• Sonuç bulunamadı

3. DOĞU VE İSLAM SANATINDA MINYATÜR VE İLLÜSTRASYON

3.4 Selçuklu Minyatür Sanatı

3.4.2 Edebi konulu el yazması minyatürler

12. yüzyıl sonu 13. yüzyıl başlarında bilimsel içerikli el yazma minyatürlerde, Uygur Selçuklu tiplerinin yanı sıra, dönemin sosyal yaşamının anlatıldığı tasvirler işlenmeye başlanmış ve bununla birlikte Geç Antik ve Bizans etkisinde oluşan yeni bir İslam sanatı üslubu doğmaya başlamıştır. Bu yeni oluşan üslûbun olgunlaşmaya başladığı dönemi en iyi yansıtan eserler, şüphesiz edebî konulu el yazması minyatürler olmuştur. Bu dönemden günümüze ulaşan edebî konulu el yazması minyatürler arasında; Harîrî'nin Makâmat’ının bazı nüshaları, Kelîle ve Dimne, Kitâb el-Agânî (Şarkılar kitabı), Varka ve Gülşâh Mesnevisi gibi bazı eserler yer almaktadır.

Harîrî'nin Makâmât'ı: 13. yüzyıla ait olduğu bilinen eserin, yazarının 1054-1122 yılları arasında Basra’da yaşadığı ve gerçek adının Osman ibn Muhammed olup, el-Harîrî ipekçilikle uğraşmasından dolayı ona Harîrî isminin verildiği bilinmektedir. Harîrî’nin, 50 küçük hikâyeden meydana getirdiği Makâmât eserinde Ebû Zeyd ve el-Hâris isminde iki karaktere yer verilmiştir. Özellikle, El-Hâris karakterinin bizzat Harîrî'nin kendisi olduğu düşünülmektedir (İnal, 1976).

Eserin günümüze ulaşan beş minyatürlü yazması bulunmaktadır. Bu eserin farklı üç nüshası, Paris'te Bibliotheque Nationale'de (No. 3929, 6094, 5847) yer almaktadır. Yurdaydın’a (1957: 189) göre “Bu kütüphanede bulunan bu üç yazmanın minyatürleri arasında gerek üslûp hususiyeti ve gerekse resim repertuvarı bakımından farklar vardır. Öyle görünmektedir ki, bu üç minyatürlü yazma, o sırada üç ayrı sanat merkezinin varlığını ortaya koyacak bir hususiyet taşımaktadır.” Eserin diğer nüshalarının ise, Leningrad'taki Asya İlimler Akademisi’nde (No.23) ve İstanbul'daki Süleymaniye Kitaplığında (Esad Efendi No.2916) yer aldığı bilinmektedir.

Leningrad'taki Asya İlimler Akademisi’nde (No.23) tarihsiz olarak yer alan Makâmât nüshasının, yazmalar arasındaki en gelişmiş minyatür üslûbuna sahip olduğu bilinmektedir. Bu nüsha İnal’a (1976: 33) göre “daha ileri kompozisyon prensipleriyle uğraşıldığı ve kitap illüstrasyonundan resim sanatına doğru bir ilerleme yol aldığı, nakkaşın artık kompozisyon ve derinlik gibi resim sanatına özgü problemlerle zihnini meşgul ettiği” şeklinde ifade edilmektedir.

Şekil 3.8: Harîrî'nin Makâmâtı'nın Leningrad nüshasından bir minyatürlü sayfa. Kaynak: (Erdoğan, 2019).

Süleymaniye Kitaplığındaki Esad Efendi (No.2916) koleksiyonunda yer alan nüshanın Harîrî Makâmâtı’nın bilinen son nüshası olduğu, Richard Ettinghausen tarafından bulunup Oleg Grabar tarafından tanıtıldığı bilinmektedir. (İnal, 1976) Turan’a (2017: 352) göre “Nüshadaki toplam 56 minyatürün tamamı tahribata uğramışken, çok az örnekteki figürlerin yüzleri korunabilmiştir. Oleg Grabar

1963 yılına ait makalesinde bu minyatürlerden 42 tanesinin siyah-beyaz kopyasını yayınlamışsa da, diğer 14 minyatürü kötü durumda oldukları ya da tekrar edilen standart sahneler içermeleri gerekçesiyle çalışma kapsamına almamıştır.” Bu nüshadaki minyatürlerde, figürlerin yerleştirildiği kompozisyonlarda mimari çerçeve üç bölümden oluşmakta ve bu yönüyle Leningrad nüshasıyla benzerlik göstermektedir. Ancak bu benzerlik, aynı tip mimari çerçeve içerisinde yer alan kompozisyonlarda daha çok sadeliğin tercih edilmesi bakımından farklılaşmaktadır (İnal, 1976). Bununla birlikte Süleymaniye nüshasındaki kompozisyonlarda, düz bir zemin üzerine figürlerin yerleştirildiği ve mekânlarda derinlik duygusu kazandırmayan motiflerin işlendiği dikkat çeken ayrıntılar arasındadır.

Şekil 3.9: Harîrî'nin Makâmâtı'nın Süleymaniye Kitaplığındaki Esad Efendi nüshasından minyatürlü iki sayfa.

Kaynak: (Kılıç, 1997).

Beydeba’nın Kelile ve Dimne’si: Hayvan masalları kitabı olan Kelile ve Dimne, insanların ve hükümdarların ibret almaları için yazılmış hikâyelerden oluşan, 13. yüzyıl dönemine ait ikinci önemli yazma olarak kabul edilmektedir. (Çağman ve Tanındı, 1979) Eserin orjinalinin, M.S. 4. yüzyılda Hindistan'da Vişnu mezhebine bağlı bir Brahman olan Bidpay (Beydeba) tarafından Sanskirit dilinde yazıldığı bilinmektedir (İnal, 1976). “Fabl türünün ilk ve en önemli örneklerinden olan Kelile ve Dimne`deki hikâyeler siyasetten erdeme kadar birçok farklı ve çeşitli konuları” (Shahmari, 2014: 27) ele alması bakımından eğitici ve öğretici yönü olan bir eserdir. Bu bakımdan eserin kahramanlarını,

‘Doğrunun ve dürüstlüğün’ sembolü ‘Kelile’ ve ‘yanlışın ve yalanın’ sembolü ‘Dimne’yi oluşturan iki çakal temsil etmektedir.

Paris'te Bibliotheque Nationale’de (No.3465) yer alan eserin, aynı koleksiyondaki (No.6094) Harîrî'nin Makâmât'ı minyatürleri ile üslûp bakımından benzerlik gösterdiği bilinmektedir. Her ikisinde de kompozisyon ve tiplerin birbirine çok yakın oldukları anlaşılmaktadır. Kelile ve Dimne yazmasında hayvan resimleri daha çok olup, figürlü resimler nispeten daha azdır. Diğer taraftan, bıyıklı ve sakallı figür tiplerininde aynı olduğu dikkat çekmektedir. Bunlara ilâve olarak, her iki yazmanın minyatürlerinde görülen mimarîninde, birbirlerine benzer olduğunu söylemek gerekir. Ancak Kelile ve Dimne yazmasındaki binalar, Mâkâmât yazmasındaki minyatürlerin aksine simetrik değildir (Yurdaydın, 1957). Bu bağlamda, her iki yazmaya ait minyatürlerin, Bizans-Hristiyan sanatının etkisinde şekillendiği ve benzeşen figür tiplerinden ve dönemin sosyal yaşamının anlatıldığı sahnelerden anlaşılacağı üzere bu eserlerin aynı sanat merkezinde yapıldığı sonucu çıkarılabilir.

Şekil 3.10: Paris nüshası Kelîle ve Dimne’den minyatürlü bir sayfa. Kaynak: (Karaismailoğlu, 2002).

Eserin daha sonra Pehlevi, Süryani, Arap, Fars, Türk ve batı dillerinde çevrilerinin yapıldığıda bilinmektedir. Özellikle, ‘Hümâyunnâme’ adıyla Ali Çelebi tarafından Kanunî Sultan Süleyman’a sunulduğu hali, Osmanlı dönemi minyatürlü el yazmaları arasında yer almaktadır.

Ebû'l Ferec İsfahânî'nin Kitâbel-Agânî'si (Şarkılar Kitabı): 11. yüzyıl dönemine ait eser, Bağdat’ta Ebû'l Ferec İsfahânî tarafından yazılmıştır. Orjinali 20 ciltten oluşan eserin, 1217-19 tarihli nüshasının sadece altı cildinin günümüze kadar geldiği ve bu eserlerin çeşitli koleksiyonlara dağıldığı bilinmektedir. 1218-19 tarihli nüshanın, 17. ve 20. cilt şeklinde İstanbul Millet Kitaplığı’nda (Feyzullah 1565-66) yer aldığı bilinmektedir. Geriye kalan dört ciltten üçü (2, 4, 11) Kahire Millî Kitaplığında (Adab 579) ve bir diğeride (20.cilt) Kopenhag Kralî (Ar.168) Kitaplığında yer almaktadır (İnal, 1976).

Aslanapa’ya (1996: 365) göre “Selçuklu atabeklerinden Bedreddin Lü'lü bin Abdurrahman'ı, oturmuş halde, elinde oku ve yayı ile cepheden bir portre olarak yine harem erkânı arasında canlandıran 1219 tarihli Kitabel-Agânî minyatürü (Istanbul Millet Küt. XVII. cildin başlık sayfası) altın yaldızlı zemin üzerine lacivert, kırmızı, mavi renklerle bu üslubun devamıdır.” Bu bakımdan, Aslanapa’nın bahsettiği, Şekil 3.11’deki 1219 tarihli Kitâbel-Agani minyatürü incelendiğinde; harem erkânın başında konik şeklinde kürklü bir şapkanın yer aldığı dikkat çekmektedir. Bu tip şapkaların, 13. yüzyıl Selçuklu dönemine ait devrin modasını simgelediği bilinmektedir. Aynı zamanda yukardan aşağıya doğru sıralanan figürler, eşarp tutan kadınlar ve Uygur Selçuklu tipleri bu minyatürün Orta Asya Uygur resim geleneğinin etkisi altında olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Şekil 3.11: İstanbul Millet Kitaplığı’ndaki Kitab-el Aghani nüshasından baş sayfa minyatürü.

Varka ve Gülşâh Mesnevisi1

: İslam tarihinde mesnevi tarzda yazılmış konusu bir aşk hikâyesi olan eserin, aslında 7. yüzyılda yaşadığı bilinen bir Arap şairi Urvâ ibn Hizam'ın, hikâyesine dayandığı, 11. yüzyılda Ayyuki tarafından Farsça dilde, Gazne'li Sultan Mahmûd'a takdim edilmek amacıyla ele alındığı bilinmektedir.

Prof. Ahmet Ateş’in Topkapı Sarayı Kütüphanesi 841 Nolu Hazinede yer alan eseri keşfetmesi ve tanıtması üzerine, yazısı ve minyatürlerinin 13. yüzyıl döneminin ilk yıllarına ait, Anadolu Selçuklu minyatür sanatının edebî konulu yazma eser grubuna giren ünik bir eser olduğu ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan Anadolu’da minyatürlerinin yapıldığı kabul edilen eserin, dönemin tipik Selçuk figür karakterini yansıtması açısından ayrıca bir önem taşımaktadır.

Eserin 70 yaprak ve 71 minyatürden oluştuğu bilinmektedir. Özellikle “minyatürlerden birinin altında (58. b) nakkaşın imza kitabesi yazılıdır. Bundan minyatürleri yapan sanatçının Azerbeycan' da Hoy şehrinden Muhammet oğlu Nakkaş Abdülmü'min” (Aslanapa, 1996: 365) olduğu anlaşılmaktadır.