• Sonuç bulunamadı

1.3. Duygusal Zeka

1.3.4. Duygusal Zekayı Etkileyen Etmenler

Cinsiyet bireyleri birbirinden ayıran en önemli biyolojik özelliktir. Kız çocukları genellikle duyguları tanıma ve kontrol etme yönünden erkeklerden daha yeteneklidirler. Ayrıca duygusal açıdan ele alındığında erkeklere oranla daha duyarlı, daha empatik ve sosyal olarak daha uygun tepkiler verebilmektedirler (Davis, 1995: 660).

40

Kadınların erkeklere oranla daha yüksek seviyede duygusal zekaya sahip oldukları çalışmalarla ispatlanmıştır (Köksal, 2003: 16).

Duygusal zekâsı yüksek erkekler, sosyal açıdan dengeli dışadönük ve neşeli, korkaklığa, derin düşünmeye yatkınlığı olmayan, strese dayanıklı ve kendine güvenen kimselerdir. İnsanlara ve davalara bağlanma, sorumluluk alma, etik bir görüşe sahip olma özellikleri dikkat çeker. İlişkilerinde başkalarına karşı sevecen ve ilgilidirler. Zengin ama yerli yerinde bir duygusal yaşamları vardır. Kendileriyle, başkalarıyla ve yaşadıkları sosyal dünyayla barışıktırlar. Duygusal zekâsı yüksek kadınlar ise kendini ortaya koyabilen duygularını doğrudan dile getiren, kendi kendilerine olumlu bakabilen, hayatta bir anlam bulabilen insanlardır. Ayrıca erkekler gibi onlarda dışadönük, neşeli, duygularını uygun biçimde ifade edebilen strese kolay uyum sağlayabilen kişilerdir (Goleman, 2005: 63).

1.3.4.2. Yaş

Duygusal zeka yetilerinin kazanılması yaşla birlikte artmaktadır. Bebekler sözel iletişim başlamadan çok önce, duyguların ifade edilmesi yoluyla bir iletişime başlamaktadır. Bu da genelde ağlama yoluyla sağlanır. Çocuklar duyguları bebeklikten itibaren tanımaya, ayırt etmeye ve anlamaya başlarlar. Fakat duyguların kontrolü yaşla birlikte artar. Küçükken duygularını ifade edebilseler de kontrol etmekte güçlük çekerler. Büyük çocuklarla karşılaştırıldıklarında bebeklerde duygularını kontrol etmekle ilgili küçük belirtiler görülebilir. Fakat bebekler genellikle içsel tepkilerini yüz ifadeleri, sözle veya vücut hareketleriyle olduğu gibi dışa yansıtırlar. İki yaşından sonra dil gelişimlerindeki ilerlemelerin de etkisiyle duygularını daha kolay ifade etmektedirler. Duygularını yer ve zamana bağlı olarak kontrol etme yeteneği üç yaşından sonra, duygularını toplumsal değerlere göre ifade ve kontrol etme yeteneği ise okul yıllarında gelişmektedir. Kişinin zaman içinde kazandığı her yeni değer duyguların çeşidini etkiler, kişi kişiliğini kazandıkça yani değer yargısını oluşturdukça duyguları hissetmesi ve hissetme derecesi değişir. Duygusal zeka ve yaş arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda büyük yaş grubundakilerin küçük yaş grubuna göre duygusal zekalarının daha yüksek olduğu

41

görülmektedir (Hyson, 1994: 50; Kyoung Hoe ve Hye Jung, 1999: 156; Bar-On, 2000: 367).

1.3.4.3. Kültür

Bazı temel duygular evrensel olsa da duygusal zeka yetilerinin kazanımı çocukların içinde bulunduğu toplumun kültürel ve sosyal değerlerinden etkilenebilmektedir. Kültürler arası karşılaştırmanın yapıldığı bir araştırmanın bulguları, İngiliz çocukların olumsuz duygularım maskelemeyi İtalyan çocuklardan daha küçük yaşlarda öğrendiklerini göstermiştir. Başka bir araştırmada ise, Bombaylı çocukların olumsuz duygularını gizlemede İngiliz çocuklardan daha duyarlı olduğu belirlenmiştir (Cole ve Cole, 2001: 415). Javanese kültüründe duyguların açıkça ifade edilmesi yasaklandığı, anne ile çocuk arasındaki ilişkinin mesafeli olduğu görülmektedir. Kore kültüründe de duyguların açıkça ifade edilmesi engellenir. Örneğin, yabancı birisine gülümseme çok uygun bir tepki değildir. Her kültürün kendi içinde, çocukların yaşına göre hangi duyguların doğal veya uygun olduğu, hangisinin sosyal ilişkilere göre ifade edileceği ile ilgili inançları bulunmaktadır (Hyson, 1994: 73).

1.3.4.4. Mizaç

Çocuklar aynı yaş ve cinsiyette olsalar da duygusal yoğunluğu ve duyguları

kontrol etme yetenekleri mizaç özelliklerine bağlı olarak farklılık

gösterebilmektedir. Mizaç özellikleri çocukların kalıtım ve biyolojik yapısından kaynaklanan birçok özelliği kapsamaktadır. Bazı çocuklar çok mutlu bazıları ise üzgün veya kızgın bir yapıya sahip olabilmektedirler. Çocuklar büyüdükçe de onların doğuştan getirdikleri bu özellikleri duygusal gelişimlerini etkilerken, utangaç bir çocuk sınıf içindeki etkinliklere daha az katılabilmekte, bu da onun sosyal- duygusal gelişimini sınırlayabilmektedir (Hyson,1994:69; Zeidner vd., 2002: 219).

Mizacın duygusal zekayı etkilediği düşünüldüğünde, mizacı da kalıtsal ve çevresel faktörler etkilemektedir. Bu da duygusal zeka kapasitesinin yaratılış ve yaşantılarla ilişkili olduğunun göstergesidir.

42 1.3.4.5. Model Olma

Erken yaşlarda duygusal zekâ yetilerinin düzenlenmesinde model olma çok etkili olmaktadır. Birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Birçok insan doğrudan kendileri bir zarar görmedikleri halde fareden, kediden, yılan hatta sınavdan korkarlar. Bu korkuların nedeni ise, söz konusu korkulara sahip modellerin gözlenmesidir. Modeller sesleri, mimikleri, bağırmaları, ağlamaları, söyledikleri sözler yoluyla gözleyen kişiye birçok mesaj verir ve sonuçta modeli gözleyen kişi dolaylı yaşantı kazanarak aynı korkulara sahip olabilir (Senemoğlu 2004: 221). Çocuklar özellikle okula başlayana kadar anne babalarını, okula başladıktan sonra ise anne babalarıyla birlikte daha yoğun bir şekilde öğretmenlerini model almaya başlarlar. Orta okulla birlikte artık arkadaş çevresi ön plandadır. Bu model alma süreci çocuklarda kişilik tam anlamıyla oluşuncaya kadar devam eder. Bu yüzden çocuk eğitiminde çevre faktörü çok önemlidir.

1.3.4.6. Beyin Gelişimi

Duygular üzerinde beyin önemli bir etkiye sahiptir. Duygular, duygusal ifadeler ve davranışlar beyin ve sinir sistemi tarafından yönetilmektedir. Beyin ve merkezi sinir sistemi geliştikçe çocuklar duygularını yerinde ve zamanında ifade ve kontrol edebilirler. Normal gelişen çocuklarda bu süreç kendiliğinden ve beklenen şekilde oluşur. Özellikle serabral korteks olgunlaştıkça çocuklar kendilerini olumsuz davranışlara itecek güçlü duygularını bastırabilirler. Zeka geriliği olan çocuklarda, duygusal zekada da zayıflık görülür (Hyson, 1994: 64-65).

Benzer Belgeler