• Sonuç bulunamadı

Dil ve Eğitim Kaynaklı YabancılaĢma

BÖLÜM 1: ALMANYA’YA ĠġÇĠ GÖÇÜNÜN TARĠHĠ ARKA PLANI VE

1.2. Türk DıĢ Göç Sürecinin BaĢlangıcı

1.2.4. YurtdıĢına Göç Eden Türk Göçmenlerin KarĢılaĢtığı Belli BaĢlı

1.2.4.2. Dil ve Eğitim Kaynaklı YabancılaĢma

Göçmenlerin kimlik bunalımı yaĢamalarına sebep olan en büyük faktörlerden birisi de dil problemi yaĢamalarıdır. Bu, göçmenlerin göç ettikleri ülkenin resmi kurumlarıyla ve zaman içerisinde kendi çocuklarıyla dil problemi yaĢamalarına ve bunalıma girmelerine sebep olmaktadır. AraĢtırma sonuçlarına baktığımızda, Türkler diğer yabancı grupları arasında en fazla dil problemi çeken grubu oluĢturmaktadır. Ġlk göç eden kuĢak dönmeyi planladıkları için dil öğrenme üzerinde çok durmamıĢlardır. Bununla birlikte o dönemde göçmenlere sadece iĢ gücü olarak bakıldığından, bu yönde çok fazla yaptırımda uygulanmamıĢtır. Bunun sıkıntısını hala günümüzde gençlerin çektiğini görmekteyiz. Dil sıkıntısı beraberinde çok ciddi sıkıntıları da getirmektedir. Bunların baĢında eğitim sıkıntısı yer almaktadır. Dil bilmeyen aileler çocuklarına da yeterli olamamaktadır. Almanya‟da yaĢayan Türk gençlerimizin eğitim süreçlerinde meydana gelen problemlerin bazı ailevi kaynakları da bulunmaktadır. Bunlar,

- Ebeveynlerin eğitim seviyelerinin de düĢük olması

- Kırsal alandan Almanya‟ya gelmenin getirdiği bazı uyum problemlerinin yaĢanması

- Yabancı kültürün hâkim olması

- Ve Türk iĢçilerin en düĢük iĢlerde ve çok yoğun olarak çalıĢtırılması(Sezgin, 1992:49).

Ailede anne ve babanın ikisinin de çalıĢması ve çocukların ilgili yetiĢtirilememesi bu nedenle okulun gerçekleĢtirdiği etkinliklere (toplantılar vs...) velilerin katılamaması ve aynı zamanda aile içerisinde Türkçenin kullanılması çocukların iki dil ve kültür arasında

Özellikle anne ve babanın çalıĢma hayatında olması ve çok ağır Ģartlarda çalıĢması nedeniyle Avrupa‟ya giden ailelerin çocuklarında eğitim problemleri yaĢanmıĢ ve yaĢanmaktadır. Çocuklar hem aile eğitiminden hem de Türkçeden yoksun kalmıĢlardır. Çocukların okullarda yabancı dili yeterince bilmemelerinden dolayı, baĢarısızlık zekâ geriliği olarak yorumlanmıĢ ve halen daha bu nedenle zeka geriliği olan okullara giden Türk çocukları bulunmaktadır (Tezcan, 2000:3).

Okul ve meslek eğitiminde ise yapılan iyileĢtirmelere rağmen 1999 yılında göçmen ailelerin halen %17‟si diploma almadan 10 yıllık zorunlu öğrenimi tamamlamaktadır.

Tablo 7: 20-24 YaĢ Arasındaki Göçmen Gençlerin Okul Mezuniyet Durumlarının Toplam Nüfusla KarĢılaĢtırılması (Yüzde)

DüĢük Vasıflılık Kazandıran Okul(Hauptschul) Orta Vasıflılık Kazandıran Okul (Realschule) Yüksek Öğrenime Hak Kazandıran Okul(Gymnasium) Diplomasi Olmayan veya Bilgi Vermeyen Göçmen Erkekler 43 20 21 16 Genel Olarak Erkekler 17 57 30 10 Göçmen Kadınlar 36 21 25 18 Genel Olarak Kadınlar 11 44 36 5 Kaynak: Roloff&Schwarz, 2002:59

1998 yılında yapılmıĢ bir araĢtırmaya göre Batı Almanya‟da 20-29 yaĢları arasındaki Alman gençlerinin % 8,1‟inin, buna karĢılık göçmen gençlerin %32.7‟sinin tamamlanmıĢ bir meslek eğitiminin olmadığı ortaya koyulmuĢtur. Yukarıdaki tabloda dikkati çeken bir unsur, göçmen kadınların göçmen erkeklerden daha fazla orta ve yüksek vasıflı okullardan mezun olmalarıdır (Toksöz, 2007: 153).

Yurt dıĢında yaĢayan Türklerin çocuklarının eğitimiyle ilgili sıkıntılar, her geçen dönem azalmaktadır. 1970 ve 80 yıllarında eğitim ile ilgili önemli bir problem, okulöncesi anaokullarının çoğunlukla Protestan ya da Katolik Kilisesi tarafından iĢletilmekte olması nedeniyle Türk ailelerin bu okullara çocuklarını göndermemeleri olmuĢtur. Diğer bir sorunu ise Almanya‟ya aile birleĢtirmeleri için maksimum yaĢın 18‟den 16‟ya indirildiği 02.12.1981 tarihinden önce gelen ve eğitimlerine Türkiye‟de baĢlayan çocukların Almanya‟ya gelmeleri oluĢturmuĢtur. Çünkü belli bir yaĢtan ve eğitimden sonra yeni bir dil ve eğitim sistemine uyum sağlamak daha güç olmaktadır. Bu nedenle

bu çocukların ve gençlerin sosyal uyumuna ve meslek edinmelerine yardımcı olması için Mesleğe Hazırlık ve Sosyal Uyum Tedbirleri uygulamaya konmuĢtur. 1980‟lerde diplomalarını alan Türk çocuklarına çok sık rastlanmamaktaydı. Türk çocuklarının önemli bir bölümü özel eğitime muhtaç çocukların gittiği Sonderschule ya da orta eğitim okulları olan Hauptschule‟lerde eğitim görmekteydiler. Almanya‟da üniversiteye gidebilmek için Gymnasium olarak adlandırılan liseden Abitur(lise diploması) almak gerekmektedir. Meslek eğitimine baĢlamak için ise Realschule‟de okumak gerekmektedir (ġen-Koray, 1993:36).

Bugün Realschule ve Gymnasium‟a giden Türk çocuklarının sayısı oldukça artmıĢtır. 2006 yılı için Almanya‟da üniversite eğitimi almak için toplam 53.554 kiĢi Almanya‟ya gelmiĢtir. Bunların %3,9‟unu Türkiye kökenliler oluĢturmaktadır (Migrationsberich 2006:59).

Tezcan‟a göre yurtdıĢındaki çocukların eğitiminde hem aile hem de okul yönünden bazı olumsuzluklarla karĢılaĢılmaktadır (Tezcan, 1996:595-597). Aile yönünden olumsuzlukların baĢında, özellikle kırsal kesimden gelen ailelerin eğitim düzeylerinin düĢük olması gelmektedir. Özellikle ilk kuĢak dönemde iĢçi ailelerinin en düĢük iĢlerde ve çok yoğun ortamda çalıĢtırılması ve çocuklarıyla ilgilenecek vaktin olmaması önemli bir etkendir. Tabii ki okul programları ve dil farklılaĢması da eğitimde sıkıntılara yol açan çok önemli unsurlardır. Bunun dıĢında Almanya açısından değerlendirdiğimizde evlerin kalabalık ailelere uygun olmaması, yeterli ders çalıĢacak alanın bulunmaması önemli bir dezavantajdır. Ġlk kuĢağa ve o dönem Ģartlarına baktığımızda kız çocukları erkek çocuklarına göre daha fazla dezavantajlı grubu oluĢturmaktaydı.

Özellikle 90‟lardan sonra eğitim düzeyinin gittikçe arttığını görmekteyiz. Üniversite okuyan öğrencilerin sayısında artma gözlenmiĢtir. Bugün ise bu oran ilk yıllara göre çok daha iyi durumdadır. Ancak halen daha kapalı yapıdaki ailelerin bu sorunları yaĢadığını görmekteyiz. Okuma isteği az olan erkek çocuklar çalıĢmaya teĢvik edilmektedir. Özellikle Türklerin yoğun olarak yaĢadığı bölgelerde oturan Türk ailelerinin çocukları dil konusunda problem yaĢamaktadır. Evde Türkçe kullanılmakta, Türk televizyonları seyredilmekte ve çocuklar Türk arkadaĢ edinerek daha çok Türklerin bulunduğu okullara gitmektedir.

Durum böyle olunca Almanca öğrenimi güçleĢmektedir. Almanya‟daki bazı eyaletler, Alman çocukların eğitim programlarından göçmen çocuklarının yeterince yararlanamadığı düĢüncesiyle göçmen çocuklarının özel eğitim programlarında eğitilmelerini savunmuĢlardır. Bu uygulama göçmen iĢçi çocuklarını normal sınıflardan ayırarak kimi görüĢe göre bütünleĢme kimi görüĢe göre de ayrımlaĢtırma politikası olarak değerlendirilmiĢtir. Fakat edinilen bilgilere göre Almancaya hâkim olamayan hatta konuĢamayan göçmen çocukları özel eğitim okullarına gönderilmektedir. Almanya‟daki özel eğitimin verildiği okullarda Türk öğrencilerinin oranı oldukça yüksektir. Alman öğrenciler arasında bu oranda özel eğitim alan öğrenci artıĢı görülmemektedir. Bunun nedeni olarak Almanya‟daki Türk anne ve babaların çocuklarının eğitimiyle yeterince ilgilenmemeleri, çocukların okul öncesi eğitime devam etmemeleri ve Almancayı yeterince bilmemeleri gösterilmektedir (Biber, 2008:311).

BaĢka bir sorun da okul ve aile arasındaki çatıĢmadır. Okulda bulundukları toplumun davranıĢ normlarına uyum sağlamaya çalıĢan çocuk, aile ortamında tamamen farklı kültürel yapıyı ve normları özümsemek durumunda bırakılmaktadır. Bu durum çocukların kimlik bunalımı yaĢamalarına yol açmaktadır. Elbette ki bu noktada ailelere çok iĢ düĢmektedir. Zaman geçtikçe ailelerin bilinç düzeyi de artmıĢtır.

Ġthal gelinlerde sıkça rastlandığı gibi annenin sürekli evde kapalı yaĢaması, dil bilmemesi ve dolayısıyla okul yetkilileriyle iliĢki kuramaması, çocuklarının ödevlerine yardımcı olamaması çocukların eğitimlerini olumsuz etkilemektedir. Çocukların eğitimlerini olumsuz etkileyen bir diğer faktör ise ailelerin iĢ odaklı bakıĢ açılarıdır. ÇalıĢma ve para biriktirme odaklı bakıĢ açısı çocuklarda da görülmekte olup, bu nedenle çocuklar, çalıĢmak için okumaktan vazgeçebilmektedir.

Eğitim hususunda Alman makamlarının zamanında tedbir almaması ve aile birleĢmesiyle kadınların eğitilmeden Almanya‟ya gönderilmesi bugün halen eğitim sıkıntılarının yaĢanmasındaki en etkili faktörü oluĢturmaktadır. Aileler kültürel aktarımı çalıĢma hayatı nedeniyle yeterli diyalogu kuramadıkları çocuklarına aktaramamıĢlardır. Bu nedenle Türk kültürü denildiğinde bazı gençlerin kafasındaki imaj, annesinin giyimi ve yaptığı yemekler, babasının kahvehane, cami ve derneklerden arta kalan zamanda

ailesiyle kurduğu kısa diyaloglardaki emrivaki cümlelerin dıĢına çıkamamıĢtır (Kılıçarslan, 1992:64).

TamamlanmıĢ meslek eğitiminde ortaya çıkan sıkıntıların çok çeĢitli nedenleri vardır. Bunların baĢında elbette ki dil problemi gelmektedir. Var olan sıkıntılara bir de göçmen olmanın getirdiği problemler eklenince ortaya bu tablo çıkmaktadır. Meslek eğitiminin yetersiz kalıĢı aynı zamanda gençlerde gelecek korkusu ve yabancılaĢma hissi uyandırmaktadır. Sezen, yabancılaĢmayı “ kendi kimlik ve Ģahsiyetini oluĢturan tarihi, sosyolojik, kültürel, psikolojik sürece ve bütünlüğe aykırılık ve onun dıĢına çıkma, toplumun değerlerinin uzağına düĢüp baĢka değerleri benimseme veya benimsememeksizin tekrarlama” olarak tanımlamıĢtır (Sezen, 2002:93). Buna göre yabancılaĢmayı besleyen duyguların temelinde, toplumsal baskılar, özgürlük kısıtlaması, eğitim sistemindeki yetersizlikler, toplumsal eĢitsizlikler, toplumsal dıĢlanmıĢlık duygusu, iletiĢim eksikliği ve toplumda kendini yalnız hissetme gibi nedenler yatmaktadır. Bütün bu olumsuzluklar aynı zamanda gençlerin kimlik arayıĢı içerisine girmesine neden olmaktadır (Armağan, 2004:92).

Bu sıkıntılara çözüm yolları sağlamak birçok kurumun iĢbirliği çerçevesinde çeĢitli sosyal politikalar oluĢturarak gerçekleĢebilir. Bu anlamda baĢta aile ve eğitim kurumu olmak üzere, toplumun bütününde oluĢturulacak yaptırımlar ve düzenlemeler yaĢanan sıkıntıları ortadan kaldırabilir veya hafifletebilir. Sadece gençlere yönelik değil, her kesime yönelik uygulamalar özellikle göç veren ve göç alan ülkelerin iĢbirliği ile çözüm bulabilir.