• Sonuç bulunamadı

5.3. Terör Örgütlerinde Radikalleşme Süreçleri

5.3.3. Dini İstismar Eden Terör Örgütlerinde Örgütlenme Stratejileri ve

Radikalleşme kavramının bireylerin sahip olduğu değerlerin ve düşüncelerin baskı altına alınması sonucu doğal bir refleks olarak ortaya çıkığına değinilmişti. Din radikalleşme olgusu ise, bireylerin dini inançlarını gerçekleştiremediği, kendilerini dini açıdan baskı altında hissettiği ortam ve zamanlarda daha yaygın bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra kutsal kaynaklardaki bazı metinler bireylerin içinde bulundukları zaman ve mekâna göre şiddete yönelebilecekleri şeklinde söylemler bulundurmaktadır. Bu konuyu örneklendirecek olursak, Eski Ahit’in bazı bölümlerinde İsrail oğullarına, ‘’Düşmanlarını öldürmeye ve mallarını yakıp yıkarak, yağmalamaya müsaade edilmektedir’’ (Samuel, 15, s.2-3; Çıkış, 32-28). İncilin bazı bölümlerinde,

‘’Kan ve kılıç gibi kavramalardan söz edilerek İsa Mesih’in düşmanlarının yok edilmesi ve onlara yönelik nefret içeren söylemler yer almaktadır’’ (Matta, 10: 34-35/23, s. 33, Luka, 19/27/22/36-38). Kuran-ı Kerim’de de (Nisa, 89-91, Tevbe, 12/29-36) Allah yolunda yapılacak cihadın önemi ve Müslümanlara karşı barışı kabul etmeyip, savaş konusunda ısrarcı olan düşmanlara karşı savaşılabileceğine dair hususlar yer almaktadır.

Dinin kapsayıcı ruhunu kavrayamayan bazı radikal gruplar bu ve benzeri metinlerden yola çıkarak şiddet içerikli radikal eylemleri kendi zihinlerinde meşrulaştırmakta ve radikal eylemlere yönelebilmektedir. Burada problem dinden kaynaklanmamakta, dini referans alarak radikal eylemlerde bulunan şahıs ve grupların sığ ve bağnaz yorumlarından ortaya çıkmaktadır (Şahin, Türkkahraman, 2011, s.186-187).

Yukarıda bahsedildiği üzere, dini istismar eden terör örgütlerinin temel dayanağını, dini kaynaklarda yer alan bazı metinlerin, içinde bulunduğu şartlar, peygamberler ve zamanın din âlimlerinin yorumları ve uygulamaları göz ardı edilerek, istenildiği gibi yorumlanmasından almaktadır. Dini istismar eden terör örgütleri ve radikalleşen gruplar, Hz. Muhammed’in hayatı ve sünnetini yok sayan, Mevlana, Yunus Emre, Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşi Veli gibi din âlimlerinin İslam diniyle ilgili yorumlarını hiçe sayarak, dinin asıl kaynağı olan Kuran-ı Kerimin belli kısımlarındaki ayetleri, kendi yorumlarını katmak suretiyle değerlendirmelerde bulunmaktadır. Dinin temel felsefesi ve ruhunu anlamadan gerçekleştirilen bu yorumlar, şiddet içerikli radikal eylemlerin İslam dini açısından meşru bir zeminde olduğu algısını yaratmaya çalışmaktadır. Bu tarzdaki bir İslam anlayışının ise dini temellerden uzak, hadis, kıyas, icma ve içtihatlar gibi din tarafından kabul edilen kaynaklara dayanmayan, teolojik ve sosyolojik gerçeklere ters düşen, sadece 14 asır önce indirilen kutsal kitabın belli kısımlarının salt tercümesinin kişilere bağlı yorumlarından kaynaklı bir yanlış yaklaşım olduğu ortadadır. (UTSAM Rapor No:3, 2008, s. 10)

Dinin istismarına neden olan faktörlere değinilmesi, dini istismar eden terör örgütlerinin çıkış noktalarının anlaşılmasında faydalı olacaktır. Dinin istismarında;

 Olgunlaşmamış kimlik ve kişilik,

 Hurafelerin yaygınlığı,

 Dinin pasifize edilmeye çalışılması,

 Bireylerin diyanete gerekli güveni duymaması,

 Dini bilgi noksanlıkları,

 Hukuki eksiklikler

 Dini Sapmalar gibi etkenlerin etkisi bulunmaktadır. (UTSAM Rapor No:3, 2008, s. 13)

Dini istismar eden terör örgütlerinin örgütlenme stratejileri ve radikalleşme süreçlerinde de diğer terör örgütleriyle benzerlikler mevcuttur. Savaş ve sürekli çatışma ortamı içerisinde bulunan Afganistan, Irak, Filistin gibi Müslüman ülkelerde, askeri müdahale esnasında Müslümanlara karşı yapılan işkence, kötü ve gayriahlaki muameleleri içeren video ve benzeri materyallerin basın yayın organları aracılığıyla yayınlanması ile terör örgütleri içerisinde faaliyet gösteren bireylerin zihinleri yıkanmaktadır. Bu sayede terör örgütleri gerçekleştirmeyi

planladıkları/gerçekleştirdikleri eylemlere de kendi zihinlerinde meşruiyet kazandırılmaktadır. Sürekli bu ve benzeri propagandalara maruz kalan terör örgütü mensupları zaman içerisinde kendi kişiliklerini bir kenara bırakarak tamamen örgüt adına faaliyet gösteren bireyler olarak varlıklarını devam ettirirler.

Dini istismar eden terör örgütleri yeni üye kazanımlarında özellikle gençleri tercih etmektedir. Ailevi sorunları olan, sosyal olmayan içine kapanık ve herhangi bir gruba aidiyeti olmayan bireyleri tercih eden terör örgütleri bu kişilere kendi başlarına karşılayamadıkları sosyolojik, psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarını sunarak, bu bireyleri örgütlenme çarkının içine dâhil ederler (Şahin, Türkkahraman, 2011, s.188).

Örgütlerin eleman kazanma yöntemleri bulundukları şartlara göre de değişiklik gösterebilmektedir. Çocuklarının hayatlarını kazanmalarını arzulayan aile bireylerinin çoğunlukta olduğu batı bölgelerinde ders çalıştırma bahanesiyle bireyleri kazanmaya çalışan örgütler, çocuklarının ibadetlerine önem vermesini isteyen daha mutaassıp ailelerin oturduğu doğu illerinde ise kuran kursu, dini içerikli kurslar aracığıyla örgütlenme faaliyetlerini sürdürmektedir. Çocuk ve gençlerin aileleri üzerinde yapılan örgütlenme faaliyetleri ise, çocukların örgüt içerisinde daha rahat hareket etmelerini sağlarken, örgüte yönelik yapılan operasyonlarda ‘’Bunlar dindar insanlar’’

argümanıyla ailelerin örgütsel faaliyetleri savunmalarına sebep olmaktadır (UTSAM Rapor No:3, 2008, s. 17).

Dini istismar eden terör örgütlerinin radikalleşme sürecinde kullandıkları bir diğer argüman ise, kendilerini içinde bulundukları gruptan ötekileştirme çalışmalarıdır.

Özellikle ülkemizde bulunan Hizbullah, El Kaide gibi terör örgütleri Türkiye Cumhuriyetinin şeriatla yönetilmemesinden kaynaklı devleti ve kurumlarını tanımamakta ve Müslüman ülkelerde gerçekleşen zulümlere karşı pasif durduklarını değerlendirdiklerinden dolayı Türkiye Cumhuriyetini kâfir devlet ilan etmektedirler (UTSAM Rapor No:3, 2008, s. 8).

Dini istismar eden terör örgütlerinde faaliyet gösteren bireylerin geçmiş hayatları ve suç kayıtları incelendiğinde bazılarının, hırsızlık, kapkaç gibi suçlara bulaştıkları ve karakter ve kişilik bakımından İslam kültürü ve geleneklerinden uzak bireyler oldukları göze çarpmaktadır. Örgütsel propagandalardan etkilenen bireyler, işlemiş oldukları suç ve günahların telafisi için örgüt tarafından en çok kullanılan şehitlik argümanına sığınmakta ve günahlarının affı için canlı bomba eylemi dâhil her türlü eylemi rahatlıkla işleyebilmektedirler (UTSAM Rapor No:7, 2009, s.12).

Ülkemizde faaliyetlerini devam ettiren Hizbullah, El Kaide terör örgütleri örgütlenme ve eleman kazanma faaliyetlerini legal görünümlü dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla sürdürmektedir. Yasal zeminde faaliyetlerini sürdüren dernek ve vakıflara suç kaydı en az olan veya hiç olmayan bireyler sorumlu olarak getirilmekte ve bu strateji sayesinde bireyleri örgütlenme çarkının içerisine daha rahat çekebilmektedirler (UTSAM Rapor No:9, 2009, s.22).

BÖLÜM VI

TERÖRİZMLE MÜCADELEDE ÖNLEME ODAKLI YAKLAŞIMLAR

6.1. Terörizmle Mücadelede Önleme Odaklı Yaklaşımlar ve Önemi

Terörle mücadelede önleme odaklı yaklaşımları incelemeden önce, terörle mücadele ve terörizmle mücadele kavramlarının tekrar gözden geçirilmesinde fayda olacaktır. Terörle mücadele; tüm hatlarıyla yasa uygulayıcıların, güvenlik güçlerinin ve özellikle polisiye birimlerin üzerinde durması gerektiği bir konudur. Terörizmle mücadele ise; tüm devlet kurumları, Sivil Toplum Kuruluşları ve Kanaat önderlerinin bir araya gelmesi sonucu, mücadele alanı içerisinde ve risk alanındaki şahıslara yönelik gerçekleştirilen her türlü ikna faaliyetidir. Bu açıdan terörizmle mücadeleden önce yapılması gereken, terör ve terörizm olgusunu iyi algılamak ve bu sorunların üzerine topyekûn bir şekilde gidilmesidir. Eğer mücadele kavramı düşünülenin aksine yalnız terör kavramı üzerinden yapılacak olursa, terör olgusu hiçbir zaman sona ermeyeceği gibi artan bir ivmeyle taraftar kazanmaya devam edecektir. Ebu Gureyb hapishanesinde yaşanan olaylar ve sonrasında insanların radikalleşmeleri, bu konuda nelere dikkat edilmesi gerektiği noktasında önemli veriler ortaya koymaktadır. (Bal, 2006b, s.3) Bu bağlamda, bu bölümde terörizmle mücadelede önleme odaklı yaklaşımlarda uygulanması gerekli olan adımların tespitine yönelik literatür taraması yapılarak,uygulamalar ve öneriler çerçevesinde sistematik bir analiz yapılmaya çalışılacaktır.

6.2. Terörizmle Mücadelede Uygulanması Gereken Önleme Odaklı Politikalar