderilmişti.122 Selimiye ve Deyr-i Rahbe sancakları beyi Hamid el-

Abbas’a hüküm gönderilerek Rakka ve Halep valileri ile Halep kadısı sayesinde cezasının affedildiği, bundan sonra dikkatli olması gerektiği ve padişahın emri ile şeri hukuka göre hareket etmesi tembihlenmişti. Hamid el-Abbas, yaptıklarının bahanesi olarak, adı geçen sancaklar kendi emaretinde iken Şam ve Trablusşam valisi Arslan Paşa, padişahtan izinsiz Hamid el-Abbas’ın sancağına kendi himayesindeki Tahir Abdülaziz’e tevcih etmesini öne sürdü.123 Şam ve Trablusşam valisi Vezir Arslan Paşa’ya hüküm gönderilerek, padişahın emrine

aykırı olarak kendi mütesellimini, Tahir Abdülaziz’i Hamid el-Abbas’ın sancaklarına memur ettiği için ihtilaf yaşandığını, adı geçen sancakların Hamid el-Abbas’a yeniden iade edilmesi

120 Hüküm,1930. (Fi eva’ili Z sene 112/9-18 Nisan 1701). 121 Hüküm, 2305. (Fî eva’ili Ra sene 113/ 6-15 Ağustos 1701). 122 Hüküm, 2394, 2395. (Fî evâsıtı R sene 1701/15-24 Eylül 1701). 123 Hüküm, 2397. (Fî evâsıtı R sene 1701/15-24 Eylül 1701).

29

gerektiği söylendi. Rakka, Hama, Humus ve Halep civarındaki reayanın gerek Hamid el- Abbas’tan gerek urban eşkıyasından korunmasında kendisinin sorumlu olduğu söylendi.124

Benzer Belgeler