• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

3. SANATI

3.2. Roman Anlayışı ve Romanları

3.2.2. Demir Köprü

Roman bir uçak yolculuğu ile başlar. Ana karakter memleketinden ayrı ve sıkıntılı bir yaşam sürmüştür. Yıllar sonra annesinin hastalık haberini alınca annesini ziyaret etmek için yola çıkar. Uçak yolculuğu esnasında kendisiyle hesaplaşmaya başlar. Anıları canlanır. Bir an annesinin ölmüş olabileceğini düşünür.

Yazar, adamın zihinsel yolculuğu içinde ailesini de anlatmaya başlar ve okuyucuyu geriye götürür. Şipal, karakterimize bir isim vermediği için ondan “Adam” olarak bahsedeceğiz.

Adam annesinden uzak bir ömür sürmenin pişmanlığını yaşamaktadır. Bir yandan annesine sıkı sıkıya bağlı olan adam diğer yandan içindeki gitme arzusuna yenik düşmüştür.

Annesi, analık elinde erkenden evlendirilmiş, mutlu olamamış ve evliliği fazla sürdürememiştir. Babasından boşanan annesinin yanında kalan çocuk babasıyla görüşme

87

günlerine annesinin zorlamasıyla gider, babasını sevmez. Babasının onu gezdirmesinden, ona hediyeler almasından hiç hoşlanmaz.

Adam uçak yolculuğu boyunca ara ara kendine gelse de sürekli düşlere dalar, hatıraları canlanır.

Bir gün annesi onu kucağında demir köprüye götürür. İntihar edecek ve çocuğunu da yanında götürecektir. Ancak yapamaz, vazgeçer. Bu korku dolu an ve o anın sembolü olan köprü, adamın çocukluğuna ait derin bir iz olarak kalacaktır. Köprü çocukluğundaki, hayatındaki dönüm noktasıdır.

Annesiyle babasının geçimsizliklerinde görümce faktörü öne çıkar. Annesine intiharı dahi düşündüren bu ayrılıktan sonra annesi çocuğuyla varlıklı bir arkadaşına sığınır. Bileziklerini satan kadın kocasından nafaka talep etmez, terzilik yaparak geçimini temin etmeye çalışır. Baba evine ya da kardeşlerinin yanına sığınmayı kendine yediremez.

Çocuğuna sıkıca bağlanan kadın çevre baskısına dayanamayarak evlenir. Çocuk ise güler yüzlü üvey babası işsiz kaldığında ilkokula başlamış, ailesinin maddî sıkıntılarına şahit olmuştur.

Yeni doğan üvey kardeş hastadır. Evin içi maddî sıkıntılar yüzünden gerginleşmeye, tartışmalara sahne olur. Doğumundan kısa süre sonra üvey kardeşi ölür. Üvey kardeşinin ölmesi anne-oğlu birbirine daha sıkı bağlar. Çocuk bir süre kardeşinin ölümünün etkisinden kutulamaz. Annesiyle şeker imalatı ve satımı yapan dayısının yanına yerleşirler. Çocuk da şeker imalathanesinde çalışır. Bu çalıştığı iş boyunca güçlü, pazulu biri olmanın hayalini kurar. Üvey babası doğuda çıkan karışıklık yüzünden ikinci kez asker olarak çağrılır, tekrar dönmez. Annesi terzilikle geçimini sağlamaya çalışmış, anne-oğul yakınlaşmıştır. Bu yakınlaşmada çocuğun ergenlik bunalımı olumsuz rol oynamış, zaman zaman annesine tavır almıştır.

Adam çocukken annesine yaptığı kötü davranışlarından pişmanlık duygusunu uçak yolculuğu boyunca daha çok hissetmiştir. Adam genç yaşta öğrenimini sürdürmek için annesinden ayrılmış, uzak memleketlerde yalnız ve mutsuz bir yaşam sürmüştür. Sadece bir yıl sürdürebildiği evliliğinde önceleri başkalarını suçlamış sonra kendisinin hatalı olduğuna inanmıştır.

Adam hatıralarında bir kurban bayramına döner. Mahallenin bıçak bileyicisini hatırlar. Bileyici annesinden hoşlanmıştır ama annesi için durum böyle değildir. Bu durumu çocuk hâliyle fark etmiştir. Hatta bileyicinin annesine talip olduğunu duymuştur. Bu evlilik gerçekleşmez Ergenlik çağına geldiğinde onur duygusu fazlaca içini sarmış,

annesinin bir sözü dahi onu derinden yaralamıştır. On iki yaşında evden kaçma girişimi de bu yüzden olmuştur. Çocuk dayısının karısını çok sever onun sözünden çıkmaz, ona bağlanır. Annesinin yoğun çalışmasından oluşan boşluğu yengesiyle doldurur. Gündüzleri annesini göremeyişinden tepkili ve uzak olsa da geceleri annesinin kollarında masal dinleyerek uyur.

Yıllar sonra adamın yaptığı seyahatte anıları birbirine karışır, sevgiler, nefretler iç içe girer. Yakınlaşmalar, uzaklaşmalar, hatıralarında gel-gitler yaşar, azarlanmaları vs. gözünden film şeridi gibi geçer. Adam gerçek babasından bahsetmez. Üvey babasının ikinci kez askere gittiği yer, doğup büyüdüğü memleketine yakındır. Üvey babası gittiği yenden mektup yazarak kendilerini de yanına istemiştir. Ama annesi borçları, içkisi, işsizliği nedeniyle son zamanlarını tartışarak geçirdiği kocasının yanına gitmemiştir. Üvey babası gittiği memleketinden dönmemiş, orada evlenmiştir, onun evlilik haberi annesini iş konusunda daha çok hırslandırmıştır.

Çocuk lise öğreniminin bir bölümünü başka bir memlekette sürdürmek ister, annesinin karşı çıkmasına diretir. Gözü yaşlı annesini bırakarak ayrılır. Annesi ona her ay bir mektupla harçlık gönderir. Bütün bu anılar adamın gözünde canlanır. Kendi vefasızlığından utanç duyar, geçen yılları yenik, hatalı ve gereksiz görür. Adam yıllar öz eleştirisini şu cümlelerle yaparak anılarına son verir:

“Sıla-i rahim buyruğu açıkça ortada dururken, ertelemelerin, omuz silkmelerin, burun kıvırmaların, dudak bükmelerin, birkaç satırlık mektuplara üşenmelerin, vadesi çoktan dolmuş yolculukların zahmetini bir türlü üstlenmek istemeyişlerin savunulacak yanı var mıdır! Bereketli topraklar dururken çorak yerlerde kök salmaya yeltenmelerin, pencerelerin gerisinden dışarıları seyretmelerin, uzanan elleri geri çevirmelerin, sonra da oturup ağlamaların ve bu oyunu yıllar yılı sürdürmenin saçmalı ortada değil midir!” (s.104- 105).

Adam yıllar sonra geldiği memleketinde kendisini kimsenin karşılamadığını görünce bir anlık şaşırır. Sonra ilk iş olarak demir köprüye gider. Orayı her şeyin başladığı yer olarak görür. O köprü annesinin kendisini de yanına alarak intihar etmeyi düşündüğü ancak son anda vazgeçtiği, hayata yeniden başladıkları yerdir. Adam bir süre köprüde vakit geçirir, sonra annesinden af dilemek için eve doğru yola koyulur.

Benzer Belgeler