• Sonuç bulunamadı

3.2. ÇOCUKLUK VE ÇOCUK YETİŞTİRMEYE İLİŞKİN BULGULAR 1. Çocuğun Değiş(mey)en Değeri ve Azaplık Kurumu

3.2.2. Çapraz Evlilik ve Çocuk Yetiştirme

3.2.2.6. Dilin Kullanımı

131 Kültürlerarası çapraz evlilikler gerçekleştirmiş ailelerde çocuğun hangi dili konuşacağı hem akademik çevrede hem de gündelik hayatta önem arz eden bir husustur. Japon- İngiliz çapraz evliliklerinde çocuk yetiştirme pratiklerini ele alan Okita’ya göre, çocukların konuşacağı dil tercihine genellikle anneler karar vermektedir. Bunun yanı sıra çapraz evliliklerde her iki partnerin ortak bir noktada buluşarak çocuğun hangi dili konuşacağına karar verdiği durumlar da söz konusudur (Okita, 2002: 83).

Araştırmamızda, evliliğe bağlı asimilasyona dair analizlerde bulunduğumuz bölümde, Türk kadınlar ile evlenen Kürt erkek görüşmeciler, çocuklarının Kürtçe öğrenememiş olmalarını annenin Kürtçe bilmiyor olması ile açıklar iken Kürt kadınlar ile evlenen Türk erkek görüşmeciler tabii olarak ana dili üzerinden bir açıklamada bulunmadıklarına yönelik bir açıklamada bulunmuştuk. Ankara’da yaptığımız görüşmelerde annenin Kürt, babanın Türk olduğu ailelerde çocukların Kürtçe öğrenmemesinin bir sebebi kadın görüşmecilerin doğdukları ailede Kürtçe konuşulmadığı için dil bilmemeleridir. Diğer bir sebep ise evliliğe dayalı asimilasyonun sonucu olarak kadın görüşmecilerin Kürtçeyi sadece kendi ailesi ve yakın çevresi ile konuşabilmesinden ileri gelmektedir. Dolayısıyla, araştırma evrenimizde ailede hangi dilin kullanılacağı hususundaki bulgular sadece annenin Türk olduğu durumlarda Okita’nın savı ile aynı doğrultuda yer almaktadır.

Çalışmamızda, ayrıca görüşmecilerin dil kullanımına dair fikirleri iki ayrı görüş etrafında şekillenmiştir. İzmir’de yaşayan Mihriban, tıpkı kendisi gibi çapraz evlilik gerçekleştirmiş arkadaşının karşılaştığı durum üzerinden iki dilin aynı anda konuşulmasının çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyebileceğini şu sözleri ile ifade etmektedir:

“Bizim bir arkadaş vardı hem Kürtçe hem Türkçe biliyordu çocuğuyla hem Türkçe hem Kürtçe konuşuyordu ama çocuk geç konuştu 2 dili de konuştu ama yaşıtlarına göre geç konuştu. Biz de ona bağladık yani Hem Türkiye'nin hem de Kürtçenin aynı anda konuşulmasına bağladık Hani hem Kürtçe hem Türkçe konuşun diyor çocuk algılayamıyor diye konuşuyorduk hep. Mesela herkes 2 yaşında konuşuyorsa o 4 yaşında konuştu. Bayağı fark etti yani. Bizde öyle bir problem yok çünkü annene konuşuyorsa Çocuklar da o dili konuşuyor” (1KTİ38, Balıkesir, Yüksekokul, Ev Kadını).

132 Ankara’da yaşayan Selim ise işlevsellik üzerinde durarak çocuklarının Kürtçe biliyor olmalarının ileride bir fayda sağlamayacağını hatta çocuklarını İngilizce öğrenmeye yönelttiğini belirtmiştir:

“Ya zaten insan ne kadar dil öğrenirse o kadar başarılı. Ben hiçbir zaman çocuğum öğrensin demedim. Köyde kalsaydık gözünü açacak Kürtçe konuşulacak çocuklar da öğrenebilecekti. Ha ben bilmiyor muyum biliyorum. Arada unuttuğum ufak şeyler var büyükler konuşunca en azından hatırlıyosun ama ben de öyle bir düşünce olmadı. Ama ben demedim illa Kürtçe öğrensinler diye. Bir de nerede kullanacaklar dedim. Hatta liseye başladılar dedim ben İngilizcenizi geliştirin dedim. Sonra oğlum üniversiteye başladı, oğlum İngilizcen varsa çalış üçüncü dil öğren dedim. Ben hala diyorum üçüncü dil öğren dördüncü dil yap. Sen kendin için yapıyorsun dünya vatandaşı olmak için amaç öyle” (3EKA48, Yozgat, Lise, Gıda Sektörü).

Yukarıda dilin kullanımına ilişkin görüşlerine yer verdiğimiz kadın görüşmeci, Kürtçe ve Türkçenin aynı anda kullanılmasının çocuğun dil gelişimini olumsuz yönde etkiyebileceğini ifade etmiştir. Ankara’da 3 numaralı görüşmede dil kullanımına dair fikirlerini sorduğumuz Selim, bir yandan dil öğrenmenin önemini vurgularken öte yandan Kürtçenin kullanım alanının darlığı ve şehre taşınmaları sebebiyle kendi konuştuğu dil olan Kürtçeyi çocuklarının öğrenmediğini belirtmiştir. Buna karşılık Ankara’da 1 numaralı görüşmede Ali, eşinin ailesinin asimile olması sebebiyle eşinin çocuklarına Kürtçe öğretmediğini ifade etmiştir. Ancak yaşadığı olaylar üzerinden dil öğrenmenin önemini şu sözleri ile belirtmiştir:

“Dil öğrenmek artıdır. İzmir’de askerdeydim. Arkadaşım vardı tam da Doğu’nun Kürtlerinden. İşte o arkadaşımla bir dükkâna gittik dükkân da giyim üzerineydi bir şey aldım elime dedim işte ne kadar, dedi ki 20 lira ama 20yi derken biraz daha böyle aksanlı şiveli konuştu. Ondan sonra benim yanımdaki arkadaş anlamış sonra ikinci kanala geçti, dedi ki daha doğrusu demiş ben anlamadım da. Demiş sen Kürt müsün evet demiş dükkân sahibi de..

Ondan sonra bana 20 olur demişti sonra dedi ki 10’a olur. İşte burada avantaj. Demin dedim ya hayatta kalma amacımız ikamelerimiz. Bir şeyin iyisini ya da aldığın bir şeyi daha ucuza almak. Bunu sadece bir kere yaşamadım. Zamanında otobüste çalıştım, yaşlı bir kadını bindirdiler Ankara’dan Antalya’ya gideceğiz, kadının birini bindirdiler sanırım 70-80 yaşında kadın. Finike’ye geldik dedim teyze seni bindirdiler ama aç mısın susuz musun seni nerede indireceğiz dedim. Kadın başladı bir şeyler konuşmaya ama anlamıyorum. İleri geri ileri geri sonra Kürtçe bilen bir adam çıktı da Allah’tan o da Finike’ye doğru gidiyormuş. Bir kere daha başıma geldi Rus adamın biri erkek, Burdur’da adamı kaybettim dedim adam Türk’e benziyor

133 dedim abi ben seni arıyorum ne zamandır. Başladı konuşmaya dedim anlamıyorum. O zamanlar da işte çat pat İngilizce var dedim işte İngilizce biliyor musun, dedim ben seni lavaboda kaybettim. Şimdi düşünüyorum dil öğrenmenin ne gibi zararları olabilir. Lügatinde olmayan cismin şeklin karşılığı belki dilinde olmayabilir ama belki o dilde var. En azından diline bir şeyler katmış olabilirsin. Yani düşünüyorum artısı çok eskisi yok.” (1ETA33, Ankara, Üniversite Terk, Beton Analisti).

Yukarıda Ali’nin dilin kullanımına ilişkin düşüncelerine yer verilmiştir. Ali, bahsetmiş olduğu askerlik anısında arkadaşının Türkçe konuşurken Kürtçeye geçmesini

“ikinci kanala geçmek” olarak ifade etmiştir. Bu ikinci kanal metaforu hem İzmir’de hem de Ankara’da gerçekleştirdiğimiz saha çalışmasında araştırmamızda Türk erkek görüşmeciler tarafından sıkça dile getirilmiştir. Görüşmeciler bu ikinci kanal metaforunu, tanışma süreçlerinde ya da düğün öncesi törenlerde eşlerinin ailelerinin kendi aralarında Kürtçe konuşmalarını ikinci kanala geçmek olarak tarif etmişlerdir:

Bunlar bazen kendi aralarında 2. kanaldan konuşabiliyorlar. Ben zaten bazen diyorum ikinci kanalı kesin bir kanala geçin diyorum. (3ETİ58, Çanakkale, Ortaokul Terk, Çalışmıyor).

“İster İstemez oluyordu oraya gittiğimizde oluyordu vadır vudur ikinci kanal biz de anlamadığımızdan bir yabancılık oluyordu. Genelde konuşmamaya şey ediyorlardı ama ister istemez kendi aralarında dönüveriyorlar” (8ETİ37, Afyon, İlkokul, İnşaat İşçisi).

“Ara sıra devam etti mi ben dedim ki ikinci kanala geçmeyin dedim, şakayla karışık onlar da benim yanımda pek konuşmazlar yani” (9ETA48, Ankara, Lise, Tarım&Torna).

Yukarıda, araştırma evrenimizde erkek partnerin Türk; kadın partnerin ise Kürt olduğu çapraz evliliklerde, Türk erkek görüşmecilerin evde eşlerinin ailesi ya da yakınlarının yanında Kürtçe konuşuyor olmalarını ikinci kanal geçmek olarak tarif ettikleri anlatılara yer verilmiştir. Bu durum, evde Kürtçe konuşuluyor olmasının Türk erkek görüşmeciler nazarında pek de hoş karşılanmadığını gözler önüne sermektedir.

Bu durum bir taraftan evliliğe dayalı asimilasyonun dil kullanımı boyutunu açıklar iken bir taraftan da annenin Türk olduğu evliliklerde çocuğun Kürtçe öğrenmiş olması anadili ile ilişkilendirilirken neden annenin Kürt olduğu evliliklerde anadilin öne sürülmediğini gözler önüne sermektedir. Araştırma özelinde dil kullanımı, evliliğe dayalı asimilasyona ilişkin bir kavrayışa sahip olmamızın yanında etnik kimliğin çocuklara nasıl aktarıldığına dair bir belirteç de olabilme potansiyeline sahiptir. Bu doğrultuda çapraz evliliklerde çocuk yetiştirmeye ilişkin belirlemiş olduğumuz bir diğer kategori etnik kimliğin nasıl aktarıldığı ve çapraz evlilikler gerçekleştirmiş

134 ailelerde çocuğun sosyalizasyonun ne şekilde gerçekleştiği üzerine kurulmuştur. Bu şekilde çocuğun sosyalizasyon sürecinde etnisitenin ne kadar etili olduğu ve etnisite dışında başka ne gibi etkenlerin rol oynadığını saptamak amaçlanmaktadır.