• Sonuç bulunamadı

VERGİ AHLÂKININ BELİRLEYENLERİ

C) Eğitim Düzey

Eğitim, her türlü düşünce ve davranışı değiştirme çabası olarak çok yönlü bir yapıya sahiptir. Sosyoloji, psikoloji, felsefe, ekonomi vb. alanlarda yapılan çalışmaların çoğunda dikkate alınması gereken bir olgudur. Vergi konusunda ise, bireylerin vergi kanunları hakkındaki bilgi düzeyleri ve bilgilere ulaşmanın yöntemleri bakımından son derece önemlidir. Eğitimin en önemli amaçlarından birisi sorumluluk sahibi ve bilinçli bireyler oluşturmaktır. Mali konularda istenen bilinçli bireylerin sayısının arttırılması açısından da eğitimin rolü son derece önemlidir. Eğitim politikaları ile vatandaş olmanın vergiler bakımından gereklerinin özellikle genç nesillere kavratılması ve böylece medeni kültürün yükseltilmesi mümkündür (Schmölders, 1980: 168).

Vergi ile ilgili bilgilerin ve vergi kültürünün daha çocukluk çağında bireylere verilmesi gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerin bu yöndeki çabalarına karşın, gelişmekte olan ülkelerde bu konunun pek fazla önemsenmediği görülmektedir. Ülkemizde ilk ve orta öğretim müfredatı incelendiğinde, ilköğretimin birinci kademesinde vergi konusuna neredeyse hiç yer verilmediği, ikinci kademenin 6. ve 8. sınıflarında ise çok kısa yer verildiği görülmektedir. Orta öğretim müfredatı da ilköğretimden pek farklı değildir. İlköğretime göre daha fazla yer verilmesine rağmen, bizzat öğretmenlerin ifadelerine göre müfredatta vergi konusunda önemli bir eksiklik bulunmaktadır. Eğitim-öğretim kurumlarında gerekli bilgi ve kültüre ulaşmayan

gençler, ailelerinin yanlış yönlendirmeleri yüzünden, daha yaşamlarının

başlangıcında vergiye karşı olumsuz bir tutum içine sürüklenebilmektedirler.

Başoğlu (2006)’nun ilköğretim çağındaki öğrenciler üzerine yaptığı vergi algılama araştırmasında, öğrencilerin daha çocuk yaşta vergilerle ilgili çok olumsuz tutumlar taşıyabildikleri müşahede edilmiştir. Bazı öğrencilerin vergiyi, “devletin

vergiye gidiyor” şeklindeki ifadeleri (s. 48), bu konuda eğitim sistemimizin ne kadar

önemli bir eksiklik içinde olduğunun somut göstergeleridir.

Eğitim ile ahlâk arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını somut bir

şekilde ortaya koymak ise pek mümkün değildir. Zira yapılan araştırmalar, karışık ve birbiriyle çelişen sonuçlar içermektedir. Lewis (1982)’e göre vergi ahlâkı ile eğitim düzeyi arasındaki ilişki açısından beklenen, eğitim düzeyi arttıkça insanların vergi ahlâkının da artmasıdır. Çünkü eğitimle beraber vatandaşlık bilinci ve vergiler ile kamu harcamaları arasındaki ilişkiyi anlama düzeyinin artması beklenmektedir. Ancak bu iyimser bir tahminden öteye gitmemektedir. Eğitime bağlı olarak birçok sosyo-kültürel alanda bilgi birikimi kazanılmaktadır. Ancak, eğitim düzeyi arttıkça vergi kanunlarına vakıf olma ve kanunlardaki boşlukları yakalama özelliği de artmaktadır. Eğer birey vergi bakımından ahlâklı biri değilse, eğitim ile edindiği bilgileri vergi ahlâksızlığı olarak kullanma potansiyeline de daha fazla sahip olmaktadır.

Yapılan araştırmaların birçoğunda eğitim düzeyi ile vergi ahlâkı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bazı araştırmalarda eğitim düzeyi arttıkça vergi ahlâkının azaldığı, bazılarında ise arttığı sonucuna ulaşılmıştır.

Dubin, Graetz ve Wilde (1990)’ın araştırmasına göre, eğitim düzeyi ile kişilerin beyan ettikleri gelir arasında negatif bir korelasyon mevcuttur. Yani eğitim arttıkça vergi ahlâkı azalmaktadır (s. 406). Benzer sonuçlar Beron, Tauchen ve Witte (1992)’nin araştırmasında da elde edilmiştir. Beron, Tauchen ve Witte (1992)’ye göre, eğitimli kişiler vergi bakımından daha sorumsuzdur ve vergi ahlâkı daha düşük seviyededir (s. 81). Bu araştırmalara göre, eğitim düzeyi arttıkça bireylerin vergisel fırsatları görme imkânları ve risk alma cesaretleri artmaktadır. Bu da vergi ahlâksızlığı olarak kendini göstermektedir.

Torgler (2003b)’e göre vergi ahlâkı ile eğitim arasındaki ilişkiyi somut bir

şekilde ortaya koymak bakımından şimdiye kadar yapılan çalışmalar yeterli değildir.

Çünkü araştırmalar birbiriyle çelişen sonuçlar içermektedir. Bu nedenle her yeni çalışma bu ilişkinin yönünü belirleme açısından merak konusu olmaktadır. Torgler’e göre, eğitim düzeyi ile vergi ahlâkı arasındaki ilişkiyi ortaya koymak bakımından,

aynı ülke için yapılan farklı araştırmalarda birbirinden farklı sonuçlara rastlamak mümkündür. Örneğin, Latin Amerika ülkeleri için yapılan WVS 1995-1997 anketlerinde negatif bir ilişki mevcutken, yine Latin Amerika ülkeleri için Latinobarometro 1998 anketinde pozitif bir ilişki görülebilmektedir. Aynı şekilde ABD için, WVS 1995 anketinde negatif bir ilişki görülürken, 1987 Taxpayer Opinion Survey (TOS)’de pozitif ilişki görülmektedir (s. 54).

Braithwaite ve Ahmed (2005)’in Avustralya’da yükseköğrenim öğrencileri üzerine yaptıkları araştırma değişik sonuçlar içermektedir. Araştırmaya göre vergi ahlâkı ile eğitim arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Ancak eğitim ile vergi ahlâkı ilişkisini belirleyen en önemli unsur, yüksek öğrenim görmüş veya yüksek öğrenime devam eden kişilerin aldıkları eğitimden tatmin düzeyleridir. Bireylerin aldıkları yüksek öğrenimden memnuniyetleri arttıkça vergi ahlâk düzeyleri de buna bağlı olarak artmaktadır. Ayrıca, öğrencilerin ödedikleri harçlar ile sahip oldukları vergi ahlâk düzeyi arasında da negatif bir ilişki bulunmaktadır. Yani, ödenen harç miktarı arttıkça vergi ahlâk düzeyi azalmaktadır.

Ülkemizde yapılan araştırmalarda genellikle vergi ahlâkı ile eğitim düzeyi arasında pozitif bir ilişkinin olduğu bulguları elde edilmiştir. Saruç ve Sağbaş (2003)’ın araştırmasına göre, üniversite mezunlarının vergi ahlâkı diğer bireylere göre daha yüksektir (s. 90). Yeniçeri (2004)’nin İstanbul için 400 mükellef üzerinde yaptığı araştırmaya göre, eğitim düzeyi arttıkça vergiye uyum da artmaktadır (s. 922). Çiçek (2006)’in araştırmasında ise, öğrenim düzeyi arttıkça vergi yükünün daha ağır hissedildiği bulgusu elde edilmiştir. Ancak vergi ahlâkı ile eğitim arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir (ss. 130-137).

Özet olarak, vergi ahlâkı açısından eğitime yüklenen misyon ve beklenti çok fazla olmasına rağmen, elde edilen bulgular bu beklentiyi boşa çıkaracak türdendir. Kuşkusuz vergi ahlâkını tek başına eğitimin yükseltmesi mümkün değildir. Vergi konusunda toplumsal bilincin oluşumu ve vergi ahlâkının yükseltilmesi için, eğitimin her aşamasında vergisel konulara gerekli önem verilmeli ve eğitim diğer sosyo- kültürel araçlarla mutlaka desteklenmelidir. Ayrıca, eğitim sadece genç nesiller açısından da düşünülmemelidir. Eğitim sürecini tamamlamış ve vergi mükellefi

olmuş bireylerin de vergi açısından eğitime ihtiyaçları vardır. Kamu otoritesinin, vergilerle ilgili bilgi edinilen kaynakların mükellefleri yanlış yönlendirmesine ve vergi ahlâkını olumsuz bir şekilde etkilemesine meydan vermemesi gerekmektedir. Bu hususta maliye politikasının bir yönü de mutlaka mükelleflerin eğitimini konu edinmelidir. Düzenli ve periyodik bilgilendirme seminerlerinin yanı sıra, yazılı ve görsel basında toplam vergi ahlâkını yükseltmeyi hedefleyen yayınların yer almasına özen gösterilmesi, ülkedeki vergi bilincinin oluşumuna ve toplam vergi ahlâkının yükseltilmesine önemli katkılar sağlayabilecektir.