• Sonuç bulunamadı

5. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI

2.2. BEŞERİ AÇIDAN EDİRNE KENT KÜLTÜRÜ

2.2.2 Nüfusun Etnik Yapısı

2.2.2.1. Romanlar

2.2.1.1.4. Edirne’de Romanlar’ın Sosyal ve Kültürel Özellikleri

Romanlar’ın büyük bir bölümü, gelenek ve göreneklerini koruyarak bunu sosyal hayatlarına yansıtmaktadırlar. Genel olarak geniş bir aile yapısına sahip olan Romanlar’da aileyi; ana, baba, çocuklar, büyük ana ve büyük babalar oluşturmaktadır. Aileyi oluşturan evlilik kavramı, Romanlar için hayatın temelidir. Yüzyıllar boyunca süregelen göçlerinde kültürlerini muhafaza edebilmelerini sağlayan en önemli hususlardan biri de yapılan “Endogamik” (Grup içi evlilik) evliliklerdir. Buna göre küçük yaşlarda olan genç kızlar, yakın akrabaları ile evlenmektedirler. Birçok yörede yapılan araştırmalarda Romanlar’ın düğünlerinin üç gün sürdüğü tespit edilmiştir. Edirne’de yapılan Roman düğünlerinde, gelinin çeyizi iki gün boyunca gelen konuklar için dışarıda sergilenmektedir. Eğlence ve oyun anlayışları oldukça yüksek olan bu topluluk, düğünlerinde de müzik eşliğinde eğlenmektedirler.

Roman kültüründe aile hayatın merkezi olarak konumlandırılmış, çocuksuz ailelerin mutsuz ve boşanmaya meyilli oldukları düşüncesi hâkim olmuştur. Çocukların, Roman ailelerinde birtakım işlevsel görevleri bulunmaktadır. Bilhassa göçebe yaşam süren Romanlar’da, erkek çocukları annelerine bohçacılık gibi işlerde yardım etmekte; kız çocukları ise çadırda gündelik işler ile meşgul olmaktadır. Yerleşik düzene geçmiş Romanlar’da çocuklar, ev ekonomisine destek olmakta; ayakkabı boyacılığı, simit satıcılığı gibi işlerde çalışmaktadırlar. Çok çocuklu aile yapısını savunan Roman kültüründe, genel olarak çocuklar çalışmak zorundadır. Bu açıdan bakıldığında çocuklar, ailelerine maddi anlamda yük olmamakta, ancak eğitim, sağlıklı bir yaşam gibi birçok nitelikten mahrum kalmaktadırlar.

Fotoğraf 1: Roman Kültüründe "Çocuk"

(Fotoğraf: Servet Çınar)

Romanların sosyal yaşamlarında kadın, ev işlerinin yanı sıra ailenin geçimini sağlamak adına genel olarak çalışmaktadır. Özellikle kadınlar; bohçacılık, gündelikçilik, temizlikçilik, falcılık, çiçekçilik gibi işlerle uğraşarak ev ekonomisinin yükünü önemli derecede taşımaktadırlar. Ancak Roman kültüründe yer alan “Pederşahî “(Patriarkal) aile yapısı nedeniyle kadınların üstendikleri bu uğraşılar önemsiz olarak değerlendirilmektedir. Bu aile yapısı anlayışının getirdiği diğer bir düşünce ise kadınların erkek çocuk doğurmadan “Kadınlık” (Romni) makamına yükselemeyecekleridir. Bu açıdan bakıldığında, kadının en önemli rolü anne olmak, eşine ilgi ve alaka göstermektir. Bu durumun canlı örneği Zonguldak’ta yaşayan Çingeneler’in kültürlerinde görülmektedir. Bu uygulamada şu şekilde gerçekleşmektedir: Düğünden hemen sonra damat bir çuvala konur, gelin çuvala doğru yaklaşarak kocasına çok iyi bakacağına dair orda yer alan şahitlerin huzurunda yemin eder.59

Roman kültüründe erkek, ailenin reisi ve otorite figürüdür. Evin geçimini önemli ölçüde üstelenen Roman erkekleri; daha çok müzisyenlik, simit satıcılığı,

59 Fatih Belediye Başkanlığı, a.g.e., s. 32.

ayakkabı boyacılığı, hamallık gibi işlerde çalışarak, ev ekonomisine katkıda bulunmaktadırlar. Aileyi oluşturan diğer önemli kesim ise yaşlılardır. Gelenek ve göreneğin koruyucusu olarak kabul gören yaşlılar, aile içinde özel bir konuma sahiptirler. Kültürlerinde yer alan “Çingene Anası” ve “Çingene Kraliçesi” gibi tabirler, Romanlar’ın tecrübeli yaşlı kadınlara verdikleri değeri göstermesi açısından önem arz etmektedir. Ayrıca yaşlı kadınlar, genç Roman kızlarının moral değerlerinin de muhafızlarıdırlar.60

Romanlar, yaşayış biçimleri açısından değerlendirildiğinde, meskûn ve göçer şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Yerleşik romanlar, genelde şehir varoşlarında baraka türü veya oldukça kötü evlerde hayatlarını idame ettirmektedirler.61 Yerleşik hayata

geçenlerin birçoğu meslek sahibidir. Edirne şehir merkezinde ve ilçelerinde yaşayan Romanlar, geçimlerini genellikle arabacılık, hurdacılık, pazarcılık, gibi işlerle sağlamakta, özellikle Keşan’ın Yukarı Zaferiye Mahallesi’nde yaşayan Romanlar’ın büyük bir çoğunluğu ise müzisyenlik ile uğraşmaktadırlar. Diğerleri ise geçimlerini çelik işçiliği, inşaatlarda beton dökücülüğü, hamallık, arabacılık, kurbağa ve sülük toplayıcılığı, hurdacılık, kağıt toplama, boyacılık gibi daha farklı alanlardan sağlamaktadırlar. Uzunköprü ilçesindeki Romanlar ise daha çok hurdacılık, kalaycılık ve sepetçilik yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar.

Romanlar’ın kültürel yaşamlarına bakıldığında, müzik ve dans oldukça önemlidir. Diğer bir deyişle, müzik ve dans neredeyse onlar için hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır. XIV ve XV. yüzyıllarda Anadolu’dan Avrupa’ya göç eden Romanlar üzerine yapılan araştırmalarda; kendilerine özgü bir müzikleri olmadığı, ancak kullandıkları çeşitli müzik aletlerinin var olduğu tespit edilmiştir. Buna göre 1335 yıllarında Kosova civarında yaşayan Çingeneler’in, temel müzik aletleri zurna ve davuldan oluşmaktadır. Ancak Romanlar’ın kullandıkları müzik aletlerinin

60 Fatih Belediye Başkanlığı, a.g.e., s. 34.

61 Türkiye geneli açısından bir değerlendirme yapıldığında sadece Eskişehir Çingenelerinin planlı bir

sistem içinde yapılandırılmış evlerde, topluca oturduklarına şahit olunmuştur. Bu durum onların ekonomik seviyelerinin, Türkiye genelinde yaşayan çingenelere göre daha yukarıda olduğuna işaret etmektedir. bk. Fatih Belediye Başkanlığı, a.g.e., s. 35.

çeşitliliği, onların göç ederek farklı kültürler ile etkileşim halinde oluşlarına dayandırılmaktadır. Örneğin; Manuş Çingeneleri’nin, Cermen folklorundan “kemanı”; “üfleme ve sazlı çalgılarını” ise Türkler’den aldıkları belirtilmektedir.62

Günümüzde Roman kültürünü yansıtan müzik anlayışına bakıldığında; hayat tarzlarını ifade eden serbest, kuralsız, kendilerine özgü bir çalış tarzı elde ettikleri görülmektedir. Müziğe yatkınlıkları birçok toplum tarafından kabul görülen Romanlar’ın, tercih ettikleri müzik motiflerinde daha çok günlük olaylar, aşk, ihanet, para ve ayrılık gibi temalar işlenmekte, bazen de yaşadıkları ötekileştirilmenin dışa vurumu olan serzenişler, müziklerine yansımaktadır. Genel anlamda Arabesk tarzı müzik ve Türk Sanat Müziği ezgilerini kullanan Romanlar, bulundukları bölgelere göre farklı müzik tarzlarına sahiptirler. Örneğin; Roman topluluklarının ağırlıklı olarak Marmara ve Ege bölgelerinde yaşamasından dolayı, halk arasında Romanlar tarafından yapılan müziğe ilişkin “Çingene Müziği” ya da “Roman Müziği” gibi söylemler de ortaya çıkmıştır.63

Fotoğraf 2: Roman Kültüründe "Müzik"

(Fotoğraf: Servet Çınar)

62 İsmail Altınöz, a.g.e., s. 285.

Romanlar’ın müzik ve dans kültürlerini yansıtan gelenekleri de bir diğer önemli husus olarak değerlendirilmektedir. Geleneklerini muhafaza etmek konusunda tutucu olan Romanlar, gerek Türkiye gerek diğer Balkan ülkelerinde her yıl büyük bahar festivalleri düzenlemektedirler. Edirne ili açısından değerlendirildiğinde Romanlar, her yıl Mayıs ayının 5’ini, 6’sına bağlayan gecede düzenledikleri “Kakava Şenlikleri” ile kültürlerini ifade etmekte, onları izlemeye gelen topluluğa müzik ve dans şöleni sunmaktadırlar.

Ritüele adını veren “Kakava” kelimesinin kökenine dair henüz net bir bilgi yoktur. Ancak Edirne halkı tarafından oluşan yaygın inanış, Kakava kelimesinin “kokulu hava ya da kahkahadan bozulma bir kelime” olduğu yönündedir. Edirne’de yaşayan Romanlar’ın, her yıl büyük bir sevinç ile kutladıkları bu şenlik, 5 Mayıs akşamı Sarayiçi’nde büyük bir ateşin yakılması ile başlar. Fakat bu tarihten daha önce Edirne Romanları’nın çeribaşısı yanına dört güzel kızı da alarak davul ve zurna eşliğinde, o güne has özel kırmızı ve beyaz renklerde, parlak kumaştan yapılmış kostümüyle, Edirne esnafına davetiye dağıtır. Gelen kişilerin dilekler dileyerek ateşin üzerinden atlaması ile şenliğin başlamış olduğu kabul edilir. Ateşin üzerinden atlama ritüeli Nevruz ve Hıdrellez gibi şenliklerde de görülmekte; bu uygulamanın hastalıklardan, kötülüklerden, uğursuzluklardan koruyacağına inanılmaktadır. Müzik ve yemek ziyafeti ile gün boyu devam eden şenlik, gece de davul ve zurna eşliğinde Trakya ezgileri ile devam eder. İlerleyen saatlerde kendi mahallelerine dönen Romanlar, neredeyse her evin önüne yine ateş yakarlar. Bu ateşlerden birinin başına gelen çeribaşı, bir kova alarak orada bulunan birkaç kişinin küpesini yahut özel bir eşyasını kovanın içine atar ve eşya sahiplerinin dilekte bulunması için söylemde bulunur. Dilekler dilendikten sonra ise çeribaşı, kovadan seçtiği her eşya sahibi için maniler okur.64

Büyük bir coşku ile sabahın ilk saatlerine kadar eğlenen Romanlar, 6 Mayıs sabahı bir başka ritüel ile şenliklerini devam ettirirler. 5 Mayıs gecesi Meriç ve Tunca’dan getirdikleri, içine 41 taş ve 41 çeşit ot attıkları bir miktar su ile yıkanarak

64 Selma Sol, “Edirne Kakava Şenlikleri”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Edirne 2010, s.

hastalıklardan korunacaklarına inanırlar. “Talika” adı verilen at arabaları ile Meriç’in kenarına giden Romanlar; burada da temizlenip aklandıklarına inanırlar.65 Gün boyu çeşitli ritüellerle devam eden şenliğin; günümüzde Hıdrellez ile birleştiği, yerli halk ve Romanlar tarafından coşku ile kutlandığı görülmektedir.66

Fotoğraf 3: Roman Kültüründe "Kakava Şenlikleri"

(Fotoğraf: Servet Çınar)