• Sonuç bulunamadı

1.1. Genel Olarak Demokrasi

1.1.1. Demokrasi Kavramı

Siyasal literatür içinde demokrasi, siyasal rejimde yeri inkar edilemeyecek yaşamsal önemde bir terim olarak karşımızda durmaktadır. Demokrasi, tüm sosyolojik dertlerimize deva sihirli bir ilaç olmasa da şu ana kadar, siyasi yönetimdeki sorunlarımıza bulunan en doğru çözümleri içeren bir sistem olarak karşımızda durmaktadır.

Bir sosyal kurum olarak demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi ve yönetim düzeninde halk iradesinin ağır basması ve yönetimin halk tarafından denetlenmesidir.1 Demokrasi devlet gayesinde görüş ayrılığının icap ettirdiği fikir tartışma ve dayanışma üzerinde duran bir sistemdir.2 Demokrasinin tarihsel süreç içerisinde ortaya çıktığı ve geliştiği koşullara baktığımızda onun bir değer olmaktan çok bir araç olduğu söylenebilir. Şayet devlet toplumun ortak işlerinin yürütülmesi için oluşturulmuş bir organizasyon ise, demokrasi bu bağlamda bir araç olarak görülebilir.3

Demokrasinin temelinde sorunlara nesnel ve kalıcı çözümler bulunmakladır, O halde bu nesnelliği sağlayan düşünce ve uygulama açısından demokrasi, halkın söz sahibi olduğu yani siyasal gücün halkın yetkisinde bulunduğu ve bu gücü sağlamak içinde hürriyet, adalet, eşitlik ve dayanışma, hoşgörü, fikir alış-verişi, denetim v.b.

ilkelerin söz konusu olduğu fonksiyonel bir sistemdir.

Demokrasi kendini siyasal örgütün olağan biçimi olarak, Pazar ekonomisinin ekonomik biçimini, dünyasallaşmanın da ekinsel anlatımını oluşturduğu bir

1 Meydan Larausse-3; “Demokrasi”, İstanbul, Meydan Yayınevi, 1990, s.514.

2 Akkermen, N. Cevat; Demokrasi, Ulus Basımevi, Ankara, 1950, s.8.

3 Türkkahraman, Mimar; “Aydınlar, Demokrasi ve Türkiye”, Yeni Türkiye Dergisi–29, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s.164.

5

modernliğini siyasal görünümü olarak benimsetir. Siyasal çokluğun olmadığı bir demokrasi olmaz. Ama seçmenler takım erkinin, ordunun yada devlet çarkının sadece iki fonksiyonu arasında seçim yapacaklarsa demokrasiden söz edilemez.

Demokrasi ancak bir özgürleşme isteğinin ardından geliyorsa sağlamdır.

Unutulmamalıdır ki bu özgürleşme isteği, en kişisel deneyime bağlı yetki ve baskı biçimlerine karşı cephe aldığından aynı anda hem daha uzakta hem de daha yakında kendisine sürekli yeni yeni sınırlar çizdiği ölçüde vardır. Bu tanım iki gerekliliğe yanıt verir. Birincisi iktidarı sınırlamak ve ikincisi çoğunluğun istemlerine yanıt vermektir.4

Siyasal olarak yönetenlerin iktidarını sınırlamak için girişilen çaba ve eylemler sonuçta yönetenler ile yönetilenlerin birbirine kaynaşması ve yaklaşması amacına yönelmiştir. Anayasacılık hareketleri sonucu devletin bir anayasayla sınırlandırılması ile demokrasi paralel bir biçimde oluşmuş ve gelişmiştir.5

Demokrasiyi yöneticilerin düzenli aralıklarla yönetilenler tarafından serbest seçimle belirlenmesi olarak tanımlayabiliriz. Demokrasi devletin eşsiz gücü ile yurttaşlarını koruduğu siyasal bir alan oluştuğunda var olur. Demokrasinin şu üç boyutu birbirini tamamlar:

Temel Haklara Saygı: Bireylerin temel haklarının güvence altına alınması gerekir. Çoğunluğun yanı sıra azınlığında hakları korunmalıdır. Her fert haklarını özgürce kullanabilmelidir.

Yöneticilerin Temsilciliği: Demokrasi ancak çoğulcu olduğu ölçüde temsilciliğe olanak sağlar.

Yurttaşlık Bilinci: Bireylerin kendilerin birer yurttaş olarak görmeleri ve toplu yaşamın oluşumuna katılmaları gerekir. Yurttaşlık toplumsal bütünleşmeyi getirir. Demokrasiyi bu üç boyutun birbiriyle karşılıklı ilişkisini oluşturur. Bunlardan biri olmazsa demokrasiden söz edilmez.

4 Touraine, Alain; Demokrasi Nedir?, Çev., Oktay Kunal, Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 1997, s.11-12.

5 Çam, Esat; Siyaset Bilimine Giriş, 1. Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 1990, s.353.

6

Günümüzde ülkelerin büyük çoğunluğu demokrasi anlayışına sıkıca bağlı olduğunu söylemektedir. Bu demokrasinin bir meşruluk ilkesi olması açısından ileri gelmektedir. Sistemler kendilerini meşrulaştırmak için demokratik görünmek zorundadırlar. Demokratik görünüm ise ancak iktidarlar halk otoritesine dayandığı zaman sağlanabilir. Demokrasi kavramı genel olarak, hem bir fikirler bütünü hem de belirli bir siyasal sistemi ifade eder.6

Demokrasinin hem kuramı hem de reel uygulamaları içerden ve dışardan bir çok eleştiriye uğramıştır. Niceliği ifade eden çoğunluğun, niteliği ifade eden ahlakilik bakımdan savunulamayacağı en güçlü eleştirilerden biridir.

Demokrasi sözlük anlamıyla halkın kendi kendini yönetmesi olarak tanımlansa da, gerçekte halkın kendi kendini yönettiği bir uygulama tarih boyunca pek yaşanmamıştır. Bu gün bile birkaç küçük İsviçre Kantonunu saymaz isek doğrudan yönetim veya literatürdeki deyimiyle doğrudan demokrasiye rastlanmamaktadır. Demokratik bir yönetim ancak temsili demokrasi denilen siyasi bir anlayış halini almıştır.

Ayrıca herkesin kendine göre bir demokrasi anlayışı veya demokrasiden beklentisi söz konusudur. İşte bu anlayış ve beklenti demokrasilerde demokrasinin demokrasiyi yok etme özgürlüğü olup olmadığı konusunda bir ikilemi de ortaya koymuştur.

Ateş demokrasi konusunda kesin bir hüküm sahibi olabilmenin çok zor olduğuna işaret eder. Tanım gereği elbette demokraside her türlü düşüncenin ileri sürülmesi gerekir. Ama demokrasinin de kendini savunma hakkı vardır. Hiçbir rejim, kendini yok edeceğini açıkça ifade eden gelişmelere izin veremez. Ama düşünce nerede biter, eylem nerede başlar? İşte bunun saptanması çok zor ve bu nedenle tarih boyunca, özellikle 20. yüzyılda gördüğümüz diktatörlerin çoğu, demokrasi elden gidiyor diye kendi diktatörlüklerini kurmuşlardır. Demokrasiyi savunma bahanesi, siyasal hasımları bertaraf etmenin güzel bir gerekçesi ve kullanılabilir bir aracı olmuştur, demektedir.7 Yine Ateş’e göre demokrasi kişilerin, grupların, sınıfların vb.

6 A.g.e., s.353.

7 Ateş, Toktamış; Demokrasi, Filiz Kitabevi, 1991, s.2.

7

kendilerini ilgilendiren yada ilgilendirebilecek konularda alınacak kararların oluşumuna katılmalarıdır.

Bütün olumsuzluklarına ve yöneltilen eleştirilere rağmen, insanlığın evrensel olarak geliştirebildiği en iyi yönetim biçimi demokrasidir. Ahlaken ve mantıken savunulabilecek daha iyi bir yönetim biçimi henüz üretilmemiştir.8

Demokrasi, soyut bağlamda diğer yönetim biçimleriyle kıyaslandığında tercih edilen bir sistem olarak görülebilir. Ancak realitede demokratik bir yönetim yada demokrasi halka dayandığı ölçüde ve ondan güç aldığı sürece daha da arzulanan bir sistem haline gelebilir.9

Demokratik devleti bütün diğer devlet şekillerinden kesin olarak ayıran belli başlı iki unsurun mevcut olduğu görülür. Birincisi, zıt fikir ve kanaatlerin serbestçe ifadesini içeren inanç ve düşünce hürriyeti, diğeri ise örgütlenme hürriyetidir.10 Demokrasi sayesinde hükümet müdahalesinin sahası daralır, bütün düşünce ve kültür alanı devletin denetimi dışına çıkar ve bu anayasa kaidesi olarak tescil edilir. Bu devlet ile toplum arasındaki farkı kesin bir şekilde ortaya koyar.11

Sonuç olarak demokrasi kavramı kapsamı içerisinde, demokrasinin halkın kendi kendini yönettiği, halk iradesinin ve katılımın ağır bastığı, halkın yönetimi mutlak şartta denetlediği, yani halka rağmen değil, halk için yaşatılan, halkın mutluluk ve özgürlüklerini ön plana çıkaran bir yönetim biçimi olduğunu söyleyebiliriz.