• Sonuç bulunamadı

DİNE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR 4.1.SAPKIN DİNSEL GÖRÜŞLER-ZENDEKA VE İLHAD

4.2. DİNDEN DÖNME

İslam fıkhında irtitâd kelimesi ile anılan dinden dönme, İslâma tâbi iken herhangi bir sebeple inkâra yönelen kişinin, mürtedin, fiilidir. Müslüman iken, dinen inanılması zaruri olan şeyleri inkâr eden ya da şüphe duyan, İslam dışına çıkarak Allah’tan gayrısına tapınan, dinde sabit olanı kabul etmeyip dinde yeri

olmayana başvuran kişi mürted namını almıştır ( Bilmen, s.6-7). Mürted, Hz. ,Peygamber’in “Dinini değiştireni öldürünüz.” ve “ Bir Müslümanın kanı şu üç

sebep olmadıkça helal değildir. Evli olan zinakâr, cana can ve İslam toplumundan ayrılarak dinini terk eden kimse” hadisleri gereğince ölüm

cezasına çarptırılmalıdır (Ebu Zehra, 1994, s.167). Ancak hadd uygulamasından önce mürted olan kişinin tekrar İslam’a dönmesi için çaba gösterilir ve şüphelerinden kurtulması için yardımcı olunur. Talep halinde, düşünmek ve tefekkür etmek için süre 3 gündür ve bu süre zarfında kişi hapis edilmiştir. Zamanın dolmasından sonra mürtedin tekrar, Müslüman sıfatını kazanıp kazanmadığına bakılır, sonuç olumsuz ise kişi katl olunur ( İbrahim Halebi, s.332-334). Hatta kâdının önüne çıkarmadan mürted öldürülmüş olsa, katil adam öldürmeden ceza almaz, ancak otoritenin yerine hareket ettiği için, otoriteyi zedelemiş olacağından bir cezaya çarptırılır (Udeh, 2013, c.1, s.550).121 Dinden dönenin cinsiyeti cezayı değiştirir; kadınının cezasında katl yoktur. Ancak hapis ile cezalandırılacak kadın, her gün hapisten çıkarılarak dine geri dönmesi yönünde telkine tabi tutulur, aksi halde tekrar hapse döner. Süreç İslam’a dönene ya da hapishane şartlarında ölene kadar devam eder ( Bilmen, s. 10). Bu konu Ebussuud Efendi’nin bir fetvasına şöyle yansımaktadır;

Mes’ele : Hind-i Zimmiye , İslâm’a geldikten sonra mürted olup, irtidâdı üzerine musır olsa katil lâzım olur mu ?

Elcevap : Olmaz, amma zindandan aslâ çıkarılmaz, dünya yüzünü gösterilmez, ölüp gidinceye değin (Düzdağ, 2012, s.109).

Osmanlı Devletinde irtidat vakalarının görülme oranı çok yüksek değildir. Daha doğru bir ifade ile, eğer bu tür vakalar görülüyor idiyse dahi bunların belgelere yansıma oranı çok düşük olmalıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, irtidat suçu hadd cezası tatbik edilmesi gereken bir suçtur ve diğer hadd cezası gerektiren suçlara göre hadd uygulanması daha kolaydır. Bilindiği üzere, zina haddı için ya da serika haddı uygulamak için gerekli teknik şartların oluşması, ikincisinde

121

Mes’ele : Çâryar’e sebb eden, Kızılbaş idiğü sicil olunan Zeyd’i , Amr’ın oğlu Bekr katl eylese, şer’an nesne lâzım olur mu ?

Elcevap : Sebb ettiği vakit katl ettiği muhakkak ise ta’arruz olunmaz (Düzdağ,2012, s.139 ). Ebussuud Efendi’nin bu fetvası aslında, irtidat kavramı ile değil, daha çok zendeka ile ilgilidir. Ancak dört halifeye küfür sonucunda küfrü edeni öldürmeye cevaz vermesi kıyas açısından önemlidir.

belki daha imkân dâhilindeyse de özellikle ilkinde ciddi zorluklar içermektedir. Diğer yandan Paul Ricaut anlatısında Müslüman olduğunu söyleyip, öyle görünüp aslında Hristiyanlıklarını koruyan kişiler olduğunu belirtmektedir (s.207). Muhammed Ebu Zehra (1994) erkek ya da kadın bazı amaçlar uğruna Müslüman olup sonra amacına ulaşınca eski dinine dönen kişilerin Mısır gibi bazı Arap ülkelerinde var olduğunu iddia eder. O’na göre, Hıristiyanlık boşanmayı engellediğinden, kimi Hristiyanlar eşinden boşanabilmek için din değiştirebilmekte, amaçlarına ulaştıktan sonra eski dinine dönebilmektedir (s.179). Duruma başka bir açıdan da yaklaşılabilir. Trabzon Şehri’nin İslamlaşma ve Türkleşmesi kitabında H.Lowry (2012) , bir kısım hristiyanın Trabzon’da kalabilmek için dinini değiştirmiş olabileceğini yazmaktadır (s.163).

Tespit ettiğimiz bir vakada, kiliseden çıkarken yakalanan Hurşîd binti Abdullah isimli kadın irtidat suçlamasıyla Galata kâdılığına getirildiğinde, kendisinin kâfir olduğunu122 söylemişse de, tanıklar kadının daha önce defalarca şehadet getirdiğine şahitlik ettiklerini ifade etmişlerdir ( 1 Nolu GŞS, s.362).123 Kadının kendisini Hristiyan olarak tanımlamasına rağmen, ismi tanıkların şehadetin kabul gördüğünü düşünmemize neden olacak şekilde Müslüman ismi ile kayıt altına alınmıştır. İsminde kullanılan …..”binti Abdullah” ifadesi ayrıca dikkate değerdir. Gerek Ö.L.Barkan, gerekse H.Lowry bu isimlere sahip şahısların Müslümanlığa geçmiş, mühtedi, kişiler olma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu ifade etmektedirler ( Barkan, 1966, s.11; Lowry, 2010, s.155 vd.)124 Emecen (1991 ) bu iddiayı kabul etse de Müslüman bir toplumda Abdullah isminin yaygın olabileceğine dair düşüncesini görüşüne eklemektedir (s.153). İstanbul belgeleri üzerinden yaptığımız bu çalışmanın sayısız belgesi arasında bir iki istisna

122 Muhtemelen Hristiyan olduğunu belirtmiş, ancak katip Kafir yazmıştır.

123 “….Hurşîd binti Abdullah nam ‘avreti ihzâr ve idüb mezkur Müslüman iken kâifr olub kiliseye gidüb….müslümanmısın didikde kâfirim dedi…..nam kimesneler şehâdet idüb mezbure ‘avret Müslüman olmuştur. Kelime-i şehâdet dahi nice def’a getürmüştür deyu şehâdet eylediklerin …..”

124 Lowry 1553 ile 1583 yıllarında tutulan tahrirler üzerinden yaptığı çalışmada Abdullah isminin baba adı olarak kullanıldığı kayıtları tespit etmiştir. 1553 yılında kayıtlarda görülen 570 müslüman erkekten sadece 2 sinin isminin Abdullah, buna karşın 163’ünün baba adının Abdullah, 1583 yılında 1134 müslüman erkekten yalnızca 1 sinin ismi Abdullah iken 256 kişinin ise babasının Abdullah adını taşıdığını belirtmektedir (s.158-159). Abdullah baba isminin ihtida edenler tarafından kullanımı ile bir başka çalışma için bkz. (Ménage, 1965,s. 86–118)

dışında Abdullah ismini kullanan kişi bulunmadığını, ancak Abdullah oğlu, Abdullah kızı ifadelerine sıklıkla rastladığımızı belirtmeliyiz.

Birçok kayıtta olduğu gibi bu belgede de bir sonuç açıklaması yapılmamış, kadına uygulanacak cezaya dair bir işaret verilmemiştir. Ancak hadd cezalarında şartlar oluştuğunda, bu sınırların dışına çıkılması kâdılar için pek mümkün olmayacağından, yukarıda değindiğimiz üzere irtidat suçunun gerçekleştiği kanaatinin oluşması durumunda, İslama dönene kadar hapis uygulaması öngörülebilir. Diğer yandan vakaya benzer bir durumla ilişkili bir fetva’da Yahya Efendi şöyle demektedir ;

Zeyd-i zimmîyi ehl-i örf olan Amr , yakalayub hilâf-ı vâki bâzı cürümler isnad idüb; “ Ben seni ol cürümler içün katliderin!” dimekle Zeyd dahi havf idüb yedinden halâs olmak içün “ müslim oldum” diyüb fakat aslında İslâm’dan ibâ defalarca imtinâ eylese Zeyd’e şer’an ne lâzım olur ?

Elcevap : Hapsolunur, İslâm’a cebrolunur fakat katlolunmaz (Demirtaş, 2012, s.22) .

Fetvada dikkat çeken haps cezası öngörülen kişinin erkek oluşudur. Oysa erkek mürtedin cezası katl olunmaktır. Ayrıntı Zeyd’in bir amaç uğruna Müslüman oldum demesi, ancak muhtemelen ve ifadeden anlaşıldığı kadarıyla, kalben dinini değiştirmemesindedir. Bizim vakamızda da muhtemelen böyle olmuş, şehadet getirdiğini iddia edilen Hurşid binti Abdullah eski dinine dönüş yapmıştır. Şahitlerden hiçbirisi Hurşid’in İslami bir yaşantı sürdüğüne, örneğin namaz kıldığına, oruç tuttuğuna, dair bir şey söylememiş olması bahsi geçen zaman diliminin pek de uzun olmadığına, yani Hurşid’in eğer Müslüman olduysa dahi çok kısa süre sonra kiliseye gittiğine işaret edebilir.

Mürtedin cezasına dair bu ifadelere rağmen, bazı anlatılarda Müslümanlıktan dönenlerin yakıldığı ifade edilmektedir (Cristobal de Villalon, 2011, s.81). Gerlach’ın Molla Kabız vakasını anlatırken de Kabız’ın yakıldığından bahsettiğini hatırlamak gerekiyor. Ancak yerli kaynaklarımızda bu iddiayı destekleyen bir veri bulamadığımızı belirtmemiz lazım. Öte yandan Gerlach 1578 Şubatında Müslümanlıktan Hristiyanlığa dönen birisinin kancaya asıldığını yazmaktadır (Gerlach, 2007, s.727). Oysa bahsi geçen kişinin Hristiyanlığa