• Sonuç bulunamadı

5.3 Soyut Đlişkiler Takımı Geliştirebilme

2.3.2 Duyuşsal Alan

Duyuşsal alan ilgi, tutum, güdülenme, kişilik, benlik, özgüven, değer yargıları gibi özellikleri içerir. Bu özellikler ise yaşamın her alanında, her bireyin yaşam boyu geçireceği yaşantıların bir ürünüdür (Nas, 2000).

Eğitimin hedeflerinde kapsanan duyuşsal özellikler de, bilişsel yeterlikler gibi doğrudan gözlenemeyen insan nitelikleridir. Bunlar hakkında bilgi edinirken de işaretçi niteliğindeki belirtilerle yetinme, böyle belirtilerde ortaya çıkan duruma bir anlam vererek ona göre hareket etme zorunluluğu bulunmaktadır. Üstelik duyuşsal özelikler söz konusu olduğunda, böyle işaretçilerin bu özelliklerin varlığına ya da yokluğuna kanıt teşkil etme gücü azalmaktadır. Örneğin; bir kişinin, kendisine sorulduğunda bir terimin tanımını yapması onun bu tanımı hatırladığına hemen hemen kesin kanıt olabilir. Aynı şekilde kişinin, kendine sunulan yeni bir durumun içinden çıkması ya da böyle yeni bir problemi çözmesi onun, bu durumun içinden çıkma ya da problemi

çözme sırasında yararlanıldığı görülen ve uygulama olarak adlandırılan bilişsel yeterliğe sahip olduğunun bir kanıtı olarak kabul edilebilir. Fakat bir kişinin belli bir yer ve zamanda muhtaç birine yardımda bulunması onun yardımsever olduğunu göstermeyebilir. Çünkü bahsedilen kişinin yardımsever olduğu sonucuna ulaşabilmek için, belli bir dış etki olmadan onun, çok değişik yer ve zamanlarda da aynı davranışı göstermekte olduğunun görülmesi gerekebilir. Özetle, duyuşsal özellikler genellikle doğrudan gözlenemeyen ve kişinin, etki altında bırakılmadan uzun süreyle, çeşitli koşullar altında gözlenmesi sonucu bu kişide var ya da yok olduğuna karar verilebilen özelliklerdir (Özçelik, 1992: 28).

Duyuşsal işlemlerin, diğer işlemlerle yakın ilişkileri bulunmaktadır. Psikomotor ve bilişsel işlemlerin öğrenilmesi, aynı zamanda duyuşsal işlemlerin öğrenilmesi için de bir taban oluşturur. Duyuşsal işlemler, psikomotor ve bilişsel işlemlerin bir yan ürünü olarak öğrenilebilir. Ancak duyuşsal işlemlerin öğrenilmesi için özel çaba sarf etmek gerekir (Doğan, 1997).

Duyuşsal alana yönelik davranışların kazandırılmasında ve geliştirilmesinde aile, öğretmen, okul, arkadaşlar, çeşitli sosyal gruplar gibi bireyin içinde bulunduğu ve etkilendiği yakın çevrenin yanı sıra kitle iletişim araçları ve toplum kurallarının da etkisi bulunmaktadır. Bireyin duyuşsal davranışları üzerinde okul ve öğretmen bazen aileden daha etkili olabilmektedir. Eğer okuldaki öğretimin planlanmasından sorumlu olan öğretmen, sınıf içindeki öğretimi, planlamayı bilmiyorsa; öğrencinin mutlu ve başarılı olmasına bir katkı sağlaması da beklenemez (Selvi, 1999).

Eğitimin hedefleri arasında yer alan duyuşsal özellikler ve bunların eğitim yoluyla öğrencilere kazandırılması ile ilgili bir noktaya dikkat etmek gerekir. Bu nokta, duyuşsal özelliklerden oluşan hedeflere erişme çabaları ile ilgilidir. Eğitimin tüm

hedeflerine erişmeye çalışırken, öğrencilerin beden ve akıl sağlıklarının zarara uğratılmaması; zaman, emek, malzeme vb. bakımından ekonomi sağlanması gibi koşulların sağlanması gerekir. Özellikle psikomotor becerilerin ve bilişsel yeterliklerin kazandırılmasında bunlardan başka önemli bir sınırlama olmayabilir. Çünkü bu iki alanda, genellikle ne kadar çok ve yüksek düzeylerde öğrenme olursa o kadar iyidir. Ancak, duyuşsal özelliklerde durum biraz farklıdır ve yeni bazı koşulları da karşılamak gerekmektedir. Toplumsal değerlerle çok sıkı bir ilişkisi bulunan ve aslında belli değerlerin özümsenmesi demek olan bu hedeflerin belli bir dozda ve gerek birbiriyle, gerekse toplumun değerleriyle uyumlu olacak şekilde gerçekleştirilmesi istenir. Hedeflerin gerisinde kalınması kabul edilemeyeceği gibi onların çok ilerisine gidilerek öğrencilerin belli değerlerin gözü kapalı kulu, kölesi olmaları da istenmez (Özçelik, 1992: 29).

2.3.2.1 Krathwohl, Bloom ve Masia’nın Duyuşsal Alan Taksonomisi

Duyuşsal alan özelliklerinin gerek kazandırılması, gerekse ölçülmesindeki zorluklar nedeniyle üzerinde yeterince çalışılamamış bir alandır. Fakat Krathwohl, Bloom ve Masia, 1964 yılında bilişsel alan taksonomisine benzer bir taksonomi oluşturmuşlardır. Duyuşsal alan taksonomisi duyuşsal özelliklerin içselleştirilme, özümsenme düzeyine göre aşamalandırılmıştır (Senemoğlu, 2004: 406–407).

Taksonomide duyuşsal alan davranışlarını sınıflama yöntemi, beş düzeydeki duyuşsal davranış ve değer gelişimiyle ilgilenmektedir. Bunlar:

1. Alma

2. Tepkide Bulunma 3. Değer Verme 4. Örgütleme

5. Kişileştirme (Şahin, 2005).

2.3.2.1.1 Alma Basamağı

Alma basamağında ya belirli bir fenomene ya da bir uyarıcıya katılmaya veya algılamaya istekli olma durumu vardır (Sınıf etkinliği, ders kitabı, ödev, vb.). Bu aşamadaki bir öğrenci duyuşsal bir davranışı algılar veya gözler. Öğretmen ise buaşamada öğrencinin dikkatini çekmeye ve onu yönlendirmeye çalışır. Öğrenci dikkatli bir şekilde dinler, öğrenme konusunun öneminin farkında olduğunu gösterir ve sınıf etkinliğine gönülden katılır (Şahin, 2005: 119).

Bu basamaktaki davranış analizi aşağıdaki gibi özetlenebilir: • Farkındadır

• Duyarlıdır • Almaya açıktır

• Dikkatlidir/ dikkat eder • Seçmeye açıktır/ seçicidir • Đsteklidir

• Kulak verir • Uyanıktır • Đlgi duyar • Đdrak eder

• Đzlemeye açıktır/ izler

• Sormaya/ sorgulamaya açıktır • Merak eder/ merak duyar • Tercihe açıktır/ tercih eder

• Duygularını açar/ açılır • Takip eder/ ilgisini odaklar • Saygı duyar/ sevgi duyar • Naziktir

• (Duyguları) Algılar/ anlar • (Duyguları) Anlamaya çabalar • Arz eder/ diler

• Heves eder

• Hoşgörülüdür/ maküldür/ anlayışlıdır • Yönelir/ …’ya meyillidir/ meyleder • Görev (sorumluluk) almaya açıktır • Açık fikirlidir (Erginer, 2008: 55–56). Alma basamağı kendi içinde 3 alt basamağa ayrılır: 1.1 Farkında Olma

Farkında olma, hemen hemen bilişsel bir davranıştır. Ama bilişsel alanın en alt düzeyi olan bilgi basamağına benzemeksizin, uygun fırsat olduğunda, öğrenenin sadece bazı şeylerin farkında olacağı bir durum, olgu, nesne veya iş evresini dikkate aldığı ile ilgili olunduğundan dolayı, bir madde veya olgunun hafızası veya hatırlama yeteneğine çok fazla ilgi gösterilmez. Bilgi basamağına benzer: uyarıcının nitelikleri veya tabiatının değerlendirilmesi anlamına gelmez. Ama bilgi basamağına benzemez: dikkat anlamına gelmesi gerekmez. Bu karakteristiklerin bir etkisi olmasının düşünülmesi gerekse bile, bir nesnenin objektif karakteristiklerinin belirli ayrımı veya anlaşılması olmaksızın basit farkındalık olabilir. Birey farkındalığa neden olan uyarıcının durumlarını kelimelerle ifade edemeyebilir (Bacanlı, 1999).