• Sonuç bulunamadı

2.1. Şiirlerin Yapı, Şekil ve Muhteva Bakımından İncelenmesi

2.1.2. Yapı ve Şekil

2.1.2.1. Nazım Şekilleri

2.1.2.1.1. Divan Şiiri Nazım Şekilleri

2.1.2.1.1.1. Gazel

Gazel, klasik dönem şairleri tarafından en çok tercih edilen nazım şekillerinden biridir. Kafiye düzeni (aa, ba, ca, da…) şeklinde olan gazeller müşterek beyitlerden oluşur. Beyit sayısı istisnaları bulunmakla birlikte en az 5 en fazla 15 beyit arasındadır. Fakat Tanzimat sonrası Türk şiirinde yaşanan yeniliklerden gazel de etkilenir. Gazel nazım şeklinde daha önce yer almayan birtakım değişiklikler yaşanır. Örnek vermek gerekirse, her şairin gazelinde kullandığı bir mahlası vardır ve Tanzimat’tan sonra gazel nazım şekli ile şiir yazan şairler bu gelenekten kopar. Mahlas kullanma geleneğini klasik dönem şairleri gibi çok fazla önemsemezler ve gazel nazım şeklinin bir özelliğinin yok olmasına neden olurlar.173 Bunun dışında klasik dönem şairleri yazdıkları şiirlerine başlık vermez ve daha çok türün adını kullanır. Yenilikçi şairler ise türün adını kullanmak yerine ya şiiri başlıksız bırakır ya da yeni bir başlık kullanır.

Klasik şiirin en çok kullanılan nazım şekli gazelde aşınmalar olmasına rağmen 19. asırda da şairler tarafından en çok tercih edilen nazım şekli olmuştur.

19. asrın sonlarına doğru şiir yazan şairlerden biri olan Mihrünnisâ Hanım da şiirlerinde en fazla gazel nazım şeklini kullanmıştır. Şair, dergi ve gazetelerde rastladığımız 14 şiirinin 6 tanesini gazel nazım şekliyle yazmıştır. Şair bu şiirlerinde Tanzimat Dönemi şairlerinin yaptığı gibi mahlas kullanmamıştır. Bunun dışında gazel türünün kendi ismini kullanmak yerine şiirlerine başlıklar vermiştir. Bu hususta şair bu nazım şeklinde biraz da olsa gelenekten kopmuş ve yenilikçi şairlere ayak uydurmuştur. Şairin gazel nazım şeklini kullanarak yazdığı şiirler şöyledir:

Edîpler oluyor tercümânın ey bülbül Niçin bilinmeye derd-i nihânın ey bülbül Bitirdi cânı figânın bizi ne sırdır bu

173 M. Fatih Andı, age, ss.108-109.; Cem Dilçin, “Örneklerle Türk Şiir Bilgisi”, Ankara:

TDK, 1983, ss.104-105.

60

Acab nühüfte midir ândan cânın ey bülbül

(Nazire, ss.302-303) Yâ Rab ne büyük dağ, ne güzel mevkiʻ-i uzlet

Cinler mi, periler mi eder burda ikâmet Örtmüş ser-i ulvîsini karlarla bulutlar Şimşeklere bir haclegâh-ı vahdet ü halvet

(Viyana Civarından Geçerken, s.40) İlâhi bir güzellik var nümâyândır civârından;

Güzâr etmiş sanırsın hep melekler rehgüzârından.

Çiçeklerle müzeyyen bir çemen-zâr-ı semâpâye, Uçarken mest olur kuşlar muʻtar rüzgârından;

(Validem, s.146) Ne hoş bir cûydur her dem gürîzan semt-i ummâna, Verir tuğyân emvâc-ı tefekkür rûh-ı vicdâna

Seherler, fecirler etmiş ana elbânı tevdi Gider pür nefha ü nâle o güyâ kûy-ı cânâna

(Dere Karşısında, s.163) Duyup bir nağme-i mâtem müessir rüzgârından

Olur müstağrak-ı fikret geçen âdem civârından, Tek ü tenhâ hazin bir külbe-i hürâ-yı şîʻr-engiz Nümâyân bir dağın vahşi kenâr-ı seng-zârından,

(Bir Manzume-i Nefise, s.203)

2.1.2.1.1.2. Mesnevi

Mesnevi, köken olarak İran edebiyatına ait olan bir nazım şeklidir. Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir.174

Mesnevi, aruz vezni kullanılarak kendi aralarında kafiyelenmiş beyitlerden oluşur. Beyit sayısında herhangi bir sınırlama yoktur. Binlerce beyitten meydana gelen mesnevi örnekleri vardır. Bunun dışında mesneviler genellikle aruz ölçüsünün kısa kalıplarıyla yazılır ve anlam her beyitte kendi içinde tamamlanır.

174 Cem Dilçin, age, s.167.

61

Mesnevi, divan şairleri tarafından en çok tercih edilen nazım şekillerinden biridir. Bu nazım şekli Tanzimat’la birlikte değişen Türk şiirinde varlığını korumayı başarır. Ancak mesnevinin yapısında hatta muhtevasında bazı değişiklikler yaşanır. Beyitler divan şiirindeki gibi uzun değildir. Gazel nazım şeklinde olduğu gibi şairler mahlas kullanmaktan geri durmuştur. Bunun dışında bazı şairler şiirin ortasında kafiyeyi değiştirmiştir.175

Mihrünnisâ Hanım’ın tespit ettiğimiz şiirlerinden 5 tanesi mesnevi nazım şekli ile yazılmıştır. Şair, 5 şiirinde de mahlas kullanmamıştır.

Mihrünnisâ Hanım, Benimle İshak şiirine gazel nazım şekliyle başlamış ve 20. beyite kadar böyle devam etmiş, 21. beyitten sonra ise şiirini klasik mesnevi nazım şekli ile tamamlamıştır. Yani şiirin tamamı tek bir nazım şeklinden meydana gelmemektedir. Fakat şiirin beyit sayısı ve şekil özellikleri göz önüne alındığında mesnevi nazım şekline daha uygundur.

Bunun dışında şiirin bir masal havası içinde olması, olayın geçtiği yer ve zamanın belirsiz olması şiiri mesnevi nazım şekline daha çok yaklaştırır.

Şairin, Benimle İshak şiirinde yaptığı kafiye farklılaşması şu şekildedir:

Deryâ sâkin, kenâr tenhâ Bir samt ü sükûn içinde sahrâ, Gaşyolmış idi nesîm-i hoş-bû.

Ezhâr görür gibiydi rüyâ!

Ey İshak.. Ey yetîme-i şeb!

Sevdâ ile hüzün senindir hep.

Vahdetler içinde zâkir-i Hak Lâyık sana dense tâir-i Hak

(Benimle İshak, s.3) Şair, Bir Cerihadâr-ı Hezimet Lisanından adlı şiirini de mesnevi nazım şekli ile yazmıştır. Fakat şiirin son kısmında kafiye örgüsünde farklılıklar görülmektedir. Bunun dışında şiirde yer yer olaylar değişmektedir ve şair yeni olaya geçiş yapmak için araya hususi diyaloglar koymuştur.

175 M. Fatih Andı, age, s.14.; Cem Dilçin, age, s.167.

62

Şairin mesnevi nazım şekliyle yazmış olduğu diğer şiirlerinde herhangi bir farklılık yoktur. Şairin klasik mesnevi nazım şekli ile yazdığı diğer şiirleri şu şekildedir:

Ey şâʻire-i sütûde-fıtrat

Vâkʻî mi acep bu hüzn-i hasret Gerçek mi işittiğim havâdis Yâ hangi musîbet oldu bâʻis

(Nigâr Hanım’a, s.639-640) Gelmişti zamân-ı bâğ û bostân,

Olmuştu zemîn cüdâ zemistân.

Enfâs-ı Mesîhâ-i bahârî Olmuş idi her civâre târî.

(Bir Neşide, s.194) Müstağrak-ı zalâm idi etrâf-ı âsümân;

Mehâbetden de anda görünmezdi bir nişân.

Bir hufre-i fenaya düşüp leşker-i nücûm, Âfâkdan bulutlar ederlerdi hep hücum.

(Bir Neşide, s.355) Ey âb-ı câvidan,

Bî-rûh olur mu sen var iken hiç bu hâkdan!

Ey sen, ey eşkdâne-i rûh-ı mükevvenât, Âlûde-i merâret olan unsur-ı hayât,

(Bana Öyle Geliyordu Ki Çamlar Diyordu Mecraya, s.294)