• Sonuç bulunamadı

2. BATI KÜLTÜRLERİNDE İLLÜSTRASYONA TARİHSEL BAKIŞ

2.2 Batı Sanatında Görsel Anlatım Süreci

2.2.3 Barok ve Maniyerist dönem resimlerinde illüstratif özellikler

Maniyerizm, Yüksek Dönem Rönesans’ı ile bağlantılı olarak gelişen bir sanat anlayışıdır. Maniyerizm, terim anlamı ‘üslup ya da biçim’ anlamına gelen İtalyanca ‘Maniera’ sözcüğünde türetilmiştir. “Bu terimi ilk olarak 16. yy. ressam ve sanat tarihçisi olan Giorgio Vasari kullanmıştır.” (Hasanoğlu, 1996:5).

16. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan Maniyerizm’i, diğer sanatlardan ayıran yanı doğaya aykırı bir tasvir anlayışına sahip olmasıdır. Bu sanat anlayışı, yapaylığa keskin bir vurgu yapan yenilikçi bir tavırdır (Uçar, 2011). Bu bakımdan, Rönesans sanatına farklı bir bakış açışı kazandıran Maniyerizm, Avrupa ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır. Ancak Karşı-Reform hareketlerinin etkisi nedeniyle Avrupa’nın kuzeyi ve güneyinde Maniyerist sanat kendi içinde konu farklılıklarına uğramıştır.

Michelangelo’nun Sixtina Kilisesi için yaptığı ‘Mahşer’ isimli freskler ise, Maniyerist akımın doğuşunu ifade eden önemli özellikler taşımaktadır. Bu nedenle, Maniyerizm sanatını başlatan ilk isim olarak Michelangelo gösterilmektedir.

Şekil 2.31: Sixtina Kilisesi’ndeki Mahşer adlı fresk, Michelangelo. Kaynak: (Wattpad, 2019).

Bu dönemin en önemli örnekleri, aslen Yunan asıllı olan El Greco isimli sanatçıya aittir. Greco’nun dinsel resimlerinde, figürlerin oranlarını ve biçimlerini doğal halinden bağımsız olarak ele alan kendine özgü bir üslup hakimdir. Bu üslup anlayışı, Rönesans sanatından oldukça uzaktır. Resimlerinde; uzun yüzler, ayaklar ve figürlerin gökyüzüne ulaşmaya çalışırcasınaki hareketleri dikkat çekicidir. Yükselen kompozisyonların hakim olduğu bu resimler, maddi hayattan manevi olana geçişi ifade etmektedir. Yüzler ve kumaş formlarında vurgulanan renkler ise, kutsal ışığın ortaya çıkması adına bilinçli olarak yerleştirilmiştir. Greco’nun 1600 yılında yaptığı ‘Toledo Manzarası’ isimli eser, ‘İzlenimcilik’, ‘Dışavurumculuk’, ‘Kübizm’ gibi sanat akımlarını yansıtır niteliktedir. Bu yüzden 20. yüzyıl sanatını etkilemiş, Picasso gibi ressamlar Greco’nun resimlerini yeniden yorumlamışlardır (Uçar, 2011). Bu bakımdan El Greco, devrinin ötesinde eserler üretmiş bir sanatçı olarak kabul edilmektedir. Bu dönem Maniyerist ressamlar arasında; Tintoretto, Pontormo, Rosso Fiorentino, Agnolo Bronzino, Alessandro Allori, Joachim Wtewael, Giuseppe Arcimboldo gibi isimler yer almaktadır.

Şekil 2.32: Toledo Manzarası tablosu, El Greco. Kaynak: (İstanbulsanatevi, 2014).

Şekil 2.33:Jorge Manuel Theotocopoulos’un portresi, El Greco Kaynak: (ElGreco, 2011).

Şekil 2.34: Jorge Manuel Theotocopoulos’un portresi, Picasso. Kaynak: (PabloPicasso, 2009).

Maniyerist sanat, Rönesans ile Barok dönem arasındaki sanatçıları ve eserlerini detaylı inceleyebilmek adına bir geçiş dönem özelliği taşımaktadır. Hasanoğlu’na (1996: 5) göre “Maniyerizm, Barok sanata geçiş devresi olmasına karşın temelde bir ayrılık söz konusudur; Maniyerizm, aydın bir topluluğun Rönesans sonrası incelmiş estetik zevkine seslendiği halde Barok, büyük kitlelere seslenen, onun dinsel duygusunu coşturmaya yönelmiş bir sanattır. Ayrıca Barok güçlü bir mimariye sahip olmasına karşın Maniyerizm tüm ustalığını resimde göstermiştir.”

İlk olarak İtalya’da doğan Barok sanat, 17. ve 18. yüzyılda İtalya dışında; İspanya, Belçika, Güney Almanya, Avusturya, Bohemya, Polonya, Hollanda, Fransa, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde farklı özelliklerde hakimiyet göstermiştir. Barok, terim olarak “Portekizce’de ‘tam yuvarlak olmayan düzensiz inci’ anlamına gelen ‘barocco’ sözcüğünden kaynaklanmaktadır.” (Germaner, 1997: 194). Yeni oluşan bu üslup Rönesans’dan farklı, hatta tümüyle Rönesans’a karşıt bir sanat anlayışına sahiptir.

Barok resminde, dinsel öykü anlatımların dışında mitolojik olaylar, kahramanlık hikâyeleri, günlük hayat ve portreler gibi konular işlenmiştir. Barok’ta, Rönesans’a kıyasla manzara ressamcılığı (peyzaj) ön plandadır. Bunun dışında; Barok’ta Natürmort ve Enteriyör (ev içi) betimlemelere yer verilmiştir. Bu dönem, çokça sayıda tek ya da grup portrelerinin resmedilmesi dikkat çekicidir. Barok resimde ışık, resmin bütün yüzeyi yerine parçalar halinde yansıtılmaktadır. Bu yüzden ışık, Barok’ta sembolik bir anlam ifade etmektedir. Dolayısıyla, resimde önemli olan bölgeler sanatçı tarafından spot ışıkla aydınlatılmaktadır. Bu bakımdan, Barokla birlikte resimde, ışık ve gölge kullanımı güçlenmiştir denilebilir. Bunun dışında, Barok resminde savrulan ve uçuşan hareketli figürler göze çarpmaktadır. Bu hareketli figürler, kompozisyona eğri çizgiler oluşturacak şekilde bilinçli olarak yerleştirilmekte ve sahneye derinlik hissi katmaktadır. Aynı zamanda Barok’ta, vücut anatomisi en ince ayrıntılarına kadar ele alınmıştır. Figürlerin kıyafet kumaşları oldukça kıvrımlı ve hareketlidir. Renklerde ise, kırmızı ve toprak tonları ön plandadır (İbrahimgil, 2017).

Barok sanat akımının ilk büyük sanatçısı olarak ise, İtalyan ressam Caravaggio gösterilmektedir. Resimlerinde kullandığı güçlü ışık-gölgeyi dramatik bir açıdan

ele alan Caravaggio, bu yönüyle Barok sanatın en özgün sanatçıları arasında yer almıştır. “Onun resimlerinde figürler, karanlığın içinde ışıkla var olmakta, nesnelerin karanlık kısımları koyu zemin içinde eriyerek kaybolmaktadır.” (Uçar, 2011: 63). Dolayısıyla, Caravaggio’nun resimlerinde kullandığı ışık- gölge tekniği ile kendisinden sonraki Barok resim sanatçılarını etkilediği görülmüştür. Bu sanatçılar arasında; Velazquez, Georges de La Tour, Rembrandt, Vermeer gibi Barok dönemin önemli isimleri yer almaktadır.

Şekil 2.35: Emmaus’ta Son Akşam Yemeği tablosu, Caravaggio. Kaynak: (İstanbulsanatevi, 2014).

Barok Döneminde heykel sanatıda, devrin en yayın sanat dalları arasında yerini almıştır. “Heykellerin, genellikle şehir meydanlarına, kiliselerin içine, saray bahçelerine, büyük çeşme ve havuzları süsleme amacıyla” (Uçar, 2016) ya da bir mimari yapının son görüntüsünü tamamlamak adına yapıldığı bilinmektedir. Rönesans heykellerinin aksine, Barok heykellerinde figürler daha hareketli ve coşkundur. Heykellerde; heyecan, korku gibi duygular bazen abartılarak yüz ifadelerinde yansıtılmıştır. Rönesans’a göre Barok heykeller, daha ayrıntılı olarak ele alınmış, kumaş kıvrımları gibi detaylar ışık gölge oyunlarıyla şekillendirilmiştir. Barok heykelin en büyük temsilcisi olarak ise, Gian Lorenzo Bernini isimli sanatçı gösterilmektedir.

Şekil 2.36: Dört Nehir Çeşmesi heykeli, Gian Lorenzo Bernini. Kaynak: (Birdakikageziyorum, 2017).

Barok sanatın son döneminde ise, Rokoko sanat anlayışı hakimiyet göstermeye başlamıştır. Rokoko, 18. yüzyılın başlarında Fransa'nın ana sanat akımını temsil eden bir üslup anlayışı olarak ortaya çıkmıştır. Fransızcada ‘çakıl taşı’ anlamına gelen ‘rocaille’ ile ‘barocco’ kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Temelde süslemeci bir üslup olan Rokoko’nun, Barok resim anlayışına ‘yapmacık ve yapaycılık’ gibi yeni bir bakış açışı getirdiği görülmektedir. Bu dönem yapılan Rokoko tarzı resimlerde, kadife, dantel ve oya gibi süslemeler abartılı aristokrat yaşantılarını ifade etmek için kullanılmıştır. Resimlerde, kadın ve erkek figürleri zarif ve çekici halde gösterişli ve mübalağalı bir anlatımla resmedilmiştir (Ağçiçek, 2017). Rokoko resim sanatında, ön plana çıkan bir unsurda ışıktır. Yoğun ışık kullanımının göze çarptığı bu resimlerde ışık, kompozisyona renk ve duygu etkisi kazandırmaktadır. Dönemin önemli sanatçıları arasında; Antoine Watteau başta olmak üzere François Boucher, Jean Babtiste-Simeon Chardin, Jean-Honore Fragonard, Thomas Gainsborough, Jean- Marc Nattier gibi isimler yer almaktadır.

Şekil 2.37: Les Plaisirs du Bal tablosu, Antoine Watteau. Kaynak: (Cdurak, 2013).