• Sonuç bulunamadı

Dinlerle Şekillenen İnsanlık ve Mistisizm

Meryem Demir

3.3. Dinlerle Şekillenen İnsanlık ve Mistisizm

Postkolonial romanın en çok kullanılan malzemelerinden biri de “din”dir. Hemen her fırsatta Hıristiyanlık ortaçağ söylemini metinlerine yediren oryantalizm etkisindeki yazarlar bunun karşısına koydukları “bilim ve inanç karşıtlığı söylemini” de İslamiyet’e atfederler.

Mahjoub’un da çok klişe bir biçimde Raşid üzerinden bunu verdiği söylenebilir. Raşid, Doğu’ya atfedilen büyücülük bilgisiyle ve bunun yanı sıra bilime köprü oluşturan astroloji bilgisiyle kuzeye yani Batı’ya gelmiştir. Ortaçağ Hıristiyanlığının skolâstik düşünce biçimin izlerinin görüldüğü ve bilimin önünü tıkayan bağnazlıklarla birlikte ortaya çıkan ön yargı Mahjoub’un işlediği konulardandır.

“Raşid ağzı bir karış açık oturup kalıyor olduğu yerde. Bruno’yu sesli dile getirdiği düşüncelerinden dolayı Roma’da bir kazığa bağlamış ve canlı canlı yakmışlardı. Sadece on kısacık yıl geçmişti üstünden. Güneşin bütün yaşam ve enerjinin kaynağı olduğunu iddia etmişti. ‘Dünya hareket ediyor çünkü canlı, yaşıyor!’ demişti Bruno. Küllerini bulutlara savurmuşlardı evrenin sınırsız olduğunu belirtmek için [.…] ” (209).

Tarih içinde Avrupa’da dünyanın yuvarlaklığından onun güneşle olan durumuna kadar yapılan birçok bilimsel çalışma yüzünden bilim adamlarının ölüm cezasına çarptırılması, kitaplarının yakılması gibi ortak ögeler yine söylemin gereği olarak birçok romanda yer aldığı gibi burada da yer almaktadır.

“İslam’ın bilimle inanç arasında sıkışıp kaldığı[nı]” ( Kitap-lık: 83:49) iddia eden yazar Mahjoub, doğuştan üstün yeteneklere sahip Raşid El Kenzi’nin çabuk öğrenme ve sorgulama becerisini bunu aktarmada kullandığı söylenebilir. Raşid, sorgulamaların getirdiği çelişkilere aydınlanmanın merkezi Avrupa’da düşecektir. Orada kendisinin büyü-sihir bilgisine yani mistik yönüne Heinesen’in kızkardeşi sayesinde bilimsel bilgi eklenecektir. Ve Raşid kendisiyle çelişip bilimle-din arasında kalacaktır.

Bu kadının söylediği düşünceler en azından çılgınca olasılıklardan başka bir şey değildi ve en kötüsü de pagan putperestliğinin, doğaya ve gezegenlere tapmanın savunuculuğuydu. Sessizce böylesi sapkınlıklarla gönül eğlediği için kendisini bağışlamasını diledi Kadiri Mutlak Yaradan’dan. Ama bir yandan da kurtaramıyordu çekiminden. (208)

Temsili olarak Doğulu’nun aydınlatılması görevini yüklenen Batılı, bilim ve inanç arasında sıkışıp kalan İslam’ın sorgulanmasını sağlar. Burada çelişki, sorgulama bağlamında değinilmesi gereken diğer bir atıfta kuşkusuz “felsefe ve mistisizm”edir.

Genelde Doğu’ya atfedilen müneccimlik Doğu’da oldukça rağbet gören bir şeydir. Raşid’in Batı’ya doğru çıktığı yolculukta korkulan bir büyücü olarak görülmesi buradan bakıldığında boşuna değildir. O siyah tenlidir, Doğuludur, Türk’tür. Bunun yanı sıra yıldızlara meraklıdır. Günler ilerledikçe astronomi bilgisinin de açığa çıkması Jutland’daki rahiplerin bile onun büyücü, sihirbaz olduğuna inanmalarına, başlarına gelen kötülükleri ondan bilmelerine, ondan korkmalarına yetecektir.

Roman bununla sınırlı kalmaz, astrolojiden, simyadan, büyüden ortaya çıkan bir kavram olan Hermesçilike de değinir. Aktarıldığına göre Hermesçilik, dinsel felsefe ile

RAŞİD’İN DÜRBÜNÜ NELERİ GÖSTERİYOR?

37

ilgili bilimsel kitaplardan doğmuş ve İskenderiye’de, Mağrib’de, Roma’da yazılmış çok sayıda Yunanca, Latince, Süryanice, Arapça, Hintçe papirüsler ve elyazmalarından oluşmaktadır.

Yunan filozofu Platon’a (Eflatun) atfedilen Hermesçilikte, Onun izinden giden Türk bilgin Farabi’nin felsefesinin izlerini de görmek mümkün. Hermesçilikte; yeryüzünde elde edilecek bilginin (bilgelik) ölümden sonra kurtuluşu sağlayacağı inanışı vardır. Bireysel ermişliğe ulaşmak amaçtır. Farabi’nin felsefesini bilen ve onunla yola çıkan Raşid başta kendinden emindir:

Akıl yürütme olgusu el-Farabi ve diğerlerinin metafiziğiyle açık seçik çizilmiştir. İnsanın icadı nerede biter, Kadiri Mutlak’ın niyeti nerede başlar? Göklerin sırrı her bir insan için anlaşılmazdır. (69)

Raşid yolculuğunun sonunda vardığı evde Heinsen’in kız kardeşi aracılığıyla Corpos Hermeticum’la tanışır. Aslında bu, onun için, yeni bir şey olmayacaktır çünkü Farabi, Platon’dan izler taşıyan Hermesçilikle aynı şeydir. Ancak bu kez kendinden o kadar da emin değildir Raşid. Geldiği Avrupa şehrinde Heinesen’in iyi eğitim almış kız kardeş Sigrid ona yeni kapılar açar.

Kadın onu bir yolda götürüyordu, ona parçalar, kırıntılar sunuyordu doğru iz üzerinde kalması için [….] Ve kanıt gösterilmişti bile kendisine: Takımyıldız yükseldikçe yıldız açısının da değişmesi, bu yıldızın gezegenlerin çok ötesinde olduğunun ispatıydı. Öyleyse devinim ve değişim söz konusuydu; yıldızlar Aristoteles’in iddia ettiği gibi bir kristal dantel üzerine tutturulmuş değillerdi. [….] Raşid gelişimin çok ağır olduğunu hissediyordu. Okuma hızı giderek yükseliyordu ama hazmetmek zorunda olduğu bilgi miktarı da artıyordu gittikçe. Aklı ölen bir ceylanın gövdesi gibi seyire seyire ilerliyordu. (210)

İlimin tek bir ırkla başlayıp sürmesinin imkânsızlığını merakların, korkuların, ilgilerin, ayrı kültürlerde nasıl ortak olabileceğini Raşid üzerinden göstermeye çalışan yazarın burada da “bağnaz Doğu, aydınlanmacı / aydınlatıcı Batı” söyleminden kurtulamadığı görülür.

4.Sonuç

Tarihsel ya da tarihi süreç içinde gerçekleşen olaylar anlatan romanlar için M.Bahtin’in “kronotop” kavramı çerçevesinde biçimsel açıdan tanımlamaya çalıştığımız

Raşid’in Dürbünü’nde, “tarih”in, romanın alt metninin oluşmasında araç olarak

kullanıldığı görülmüştür. Tarih, postkolonial edebiyat için iyi bir malzemedir ve yazar Jamal Mahjoub’un roman izleğini bunun üzerine kurduğu açıktır.

Mahjoub’un çok uluslu kimliği ile geçmişi ile hesaplaşması olarak okunan birçok kitabı içinde Raşid’in Dürbünü de Doğu’yu ve Batı’yı sadece bilinen boyutlarıyla tartışmaktan öteye gidememiştir. Edward Said Oryantalizm- Sömürgeciliğin Keşif

Yolu’nda oryantalizmi üreten üç söylemden bahseder. Bunlardan ikisi “Avrupa ile Asya

arasındaki tarihi ve kültürel bağ ve Dünya’nın Doğu denilen bir kısmını konu alan ideolojik varsayımlar, imajlar ve fanteziler, aslı astarı olmayan fikirler…”dir. (517) Buna göre incelenen romanda harem, cami, sarıklı adamlar, cinselliği çağrıştıran yönleriyle Doğulu kadınlar gibi oryantalist bakışı yansıtan somut klişeler görülmez. Ancak özellikle Said’in bahsettiği imajları ve fantezileri besleyen; yıldızlar ve felekle yaratılan bilinmezlik, onu arama merakı, çözülmeyi bekleyen sırlar, daha önce gidilmemiş yerler,

MERYEM DEMİR –UDKEK 2011

38

seyahat, bazı simgelerin yüklendiği kahramanlar, nesneler ve kötü sonlar sömürge sonrası edebiyat söylemini fazlasıyla romana yansıtmaktadır. Mahjoub’un yenilik olarak kabul edilebilecek tek tarafı çözülmeyi bekleyen sırrı Avrupa’ya taşıması ve sırrın çözülmesini sağlayacak seyahatin yönünü Doğu yerine Batı’ya çevirmesidir.

Kitapla ilgili son olarak dikkate değer bir konu da Türkçe çevirisinin asıl adına bağlı kalınıp The Carrier-Taşıyıcı olarak değil de Raşid’in Dürbünü olarak yapılmasıdır. Bu adlandırmayla, dikkat “özne” olan taşıyıcı (Raşid) yerine taşınan “nesne”ye (dürbüne) çevrilmiştir. Çevirmenin Batı’dan yaptığı bu çeviride kendisine göre Doğulu olan roman kahramanı yerine bakışını Batı’da ortaya çıkan bir araca yöneltmesini bir çeşit Türk oryantalizmi olarak okumak abartılı bir yorum mu olur acaba?

KAYNAKÇA

Aytaç, G, 2003, Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi, İstanbul, Say yayınları.

Bakhtin, M, 2001, Karnavaldan Romana, Der. Sizbel Irzık, Çev. Cem Soydemir, İstanbul, Ayrıntı yayınları.

Mahjoub, Jamal, 2003, Raşid’in Dürbünü,Çev. Güven Turan, İstanbul, YKY. Parla, Jale, 1985, Efendilik, Şarkiyatçılık, Kölelik, İstanbul, İletişim.

Said, Edward, 1989, Oryantalizm-Sömürgeciliğin Keşif Yolu, Çev. Selahaddin Ayaz,İstanbul, Pınar yayınları .

Steiner, Tina, (2008), “Of translators, travellers and readers: The transmission of

knowladge in contexts of power in Jamal Mahjoub’s The Carrier”informaworld.com, English Academy Review: Southern African Journal of English StudiesVolume 25, Issue

1,s. 40-50.

Tohumcu Aslı, (2005), “JAMAL MAHJOUB: İngiltere'de etnik azınlık, bir yabancı,

bir erkek, bir ...”,Kitap-lık Sayı: 83, s. 46-49.

Türkeş, A.Ömer, 7 Mayıs 2011, “Doğu Hep Doğuda mı Kalacak?”, radikal.com.tr, Radikal Kitap eki.

KAŞKAY TÜRKÇESİ BİLDİRME CÜMLELERİNDE VAR/YOK +