• Sonuç bulunamadı

Öğrenme ve içgüdüsel kuramların görüşlerini birleştiren engelleme kuramı saldırganlık kavramına farklı bir bakış açısı getirmiştir.

1.1.4.1. Engellenme Kuramı

Güdülenmiş davranışların amacına ulaşmamasına engellenme denir. Bu durumda güdülerde doyum sağlanamamaktadır. Engellenme karşısında kalan bireyin öfke ve saldırganlığının düzeyi engellenmenin niteliğine, güdünün gücüne ve bireyin kişilik yapısına bağlı olarak değişir. Engellenme karşısında kalan bireyin tahammül eşiği farklılıklar gösterebilir (Ankay, 1998).

Bir kişinin herhangi bir hedefe ulaşma çabası engellendiğinde engeli incitme davranışını güdüleyen bir saldırganlık dürtüsü ortaya çıkar. Bu önermenin iki önemli

özelliği vardır. İlki, saldırganlığın olağan nedeninin engellenme olması diğeri ise, saldırganlığın temel dürtünün doğuştan gelen tepkiler gibi hedefe ulaşana kadar süren enerji biçimi özelliği taşımasıdır (Atkinson, Atkinson & Hildgrad, 1995).

Bu kuramın iki temel savı vardır. ''Engellenme her zaman saldırganlığa neden olur ve saldırganlık sadece engellenmenin sonucudur'' (Tuzgöl,1998). Engelleme kuramına göre engelleme bireyin yapmak istediğini yapamamasıdır. Kuramın diğer kavramı olan saldırganlık ise, amacı yöneltildiği kişiye zarar vermek olan her türlü davranıştır. Engellenme kuramı bir gerilim azaltma modelidir. Buna göre engellenme bireyde gerilim yaratır gerilim azalmadığı durumlarda saldırganlık olarak patlar (Çetinkaya,1991).

Dollard ve arkadaşları saldırganlık için evrensel olarak kabul ettikleri: “Engelleme her zaman saldırganlığa yol açar. Saldırganlık engellenme karşısında gösterilen tepkidir.” , görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bunun içinde bazı ilkeler ortaya atılmıştır. Birinci ilke engellemenin şiddeti, süresi ve sıklığı ile ilgilidir. Buna göre farklı şiddette, farklı sürede ve farklı sıklıkta engellenmeye maruz kalan bireylerde tepkiler de birbirinden farklı olur. Çünkü yaşadıkları engellenmenin meydana getirdiği gerginlik aynı düzeyde değildir. İkinci ilkeye göre ise saldırgan tepkiler sonucunda ceza görme, yeni bir engelleme ile yüz yüze gelme veya onaylanmama durumlarında ise, birey daha kabul edilebilir tepki biçimlerine yönelir. Üçüncü ilkeye göre ise, bireyler saldırgan tepkilerini her zaman engelleme kaynağına yönelmez veya hemen tepki vermez, çeşitli nedenlerden dolayı daha sonra ya da başka bir nesneye saldırganlık yönelebilir. Son ilkeye göre ise engellenmenin ortaya çıkardığı gerilim başka bir yaşantının ortaya koyduğu duygularla boşalıp birey tekrar denge kazanabilir (Gümüş, 2000).

Engellenme- saldırganlık denencesi önceleri çok kesin bir dille ifade edilmiş ve her türlü engellenmenin saldırganlığa yol açtığı ile her türlü saldırganlığın engellenmeden kaynaklandığı görüşü benimsenmiştir. Zamanla bu görüş biraz esneyerek tüm engellemelerin saldırganlığa yol açmadığı görüşü benimsenmiştir. Keyfi engellemenin, keyfi olmayandan daha fazla kızgınlık ve saldırganlığa neden olduğu görülmüştür. Eğer engelleme, bir niyetin sonucu olarak algılanmazsa kaza

sonucu haklı nedene dayalı olduğu olarak algılanırsa, insanlar o kadar kızmaz ve saldırganlığa başvurma olasılığı da azalır (Doğan, 2001).

Engellenme sonucu meydana gelen saldırganlık, bazı durumlarda olanaksız olması sebebiyle ya da tehlikeli olmasından dolayı yön değiştirerek tahrik eden bireye veya farklı bir nesneye yönelebilir. Bazı durumlarda engelleyen kişi ya çok güçlü, ya ulaşılmaz, ya da engellenen, çok kaygılı ve çekingendir. Bu nedenle engellenen birey saldırganlığı gerçek hedef yerine farklı bir hedefe yönetelbilir. Bu hedef insan olabileceği gibi bir havyan veya eşya olabilir. Gerçek hedefe ise, daha çok dolaylı ve pasif bir şekilde saldırgan davranılmaktadır (Dizman, 2003).

Engellenme sonucunda ortaya çıkabilecek saldırgan davranışların gerçekleşmesi için birçok koşulun olması gerekir. Engellenmenin gücü saldırganlık eğiliminin gücünü belirlemektedir. Başka bir deyişle, çok fazla istediğimiz bir şeyin karşısında çok güçlü bir engellenme varsa, saldırganlık eğilimi de aynı oranda güçlü olacaktır. Engellenmeye karşı gösterilen dayanıklılık kişiye bağlı olarak farklılık göstermektedir (Buss, 1973).

Saldırganlık dürtüsü, herhangi bir başka dürtünün doyurulmaması sonucu ortaya çıkar. Engelleme daima bir şekilde saldırganlığa dönüşmektedir. Bireyin hedefe ulaşmak üzere olduğu durumlarda engellenmesi hedefe uzak olduğunda engellenmesine göre daha saldırgan olmaktadır. Keyfi olarak yapılan engellenme daha fazla saldırganlığa neden olur (Masalcı, 2001). Engellenme, saldırganlık hipotezine göre bir hedefe yönelmiş bireyin engellenmesi, engellemeyi yapan şahıs ya da nesneye zarar vermeye yönelik bir davranışı güdüleyen bir dürtü ortaya çıkardığını öne sürmektedir (Atkinson, Atkinson & Hildgard, 1995). Engellenen birey, her zaman saldırganlığını anında ortaya koyamayabilir. Fakat saldırgan davranış mutlaka bir zaman sonra daha farklı bir durum veya ortamda patlama şeklinde meydana gelebilir (Hatunoğlu, 1994).

Sonuç olarak; engellenme kuramı, engelleme sonucunda mutlaka bir saldırgan davranış görüleceğini, ancak bunun engellenmenin şiddeti, süresi ve sıklığı ile ilişkili olarak ayrıca gösterilen tepkinin bireyi yeni engelleme durumları ile karşı

karşıya getirip getirmeyeceği ile ilişkili olduğu ve saldırgan davranışın hemen ve direkt olarak engellenme kaynağına yöneltilmeyebileceği vurgulamaktadır (Gümüş, 2000).

Saldırganlığı açıklayan kuramlar incelendiğinde saldırganlığa ilişkin içgüdüsel ve biyolojik kuramlar, saldırganlığın doğuştan geldiğini ve insan doğasının bir parçası olduğunu savunmuşlardır. Öğrenme kuramları ise saldırganlığın gözlem ve taklit yoluyla sonradan öğrenildiğini savunmaktadırlar. Öğrenme kuramları saldırgan davranışları açıklamada gözlenebilen davranışlara önem vermişlerdir. Bu iki yaklaşımı birleştiren engellenme kuramı ise saldırganlığı oluşumunda içgüdü ve çevrenin etkileşimine dikkat çekmiştir.

Benzer Belgeler