• Sonuç bulunamadı

Edebî Kişilik ile İlgili Olumsuz Değerlendirmeler

3.4. Edebî Kişilikle ile İlgili Bilgi ve Değerlendirmeler

3.4.2. Edebî Kişilik ile İlgili Olumsuz Değerlendirmeler

Şairlerin hayat hikâyelerini kaydeden ve eserlerinden örnekler sunan tezkirelerdeki şair değerlendirmeleri genellikle olumlu yöndedir. Tezkirelerde övgülü ve zaman zaman mübalağalı değerlendirmelerin miktar ve hacim bakımından fazla olduğu bir gerçektir. Modern edebiyat tarihçiliği ve eleştiri anlayışıyla mukayese edilerek tezkirelerin bu yönünü bir eksiklik olarak görmek ve kabul etmek doğru değildir. Zira tezkireler, yazarının üslubuyla yoğrulmuş ve klasik dönemin edebiyat, sanat ve eleştiri anlayışını yansıtan edebî metinlerdir. Bu anlamda tezkirelerin iyiyi ve güzeli ön plana çıkarma çabaları, edebî metin ve şahsiyet karşında sergilenen bir sorumsuzluk hâli olarak görülmemelidir. Ayrıca tezkirelerde edebî metin ve şahsiyete dair olumsuz değerlendirmelerin hiç olmadığı düşüncesi de gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Zira tezkirelerde her ne kadar olumlu yöndeki değerlendirmeler fazla olsa da olumsuz yöndeki değerlendirmelerin varlığı da söz konusudur.286

Son Asır Türk Şairleri adlı eserde de tıpkı kendisinden önce kaleme alınmış

tezkirelerde olduğu gibi olumlu değerlendirmeler miktar ve hacim bakımından fazladır. Ancak inandığını ve düşündüğünü açıkça söyleme kararlılığına sahip İbnülemin’in kimi şairler hakkında olumsuz değerlendirmeler yaptığı da görülmektedir. İbnülemin’in olumsuz değerlendirmelerinde bir ölçünün ve dengenin varlığını da belirtmek isteriz. Bu durum, İbnülemin’in sanat anlayışı, tenkit fikri ve mizacıyla doğrudan ilgilidir. Son Asır Türk Şairleri adlı eserde edebî şahsiyetler hakkında yapılan olumsuz değerlendirmelerin uygulamalarına bakmazdan evvel İbnülemin’in eleştiri anlayışını irdelemenin doğru olacağı kanaatindeyiz.

İbnülemin, Ahmet Mecbur adlı şairin biyografisinde onun şiirlerini “çirkin” olarak tavsif ettikten sonra eserinin mahiyeti ve şair seçimi hakkında bilgi verir. İbnülemin, eserinin bir nevi tarih olduğunu ifade ettikten sonra şairleri değerli ve değersiz olmak üzere bir elemeye tabi tutmadığının altını çizer ve şöyle der: “Ne

yapalım, en değerli ve müntehab şairlerimize münhasır olarak bir eser tertip etmiyoruz ki değerlileri istikbal, değersizleri istiskal edelim.” (s. 1278) Bu sözlerden

286 Harun Tolasa, age., s. 199.

anlaşılmaktadır ki İbnülemin, şair seçiminde tezkireciliğin doğası gereği herhangi bir ölçüt belirlememiş ve bir eleme mekanizması geliştirmemiştir. Yine bu sözlerden anlaşılmaktadır ki eserde hakkında olumlu değerlendirmeler yapılan şairler olduğu gibi olumsuz değerlendirmeler yapılan şairler de vardır.

Abdülgani Fahrî adlı bir şair, İbnülemin’e gönderdiği, biyografisini ve eserlerinden örnekleri ihtiva eden mektubunun arkasına şu dörtlüğü yazmıştır:

“Git benim timsâl ü tasvîrim Sitanbul şehrine Arz-ı hürmet, arz-ı ihlâs kıl Kemâl-i kâmile İsterim tenkîd buyursun şi’r-i nâçizime

Söyle istirhâmımı sen ol edîb-i fâzıla” (s. 524)

İbnülemin’in bu dörtlüğün ardından yazdığı satırlar, onun tenkit fikrini gözler önüne sermesi bakımından önemlidir. Kendi kusurlarını görmekten, başkalarının kusurlarını aramaya vakti olmadığını ifade eden İbnülemin, “Tenkid ve târiz mutadım

değildir.” (s. 524) der. Ayrıca o dönem düşünce sisteminde eleştirinin ilime hizmet

amacıyla değil de şahsi kin ve garezlerini tatmin etmek için kullanıldığının altını çizer.287 Eserinde oldukça uzun bir yer ayırdığı Tevfik Fikret’in biyografisinde “Esâsen tenkid ve tehzil benim meşrebime uymaz.” (s. 2396) diyerek eleştiri anlayışını bir kez daha ifade etmiş olur.

İbnülemin, edebî metin ve şahsiyet karşısında tarafsız bir tavır takınmanın önemine vurgu yapar. Ona göre bir insanı sevmek yahut sevmemek, doğruları söylemeye engel olmamalıdır. Ayrıca insanın, sevdiği yahut sevmediği bir kişi hakkında hislerine yenilip şahsi değerlendirmeler yapması da doğru değildir.288 “Birinin kadrini i’lâ etmek için diğerinin kadrini tenzil etmemek adl ve insâfın

insanlara tâyin ettiği bir vazife-yi mühimdir.” (s. 836) diyen İbnülemin’in, sözünü

ettiğimiz eleştiri anlayışının teori ve uygulama arasındaki farkları tespit edebilmek için

Son Asır Türk Şairleri adlı eserde edebî kişilikle ilgili olumsuz değerlendirmeleri

örneklerle inceleyelim.

287 İbnülemin, age., s. 524.

Eleştiri üzerine düşünen ve bu konudaki görüşlerini eserinin muhtelif bölümlerinde dile getiren İbnülemin’in teori ve uygulama noktasında sergilediği tavırların farklı olduğunu görmek mümkündür. Tenkit ve tehzilin mizacına uymadığını beyan eden müellifin, bazı edebî şahsiyetler ve metinler hakkında zaman zaman öznelliğin ve şahsi kanaatlerin ağır bastığı eleştiriler yaptığını söyleyebiliriz. Hemen belirtmeliyiz ki sözünü ettiğimiz bu eleştirilerin hedefinde çoğu zaman edebî metin/şiir vardır; fakat şiir hakkında yapılanlar kadar olmasa da şair hakkında yapılan eleştirilerin de varlığı söz konusudur.

İbnülemin, edebî metnin yaratıcısı konumundaki şaire dair eleştirilerinin başında, şairlik kudretinin doğuştan yani yaratılıştan gelen bir kabiliyet olup olmadığı meselesi gelir. Ona göre şairliğin birinci şartı, kabiliyetin yaratılıştan gelmesidir. İbnülemin’e göre yaratılışında şairlik kudreti ve kabiliyeti olmayanların şiir yazmaya kalkışmaları, gözleri görmeyen bir kişinin resim çizmesi gibidir.289 Şiir yazma kabiliyetinin bir yaratılış özelliği olduğuna inanan İbnülemin, gayret ve çabanın önemini de ihmal etmez. Ancak bu çaba ve gayret, “hilkatte var olan feyz-i şairiyet”i desteklemelidir. Aksi hâlde kaleme alınanlar şiir değil, aruz yahut hece vezni ile söylenmiş laflardan ibaret kalır.290

Son Asır Türk Şairleri adlı eserinde İbnülemin, şairler hakkında

değerlendirmeler yaparken öncelikle onların şiir yazma yeteneğine yaratılıştan sahip olup olmadıklarını irdeler. Ona göre, divanlar dolusu şiiri olan bazı kimselerde “şairlikten eser yok”tur. Mehmet Behçet Efendi bunlardan biridir. İbnülemin, Mehmet Behçet Efendi hakkındaki değerlendirmesini, onun bir beyti üzerinden yapar. Böyle yaparak aslında şairi, yine kendine ait bir şiirle değerlendirmiş olur. İbnülemin’in, Mehmet Behçet Efendi’ye ait bir itiraf olarak kabul ettiği beyit şudur:

“Şâiriyetten eser yok bende ancak Behcetâ

Şi’r u inşâ mahz-ı mûtâd-ı tabîattır bana” (s. 268)

289 İbnülemin, age., s. 944.

İbnülemin, örnek olarak verdiği bu beyitten hemen sonra şairin kendisi için söylediklerinde haklı olduğunu dile getirir. Ancak devamında şairin, eşinin vefatı üzerine söylediği tarih şiirinin son derece samimi olduğunu da belirtir. İbnülemin’in bu tavrı, eleştiriye bir ölçü getirme yahut hem iyiyi hem de kötüyü bir arada sunma anlayışının göstergesidir.

İbnülemin’in şair değerlendirmelerinde dikkat çeken noktalardan birisi de şairlik kudretine sahip olmayan kimselerin ilim alanındaki başarıları üzerinde durmasıdır. “Şairiyetten nasib-dâr olmayan” bazı şahsiyetler hakkında olumsuz değerlendirmeler yaparken onları âlim olarak nitelendirir ve âlim olmak ile şair olmak arasındaki büyük farkın altını çizer. Söz gelimi İbnülemin, Âsım Efendi’nin şiirlerini “tabiat-ı şairâne” olarak kabul etmez ve onun şairlikle maruf olmadığını belirtir. Ancak Kâmus Tercemesi adlı eserini işaret ederek Âsım Efendi’nin “evliyâ-yı

irfân”dan bir zat olduğunu söyler.

Ahmet Cevdet Paşa hakkında yapılan değerlendirmede onun “fazilet-i

ilmiyesinin” tarif edilemeyeceğini söyleyen İbnülemin, “kuvvet-i ilim” ile söylediği

şiirlerden hareketle A. Cevdet Paşa’nın “tab’an şair olmadığını” bildirir.291 Buna benzer bir durum Ali Celâleddin Paşa’nın biyografisinde de göze çarpar. İbnülemin, örnek olarak verdiği bir gazelden ve bir matla beytinden hareketle Celaleddin Paşa’nın “şairiyetten nasib-dâr olmadığını” söyler. Ancak yine bu şiirlerden Celaleddin Paşa’nın “fazilet-i ilmiyye” sahibi olduğunun anlaşıldığını ifade eder.292 Değerlendirmesinde haklı olduğunu göstermek isteyen İbnülemin, birkaç biyografide de daha söylediği şu ifade ile cümlelerini tamamlar: “Ne yapalım, âlim başka şâir

başka.” (s. 301) İbnülemin, bu ifadeyi Ahmet Mecbur (s. 1277) ve Abdurrahman

Nacim Efendi (s. 1459) hakkında yaptığı değerlendirmelerde de tekrarlar.

İbnülemin’in sert bir üslupla eleştirdiği ve hakkında olumsuz değerlendirmeler yaptığı şairlerden biri de Avnî Efendi’dir. Avnî Efendi’nin eserlerini şiir değil, alelade bir nazım bile kabul etmeyen İbnülemin, kelimenin tam manasıyla şair olan kimselerin

291 İbnülemin, age., s. 357.

şiirlerinin divan hâlinde neşredilmediği için kaybolup gittiğine hayıflanırken, Âvnî Efendi’nin şiirlerinin neşredilmesini hayretle karşılar.293

Son Asır Türk Şairleri adlı eserde edebî şahsiyetler hakkında yapılan olumsuz

yöndeki değerlendirmeler genellikle şairlik kabiliyeti üzerinde yoğunlaşmaktadır. İbnülemin, şairlik kudreti bakımından zayıf, hatta tamamen yoksun olduğunu düşündüğü şahsiyetler hakkında olumsuz kanaate sahiptir. Ancak bazı şahsiyetlerin şiirlerini ve nesirlerini mukayese ederek hangi türde daha başarılı yahut muktedir olduklarını da ifade eder ve şairlikten ziyade muharrirlikle maruf olduklarını söyler. Bazı şairlerin ise şairlik kudretlerini zayıf olduğunu belirtirken ilim sahasındaki başarılarına ve bu yönde kaleme aldıkları eserlere dikkat çeker. İbnülemin’in bu tavrı, iyiyi ve kötüyü bir arada sunmanın gayreti olarak yorumlanabilir.

İbnülemin’in edebî metin hakkındaki değerlendirmelerinin, şairler hakkındaki değerlendirmelerinden miktar ve hacim bakımından daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Son Asır Türk Şairleri adlı eserde edebî metin hakkındaki olumlu ve olumsuz yöndeki değerlendirmeler, çalışmamızın bir sonraki bölümünde örneklerle izah edilecektir.

293 İbnülemin, age., s. 209.