• Sonuç bulunamadı

Deyim Çevirilerinde Erek Dilde Eşdeğerlik Sorunları

16. Yüzyıl (William Tyndale ve İncil Çevirisi)

2.2. Deyim Çevirileri

2.2.2. Deyim Çevirilerinde Erek Dilde Eşdeğerlik Sorunları

Deyim çevirileri, çeviribilim alanında en çok zorlanılan alanlardan olmuştur. Genel açıdan yaklaşıldığında Hüsâmeddin’e (1985: 37) göre deyim çevirilerinin zor olmasının altında üç temel unsur yatmaktadır. Bunlar:

i. Deyimlerin mecazi doğası

ii. Dillerin tarihi ve kültürel artalanlarının farklı, bir o kadar da zengin olması iii. Deyimleri çevreleyen eğilimlerin herkes tarafından yeterince bilinmemesi

Deyim çevirilerini zor kılan yönler farklı araştırmacılar tarafından farklı başlıklar altında incelense de genel çerçevede çeviride eşdeğerlik problemi yaratan unsurlar; farkındalık, erek dilde eşdeğerlik bulma problemi, bağlam farklılıkları ve kültürel değişimdir.

2.2.2.1.Farkındalık

Genellikle dillerin söz varlıklarında ciddi bir alan kaplayan deyimlerin önemsiz yapılar şeklinde düşünülmemesi gerekmektedir. İletişimsel edincin bir yolu olarak deyimler, incelenmeye ve öğrenilmeye değer söz varlıklarıdır (Minini, 1986: 23). Bu noktada çevirmenlerin herhangi bir yazılı ya da sözlü metinde yer bulan deyimlerin öneminin farkında olmayarak ya da deyimlerin anlamları bilinmese bile kontekst içerisinden yakın bir eşdeğerlik bulabilecekleri düşüncesiyle çeviri etkinliğini gerçekleştirmeleri deyim çevirilerinde problem yaratan bir durumdur. Bunda en büyük etkenlerden birisi şüphesiz deyimlerin öğretimi ve anlaşılmasının tarihte kelimelere odaklanma ve onların öğretiminin ağırlık kazanmasıyla sağlandığı düşünüldüğünde daha önceki dönemlerde yabancı dil öğretiminde sözcüklere önem verilmemiş, dilin daha çok sentaks yapısı irdelenmiştir (Zimmerman, 1998: 5). Bunun bir sonucu olarak bu dönemde yetişen bazı çevirmenler de dilin sentaks yapısına önem veren, aksine dilin bir anlamda estetiğini oluşturan deyimsel ifadeleri basit bir yapı olarak gören bir tutum sergilemelerine neden olmuş, bu durum da onların metinde geçen deyimlerin farkındalıklarını alt düzeye çekmiştir.

Deyim çevirilerinde yaşanan bir diğer problem metinlerde geçen deyimlerin bazı çevirmenler tarafından fark edilememesidir. Şüphesiz bunda en büyük etken çevirmenin, kaynak dile kültürel boyutta hâkim olmamasıdır. Çünkü deyimler mecazi özellikler taşır ve anlamları, içerdikleri ögelerin anlamlarının toplamından oluşmaz, bileşenlerinin anlamlarından farklıdır. Örneğin, Arapçadaki

"عوضْوَملا ُبْلُص"

(konunun çetrefilli noktası, bamteli) deyimi, İngilizcede “crux of the matter” şeklinde ifade edilirken Türkçe eşdeğer çevirisi farklı bağlamlarda “konunun bamteli/kırılma noktası” biçiminde olabilir. Bu örnekten anlaşılacağı üzere bu deyimi fark etmek zor değildir. Fakat kimi deyimler gerçek anlamları dâhilinde kullanılabilir. “Adet yerini bulsun”, “hem suçlu hem güçlü”, “ağzına lâyık” gibi deyimler bu cinsten deyimlerdir (Aksoy, 1993: 43). Bu tür “yarı-deyim” özelliği taşıyan söz öbekleri Türkçede anlaşıldığının aksine başka bir dil çevirmeni tarafından sadece kelime düzeyinde çok daha basit algılanabilir. Ayrıca deyimlerin anlamları ve içerdikleri sözcüklerin anlamları arasında

ilişkiler çok değişik olabilmektedir (Glucksberg, 1993). Bu da çevirmenlerin şüpheci bir yaklaşımı benimsemesinin önemini ortaya koymaktadır.

2.2.2.2.Erek Dilde Eşdeğerlik Bulma Problemi

Deyim çevirileri konusunda her ne kadar farklı metotlar kullanılsa da kimi zaman kültür, yapı vb. farklılıklar nedeniyle diller arasında eşdeğerlik sağlamak mümkün olmamaktadır. Burada vurgulanmak istenen metodların yetersiz kaldığı değildir. Metodlar da aslında bu erek dilde eşdeğerlik bulma sorununa cevap bulmaya çalışmışlardır. Çoğu zaman deyimsel anlamı veren tam ve kısmi eşdeğerlik teorileridir. Açımlama ve çıkarma yöntemleri haddi zatında çevrilemezlik sorunundan doğmuştur. Bu bağlamda her deyimin kolay şekilde kaynak dilden erek dile aktarılmasını beklemek gerçeği yansıtmamaktadır (Baker, 1992: 68).

Yukarıda değinilen kültür ögesini açmak gerekirse, kelime bazında olduğu gibi deyim düzeyinde de ifadeler kültür odaklı olabilir (Baker, 1992: 67-70). Arapçada bir kişi bir arkadaşından gerçekten çok ihtiyacı olan bir konuda bir iyilik yapmasını istediği zaman, verdiği karşılık

"بْئِّذلا ُأَسْخي"

(Vay o kurda!) ise bu durum o kişinin yardım etmeye istekli olduğunu gösterir. Bu deyimin Türkçede deyimsel bir karşılığı olmadığı gibi deyime yakın bir ifade de bulunmamaktadır. Deyimi tam karşılamayan “Ah benim arkadışıma!” vb. formlar düşünülse de bu karşılıklar Türkçede alay da içerebileceği için her bağlamda tam karşılık sayılmaz. Çevirisi genel ölçekte “Sana yardım edebilirim/Ne demek! Elimden gelen yardımı yaparım” şeklinde olabilir.

Kültür konusuna dikkat çeken Suçin (1997: 153-154)’in verdiği örneğe göre “to carry coals to Newcastle” (Newcastle’a kömür taşımak) deyiminde yer alan Newcastle kenti kömür limanıyla ünlüdür. Buradan deyimin Türkçedeki “tereciye tere satmak” ifadesiyle örtüştüğü görülmektedir. Aynı anlam Arapçada ise

/رَجَه ىلإ َرْمَّتلا ُلُقْنَي"

"ةرْصَبلا

ya da

"ةاَقُّسلا ةَراح يف ءاملا ُعيِبَي"

şeklinde karşılanmaktadır.

2.2.2.3.Bağlam Farklılıkları

Kaynak dilde yer alan deyimin hedef dilde bir eşdeğeri bulunsa da deyimler farklı bağlamlarda kullanılabilir. Kaynak dildeki bazı deyimler, normalde kestirilen deyimsel anlamlarının ötesinde farklı anlamlarda da kullanılabilir. Arapçadaki

"ُهَدَي َّدَم"

(elini uzatmak) deyimi ilk bakışta Türkçede “yardım elini uzatmak” olarak karşılık bulunsa da farklı kurgularda “dilenmek, el kaldırmak, vurmaya kalkışmak” anlamlarında kullanılabilir (Uysal, 1997: 6).

Arapçadaki

"!يضار يضاَقلا اَذإ"

deyimsel ifadesinin Araplarca ilk anlamı “uzak durmak, burnunu sokmamak” biçimlerindedir. Fakat farklı bağlamlarda taraflardan birinin istediği, diğerinin de olur deyip anlaştıkları durumu ifade etmek için “alan razı, satan razı” şeklinde kullanılmaktadır. “Uzak durmak” ile “burnunu sokmamak” ifadeleri her ne kadar yakın gibi görünseler de uzak durulması, müdahil olunmaması gereken her konuda tarafların anlaşma zorunluluğu yoktur.

Yukarıdaki örnekler gibi bağlama göre anlam farklılıklarının yaşandığı deyimlerde çevirmenlerin anlam nüanslarını çok iyi ayırt etmesi gerekmektedir.

2.2.2.4.Kültürel Farklılıklar

Kaynak ve erek dillerin doğuşuna bir bakıma kaynaklık eden kültürler (sosyal, ekonomik vs.) deyim çevirilerinde önemli bir role sahiptir. Bir dilde çok çeşitli anlam ve çağrışımlara sahip olan bir sözcük, bir diğerinde bu özelliklere sahip olmayabilir. Ayrıca çevrilebilirlik sorunu sadece dilbilim ve şekilsel özelliklerden ortaya çıkmamış, aynı zamanda kaynak ve erek dil arasındaki sosyal ve kültürel farklılıklardan kaynaklanmıştır. Başka bir deyişle diller arasındaki farklılık ne kadar fazlalaştıysa, birinin diğerine aktarılması da o denli zor olmuştur.

Sosyal kültürü yansıtan Arapçadaki

"دِراب ءام ِب

ُه َيدْيأ َعَضَو"

deyiminin Türkçede bağımlı çevirisi “elini soğuk suya sokmak” şeklindedir. İlk bakışta bir çevirmen tarafından elini hiçbir ev işine sürmemek anlamında (Aksoy, 1993-II: 760) “elini sıcak

sudan soğuk suya sokmamak” şeklinde algılanabilir. Ne var ki bu deyim Arapçada kültürel bir yapıyı yansıtır ve

"دِراب ءامِب كيدْيأ ْعَض"

(elini soğuk suya sok!) biçiminde kullanılan bir deyim/ bir problem karşısında sıkıntılı, endişeli olan birinin rahat olması, endişelenmemesi gerektiğini belirtmektedir. Bu deyim Arapların suyu algılayış biçimlerini göstermektedir. Sıcak su “endişe, sıkıntı” olarak karakterize edilirken soğuk su “rahat olmak, sakin olmak” ifadelerini yansıtmaktadır. Deyimin Türkçe eşdeğeri ise “rahat ol/kafana takma/ dert etme/gönlünü ferah tut” biçimlerinde düşünülebilir.

Ayrıca Arapça bir diyalogda geçen

"دوُنْسَم وه ُهُرْهَظ يلع

-"

ve

نلآا نكَلو -"

"ةَرَجَّشلا نِم عوُطْقَم

deyimleri ele alındığında deyimlerin bağımlı çevirileri sırasıyla “Ali mi, onun arkası dayanmış/dayalıdır” ve “fakat şimdi ağaçtan ayrılmış/kesilmiş” şekillerinde olacaktır. İlk deyim öncelikle bir kişinin arka planda güçlü ya da pek birisine güvendiğinin ima edilmesi anlamında “arkası pek/sağlam” deyimini çağrıştıracaktır. Türkçede bu ifade bir kişinin birçok farklı kesim tarafından desteklendiği anlamını taşır. Oysa bu deyim Arapçada öncelikle kişinin aile bireylerinin çokluğuyla arkasının desteklenmesi anlamında kullanılır. Çünkü Araplar içerisinde birçok çocuğun bulunduğu büyük bir aile taraftarıdır. Bu durumun onları sosyal tabakada söz sahibi yapacağına inanmaktadırlar. İlk deyim Türkçede belli bir konteks olmadan sadece bu diyalogdan yola çıkarak “arkası sağlam/pek” şeklinde çevrilebilir. Fakat ikinci deyimde kişinin aile bireylerinin kalmadığına vurgu yapılmalıdır ki birinci deyimdeki kapalılık ortadan kalksın. Türkçede yakın eşdeğeri “ocağı kör kalmak” (soyu tükenmek, soyunu sürdürecek erkek evlat bulunmamak (Aksoy, 1993-II: 983) deyimi yukarıdaki ifadeyi karşılamamaktadır. Yerine farklı bağlamlar için aile dağılmak, yok olmak, çoluk çocuk yok olmak anlamında “ocağı sönmek/batmak” ya da “kimi kimsesi kalmamak” deyimleri tercih edilebilir.

Kültürel alt yapı taşıyan bir diğer deyim ise Arapçadaki

ُفْيَس ِهِسْأَر ىلع َط ِّل ُس"

"سوطيلقوميد

deyiminin bağımlı çevirisi “başına/boynuna Damokles’in (Demokles) kılıcı inmek” şeklinde düşünülebilir. Bu deyime Türkçede bir eşdeğerlik bulunması açısından kültürel bir hikâyesi olan bu deyimin kültürel altyapısına bakmak faydalı olacaktır:

“Demokles M.Ö IV. Yüzyılda Sirakuza’da kral olan Dionysios’un sohbetçisi idi ve kral olmaya imrenen bir kişiymiş. Bunu anlayan Dionysios kral olmanın tehlikesini temsil etmek üzere bir koltuğun üzerine ha düştü ha düşecek bir kılıç astırmış, Demokles’i de çağırarak bu koltuğa oturtmuştur.”

Burada vurgulanmak istenen nokta her çevirmenden Demokles’in hikâyesini bilmesini beklemek değil, en azından Demokles hakkında genel bir bilgisi olması, Türkçede aynı biçimde “Demokles’in kılıcı” şeklinde ifade edildiğini bilmesi ve açımlama vb. metotlar kullanarak farklı eşdeğerlik bulma yoluna gitmemesidir.

Genel çerçevede çevirmenler, kaynak dilde ima edilen anlama ancak erek dilin kültürüne net bir biçimde hâkim olmakla ulaşabilir. Çünkü çevirmen kaynak dile ve kültürüne çok iyi hâkim olsa bile erek kültüre hâkim değilse, kaynak dil deyimini duyduğu zaman deyim hakkında kafasında bir takım düşünceler oluşacaktır. Fakat bazı durumlarda deyimin erek dil kültüründeki karşılığını bulamayacak ve çeviri işlemini doğru bir biçimde gerçekleştiremeyecektir.

Benzer Belgeler