• Sonuç bulunamadı

Eş Tükenmişliği ve Evlilikte Rol Paylaşımı

2.4. EVLİLİKLE İLGİLİ BAZI KONULAR VE EŞ TÜKENMİŞLİĞİ İLİŞKİSİ

2.4.5. Eş Tükenmişliği ve Evlilikte Rol Paylaşımı

Evlilikte çiftler arasında gerilimi arttıran ve eşlerin tükenmişliklerine etki eden başka bir konu evlilikte ve ailedeki rol paylaşımıdır. Rol paylaşımının gerisinde evli bireylerin evlilikle ilgili geleneksel yada eşitlikçi bakış açısına sahip olmaları ve çiftin bakış açısındaki uyum yatmaktadır.

Genel olarak geleneksel evliliklerde günlük ve geleneksel roller vurgulanmıştır, kadın kocasının soyadını alır, erkek egemen, kadın pasiftir, kadının ve erkeğin rolleri kesin ve katıdır, erkek cinsel ilişkiyi başlatır kadın uyum sağlar, çocukların bakımını sadece kadın üstlenir, ailenin oturacağı yeri erkeğin mesleği belirler. Modern yada eşitlikçi evlilikler ise arkadaşlık üzerine temellendirilmiştir. Kadınlar kendi soyadlarını kullanabilir, eşler hem pasif hem de egemen olabilir, her iki eşin de rolleri esnektir, her iki eşte cinsel ilişkiyi başlatabilir, ebeveynler çocuklarının bakımını paylaşırlar, ailenin ikamet edeceği yeri her iki eşin mesleği belirler (Rathus vd., 1998). Erkeğin ve kadının ev işlerinde üstlendiği roller, evli çiftler arasında karşılıklı anlayış sorunu olarak yorumlansa da, rollerin paylaşımı, eşitlikçi yaklaşıma sahip ailelerde, geleneksel ailelerden daha iyidir (Wilkie, 1998). Girginer (1994) araştırmasında Türk toplumunun cinsiyet rollerine ilişkin değerlendirmelerini incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre toplumumuzda geleneksel yönelimlerin daha baskın olduğu tespit edilmiştir. Çocuk bakımı ve ev içi işler kadına ait roller, ailenin mali durumu hakkında önemli kararlar ya da evlilikte cinsellik erkeğe ait olarak algılanmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (2006) Aile Yapısı Araştırması’na göre ise ev işlerinin çoğunlukla kadın tarafından yapıldığı belirlenmiştir (TÜİK, 2006). Araştırma incelenecek olursa genel olarak aile ve evlilikte rol paylaşımı konusunda geleneksel bir yapı göze çarpmaktadır. Kadın ev işleri ve çocuk bakımından sorumlu tutulurken, erkek fatura ödemeleri ve tamirat gibi işlerle sorumlu görülmektedir.

Günümüzde kadınların evden çıkıp çalışma yaşamı içine girmesi ve eve maddi katkıda bulunması aile içi rollerin gözden geçirilmesini ve tekrar ele alınmasını gerektirmektedir. Smith ve Reid (1986) her iki eşin çalıştığı ailelerde rol paylaşım tutumlarını ve davranışlarını araştırmıştır. Her iki eşin ailenin geçimi, çocuk bakımı,

ev işleri ve karar alma rollerinin paylaşılması gerektiğini düşünen katılımcıların çoğunluğuna rağmen bu tutumlarını genellikle davranışlarında gözlenmediği ortaya çıkmıştır. Erkek temel aile geçimini sağlayan kişi iken kadın ise iş statüsü ne olursa olsun, çocuk bakımı ve ev işlerinden daha çok sorumlu tutulmaktadır. Eşler arasında rollerin eşit paylaşıldığı aileler ise yüksek eğitim ve gelir düzeyine sahip olan ailelerdir.

Wilkie (1998) evlilik doyumu ve aile ile ilgili işlerin ortak paylaşımı ilişkisini incelemek amacı ile 382 evli çiftle yürüttüğü araştırmanın sonuçlarına göre; ağırlıklı olarak ev işleri ile ilgili görevlerin kadınlar üzerinde, evin geçimini sağlamakla ilgili görevlerin ise erkekler üzerinde olduğu görülmüştür. Bu dağılım kadın ve erkek üzerinde benzer olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Ev ile ilgili görevlerin tipik cinsiyet rollerine uygun olarak atandığı durumlarda, adaletsizlik algısı yükselerek evlilikten sağlanan doyum azalmaktadır. Evin geçimini sağlama görevinde eşitlikçi yaklaşım, erkeklerin evlilikten sağladıkları doyumu arttırırken, ev ile ilgili görevlerin ortak paylaşımı, kadınların evlilikten daha fazla doyum almalarını sağlamaktadır. Evlilik ve aile ile ilgili konulardaki adil dağılım her iki eşin mutluluğunu etkilemekle beraber, adil dağılımın ne olduğu kadın ve erkek açısından değişiklik göstermektedir. Eşlerden birinin kendi üzerine düşen görevlerden fazlasını yaptığını düşünmesi mutsuzluğa neden olmaktadır.

Evlilikte eşleri bir arada tutan duygulardan biri güvendir. Güven duygusu ev içi roller ve evin geçimini sağlama gibi paylaşım gerektiren konularda eşitlik anlayışı ile ilişkilidir. Güven duygusunun olmadığı evliliklerde, eşitlik ilkesine dayanan evlilik güvensizlik duyguları ile tehdit altına girer (İmamoğlu ve Yasak, 1997).

İş yükü ve eşitsizlikler kadınların depresyondan daha fazla etkilenmelerine sebep olmaktadır. Kadının geliri erkekten daha az olmasına karşın, sorumlulukları erkekten daha fazladır. Ev işleri, çocuk ve aile büyüklerinin bakımı kadının sorumluluğu olarak algılanması, gittikçe artan bir stres oluşturmaktadır. Sonuç olarak iş yükü ve genel stres, kadında tükenmişlik sendromu ve depresif belirtilere yol açmaktadır (Nolen-Hoeksema ve Grayson, 1999). Evlilikte kadınların eş ve annelik görevlerinin üstesinden gelmeye çalışırken yaşadıkları zorlanma ve stres erkeklerin

kocalık ve babalık görevleri stresinden daha yüksek olması kadınlarda eş tükenmişliğini arttırmaktadır (Pines, 1989).

Eş tükenmişliği ile ev işlerinin paylaşımı ilişkili görülmemektedir. Eşler ilişkilerine pozitif bakış açısıyla baktığı, sevgiyi çoğaltıp birbirlerine hissettirerek, evliliklerinin yaşamlarına anlam kattığını düşündükleri sürece ev işlerinin paylaşılması ile ilgili konuları önemsiz görmektedirler (Pines, 1996). Öte yandan evlilikte eşlerin ilişkilerinden duyduklar memnuniyet çiftin cinsiyet rolleri ile ilgili anlayış benzerliği ile çok yakından ilgilidir. Bu anlayış kadın ve erkeğin birbirini tamamlayıcı görevler atfedebilir yada her ikisine eşit rol ve görevler atfeden eşitlikçi bir anlayış olabilir. İster geleneksel ister eşitlikçi olsun her iki eşte aynı cinsiyet rollerine inanırsa çatışma azalmakta ve evlilikte mutlu olmaktadırlar (Pines, 2010).

Sonuç olarak eşlerin aile içi rollerinden duyduğu memnuniyet, kadın ve erkeğin cinsiyet rollerine ilişkin bakış açılarının ortak olması ile ilişkilidir.