• Sonuç bulunamadı

Dil ve İfâde Özelikler

Belgede Şeyh Hâlid Divanı (sayfa 39-45)

54 Şeyh Hâlid, Mektûbât, s 1.

6. Dil ve İfâde Özelikler

Mutasavvıf bir şairin divanı, klâsik bir divandan dil ve ifade özel- likleri bakımından farklıdır. Mensubu bulunduğu tarîkatın esaslarını an- latmayı gaye edindiğinden şiirlerinde kullandığı kelimeler, daha sade ve sanat yapma endişesinden uzaktır. Bu tür divanlarda samimi bir ifade

tarzı görülür. Kolay ve anlaşılır bir ifade tarzı kullanılmasına rağmen, de- rin ve geniş bir anlam göze çarpar. Söz sanatları olmasa da ahenk ve ma- naya dönük sanatlardan kaçınılmaz.

Bir tarîkata mensup insanlar içerisinde yüksek derecede eğitim al- mış ve kültürlü insanlar olduğu gibi, hiçbir eğitime sahip olmayan kim- seler de bulunur. Ahmet Yesevî ile başlayan Yunus Emre, Niyâzi Mısri, Sinan Ümmî v.b gibi mutasavvıf şairlerce geliştirilen Türk tasavvuf şiiri, kullandığı remiz ve mazmunlarla halk ve divan edebiyatından farklı bir dil ve ifade tarzı oluşturmuştur. Halk şairinde görülen sade bir dil ve mahallî özellikler ile divan şiirinde kullanılan karmaşık terkiplerden olu- şan ağır ve ağdalı bir dil, tamamen tasavvufî bir çevrede ortaya çıkan şiir- lerde tam olarak görülmez. Mutasavvıf bir şair, halk ve divan şair tipinin özelliklerini kendisinde toplayabilen ve her iki edebiyat tarzıyla şiir ya- zabilen bir özelliğe sahiptir. İfade ettiğimiz bu özellikler, Şeyh Hâlid Di- vanı’nda da açıkça görülmektedir.

Biz bu kısımda önce Divan’da yer alan deyimlere, Arapça ve Fars- ça kelime kullanımlarına işaret edeceğiz.

a. Deyimler: Şeyh Hâlid, şiirleri içerisinde yeri geldikçe bir çok de-

yime yer vermektedir. Kullanmış olduğu deyimlerle bu deyimlerin içeri- sinde yer aldığı beyit ve dörtlüklerden bazıları şunlardır.

Al kan(lar)a boyanmak:

Vurup hançer-i aşkı sîneme aç yaralar şâhım Akıtıp hûn-i dilim cismimi al kana boyandır (37/2)

Dizini döğmek:

Serseri dolaşma derdini ara Bulmak ister isen derdine çare Yoksa dizin döğen kalın bîçare

Sonra bu zahmine dermân bulunmaz (12/4)

Gözüne görünmemek:

Muhabbet levhasından ders verip ol mekteb-i aşkta

Gözyaşı dökmek:

Döküp gözyaşını gusl et olup pâk cürm ü isyândan

Fenâdan ders alıp sonra olup fânî o hazrette (98/4)

Kendine gelmek:

Haşr olunca kimi tedrîs eyleyip fetvâ verin

Kendine gel eyle insâf bil ne irfândan garaz (11/4) Yüz sürmek:

Akl u fikrin terk edip yüzünü sür sen yerlere Ola kim Hak´dan sana erişe eden bir ilâç (10/3) Gözde hülyâ dilde sevdâ zikr ü fikri yâr olur

Yüz sürer yerlere her dem zâr ile eyler niyâz (18/3)

b. Arapça Kelime Kullanımı: Şeyh Hâlid Divanı’nda kökleri

Arapça olan çok fazla kelime kullanımı mevcuttur. Fakat bunları tama- men Arapça olarak görmek mümkün değildir. Çünkü bu kelimeler Türk- çe’ye girmiş ve günlük hayatta kullanılan kelimeler hâline gelmiştir. Bu kelimeler Türkçe yapım, çekim ve şahıs ekleriyle kullanılır hâle gelmiştir. Şeyh Hâlid Divanı’nda bu tür kullanımlara çok sık rastlanılmaktadır. Ba- zı beyitlerde bu ekleri çıkardığımızda kullanılan kelimelerin tamamen Arapça olduğu görülmektedir.

Cedd-i pâkin Ahmed ü Mahmûd-ı Rabbü’l-âlemîn Merhabâ ey kurretü’l-ayn-ı Habîb-i Kibriyâ (48/5) Âlimü’s-sırru’l-hafiyyâtsın bilirsin hâlimi Rahm edip bak şema-ı feyz-i dil-i nâşâdıma (77/4) Yâ Rahîm ü Rahmânım lutf eyle yâ Subhânım

Ayırma beni senden ben muhtâc-ı ihsânım

Yâ Hû yâ Hû yâ men Hû leyse’l-hâdî illâ Hû Dünyâ fânî bâkî Hû lâ ilâhe illâ Hû (106/1)

Dahîlek yâ âl-i abâ Husûsan bint-i Mustafâ

Kapından mahrûm eyleme

Meded yâ Hazret-i Zehrâ (156/1)

Bazı şiirlerde ise Türkçe ile Arapça kelimeler birbirine yakın oran- larda kullanılmaktadır.

Var mıdır zâtıyla kâim fâil-i mutlak bu dem

Küllü şey Hak ile kaim ya kime bu ittikâ (40/5) Kabûl etmez isen bu nush u pendi

Nedâmetle sonra dersin vâ-hayfâ (46/10)

Sen Hâlik u İlâhımsın Hem melce’-i penâhımsın Seni koyup kime gidem

Kapından başka yok bir bâb (61/4)

Rabbenâ eyle hidâyet Hâlid´e her subh u şâm Tevfîkın edip refîki zikrini eyle gıdâ (70/9)

Nâm u şânın Hâlid´in yağmaya ver al benliğin Gösterip vech-i cemâlin şâd kıl kable’t-turâb (13/7)

c. Farsça Kelime Kullanımı: Farsça kullanımı Arapçaya oranla da-

ha azdır. Divanda yer alan Farsça kelimelerden bir kısmı da Arapça ke- limelerde olduğu Türkçeye girmiş ve halk arasında günlük hayatta kul- lanılır durumda olan kelimelerdir. Özellikle tasavvufî terimlerden çoğu Farsça kelimelerdir.

Nigeh daşdem her hâlimiz letâifde devrânımız Yâd kerdem burhânımız bize Nakşibendî derler (30/2) Sefer der vatan ederiz hâlden hâle devr eyleriz

Yüz sürüp yerlere zâr et bülbül-i şeydâ gibi

Güller açsın mülk-i dilde bermurâd etsin seni (31/2)

Bir ben değilim bâğ-ı gülün bülbül-i zârı

Sen cümle cihân halkına bir hânsın efendim (32/2)

ç. İmlâ Hususiyetleri: Şeyh Hâlid Divanı’nın her iki nüshasında da

bazı imlâ yanlışlarına rastlanmaktadır. Bu durum bizi müstensih ya da müellifin imlâdaki dikkatsizliğine veya imlâ kurallarını çok iyi bilmediği kanaatına götürmektedir.

Kelime sonlarındaki “e, a” şeklinde okutan harf olarak “He” yerine bazen “Elif” yazıldığı görülmektedir. Aşağıdaki beyitte “dîdârına” keli- mesi “nun” harfinden sonra “he” değil de “elif” getirilerek yazılmıştır.

Sen bilirsin hâlimi ben âşıkım dîdârına

Gel kerem kıl tut elimden kavuşam dîdârına (155/1)

Benzer kelimeler arasında yer alan “ve” anlamındaki “vav” lar ba- zen yazılmamış ve bu iki kelime terkib gibi okunmaya müsait hâle geti- rilmiştir.

Bazen bu durum tam ters bir şekilde görülür. Aşağıdaki beyitler- den ilkinde birinci mısrada kullanılan “nâr-ı firâk” terkibi “nâr u firâk” şeklinde “vav” harfiyle yazılmıştır.

Yetişir yaktı beni nâr-ı firâkın ey şehâ

Senden olmazsa inâyet kim bakar çaresine (102/6)

Kelime sonlarında yer alan “i” olarak okutan “ye” harfleri bazen yazılmamıştır. Örneğin şu beytin birinci mısrasındaki “hicrân ateşi”, ke- limesi “hicrân-ı ateş” okunabilecek şekilde yazılmış, ateş kelimesinden sonra “ye” kullanılmamıştır.

Bu hicrân ateşi sînemi yaktı tağlar

Bir çok mısrada yer alan “cânân” kelimesi çoğu kez “cim” harfin- den sonra uzatma harfi olan “elif” yer almadığı için “cinân” veya “ce- nân” şeklinde okumaya müsait bir şekilde yazılmıştır.

Tîg-ı aşkla varlıgın kat eyleyip cânâna ver Kabe-i vasl-ı canânı etmek istersen tavâf (76/6)

Bunların dışında bazı kelimelerin de yanlış yazıldığını görmekte- yiz. Örneğin aşağıdaki şiirlerden birincisinde yer alan “çerâg” kelimesi “çırâk” şeklinde “gayn” yerine “kaf” harfiyle, ikincisinde kullanılan “kavga” kelimesi de “gayn” harfi ile “gavga” şeklinde yazılması gerekir- ken “kaf” harfi ile yazılmıştır.

Sana eyledi ikrâmlar dahi nice bin inâmlar Nebîler evliyâlarla kitâblar birçok ihsânlar Fehmlerle tefehhümler verip her şey’e izânlar Bularla kisb ü kâr edip yakasın dilde bir çırak (81/6) Başımda kavga

Aşk ile sevdâ Çıktı semâya

İKİNCİ BÖLÜM

Belgede Şeyh Hâlid Divanı (sayfa 39-45)