• Sonuç bulunamadı

2.4 İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi Koşulu ve Ön İştigal (Prior Involvement)

2.4.2 Üye Devletlere Karşı Açılan Davalar

Üye devletlerin tasarrufları karşısında Birlik vatandaşları AİHM önünde üye devleti davalı olarak göstereceklerdir. Üye devletlerin tasarrufları AB hukukundan doğmuş olsa bile AİHM’e başvuran taraf üye devlete karşı dava açma hakkına sahiptir çünkü uygulayan taraf üye devletlerdir. Ayrıca kişiler ilgili hukuk tasarrufunun AB hukukundan kaynaklandığını

170 Demopoulos and Others v. Turkey, Application No: 46113/99, 3843/02, 13751/02, 13466/03, 10200/04,

14163/04, 19993/04, 21819/04, 01.03.2010, par. 4-13, 139-143.

http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-97649 Erişim tarihi: 24.02.2015.

171 Lock, “EU Accession to the ECHR …”, s. 790; Gragl, a.g.e., sf. 220. 172 ABİA m. 228/1.

bilmeyebilirler veya ilgili hukuki işlemin uygulanmasına ilişkin eylemlerin de üye devletlerin yargı organları ve AİHM tarafından denetlenmesini sağlamak amacıyla özellikle üye devletleri sorumlu tutmak isteyebilirler.173 Buradaki sorun iç hukuk yollarının tüketilmiş sayılabilmesi için ABAD’a ön karar başvurusu yapılmasının gerekip gerekmediğidir.

Üye devletlerin yargı organlarına yapılan başvurularda ABAD’a ön karar yolu ile başvurulmazsa, ABAD dava ile ilgili inceleme yapamayacak ve bir hak ihlali söz konusu ise çözüm sağlayamayacaktır. ABİA madde 267 uyarınca ABAD ön karar yoluyla Antlaşmaların yorumu ve Birlik organlarının, kurumlarının veya diğer birimlerinin tasarruflarının geçerliliği ve yorumu hakkında karar verir. Bu konu ile ilgili herhangi bir sorunun, iç hukukuna göre kararlarına karşı kanun yolunun kapalı olduğu bir ulusal mahkemede görülmekte olan bir davada ortaya konması halinde, bu mahkeme Adalet Divanı’na başvurmakla yükümlüdür. Bunun yanı sıra, ABAD içtihadına göre eğer yerel mahkeme söz konusu AB hukuku hükmünün geçersiz olduğu kanısında ise yine aynı yükümlülük mevcuttur.174

Ancak mahkeme bu yükümlülüğünü yerine getirmezse davacının ABAD’a başvuru yapılmasını sağlamak için yararlanabileceği bir hüküm yoktur. Yerel mahkeme’nin ön karar başvurusu yapma yükümlülüğünün, ABAD içtihatlarına göre bazı istisnaları bulunmaktadır. ABAD’ın CILFIT kararına göre, eğer somut AB hukuku hükmü daha önce ABAD tarafından yorumlanmış ise veya hükmün icrası şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık belirtilmişse, yerel mahkeme ön karar başvurusu yapmak zorunda değildir.175

Yerel mahkemenin ön karar başvurusu yapmadığı davaların AİHM önüne gitmesi durumunda, ABAD AB hukukuna ilişkin düzenlemenin veya uygulamanın AİHS veya Temel Haklar Şartı ile uyumu konusunda bir denetim gerçekleştiremeyecektir. Dolayısıyla eğer iddia edilen hak ihlali mevcut ise buna çözüm getirme imkanı da olmayacak ve AİHM tarafından AB hakkında Konvansiyon haklarının ihlal edildiği hükmü verilecektir. AB’ye iddia edilen ihlali inceleme ve ihlal mevcut ise düzeltme imkanı verilmeden AİHM tarafından karar verilmesi AB hukukunun özerkliğine zarar verecek ve ABAD’ın AB hukukunu yorumlama konusundaki münhasır yetkisiyle ters düşecektir. Bununla birlikte AİHM’in AB hukukuna ilişkin hükümleri geçersiz kılma gibi bir yetkisi olmadığı unutulmamalıdır. AİHM sadece hükmün AİHS’yi ihlal ettiği tespitinde bulunabilir. Hak ihlalini giderme veya ilgili hükmü geçersiz kılma ya da düzeltme yetkisi her koşulda AB’ye aittir.

173

Lock, “Walking on a Tightrope …”, s. 1046.

174 Foto-Frost v. Hauptzoliamt Lübeck-Ost, Case 314/85, 22.10.1987, s. 4230.

http://curia.europa.eu/juris/showPdf.jsf?text=&docid=94312&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ= first&part=1&cid=160326 Erişim tarihi: 25.02.2015.

175

CILFIT v. Ministry of Health, Case 283/81, 06.10.1982, s. 3431-3432.

http://curia.europa.eu/juris/showPdf.jsf?text=&docid=91672&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ= first&part=1&cid=160504 Erişim tarihi: 25.02.2015.

Yerel mahkeme önünde dava açan tarafın, yerel mahkemenin ABAD’a ön karar başvurusunda bulunmasını sağlama imkanı yoktur. Ön karara başvurma mahkemenin yetkisindedir ve davayı açan gerçek veya tüzel kişiler bu konuda bir zorlamada bulunamaz. Dolayısıyla ilgili davanın ABAD önüne ön karar yoluyla gitmediğinden bahisle bir başvurunun AİHM tarafından kabul edilmemesi adalete aykırı bir durum oluşturacaktır. Bununla birlikte ABAD davada ön karar incelemesi yapmış olsa bile, ön karar incelemesine konu olan sorun AB hukuku hükümlerinin temel haklarla veya AİHS ile uyumuyla ilgili olmayabilir. Bu durumda da ihlal edildiği öne sürülen AİHS hükmü incelenmemiş olacaktır ve bu da ön karar mekanizmasının AİHM’e başvuru yolunda tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesi konusunda tereddüt oluşturan bir durumdur.176

Yerel mahkemeye başvuran tarafın talep etmesine ve mahkemenin de yükümlülüğü bulunmasına rağmen ön karar başvurusu yapılmamış ise, bunun AİHS madde 6’da belirtilen adil yargılanma hakkının bir ihlali olduğu öne sürülerek AİHM’e başvuru yapılabilir. Bu durumda AİHM sadece bu ihlale ilişkin bir tespit yapacak, AB hukukunun AİHS ile uyumu konusunda bir değerlendirme gerçekleştirmeyecektir. Görüldüğü üzere bu süreci uzatan bir yöntemdir. AİHM’in nihai yargı kararından sonra, davayı açan tarafın ön karar talebine rağmen mahkemece ön karar başvurusu yapılmamış olsa da davayı kabul etmesi mümkün görülebilir. Ancak burada da AİHM, ABAD incelemesi olmadan karar vermiş olacaktır ve aynı özerklik tartışması burada da yaşanacaktır.177

Sonuç olarak aslında ön karar yöntemi AİHS madde 35 kapsamında tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmemelidir, çünkü davayı açan tarafın bu konuda bir yükümlüğü hatta bir yetkisi dahi yoktur. Ön karar alınmamış olması, AİHM’e başvuran tarafın bir ihmali değildir.178

ABAD’ın dava ile ön iştigalinin sağlanmamış olmasının, AB hukukunun özerkliğini doğrudan etkilemediğini savunan yazarlar da bulunmaktadır.179

Nihayetinde, AİHM AB hukukunu yorumlamamakta, Antlaşmaları denetlememekte, hükümlerin geçerliliği ile ilgili bir karar vermemektedir. AİHM’in AİHS ihlali bulunduğunu tespit etmesi doğrudan AB yasasını geçersiz kılmaz dolayısıyla özerkliğe direkt olarak zarar vermez. Hatta ön iştigal mekanizmasının getirilmesi, bir Antlaşma değişikliği gerektireceğinden, mekanizmanın kendisinin özerkliğe zarar verip vermeyeceği tartışılmıştır. Ön iştigal konusunda herhangi bir somut düzenleme getirilmediğinden yeni bir düzenleme yapılması ve ABAD’a yeni yetkiler verilmesi söz konusu olacaktır. Bu tür endişeleri dikkate alan Komisyon, ilgili çalışma

176 Lock, “EU Accession to the ECHR …”, s. 792. 177

Gragl, a.g.e., s. 228.

178 Gragl, a.g.e., s. 233.

raporunda ön iştigal prosedürünün ön karar prosedürüne benzer şekilde düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.180