• Sonuç bulunamadı

3) Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelik hakkına sahiptirler

1.1.3. Eğitimin Toplumsal DeğiĢmeye Etkileri

Toplumsal değiĢme, toplumu oluĢturan değerlerin ve kurumların yapısında meyda-na gelen değiĢmedir. Toplumun yapısını oluĢturan toplumsal rollerin ve bu rolleri belir-leyen toplumsal kurumların değiĢmesidir.

Toplumsal değiĢme sürecinde insanoğlunun tarihsel süreç içerisinde elde ettiği biri-kimlerin tümü etkilidir (Ġçli, 2002: 38). Toplumsal değiĢme; toplumun yapısında, top-lumun bütününde, parçaları arasındaki dengede ya da örgütlenme Ģeklinde meydana gelen değiĢmeler, toplumun temel kurum ve örgütleniĢindeki kaymalar olarak da tanım-lanabilir (Kongar, 1972: 64). Kısaca toplumsal değiĢme toplumun maddi ve manevi öğelerinde meydana gelen değiĢmedir (Armağan, 1992: 1). Bundan hareketle toplumsal değiĢme, toplumsal yapılarda ortaya çıkan değiĢmeyi içine aldığı gibi düĢünce yapısı ve kültürel yapıda ortaya çıkan geliĢmeleri de içermektedir. Toplumu oluĢturan tüm ku-rumlar değiĢim ve geliĢim açısından birbirlerini etkilerler. Toplumun bir kurumunda meydana gelen bir değiĢim zamanla diğer kurumlarında değiĢime ayak uydurmalarına neden olur. Toplumsal değiĢmenin belirli bir yönü yoktur. Toplumsal değiĢme toplu-mun her kademesinde ve her zaman açık ve kesin olmadığı gibi, hız bakımından da her dönemde aynı değildir. Toplumsal değiĢmede ilerleme olabileceği gibi gerileme de ger-çekleĢebilir. Her iki durum da aslında toplumsal değiĢmeyi ifade etmektedir. Ġlerleme biçimindeki değiĢim için bu yönde planlı çabaya gerek vardır (Tezcan, 1999: 72). Çoğu zaman toplumsal değiĢmeler, dengeli ve mükemmele yakın bir toplum düzeni oluĢtur-mak amacıyla baĢlar. Meydana gelen tüm toplumsal değiĢmelerde toplumsal sınıflar ve kurumlar arasında ki fark biraz daha azalmıĢ, insanın elde ettiği değer ve özgürlük artıĢ göstermiĢtir. Özetle bireylerin yaĢantıları boyunca elde ettikleri her tecrübe onları daha da olgunlaĢtırırken, toplumsal değiĢmeler için de aynı Ģey geçerlidir (Ergün, 1994: 120).

Toplumsal kurumlar değiĢtikçe daha iyiye doğru yol alınmıĢ olur. Bu değiĢmeler mey-dana gelirken ortaya çıkacak problemleri en aza indirecek unsur ise değiĢim talebinin bir zümreden gelmesi veya baskıyla kabul ettirilmesi değil de tüm kurumlar tarafından istenmesi ve kabullenilmesidir.

- 24 -

Toplumsal değiĢme ve eğitim arasındaki iliĢki uzun süreden beri incelenmektedir.

Toplumsal değiĢmeler, eğitimin ortaya çıkardığı bir sonuç mudur? Yoksa toplumdaki değiĢmeler mi eğitimi etkilemektedir? Bazılarına göre, toplumsal değiĢme eğitimin etki-siyle gerçekleĢmekte, bazılarına göre ise, toplumsal değiĢmenin sonucunda eğitim Ģekil-lenmektedir. Bununla birlikte birçok eğitimci ve sosyologun ortak düĢüncesi, eğitim ile toplumsal değiĢmenin karĢılıklı iliĢki içinde olduklarını savunmaktadırlar. Çünkü top-lum farklı unsurlarıyla birlikte eğitimi değiĢim ve geliĢime zorlarken, eğitimin geliĢme-siyle birlikte de toplum geliĢme ve değiĢme noktasında statik bir hal alabilir. (Kuyumcu ve Erdoğan, 2008: 240).

Eğitim ile toplumsal değiĢme arasındaki iliĢkileri açıklamaya çalıĢan farklı görüĢler bulunmaktadır. Birincisi, eğitimi toplumsal değiĢmeye neden olan en önemli kurumlar-dan biri olarak gören yeniden oluĢumcu ve modernist görüĢlerdir. Yeniden oluĢumcu ve modernist görüĢlere göre eğitim, özellikle geliĢmekte olan ülkelerde ekonomik ve tek-nolojik geliĢmeyi sağlayan, hürriyet, adalet ve eĢitlik ilkelerine dayanan yeni bir top-lumsal düzeni oluĢturan unsur olarak görülmektedir. Diğer bir görüĢ ise, gelenekçi gö-rüĢ olarak tanımlanabilir. Bu gögö-rüĢe göre ise eğitim hâlihazırda ki mevcut toplumsal, ekonomik ve politik düzenin ayrılmaz bir parçasıdır. Üçüncü görüĢü savunanlar, eğiti-mi, hâkim unsurların kendi çıkarlarına hizmet eden ve onları koruyan bir araç olarak görürler. Dördüncü görüĢ, toplumsal değiĢmelerin eğitimi belli bir yönde değiĢmeye zorladığı gibi, eğitim yoluyla toplumun istenen ya da planlanan yönde değiĢtirilmesinin de mümkün olduğunu savunmaktadır (Eskicumalı, 2003: 15-29 ).

Bir baĢka ifadeyle eğitimde meydana gelen değiĢme ve geliĢmeler, toplumun diğer unsurları üzerinde de değiĢime neden olduğu gibi, toplumun diğer unsurlarında ki de-ğiĢmeler de eğitimi sürekli olarak değiĢime zorlar. Genel anlamda toplumsal değiĢme üzerinde eğitimin iki temel iĢlevi bulunmaktadır. Biri, toplumun kültürel değerlerini hareket noktası kabul ederek gelecek nesillere aktarmak ve bu Ģekilde toplumun sürekli-liğini sağlamak, diğeri de toplumsal geliĢmeyi sağlamak için, analitik düĢünme beceri-sine sahip, eleĢtirici, yeni keĢif ve buluĢlar yapmaya, toplumsal değiĢmeyi sağlamaya çalıĢan dinamik kuĢaklar yetiĢtirmektir (Ergün, 1994; Sağ, 2003).

- 25 -

Kuramsal anlamda toplumsal değiĢmeyi açıklamaya çalıĢan uzmanlar, toplumsal değiĢme için çeĢitli etken unsurların ön planda olduğunu savunmuĢlardır. Bu bağlamda, K. Marx ekonomi, L. White teknoloji, M. Weber de ideoloji ve inanç sistemini toplum-sal değiĢme için temel etken olarak ortaya koymuĢlardır (Ergün, 1994:58). Durkheim, eğitimin toplumu değiĢtirme ve geliĢtirme kabiliyetini ve toplumsal sorunları çözme rolünü reddetmiĢtir. Durkheim‟e göre, eğitim toplumu değiĢtiren ve etkileyen değil, toplumdan etkilenerek değiĢen bir yapıdır (Singer ve Pezone, 2007).

Eğitimin toplumsal problemleri çözmek veya en aza indirmek gibi fonksiyonu, dünyada daha yaĢanılabilir bir ortam oluĢturmak, her anlamda yenilik ve değiĢimlere açık olmak, teknolojik değiĢikliklerin hızını artırmak, eĢitsizlikleri ortadan kaldırmak gibi sayısız hedefleri bulunmaktadır (Young, 1955:9). Eğitim toplumsal değiĢmelere zemin hazırladığı gibi, ortaya çıkan toplumsal değiĢmelere insanların uyum sağlamala-rını kolaylaĢtırır. Bütün toplumsal değiĢmeler beraberinde yeni bir insan profili ortaya çıkarır, toplumu oluĢturan tüm bireylerin bu profile yaklaĢması da yine eğitimle sağlanır (Öztürk, 1993: 75). Eğitim yoluyla sosyal sınıflar arasında ki fark azalırken, sosyal ha-reketlilik ve bütünleĢme artar. Toplumsal değiĢimin tüm bireyler tarafından kabullenil-mesinde ve planlı bir Ģekilde meydana gelkabullenil-mesinde eğitimin çok önemli rolü vardır. Eği-tim insanlara saygı duymayı, ötekileĢtirmeden kabullenmeyi, farklılıkların aslında in-sanlık için büyük bir zenginlik olduğunu öğretir. Bununla birlikte insanlar aldıkları eği-tim oranında topluma katkıda bulunur ve uyum gösterir. AraĢtırmalar, eğieği-tim düzeyi ile kalkınmanın en önemli unsurları olan ekonomik büyüme, siyasal ve toplumsal geliĢme arasında doğrusal iliĢkiler olduğunu ortaya koymuĢtur (Bilgiseven, 1992:42; EreĢ, 2005). Bununla birlikte toplumların eğitime yaptıkları yatırımların fazlalığı, her alanda geliĢmelerine imkân tanımaktadır.

- 26 - Tablo 1. Eğitimde Toplam Kamu Harcamaları

ÜLKELER GSYĠH'nin Bir Yüzdesi Olarak Eğitimde Kamu Harcamaları (2001) tüm düzeylerde ortalama %5.3‟ünü eğitime harcamakta olduğu görülmektedir. Öte yandan, Türkiye‟nin ilk ve orta düzey eğitim için GSYĠH‟nin %2.5‟ini, yükseköğretim için %1.2‟sini ve tüm düzeylerde ortalama %3.7‟sini eğitime harcamakta olduğu anlaĢılmaktadır. Tüm bu göstergeler yukarıda ki bilgileri doğrulamaktadır. Avrupa ge-nelinde eğitime verilen önem ve ayrılan bütçe sayesinde, tüm alanlarda geliĢmeler

ya-- 27 ya--

ĢanmıĢtır. Türkiye‟de ise birçok alanda geliĢmenin henüz istenen seviyeye ulaĢamama-sının en önemli nedeni de yine eğitime ayrılan bütçenin yetersizliği ile açıklanabilir.

Nitelikli eğitim için, eğitime daha çok kaynak ayrılmalı, bu kaynaklar gereksinim duyu-lan eğitim tür ve düzeylerinde paylaĢtırılmalı ve denetlenmelidir.

Tablo 2. Eğitim Düzeylerine Göre, Eğitim Kurumlarında Öğrenci BaĢına ve Ulusal Gelire Dayalı Harcamalar (2001)

Tablo 2‟ye bakıldığında, 2001 yılındaAB ülkelrinde öğrenci baĢına ortalama ilk ve ortaöğretim için 5505, yükseköğretim için 9067 ve GSYĠH‟den 23.966 Dol ar ; Tür-kiye‟de is e GSY ĠH‟den öğrenci baĢına 6.046 Dolar harcandığı görülmektedir.

Her iki tabloya bakıldığında Türkiye‟nin eğitime geliĢmiĢ ülkelere kıyasla daha az kaynak ayırdığı açıkça görülmektedir. Eğitime ayrılan kaynakların yetersizliği,

eğiti-- 28 eğiti--

min önündeki en önemli engeldir. (Tekeli, 2003: 106). AB ülkelerinde ise öğrenci baĢı-na düĢen eğitim harcamalarının her geçen yıl arttığı bilinmektedir (Kihtir, 2003: 78).

Bir ülkede nitelikli eğitimin toplumun tüm kesimlerine eĢit bir Ģekilde ulaĢtırılabilmesi, eğitime ayrılan kaynaklarla iliĢkilidir. Bundan dolayı Türkiye, AB ülkelerinde olduğu gibi GSYĠH‟den eğitime en az % 5 pay ayırmalıdır (Yıldıran, 2003). Bugün için AB ülkeleri birçok alanda denge noktasına yaklaĢtıysa burada eğitimde sağladığı istikrar ve baĢarının çok önemli bir yeri vardır.

Eğitime ayrılan miktar arttıkça, toplumun eğitim ihtiyacı da o oranda karĢılanmıĢ olacaktır. Ancak eğitime ayrılan bütçenin fazlalığı da tek baĢına yeterli değildir, yeterli bütçe ile birlikte çok iyi bir planlama da gereklidir. Eğitime ayrılan bütçenin fazlalığı, kısa ve özellikle uzun vadede nitelik insan gücünün yetiĢmesi ile birlikte gerek maddi unsurlar gerekse manevi unsurlar bakımından ilgili toplumları diğer toplumlara nazaran daha ön plana çıkaracaktır. Eğitim sistemi bozuk, geri bir düzen içinde bulunan bir top-lum tüm fonksiyonlarını süreç içerisinde kaybeder. Ancak eğitim sisteminde belli bir amaç, bir hedef güden, böylece belli bir görüĢ tarzı kazanan toplum, kendi tarih oluĢu-muna olumlu bir yön kazandırabilir. Eğitimle ilgili yaĢanan tüm geliĢmeler iĢsizliğin azalması, eĢ seçimi ve evlilik yaĢının yükselmesine kadar birçok alanda değiĢim ve dö-nüĢüme neden olacaktır (Arslantürk, Amman, 2008: 150- 196). Eğitim tarihine bakıldı-ğında, devletlerin eğitimi, toplumu yönlendirmenin bir aracı olarak algıladıkları görülür (Sönmez, 1998: 120).