• Sonuç bulunamadı

4. BULDAN ÖRNEĞİ

4.3 Ekonomik ve Sosyal Yapı

4.3.3 Dokumacılık ve ekonomik yapı

İlçede geçim kaynağı olarak başta dokumacılık gelmektedir. İlçedeki el dokumacılığı geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Osmanoğullarının henüz Bursa'ya yerleşmeden Germiyanoğulları’nın aracılığı ile Buldan’dan kumaş temin ettikleri tarihi kayıtlardan öğrenilmiştir. Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra da Sarayın dokuma gereksiniminin bir kısmı Buldan’dan sağlanmıştır (Denizli Valiliği, 2006). Aynı zamanda üretimin de sürdürüldüğü evlerde tüm aile bireylerinin üretime katılması nedeniyle, Buldan el dokumacılığının temelinde aile üretimi yatmaktadır denilebilir. “Aile üretimi” kavramı aile mülkiyeti ve emeğine dayalı bir üretim örgütlenmesini belirlemektedir. “Aile işletmesi” kavramı ise bu biçimde tanımlanan aile üretiminin pazarın rekabet koşulları altında varlığını sürdüren formuna işaret etmektedir. Ayata (1988) dokumacılıkla uğraşan aileleri, üretimlerini pazardan girdi satın alarak ve nihai ürününü tüccara satarak sürdürmeleri açısından aile işletmesi tanımı içinde değerlendirmiştir. Ayrıca Buldan’daki aile işletmeleri, kaynakları kendileri karşıladığı gibi dışarıdan işçi çalıştırmaz ve kendileri de başka bir işletme için çalışmazlar. Ekonomik faaliyet olarak dokumacılığın temel nitelikleri şöyle sıralanabilir:

• emek-yoğun teknoloji

• üretimin aile çevresinde örgütlenmesi • sermaye kıtlığı

• düzensiz çalışma saatleri • ücret ilişkisinin olmaması • küçük stoklar

• fiyatın pazarlıkla tespiti

• kredinin kişisel yollardan sağlanması • sabit sermaye yatırımlarının önemsizliği

devlet yardımlarından yararlanmama (Santos, 1972’den aktaran Ayata, 1988).

Öte yanda motorlu tezgah kullanımının yaygınlaşması sonucu üretim hızı ve ileri teknolojilerle rekabet zorunluluğu, hammadde fiyatlarındaki artış ve bunlara bağlı olarak pazarın daralması sonucunda el dokumacılığı gerilemiş ve bir meslek olarak yok olma noktasına gelmiştir.

Buldan Bezi'nin tarihi çok eskidir. Evliya Çelebi seyahat-namesinde "Nice bin denk Boğası bağlanıp yük çözülür, bender şehridir..." denilmektedir. Boğası’nın, bugünkünden farklılıklar gösterse de, günümüzde Buldan Bezi adı verilen dokuma olduğunu birçok araştırmacı da tarihi belgelere dayanarak kabul etmektedir.

Osmanlıların Ladik bezleri çok makbul ve meşhurdur. Nitekim ilk Osmanlı padişahı Sultan Osman’ın sarıklı beyaz tülbendi, elbiselik ve çamaşırlık bezleri saray kadınları için (ak alem) denen ince bürümcük bezleri Ladik'den getirilmiştir. I. Murat Han da aynı şekilde Ladik kumaşları kullanmıştır.

XIII. yy. da ilk kez İbn-i Batuta tarafından kaydedilen, önce ak alemli bez, daha sonra da 17 yy.da “boğası” adı ile karşımıza çıkan bu dokuma çeşidi, 1883 yılında Balkanlardan gelen göçmenlerin, yaygın bir şekilde doku-maya girmeleri ile "muhacir bezi" adını almıştır. 1930 yılında bir tür daha geliştirilerek renkli ve bukle olarak düz, kareli, çizgili desenler işlenmiştir. Yine bu dönemde valinin emriyle, bez İzmir okullarında önlüklük olarak kullanılmaya başlamıştır. Böylece Buldan büyük bir pazar bulmuştur. Bu dokuma "Krapon" adı altında dokunmaya devam etmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra dokuma fabrikaları, el dokumasını etkilemiş ve tezgahlarda bükülü dokumasına son vererek astar dokumaya başlamışlardır. 1950 yılında bükülünün başka bir tipi "Hoş gör" adı ile dokunmaya başlamıştır. Halen bu tür çok sınırlı olarak dokunmaktadır. Bugün artık suni ipekle yapılmakta olup, kalitesi çok bozulmuştur. 1970' ten itibaren bükülü bez "Şile Bezi" olarak tanınınca, büyük bir pazar bulmuş ve yeniden dokunmaya başlanmıştır. Fakat motorlu tezgahlarla el tezgahları rekabet edemediğinden süreksiz ve tek tük el tezgahında bükülü dokunmaktadır. “Şile bezi” adı ile bükülü duyulmaya başlayınca, bükülü beze ilçenin adı verilerek hem bir rekabet, hem de ayırma isteğiyle “Buldan bezi” denilmeye başlanmıştır. Bütün bu ad değiştirmeler nedeniyle ilçede her ad kullanılmasına rağmen yinede genellikle bükülü veya bürümcük adı kullanılmaktadır (Buldan Ticaret Odası, 2008). Bürünmek, sarınmak, örtünmek anlamına gelen bürümcük, karakteristik, buruşuk yapısını sıcak, sabunlu suda yıkanmasından sonra kazanır. İpliklerin büküm oranına göre eni daralan dokumanın, buruşuk yapısı ile

vücut arasında hava kaldığı ve kumaş vücuda yapışmadığı için ısı yalıtımı sağlanır. Bu nedenle bürümcük dokumalar genellikle iç giyimde kullanılmıştır. Yün, keten, pamuk ve ipek gibi her tür klasik malzemeye uygulanabilen bu dokuma türünün en makbulü ipek iplikleri ile yapılanıdır. Ancak ipek pahalı olduğu için ipek iplikleri arasına keten, pamuk iplikler katılarak yapılan çubuklu, çizgili dokuma örnekleri “Helali” adı ile dokunmuştur (Uğurlu ve Uğurlu, 2006).

Buldan’da dokunan kumaşlara örnek olarak; Şekil 4.3’te bürümcük ve Şekil 4.4’te alaca, Şekil 4.5’te bezayağı dokuma örgüsü, Şekil 4.6’da ise dokumanın yıkandıktan sonraki yüzey görünümü gösterilmektedir. Buldan’da dokunan diğer dokuma çeşitlerine örnek olarak şunlar belirtilebilir: Peştamal, üstlük, havlu, çarşaf, mendil, sofralık, tentelik, elbezi, astar ve kanaviçe.

Şekil 4.3: Bürümcük (Uğurlu

ve Uğurlu, 2006). Şekil 4.4: Alaca (Uğurlu ve Uğurlu, 2006).

Şekil 4.5: Çok bükümlü atkı, normal bükümlü çözgü, bezayağı dokuma örgüsü (Uğurlu ve Uğurlu, 2006).

Şekil 4.6: Yıkama sonrası dokusal yüzey görünümü (Uğurlu ve Uğurlu, 2006).

Dokumacılık faaliyeti içerisindeki temel üretim süreçlerinde tüm aile bireyleri rol almaktadır. Üretim sürecinde aile arasında işbölümü genellikle şöyledir: Usta ve genellikle eşi olan bir yardımcı üretimin her safhasına katılır ve tezgah başındadır. Özellikle eşler dokuma tezgahını kullanmayı bildiklerinden kocaları hastalandığında veya yorulduğunda tezgahın başına oturarak ustanın işini üstlenmektedirler. Başta eşler olmak üzere kızların ve gelinlerin üretim faaliyetlerine katıldıkları alanlar ip boyama, çözgü hazırlama, çıkrıkta mekik ipini sarma ve tezgahtan çıkan beze nihai biçimi verme süreçleridir. Tezgahtan çıkan bez kesilir. Kenarları kadınlar tarafından işlenir. Talebin niteliğine göre bez üzerinde işlemeler yapılır. Eğer evde bobin sarma işi yapılıyorsa bunu da genellikle kadınlar ve çocuklar yapmaktadır. Bu nedenle denilebilir ki, tüm bireyler aile ekonomisine doğrudan katkıda bulunmakta ve mesleği küçük yaştan öğrenmektedirler. Böylelikle dokumacılık nesilden nesile aktarılan bir meslek olarak süregelmiştir. Ancak dokumacılığın yapısı da makineleşme ile birlikte değişmiştir ve günümüzde geleneksel anlamda dokumacılığı sürdüren çok az aile bulunmaktadır.

Benzer Belgeler