• Sonuç bulunamadı

Eşit Durumda Olan Taraflara Farklı Koşullar Sunma

HUKUKİ SONUÇLAR

B- KÖTÜYE KULLANMA SAYILABİLECEK DAVRANIŞLAR

5- Eşit Durumda Olan Taraflara Farklı Koşullar Sunma

Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 6. maddesinin “b” bendinde; eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması bir kötüye kullanım hali olarak hüküm altına alınmıştır. Yine buna benzer şekilde, Avrupa Birliği'nin İşleyişine Dair Antlaşma'nın 102. maddesinin “c” bendinde de, ticari taraflara aynı hak ve eşit yükümlülükler için farklı şartlar ileri sürerek, rekabet gücünü azaltmak” bir kötüye kullanım hali olarak belirtilmiştir.

Yani her iki hukuk sistemi de eşit durumda olan taraflara farklı koşullar ve yükümlülükler sunmayı bir kötüye kullanım hali olarak değerlendirmektedir. İki madde içerik açısından benzerlik gösteriyor olsalar da Rekabetin Korunması Hakkında

Kanun'da atlanan bir husus söz konusudur. Madde metninde “ eşit durumdaki alıcılara” ifadesi kullanılmaktadır. Oysa burada eşit durumdaki satıcılara da farklı şartlar ileri sürülmesi bir kötüye kullanım hali olarak değerlendirilmelidir198. Avrupa Birliği'nin

İşleyişine Dair Antlaşmadaki madde metnine baktığımızda ise ticari taraflara ibaresinin kullanılmış olduğunu görürüz. Kanaatimizce de madde metnindeki alıcılar ibaresinin yerine taraflar ibaresinin kullanılması daha yerinde olacaktır. Çünkü taraflar ibaresi geniş yorumlamaya daha açık bir ifade olduğu için hem alıcı hem de satıcı tarafı kapsamaktadır. Ancak uygulamada, çalışmamızın geçmiş kısımlarında da bahsetmiş olduğumuz üzere 6. maddeyi sınırlayıcı değil örnekleyici olarak kabul etmek suretiyle bu tip sıkıntıların aşılması mümkün olmaktadır..

Ayrımcılıkla ilgili ihtilafların en çok karşılaşıldığı alan fiyat uygulamalarıdır. Fiyat ayrımcılığının önüne geçilebilmesi halinde, küçük teşebbüslerin büyük teşebbüsler karşısında korunması imkanı söz konusu olacaktır199. Bu durum da

adil ve etkin rekabetin egemen olduğu bir pazarın tesisine olanak sağlamak suretiyle ekonomik kalkınmaya katkıda bulunacaktır.

Eşit durumda olan taraflara farklı yükümlülükler sunmaya ülkemiz hukuku açısından Rekabet Kurulu'nun 11.10.1999 tarihinde vermiş olduğu karar örnek gösterilebilir. İlgili karara konu olayda; Cine 5, soruşturma tarihinde TFF'ndan maç yayınları haklarını satın almıştır ve bu maçları yayınladıktan sonra diğer kanallara 3'er dakikalık özet görüntüleri belirli bir bedel karşılığında satmaktadır. Cine 5 ile TFF arasında imzalanan sözleşmede üst sınır 200.000 $ olarak belirlenmiş ancak bir alt sınır

198 SANLI, s. 258. 199 GÜL, s. 74.

konulmamıştır. Cine 5 buna dayanarak maç özetlerini 9 farklı kuruluşa 9 farklı fiyattan satmıştır. Sonuç olarak Kurul yapmış olduğu inceleme neticesinde Cine 5'in, Kanun'un 6/b bendine aykırı hareket ettiği değerlendirmesinde bulunmak suretiyle, hakim durumunu kötüye kullandığı kanaatine varmıştır200. (İlgili Karar Danıştay 10. HD.

tarafından iptal edilmiştir.)

Danıştay iptal kararında; “piyasaya sunulan hizmetin durumu, hitap ettiği kesim ve kamu yararı kavramları açısından bir değerlendirme yapılması gerektiği, fiyat farklılığının hitap edilen tüm kesimlere müsabakaların ulaştırılması amacıyla toplumun yararına hareket edilmesinden kaynaklandığı, bu bağlamda fiyatlandırmanın objektiflikten uzak olarak belirlenmesinden ve ayrımcılık yapılmasından söz edilemeyeceği, fiyatlar tespit edilirken yayın kuruluşlarının daha çok ekonomik durumlarının ve hitap ettikleri kitlenin dikkate alındığı, farklı yayın kuruluşlarından talep edilen fiyatlar arasındaki farkın fahişliğinin söz konusu olamayacağı” yorumunda bulunmuştur. Yani burada Cine 5'in sunmuş olduğu savunma haklı görülmüş ve durum kamu yararı açısından değerlendirilerek karar bozulmuştur. Netice olarak Kurul da, Danıştay'ın bozma kararına uymuştur201. Çalışmamızın “fiyat ayrımcılığı” kısmında da

belirtmiş olduğumuz üzere haklı nedenlerin varlığının ispatı halinde 6/b kapsamında sorumluluktan kurtulmak mümkün olabilmektedir.

Ancak kanaatimizce yukarıda belirtilen ihtilafta Danıştay ve Rekabet Kurulu yanılgıya düşmüştür. Özel birer teşebbüs olan televizyon kanalları arasında kamu yararı gözeterek fiyat ayrımcılığı yapmak rekabet mantığı ile bağdaşmamaktadır. Çünkü

200 RKK. Karar Sayısı: 99-46 / 500-316 Karar Tarihi: 11.10.1999. (www.rekabet.gov.tr, Son Erişim: 01.06.2011) 201 RKK. Karar Sayısı: 07-83 / 1009- 393, Karar Tarihi: 01.11.2007. (www.rekabet.gov.tr, Son Erişim: 01.06.2011)

rekabet hukukunun amacı teşebbüsler arasında fark gözetmeksizin adil yarış ortamını yaratmaktır. Kaldı ki, gerçekleştirilen fiyat ayrımcılığı neticesinde bir kamusal yararın gerçekleşip gerçekleşmediği de muğlaktır. Günümüzde televizyon yayıncılığı yapan şifresiz kanallara ulaşmada hiçbir güçlük yok iken bu kanallar arasında hitap ettikleri kitlelerin farklı oluşu ve kamu yararı gerekçeleriyle fiyat ayrımcılığı yapmak izahtan varestedir.

Konuyu Avrupa Birliği uygulamaları ile örneklendirdiğimizde de yine karşımıza en sık çıkan ihlal türü, eşit taraflara farklı fiyat uygulamalarının gerçekleştirilmesi halidir. Avrupa Birliği uygulamasında konuya ilişkin yerleşik içtihatlar incelendiğinde, fiyat ayrımcılığı ve taraflara farklı koşullar sunmak suretiyle hakim durumun kötüye kullanılması halini en sarih şekilde aydınlatacak kararın United Brands davasında çıktığı görülmektedir.

İlgili davada United Brands, daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere muz pazarında hakim durumda olan ve Hollanda'da faaliyet gösteren bir teşebbüstür. (Chiquita) Davaya konu olayda United Brands muzu İrlandaya düşük fiyattan satarken, Almanya, Danimarka ve diğer Benelüks ülkelerine oldukça yüksek bedeller üzerinden pazarlamaktadır. Oysa ki Almanya ve diğer Benelüks ülkeleri, Hollanda'ya çok daha yakın ve erişimi kolay ülkelerdir. Hatta Hollanda da Benelüks ülkeleri arasında yer almaktadır. Yani bu ülkelere yapılacak nakliyat masraflarının İrlanda'ya göre çok daha düşük olması gerekmektedir. Bu nedenlerle söz konusu olay Komisyon'un önüne gelmiştir ve Komisyon United Brands'in, taraflara farklı koşullar sunmak suretiyle

ayrımcılık yaparak hakim durumunu kötüye kullandığına kanaat getirmiştir202.

Sonuç olarak, gerek Türk gerekse de Avrupa Birliği rekabet hukukunda eşit konumdaki alıcılara farklı koşullar ileri sürmek bir rekabet ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak haklı gerekçelerin ve somut delillerin varlığı teşebbüslere sorumluluktan kurtulabilme olanağı tanımaktadır. Teşebbüslerin sunmuş oldukları savunma gerekçeleri yargı kurumları nezdinde kabul gördüğü takdirde, haklarında başlatılan soruşturmanın devam ettirilmesine ve idari yaptırımlara maruz bırakılmalarına gerek görülmeyecektir.