• Sonuç bulunamadı

3. GÖÇ SÜRECİ

3.2. Göçmenlerin Yaşadıkları

3.4.2. Türkiye'den Tepkiler

3.4.2.2. Devlet Dışı Aktörlerin Tepkileri

Devlet dışı aktörler bağlamında öncelikle Türk halkının zorunlu göçe yaklaşımından kısaca bahsetmek yerinde olacaktır. Öncelikle soydaşları olmaları ve bir kısmının da akrabaları olması sebebiyle Türk halkı gelen göçmenlere oldukça sıcak ve misafirperver davranmıştır.404 Çok az sayıda insan ise gelen göçmenlerin durumlarından istifade ederek onlardan faydalanmaya çalışmıştır.405 Ancak bu tür davranışlar, Türk halkının içinde oransal olarak çok düşüktür ve her ülkede bu şekilde insanlar yaşamaktadır. Zira 1989 Zorunlu Göçü süresince ve sonrasında Türkiye'nin soydaşlarına sahip çıktığını söylemek mümkündür.

401 “Karar Kaygı Verici”, Milliyet, 22.08.1989,

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1989/08/22 , (19.04.2020).

402 Kocaoğlu, op. cit., ss. 366-368.

403 Özgen, op. cit., s. 151.

404 Yılmaz, op. cit., s. 164.

405 “İçimizdeki Şeytanlar”, Milliyet, 07.07.1989,

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1989/07/07 , (21.04.2020).

109

Türk halkının 1989 Zorunlu Göçü'ne asıl tepkisini protestolar vasıtasıyla gösterdiği görülmüştür. Bu gösteriler, Türkiye'nin her yerinde ve her kesimden insanın katılımıyla yapılmış ve organize edilmesinde ise en büyük pay şüphesiz derneklere düşmüştür.406 Bu gösterilere bakıldığında 28 Mayıs tarihinde, daha resmi olarak zorunlu göç başlamadan önce, ilk ciddi gösterinin yapılmıştır. İstanbul'daki Bulgaristan Konsolosluğu'nun önünde kınama amacıyla miting yapılmış ve üzerinde

“Bulgaristan’da insan hakları” yazan siyah bir çelenk ve tabut binanın önüne bırakılmıştır. Açılan çeşitli pankartlarla da Türk azınlığın yanında olunduğu mesajı verilmiştir.407

13 Haziran 1989'da hem Konya'da hem de KKTC'de gösteriler düzenlenmiştir.

Konya'daki gösteriyi Türk Ocakları Derneği Konya şubesi organize ederken, KKTC'de yapılan gösteriye dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın katılması önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendisi Kıbrıs Türklerinin de geçmişte acılar çektiğini ancak Türkiye'nin destekleriyle acılarından kurtulduklarını belirterek aslında Bulgaristan'daki Türk azınlık için de aynı durumun yaşanmasını temenni ettiğini vurgulamak istemiştir.408 17 Haziran 1989 tarihinde Sakarya'da düzenlenen gösteride çeşitli sloganlar atılarak ve pankartlar açılarak Bulgaristan protesto edilmiştir. Bu gösteriyi önemli kılan ise dönemin DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in de katılması ve birtakım açıklamalar yapması olmuştur. Yaşanan olayların arkasında SSCB'nin olduğunu ve durumun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na (BMGK) taşınması gerektiğini söylemiştir. Aynı gün İstanbul'da Göçmenlere Yardım Derneği tarafından düzenlenen bir gösteri yapılmış ve özellikle uluslararası kuruluşların sessiz kalması eleştirilmiştir.409 21 Haziran 1989 tarihindeyse Çorum'da yapılan gösteriye 3.000 kişi katılım göstermiştir. Şehrin meydanında başlayan yürüyüşün sonunda Bulgaristan'ı kınama bildirisi okunmuştur. Çorum gibi nüfus olarak mütevazı bir şehirde geniş kapsamlı sayılabilecek bir gösterinin hayata geçirilmesi de önemlidir.410

24 Haziran 1989 tarihinde Taksim Meydanı'nda yapılan gösteri ise oldukça geniş çaplı olmuş ve fazlasıyla dikkat çekmiştir. ANAP, DYP ve SHP gibi ülkenin muhalefet

406 Şimşir, op. cit., s. 441.

407 İnginar, op. cit., s. 132.

408 Ibid.

409 “Demirel Adapazarı'nda”, Cumhuriyet, 18.06.1989,

https://www.cumhuriyetarsivi.com/katalog/192/sayfa/1989/6/18/1.xhtml , (21.04.2020).

410 İnginar, loc. cit.

110

kanadını oluşturan partilerin ve toplamda yaklaşık 62.000 kişinin gösteriye katılması dikkati çeken ana unsurlar olmuştur. Gösteride Bulgaristan, parti liderleri tarafından çok ağır şekilde eleştirilmiş ve yaşananlar da “soykırım” olarak lanse edilip dünyanın sessiz kalmaması gerektiği belirtilmiştir. Katılım gösteren halk ise attıkları sloganlarla tepkilerini ortaya koymuştur. “Katil Jivkov”, “Bulgarizasyona son”, “Sizi insanlığa davet ediyoruz”gibi pankartlarla bu durum desteklenmiştir.411

Ülke içindeki bu gösterilerin yanında yurtdışındaki Türkler de çeşitli ülkelerde gösteriler yapmışlardır. İngiltere'de yaşayan Türkler 8 Haziran 1989 tarihinde Bulgaristan Büyükelçiliği'ne siyah çelenk bırakmış ve Kıbrıs Türk Derneği yetkilileri ve temsilcileri büyükelçiliğe Todor Jivkov'a iletilmek üzere mektup bırakmışlardır.

ABD'deki Türkler ise 10 Haziran 1989'da Beyaz Saray'ın önünde toplanarak kınama metni okumuşlardır. Gösterinin ardından dönemin ABD Temsilciler Meclisi Üyesi olan Stephan Solarz'ın aynı ay içinde Bulgaristan'ın Türk azınlığa karşı kültürel soykırım yaptığına dair karar tasarısını meclise sunacağını belirtmesi gösterinin başarılı olduğunu göstermiştir.412

Bu konuda Türkiye'deki Balkan kökenli derneklerin tepkilerini de incelemek gerekmektedir. Balkan Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği Başkanı olan Mehmet Saray, zorunlu göç sürecinin başlamasının ardından soydaşlarımızın yaşadıkları baskılardan kurtulabilmeleri için tüm Türkiye'nin kenetlenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği (BTTDD) Genel Başkanı Tahsin Salihoğlu ise daha farklı açıdan duruma yaklaşmıştır. 1989 yılının Nisan ayında Todor Jivkov ile dönemin Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'nun gizli görüşmesinin altında yatanların irdelenmesi gerektiğini belirtip görüşmenin Türk azınlığın yaşadıklarıyla ilgili olup olmadığı konusunda tereddütlerinin olduğunu söylemiştir.413 Balkan kökenli dernekler içinde en önemlilerinden biri olan BAL-GÖÇ'ün yaklaşımları ise çalışmanın son kısmında inceleneceği için bu noktada bahsedilmemiştir.

Diğer bir topluluk olan İnsan Hakları Derneği (İHD) ise Bulgaristan'da Türk azınlığın yaşadıklarına ve zorunlu göçe dair bir rapor hazırlamış, bu raporu insan

411 “Sofya'ya Ulusal Tepki”, Cumhuriyet, 25.06.1989,

https://www.cumhuriyetarsivi.com/katalog/192/sayfa/1989/6/25/12.xhtml , (22.04.2020).

412 İnginar, op. cit., ss. 133-134.

413 “Bulgaristan'a Karşı Gösteri”, Cumhuriyet, 29.05.1989,

https://www.cumhuriyetarsivi.com/katalog/192/sayfa/1989/5/29/8.xhtml , (22.04.2020).

111

haklarıyla alakalı tüm uluslararası kuruluşlara iletmiştir. O dönem derneğin genel sekreteri olan Akın Birdal rapor hakkında şu açıklamaları yapmıştır: “Sınır dışı etme olayı sırasında çok sayıda aile parçalanmıştır. 1970 yılından itibaren doğan erkek çocuklarının hiçbirine pasaport verilmediği belirtilmektedir. Bunun sonucu olarak ailelerin çoğu çocuklarından ayrı kalmıştır. Baskıların ağırlıkla 1984 yılından sonra, isim değiştirme uygulamaları ile başladığı ifade edilmektedir. Görüşülen kişilerin hemen hepsi güvenlik güçlerinin, açlık grevi, protesto gösterileri karşısında ve polis merkezleri ile cezaevlerinde kötü muamelede bulunduklarını açıkça ifade etmektedirler.

İşkence ve kötü muamele uygulamasında yaygın olarak kaba dayak atıldığı, deri kırbaç ve uzayan coplar kullanıldığı belirtilmektedir. Ancak yapılan görüşmelerde elektrik verme ve falaka gibi teknik yöntemler uygulandığına rastlanmamıştır. Sınır dışı edilen Türklerin büyük bir bölümüne Türkiye’ye en kısa zamanda göç etmeleri için dilekçe imzalatıldığı ve bu kişilerin 4 ile 24 saat arasında ülkeyi terk etmelerinin istendiği vurgulanmıştır.”414

ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu (ADT) da dünya genelindeki üniversitelere seslenmiş ve Bulgaristan'ın Türk azınlığa karşı izlediği asimilasyon politikasına ve zorunlu göç durumuna sessiz kalınmamasını belirtmiştir. Türk Yazarlar Birliği (TYB) ise Bulgaristan Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi düzenlemiş ve Bulgaristan'ı kınayan bir bildiri okumuştur. 20 Haziran 1989 tarihinde Sofya'da yapılması planlanan 5. Dünya Mimarlar Bienali'ne Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı'nın izin vermemesi nedeniyle Türkiye Mimarlar Odası katılamamıştır. Bunun üzerine öncelikle Bulgaristan'da Türk azınlığa karşı uygulanan asimilasyon politikası ve devamında zorunlu göç olgusu için Bulgaristan kınanmıştır. Ardından da “Mimarlık insana ilişkin bir meslek olma özelliği taşıdığından bu tip baskı ve yok etme politikaları göz ardı edilmemeli.” şeklinde bir mesaj yayınlamıştır.415

Sonuç olarak siyasiler gibi devlet dışı aktörlerin de yaşanan 1989 Zorunlu Göçü'ne tepkileri yer yer farklılık göstermekle beraber temelde aynı olmuştur.

Bulgaristan kınanmış ve uluslararası camianın da kayıtsız kalmaması adına çalışmalar yürütülmüştür. Halk, dernek ve topluluklar bu konuya yönelik önemli çaba göstermiştir.

414 İnginar, op. cit., s. 136.

415 Ibid., ss. 136-137.

112

Türkiye bu konuda bütün kurum ve kuruluşlarıyla büyük ölçüde ortak hareket etmiş ve soydaşlarının sahipsiz olmadığını göstermeye çalışmıştır.