• Sonuç bulunamadı

Küreselleşmenin bir boyutu olan finansal piyasalardaki küreselleşme ile birlikte, tasarrufların ve yatırımların dünya genelinde etkin dağılımın sağlanması büyük bir oranda gerçekleşmiştir. Küreselleşmenin önemli alanlarından birisi de üretimin küreselleşmesidir. Üretimin küreselleşmesi aracılığıyla üretim alanı olarak dünya bir bütün olarak değerlendirilmeğe başlanmış ve maliyet avantajı sağlayabilmek amacıyla iktisadi açıdan optimum bölgelerde üretim dağıtılmıştır.123

Ülkelerin mevcut kaynakları ile yapabileceği yatırımların sınırı vardır. Yerli tasarrufların oluşturduğu ülke kaynakları yetersiz kaldığında gerekli olan ilave

kaynak ihtiyacı dış tasarruflarla, başka bir deyişle, yabancı sermaye ile karşılanmaktadır.124

Yabancı sermaye dışarıda yerleşik durumda bulunan kişi ve kuruluşların ülke içinde mali ya da fiziki yatırım yapmaları ya da ticari faaliyette bulunmaları şeklinde tanımlanabilir125

Yabancı sermaye ülkeye iki şekilde gelir. Bunlardan ilki, mali yatırım: hisse senedi, tahvil gibi menkul değerler biçimindedir ve söz konusu ülkenin sermaye piyasasına yönelik yatırımdır. En genel tanımıyla, bir ülke borsasında işlem gören şirketlerin hisselerinin bir diğer ülke veya ülkelerin kuruluşları tarafından satın alınmasını ifade eder. Portföy yatırımları çok değişken karakterli ve genellikle kısa vadelidir. Yabancı portföy yatırımları durağan olmayan ve sık sık değişebilen yatırımlar olması nedeniyle ülkede kalabilmesi için iyi düzenlenmiş finansal piyasalara ve sağlıklı bir ekonomiye gereksinim duyarlar. Bu türdeki yatırımlar tamamen finansal yatırımlar oldukları için finansal faktörlerdeki değişimlere çok duyarlıdırlar. Portföy yatırımcıları genellikle çeşitlendirme yoluna giderek riski dengelemeyi hedeflerler. Bir başka deyişle belirli bir risk düzeyinde maksimum getiri ararlar.

Portföy yatırımı, tasarruf sahiplerinin bir faiz veya dividant (anonim şirketlerde elde edilen kardan şirket ortaklarına payları oranında dağıtılan kar payı) geliri elde etmek için uluslar arası sermaye piyasalarından tahvil veya hisse senetlerini satın almalarını ifade eder. Bu durumda, yatırımcı doğrudan yatırım yapmayarak, başka bir ülkedeki bir firmanın hisse senetlerini veya tahvillerini satın alması sonucu sermayeyi dolaylı yoldan ülkeye sokmuş olacaktır. Dolayısıyla, portföy yatırımlarına dolaylı yatırım da denilmektedir. Portföy yatırımlarında yatırımcı, gerçek kişi veya ulus ötesi bir şirket olabilir.

Portföy yatırımlarında yatırımcı tahvil veya hisse senedi alırken, şirket yönetiminin bizzat denetlenmesi mümkün değildir. Ayrıca, yabancı yatırımcı portföy

124 ALPAR, a.g.e, 1977, s.13.

yatırımlarında sadece sermayesini koyabilir. Bir de bu tip yatırımlarda gelir ve anaparanın ödenme koşulları bellidir.

Doğrudan yatırımdan farklı olarak, portföy yatırımları çok daha kısa süreli bir sermaye hareketi olarak nitelendirilmektedir. Bu özellikleri dolayısı ile, gittikleri ülkedeki ekonomik ve politik gelişmeler portföy yatırımlarının hareketliliğini arttırmaktadır. Ekonomik ve politik gelişmeler dolayısı ile, ani sermaye çıkışı yaşanabilmekte, bu da küçük boyutlu para piyasalarında istikrarsızlığa yol açabilmektedir. Bu sebepten dolayı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, portföy yatırımları kısıtlanmaktadır.

Yabancı yatırımın bir diğer geliş biçimi ise, ülkenin sermaye stokuna yönelen, üretime dönük yatırımlardır. Bu tür yatırımlar “Doğrudan Yabancı Yatırımlar” olarak adlandırılmaktadır. Doğrudan yabancı yatırım, yeni bir yatırımın yapılması veya yerli bir firmanın tamamen yada kısmen satın alınması biçiminde gerçekleşmektedir. Bu yatırımlar çoğunlukla çok uluslu şirketler tarafından yapılmaktadır. Burada çok uluslu şirket denildiğinde, faaliyetlerini birden fazla ülkede sürdüren ve üretimle ilgili kararları bir merkezden alan veya çeşitli yollarla bağlı şirketlerin kararlarını etkileyebilen şirketler kastedilmektedir.126

Literatürde doğrudan yabancı yatırımların çeşitli tanımları bulunmaktadır. Rutherford, doğrudan yabancı yatırımı “bir başka ülkede, yerel üretim tesisi açmak yada halihazırda var olan bir işletmeyi alma şeklindeki ticari yatırım” olarak tanımlamıştır.127 UNCTAD’ın çeşitli basın bildirilerinde ise doğrudan yabancı yatırımlar, bir ekonomideki yerleşik bir işletmenin yönetiminin bir başka ekonomideki işletme tarafından kontrolünü içeren bir yatırım olarak tanımlanmıştır.128

Doğrudan yabancı yatırımlar, bir firmayı satın alma veya yeni bir firma için ilk sermayeyi temin etme veya mevcut bir firmanın sermayesinin artırma yolu ile bir ülkede bulunan firmalar tarafından başka bir ülkede bulunan firmalara yapılan

126 ALPAR, a.g.e., s. 13

127 Dictionary of Economics, London, 1995, s. 178–179. 128 www.unctad.org, (15.06.2008).

yatırımlardır. Bu yatırım; teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yatırımcının kontrol yetkisini beraberinde götürmektedir.129

IMF’nin istatistiksel amaçlı çalışmalarında kolaylık sağlaması açısından kullandığı tanım ise, “uluslararası yatırımcının herhangi bir yerel şirketin sermayesinin %10’undan fazlasına sahip olması“ şeklindedir. Buna benzer bir tanımlama da OECD tarafından kullanılmaktadır. Buna göre, doğrudan yabancı yatırımlar, şahıslar yada şirketlerden oluşan yabancı bir yatırımcının şirketleşmiş ya da eşiti bir işletmede şirket bünyesinin en az %10 oranında temsil gücüne sahip olduğu yatırımları kapsamaktadır.

Dolaysız yabancı sermaye yatırımları az gelişmiş ülkeler için öncelikle yatırımlarını finanse edebileceği bir dış kaynaktır. Ayrıca getirdiği gayri maddi varlıklar ve döviz ile birlikte sermaye birikimini hızlandıracaktır. Dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının sermaye birikimini hızlandırması “kaynak dağılımı etkinliği” anlamına gelir. Dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının üretimi arttırması ise “üretim etkinliği” anlamına gelir. Artan üretime bağlı olarak üretim faktörlerinin üretimden aldıkları paydaki değişim ise dolaysız yabancı sermaye yatırımlarının dağılım etkisidir130

Geçmişte yabancı sermaye sadece, • Sermaye açığını kapatmak, • Üretimi artırmak,

• İşsizliğe çözüm getirmek ,

• Üretim maliyetlerini düşürmek; ucuz işgücü, taşıma giderlerinden tasarruf sağlamak, düşük vergi avantajlarından faydalanmak,

• Ucuz hammadde kullanmak ,

129 BARREL R., N. PAIN, “ReaI Exchange Rates, Agglomerations, and IrreversibiIities,

Macroeconomic Policy and FDI in EMU”, Oxford Review ofEconomie Policy, 14, 1998, s. 152–167. 130 KULA Ferit , Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Etkinliği: Türkiye Üzerine Gözlemler,

• Döviz rezervlerini genişletmek gibi nedenlerle cazip bulunuyordu.

Günümüzde ise, yabancı sermaye yatırımlarından beklenenler daha da artmıştır. Yukarıdaki faktörlere ilave olarak:

• Ülke içinde sağlıklı bir rekabet ortamı yaratmak, • Ülkeye yeni teknolojiler kazandırmak,

• Know-how (teknik bilgi) getirmek,

• Gelişmiş ve sermaye ihraç eden ülkelerin politik ve ekonomik desteğini sağlamak,

• Dışa açılmak, • Çevre korumak,

• İnsan kaynaklarının geliştirilmesi gibi nedenler de bulunmaktadır.131