• Sonuç bulunamadı

BULGULAR VE YORUMLAR

4.1. Psikolojik İyi Oluş ve Demografik Değişkenler

4.3.6. Diğerleriyle Olumlu İlişkiler Düzeyinin Yordanmasına İlişkin Bulgular ve Yorumları

Öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeylerini; yordayan değişkenleri belirlemek amacıyla aşamalı çoklu regresyon analizi sonuçları Tablo 21’de verilmiştir.

Tablo 21

Öğrencilerin Diğerleriyle Olumlu İlişkiler Düzeyine Göre Aşamalı Çoklu Regresyon Analizi

Model Değişken R R2 Uyarlanmış

R2 Standart Hata β t 1 (Sabit) .528(a) .279 .277 5.30259 Kendini affetme .528 11.275 2 (Sabit) .578(b) .334 .330 5.10306 Kendini affetme .317 5.227 Anne kabul-red -.316 -5.218

3

(Sabit) .590(c) .348 .342 5.05710

Kendini affetme .314 5.237

Anne kabul-red -.333 -5.513

Dummy_fakülte2 .119 2.644

Tablo 21’de öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkiler psikolojik iyi olma düzeyini açıklayan anlamlı üç modelin kurulduğu, yani diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyindeki değişkenliği anlamlı açıklayan üç değişkenin bulunduğu görülmektedir. Model 1’de yer alan öğrencilerin kendini affetme düzeyinin, diğerleriyle olumlu ilişkiler değişkenini en iyi yordayan değişken olduğu ve tek başına öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkilerdeki değişkenliğin %28’ini açıkladığı; öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeylerinin kendini affetme düzeyleri ile pozitif ilişki içinde olduğu (r=.53) görülmektedir. Başka bir ifadeyle, öğrencilerin kendini affetme düzeyleri arttıkça diğerleriyle olumlu ilişkiler psikolojik iyi olma düzeyleri de artış gösterecektir.

Kendini affetme sürecinde yaşanan güçlük kişinin sosyal ortamlardan

uzaklaşmasına kadar varabilmektedir. Yapılan araştırmalar (Thompson ve diğ., 2005) affetmenin öfke, kızgınlık ve saldırganlık duyguları ile ilişkili olduğunu ortaya

koymaktadır. Kendini affetme süreci kendini sevme ile başlamaktadır. Kendini seven, hataları ile yüzleşmekten korkmayan bir kimse başkalarına karşı da sevgi ve samimiyet içerisinde olacaktır. Diğer yandan kendini affetmekte zorlanan bir kimse başkaları ile ilişkilerinde hata yapma olasılığını düşünerek kaçınmacı bir yaklaşım izliyor, doyurucu bir ilişki geliştiremiyor olabilir.

Tablo 21’de öğrencilerin kendini affetme düzeyleri ve anne kabul-red algı düzeylerinin (Model 2) birlikte öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyindeki değişkenliğin %33’ünü açıkladığı görülmektedir. Model 2’de eşitliğe giren anne kabul- red düzeyi, öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyinin açıklanmasına %5’lik bir katkı sağlamıştır. Öğrencilerin anne kabul-red algı düzeylerinin regresyon katsayısı incelendiğinde, anne kabul-red algı düzeyi ile diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyi arasında negatif ilişki olduğu görülmektedir. Öğrencilerin anne kabul-red algı düzeyleri azaldıkça (geçmişe yönelik anne kabul algıları artıkça) diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyleri artmaktadır.

Çocuk başkalarına güvenmeyi bakımını üstlenen kişi çoğunlukla da anne ile arasında gelişen ilişkiye dayanarak öğrenir ve bu ilişkiden doğan güven duygusu, ilerde kurulacak ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. Psikolojik iyi oluşun diğerleriyle olumlu ilişkiler alt boyutu kişinin başkaları ile olan ilişkisinde kaliteye sahip olmasını, güçlü bir empati, sevgi ve dostluk eğilimi içinde olmasını ifade eder. Ebeveyn kabul red kuramına göre çocuk ebeveynleri tarafından red edildiğinde olumsuz kişilik örüntüleri gelişebilir (Khaleque ve Rohner, 2002). Bunlardan bir tanesi de düşmanlık ve saldırganlıktır ki bu özelliklerin kişiler arası ilişkilerde sorun yaratma potansiyeli taşıdığı söylenebilir. Anne tarafından reddedilmenin yol açtığı psikolojik acı yüzünden reddedilmiş çocuk giderek artan ve kendisine giderek daha fazla acı veren öfke, kızgınlık gibi yıkıcı duygular yaşamaktadır. Bunun sonucunda reddedilmiş çocuk, daha fazla reddedilmekten korunabilmek için kendisini duygusal olarak kapatabilir. Bu durumda, sevgi gösterebilme, sevgi göstermeyi isteme, nasıl sevgi göstereceğini bilme ve başkalarının kendisine gösterdiği sevgiyi kabul etmede sık sık sorun yaşanmaktadır. Geçmişe yönelik anne red algısı yüksek olan yetişkinlerin diğer insanlardan olumlu tepki görmeye güçlü bir gereksinim hissettikleri halde kendilerine gösterilen şefkat, kabul etme ve karşı tarafa da gösterme becerilerinin sıklıkla zedelenmiş olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle anne kabul red algısının yetişkin yaşamında diğerleri ile olan ilişkileri etkilemesi kaçınılmazdır. Literatürdeki araştırma bulguları benzer sonuçlar göstermektedir. Erkan (2002) otoriter anne baba tutumunun bireylerde sosyal kaçınmaya ve olumsuz değerlendirilme korkusuna neden olabileceğini belirtirken, Carnelley, Pietromonaco ve Jaffe (1994), anneyle olumlu çocukluk yaşantılarının yetişkinlikteki olumlu yakın ilişkiler ve evlilik uyumuyla ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Gerslma (2000), yetişkinlerin geçmişi değerlendirmelerinin bugünkü ilişkileriyle güçlü bir bağı olduğunu belirtmiştir.

Tablo 21’de diğerleriyle olumlu ilişkiler değişkenini anlamlı yordayan değişkenlerle son kurulan modelin Model 3 olduğu görülmektedir. Model 3’te, model 2 ve model 1’deki değişkenlere ek olarak eşitliğe, toplam değişkenliğe %1,2’lik ek katkı getiren öğrencilerin öğrenim gördükleri fakülte değişkeni girmiştir. Öğrencilerin kendini affetme düzeyleri, anne kabul-red algı düzeyleri ve öğrenim gördükleri fakülteleri birlikte öğrencilerin diğerleriyle olumlu ilişkiler düzeyindeki değişkenliğin %34’ünü açıklamaktadır. Regresyon katsayısı incelendiğinde, Gazi Eğitim Fakültesi’nde öğrenim

gören öğrencilerin diğerleriyle ilişkiler düzeylerinin, ölçüt değişken olarak belirlenen Fen Edebiyat Fakültesinde öğrenim gören öğrencilere göre daha fazla olduğu görülmektedir.

Üniversite öğrencilerinin toplumdaki diğer genç yetişkinler gibi gelişimsel görevleri arasında yakın ilişkiler kurmak önemli bir gelişim görevi olarak yer almaktadır. Üniversite ortamı, kişinin yeni bir sosyal çevrede ilişkilerini düzenlemesi ve sürdürmesi gereken bir ortam olarak karşısına çıkmaktadır. Yurt ortamı, sınıf ortamı kişiye yeni bir sosyal çevre yaratması için fırsat sunarken, etkili iletişim becerilerini, sosyal becerileri ve çabalarını zorunlu kılmaktadır. Gazi Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilerin diğerleriyle ilişkiler düzeylerinin, Fen Edebiyat Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilere göre daha fazla olması Gazi Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilerin birer öğretmen adayı olarak yetiştirilmelerinden ve bu sürece hazırlayan pedagojik bir eğitim almalarından kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca söz konusu fakültelerdeki sosyal ortamlar ve kişilerarası ilişkilerin niteliği farklılık gösterebilir. Benzer bir araştırma Kesici, Bozgeyikli ve Sünbül (2003) tarafından yapılmış ve sosyal bilimler alanında öğrenim gören öğrencilerin ilişkili olma ihtiyacının diğerlerine göre daha yüksek olduğu bulgulanmıştır.